52- Namaza Gitmekle Günahların Yokedilmesi ve Derecelerin Yükseltilmesi Bâbı 1553- Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zekeriyyâ b. Adiy haber verdi. Dedi ki: Bize Ubeydullah (yani İbn Amr) Zeyd b. Ebî Üneyse'den, o da Adiy b. Sâbit'den, o da Ebû Hâzim-i Eşcaî’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim evinde temizlenir de sonra Allâh'ın evlerinden birine; Allah'ın farzlarından birini edâ ermek için giderse adımlarının birisi bir günâh yokeder; öteki de bir derece yükseltir.» buyurdular. 1554- Bize Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Kuteybe dedi ki: Bize Bekr (yani İbn Mudar) rivâyet etti. Bunların ikisi de İbn'l - Hâd'dan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Selemete'bnî Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu... demiş. Bekr'in hadisinde ise Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş (denilmişdir.) Efendimiz: «Söyleyin bakalım birinizin kapısının önünden bir nehir aksa, günde bes defa o nehirde yıkansa (vücûdunun) kirinden bir şey kalır mı?»buyurmuşlar. Ashâb): — Hayır, Onun kirinden hiç birşey kalmaz! demişler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): «işte beş vakit namazın misâli budur. Onlarla Allah günahları yok eder.» buyurmuşlar. 1555- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe île Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Süfyân'dan, o da Câbir (yani İbn Abdillâh)'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Beş vakit namazın misâli, birinizin kapısı önünden gürülgürül akan ve içinde her gün beş defa yıkandığı bir nehir gibidir.» buyurdular. Ravî Dedi ki: Hasen: Bu kir nâmına ne bırakır? dedi. Hazret-i Ebû Hüreyre'den rivâyet olunan ikinci hadîsi Buhârî «Mevâkîtü's - Salât» bahsinde; Ti rraizî «Emsal» de; Nesâî de «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Gerek Ebû Hüreyre hadîsinde, gerekse ondan sonraki Câbir hadîsinde namazlar temsîl sureti ile anlatılmışdır. İbn'l - Arabî diyor ki: «Bu temsilin vechi şudur: İnsan hissî olan pisliklerle kirlenir ve gerek bedeni, gerekse elbisesi pislenir de, onu bol su ile nasıl yıkarsa beş vakit namaz da öyledir. Bunlar kul'u, günah, kirlerinden temizler. O derece ki yok etmedik, keffâret olmadık hiç bir günah bırakmazlar.» Buradaki rivâyetler mutlak oldukları için küçük ve büyük bütün günahlara şâmil gibi görünür. Çünkü «Hatâya» lâfzı küçük günahlara olduğu gibi büyük günahlara da itlak olunur. Ancak İmâm Müslim'iri, Hazret-i Ebû Hüreyre'den merfu olarak rivâyet ettiği bir hadîs buradaki günahlardan yalnız küçüklerinin kasdedildiğini beyân etmişdir. Mezkûr hadîsde: «Beş vakit namaz, büyük günahlardan kaçınıldığı müddetçe kendi aralarındaki günahlara keffârefdir.» denilmektedir. İbn Battal, Bâbımız hadîslerinden hassaten küçük günahlar kasdedildîği anlaşıldığını söylüyor. Çünkü Resul-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) günahları kire benzetmişdir. Hâlbuki kir, ondan daha büyük yara ve berelere nisbetle küçükdür. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Küçük günahların keffâreti, büyük günahlardan korunmak olduğu nass-ı Kur'ân ile sâbitdir. O hâlde beş vakit namaz neye keffâret olacakdır? Cevap: Büyük günahlardan kaçınmak ancak beş vakit namazı kılmakla tamam olur. Beş vakit namazını kılmayan bir insan büyük günahlardan sakınmış olmaz. Zîra namazı terk etmek büyük günahlardandır. Binaenaleyh büyük günahların, küçüklerine keffâret olabilmesi beş vakit namazı kılmaya bağlıdır. 1556- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Mutarrif, Zeyd b. Eslem'den, o da Atâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Hureyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim sabahleyin yahut akşamleyin mescide giderse; her akşam, sabah gittikçe Allah, ona cennette bir misafir ikramı hazırlar.» buyurmuşlar. Bu hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinde tahrîc etmişdir. Ulemâ «Gadâ» ve «Râha» kelimelerinin mânası üzerinde ihtilâf etmişlerdir. Bu ihtilâflardan anlaşıldığına göre sabandan, güneşin zevaline kadar olan yürüyüşe araplar «Güdüv»; güneşin zevalinden, gecenin evveline kadar devam eden yürüyüşe de «Ravâh» derler. Bu iki kelime mecazen «Gidip geldi» mânâsında da kullanılırlar. Burada onlardan murâd muayyen olan iki vakit yani akşamla sabah değil bütün namazlara devamdır. «Nüzul» gelecek misafire yapılan hazırlık ve onu ağırlamak için hazırlamak için hazırlanan eşyadır. |