Geri

   

 

 

 

İleri

 

51- Mescidlere Doğru Cok Adım Atmanın Fazileti Bâbı

1545- Bize Abdullah b. Berrâd El - Eş'ari ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Üsame, Büreyd'den, o da Ebûden, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Ebû Mûsâ Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Şüphesiz ki namaz hususunda insanların en büyük ecre nail olanı, mescide derece derece en uzak olanlarıdır. Namaz vaktini bekleyip de onu İmâmla kılanın ecri de onu kılarak uyuyan kimsenin ecrinden daha büyüktür.» buyurdular.

Ebû Küreyb'in rivâyetinde: «O namazı İmâmla birlikde cemâat hâlinde kılarsa.» ibaresi vardır.

Bu hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinde tahrîc etmişdir.

Mescidlerden uzakta yaşıyanların daha çok sevap kazanması, uzak mesafeden gelerek meşakkat katlandıkları içindir. İbâdetin en faziletlisi en zahmetli olanıdır. Binaenaleyh meşakkate katlanarak uzak mescide gitmek ve namazı orada kılmak daha sevaplıdır.

Kirmanı diyor ki: «Eğer; Sabah namazını bekleyerek İmâmla kılan kimsenin ecrinin onu hemen kılarak yatan kimsenin ecrinden daha fazla olacağı meydanda ve zarurîdir. O halde bunu söylemekden ne fayda hâsıl olur? dersen.

Ben de derim ki; Bu cümlenin mânâsı şudur: Namazı vaktin sonuna doğru bekleyerek İmâmla kılanın ecri, onu ihtiyarî vaktinde yalnız basına kılandan daha çokdur, yahut namazı bekleyerek İmâmla kılanın ecri hiç beklemeden İmâmla kılanın ecrinden daha büyükdür. Yani sevabın ziyadeleşmesine mesafe uzaklığı nasü te'sîr ederse, zamanın uzunluğu da öyle te'sîr eder. Çünkü bunların ikisinde de fazla meşakkat vardır.» Bundan anlaşılıyor ki, namazı ihtiyari vaktinden sonraya bırakmak sevap-dan hâli değildir. Nitekim sıcağın şiddetli zamanında öğleyi serinlik zamanına bırakmak, ikindiyi güneşin rengi değişmesine yakın bir zamana, yatasıyı gecenin üçte birine, sabahı iyice ortalık aydınlandığı zamana b:-rakmakda ecir vardır.

Hadîs-i şerif çok adım atmaya sebep olan uzak mescide gitmenin fazîletine delildir.

1546- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abser, Süleyman Et-Teymî'den, o da Ebû Osman En - Nehdî'den, o da Übey b. Kâ'b'dan naklen haber verdi. Übey Şöyle dedi: Bir adam vardı ki, mescide ondan daha uzakda bulunan hiç bir kimse bilmem. Bu zât hiç bir (cemâat) namazını kaçırmıyordu. Kendisine şöyle dediler (Yahut ben ona şöyle dedim): Bir eşek satın alsan da karanlıkda ve sıcakta ona bin-sene!.. O zât şu cevâbı verdi: Evimin mescidin yanıbaşında olması beni memnun etmez. Çünkü ben, mescide gidişimin ve evime döndüğüm vakit dönüşümün lehime yazılmasını isterim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Allah senin için bunların hepsini bir araya topladı.» buyurdular.

1547- Bize Muhammed b. Abdilâ'lâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti.

Dedi ki: Bize Cerîr rivâyet etti. Bunların ikisi de Teymî'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir.

1548- Bize Muhammed b. Ebî Bekir El - Mukaddemi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abbâd b. Abbâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Âsim, Ebû Osman'dan, o da Übey b. Kâ'b'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

— Ensâr'dan bir zât vardı ki evi Medînede (mescide) en uzak evdi. Bu zât, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle birlikde kılınan hiç bir namazı kaçırmazdı. Biz, kendisine acıdık. Ben dedim ki: Yâ Fülân! Sen bir eşek satın alsan da seni sıcakdan ve yerin zehirli haşerâtından korusa ya!., dedim. O zât, şu cevabı verdi:

— «Beri bak! Vallahi evimin Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evine çadır ipi ile bağlanmış olmasını istemem!»

Onun bu sözü bana çok ağır geldi. Nihayet Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bunu, ona haber verdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu çağırdı. O zât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e de ayni şey'i söyledi ve kendisinin izlerinden ecir umduğunu söyledi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Senin için hakîkaten hesab ettiğin şey var.» buyurdular.

1549- Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî ile Muhammed b. Ebî Ömer; ikisi birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. H.

Bize Saîd b. Ezher EL - Vâsıtî de rivâyet etti.

