45- Cemaatla Namaz Kılmanın Sünen-i Hüdadan Olması Bâbı 1519- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bişr El-Abdi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zekeriyyâ T». Ebî Zaide rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Afadülmelik b. Umeyr, Ebû'l - Ahvas'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Abdullah; «Vallahi ben nifakı malûm münâfıkdan yahut hastadan başka hiç birimizin namazdan geri kalmadığını görmüşümdür. Hasta olan bile iki adam arasına girerek mutlaka namaza gelirdi. Gerçekden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sünen-i hüdâyı öğretti: «Ezan okunan mescidde namaz kılmak da sünen-i hüdâdandır.» dedi. 1520- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Fadl b. Dükeyn, Ebû’l - Umeys'den, o da Alîy b. Akmer'den, o da Ebii'l - Ahvas'dan, o da Abdullâh'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: «Kim yârın Allah'a, müslüman olarak kavuşmak isterse şu namazlara ezan okunan yerde devam etsin! Çünkü Allah, Peygamberiniz (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sünen-i hüdâ'yı meşru kılmışdır. Bu namazlar da sünen-î hüdâdandır. Şayet cemâati terkedip, namazı evinde kılanın yaptığı gibi siz de evlerinizde kılarsanız Peygamberinizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terk ederseniz, muhakkak dalâlete düşersiniz. Hiç bir kimse yoktur ki tertemiz abdestini alsın, sonra şu mescidlerden birine gitsin de Allah, ona attığı her adım mukabilinde bir sevap yazmasın; her adım mukaabilinde onu bir derece yükseltmesin; ve her adım mukaabilinde onun bir günâhını affetmesin! Vallahi ben öyle günümüzü görmüşümdür ki nifaka malum münâfıkdan başka hiç birimiz cemâati terk etmiyordu. Vallahi insan iki kişi arasında; bacakları yerde sürünerek (mescide) getirilir de saffa durdurulurdu». Bu hadîs cemaata devam etmenin sünen-i hüdâdan olduğunu bildirmektedir. Usûl-i fıkıh ilmine göre sünnetler iki kısımdır. Sünen-i hüdâ, sünen-i zevâid: Sünen-i hüdâ'rîan murâd; dîni tekmil için devam üzere ibâdet olarak yapılan sünnetlerdir. Bunları terk etmek mekrûhdar. Yapmayanlar zemme müstahik olurlar. İşte cemaata devam etmek, ezan, ikaamet vb. gibi ibâdetler bunlardandır. Sünen-i zevâid: Ütesûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in âdet yolu ile yaptığı fiillerdir. Bunları terketmekde kerahet yokdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oturup kalkması; yeyip içmesi gibi sîretlerine âid şeyler sünen-i zevâid'den ma'dûdturlar. Hazret-i Abdullah b. Mes'ûd'un; "Nifakı malûm münâfıkdan yahut hastadan başka hiç birimizin namazdan geri kalmadığını görmüşümdür." demesi gösteriyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evleri ile birlikde yakmak istediği kimseler münâfıklarmış. Buradaki iki rivâyet birbirini tefsir etmekde ve hasta olanların cemâat sevabından mahrum kalmamak için iki kişinin omuzlarından tutunarak âdeta yarı sürüklenir bir hâlde mescide gittikleri anlaşılmaktadır. Bu da cemâatin son derece müekked bir şekilde matlûb olduğuna delildir. Cemaata devam hususunda meşakkate tahammül etmek, hastalık yürümeye mâni' değilse yahut hasta olduğu hâlde bir vâsıta ile mescide gitmek imkânı bulunursa o hâlde bile cemaata devam etmek müstehabdır. Hadîsin buradaki rivâyetinde: "Peygamberimizin sünnetini terk ederseniz dalâlete düşersiniz." denilmişdir. Başka bir rivâyetde dalâlet yerine küfür zikredilmiş ve: «Peygamberinizin sünnetini terk ederseniz muhakkak küfür etmiş olursunuz!» buyurulmuşdur. Bu cümle cemaata dvâm meselesinin son derece ciddî olduğunu; onu terk etmenin sonu dalâlete varacağını gösteriyor, Zîra cemaata devam hususunda gevşeklik gösteren kimse şerâata karşı da laubâlî olur. Şeriatı terk ise küfürdür. |