Dedi ki: Bize Veki' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. Bunların hepsi Âsım'dan bu isnâdla, bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir.

Ramda': Şiddetli sıcak demekdir. Anlaşılıyor ki, kendisine merkep satın alması tavsiye edilen zât vâsıta ile —ne kadar uzak olursa olsun— mescide gitmenin, yürüyerek gitmek kadar sevap olmıyacağını biliyormuş. Onun için de bu teklifi kabul etmemiş. « 36 » cümlesinin mânâsı, «Bu bana ağır geldi; sözün çirkinliği beni üzdü.» demekdir. Buradaki çirkin söz, o zâtın: «Evimin, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evine çadır ipi ile bağlı olmasını istemem.» demesidir. Dünyâda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e komşu olmak gibi fazilet ve bahtiyarlık yokdur. Ancak o zât bu sözü ile bu mânâyı kasdetmemiş; sevabının çok olması için evinin, mescide uzak olmasını dilemişdir. Onun için de Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir şey dememiş; yaptığının doğru olduğunu tasdik için:

«Senin için hakîkaten hesâb ettiğin şey var.» buyurmuşlardır.

Kâdi İyâz'ın beyânına göre Selefin ulemâsı en uzak câmi'e gidene de aynı sevabın verilip, verilmiyeceği hususunda ihtilâf etmişlerdir.- Hasan-ı Basrî ile diğer bâzı ulemâ bunu kerîh görür; ve:Mahallesinin mescidinden uzağa gidilmez.» derlermiş. Mâlikîler'in mezhebi de budur.

Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) yeni yapılan mescidleri geçerek, eski mescidlere gidermiş.

Hadis-i şerîf, mescide gidişde olduğu gibi, dönüşde de sevap yazılacağına delâlet etmektedir.

1550- Bize Haccâc b. Şâir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Zekeriyyâ b. İshâk rivâyet etti.

(Dedi ki); Bize Ebûz-Zebeyr rivâyet etti...

Dedi ki: Ben, Câbir b. Abdillâh’dan dinledim. Şöyle dedi: Mahallemiz, mescidden uzakdî. Bu sebeple evlerimizi satarak, mescide yaklaşmak istedik. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bundan nehy ederek:

«Sizin için hakikaten her adımda bir derece vardır.» buyurdular.

1551- Bize Muhammed b. El - Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdüssamed b. Abdil vâris rivâyet etti.

Dedi ki: Babamı rivâyet ederken dinledim.

Dedi ki: Bana Cüreyrî, Ebû Nadra'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: (bir ara) mescidin etrafındaki arsalar hâli kaldı. Bunun üzerine Beni Seleme kabilesi, mescidin yanına taşınmağa niyet ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu ve onlara:

«Duydum ki mescidin yakınına taşınmak istiyormuşsunuz.» dedi. Onlar:

— Evet, Yâ Resûlallah! Buna niyet ettik... dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ey Benî Seleme! Yurdunuzda kalın ki adımlarınız yazılsın; Yurdunuzda kalın ki adımlarınız yazılsın!» buyurdular.

1552- Bize Âsim b. Nadr Et-Teymî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mu'temir rivâyet etti.

Dedi ki: Kehraes'i, Ebû Nadrâ'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Câbir Şöyle dedi: «Benû Selime (kabilesi) mescidin yakınına göçmek istediler. Oralardaki arsalar da boştu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu haber alarak:

«Ey Benî Seleme! Yurdunuzda oturun ki izleriniz yazılsın!» buyurdu. . Bunun üzerine onlar: «Artık yerlerimizden göçmüş olsak sevinmezdik...» dediler.

Benû Selime, Ensâr'dan bir kabiledir. Araplarda bunlardan başka Benû Selime yokdur. Oturdukları yer mescide takriben bir mil uzakmış. Bu. sebeple mescidin yanına taşınmak istemişlerde de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna razı olmamış. Çünkü Benû Selime yaşadıkları semtin âdeta bekçisi mesabesinde imişler. Onlar, oradan kalkarlarsa Medine'nin o semti muhâfızsız kalacakmış. Onun için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerini mescide gelmek için çok yürüyerek kazanacakları sevaba teşvik etmişdir.

Buradaki yazılmadan murâd, sevaplarının amel defterlerine yazılmağıdır. Bundan Benû Selime'nin sâlihler meyânına yazılmaları da kasdedilmiş olabilir. Onların sulehâ'nın arasına yazılması, başkalarının da cemaata devamına sebep olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şeriflerinde:

«Her kim iyi bir çığır açarsa, onun mükâfatı da o yolda gidenlerin mükâfâatı da kendinin olur.» buyurmuşdur.