Geri

   

 

 

 

İleri

 

43- Cemaatla Namaz Kılmanın Fazileti ve Cemaata Devam Etmeyenler Hakkındaki Teşdidin Beyanı Bâbı

1504- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Saîd b. El-Müseyyeb'den, onunda EBû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Cemaatla kılınan namaz, sizden birinizin yalnız başına kıldığı namazdan yirmi beş cüz' daha faziletlidir.» buyurmuşlar.

1505- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülâ'lâ, Ma'mer'den, o da Zührî'den, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Efendimiz:

«Cemâat içinde kılınan bir namaz, kişinin yalnız kıldığı namaz üzerine yirmibeş derece daha faziletlidir.» buyurmuş ve şunu söylemindir:

«Gece melekleri ile gündüz melekleri de sabah namazında toplanırlar.»

Ebû Hüreyre: «İsterseniz şu âyeti okuyun: "Sabah namazını da kıl! Çünkü sabah namazı şahitlidir Sûre-i Isrâ, âyet: 78." demiş.

1506- Bana Ebû Bekir b. İshâk da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebûl-Yenıân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şuayb, Zühri'den naklen haber verdi.

Dedi ki: Bana Said ile Ebû Seleme haber verdiler ki, Ebû Hüreyre: «Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim.» diyerek Abdülâ'lâ'nın, Ma'mer'den rivâyet -ettiği hadis gibi rivâyetde bulunmuş. Ancak (Burada): «Yirmibeş cüz» tâbirini söylemiş.

1507- Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eflâh, Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm'den, o da Selmân-ı Egarr'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Cemaatla kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmibeş derece (ziyâde)'ye denk olur.» buyurdular.

1508- Bana Hârûn b. Abdillâh ile Muhammed b. Hatim rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti.

Dedi ki: İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ömer b. Atâ' b. Ebî'l - Huvâr haber verdi ki kendisi bir defa Nâfî' b. Cübeyr b. Mut'im ile birtikde otururken ansı-zın yanlarından Zeyd b. Zebbân'ın damadı Cüheynelilerin âzâdlısı Ebû Abdillâh geçmiş. Nâfi', onu çağırarak

Dedi ki: Ben Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İmâmla beraber kılınan bir namaz, kişinin yalnız başına kıldığı yirmi beş namazdan daha faziletlidir.» buyurdular.

1509- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

Dedi ki: Mâlik'e, Nâfi’den duyduğum, onun da İbn Ömer'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Cemaatla kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmiyedi derece daha faziletlidir.» buyurmuşlar.

1510- Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yahya b. Ubeydullâh rivâyet etti..

Dedi ki: Bana Nâfi', İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi Efendimiz:

«Bir kimsenin cemâat içinde kıldığı namazı, yalnız başına kıldığı namazından yirmiyedi derece ziyâdedir.» buyurmuşlar.

1511- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. H.

Bize İbn Nümeyr dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. Bunların ikisi de: Bize Ubeydullâh bu isnâdla rivâyet etti; demişlerdir.

İbn Nümeyr, babasından naklen «Yirmi küsur.» dedi. Ebû Bekir ise kendi rivâyetinde «Yirmiyedi derece» dedi.

1512- Bize bu hadîsi İbn Râfi' de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Füdeyk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Dahhâk, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: «Yirmi küsur.» buyurmuşlar.

Gerek Ebû Hüreyre hadîsin gerekse Abdullah İbn Ömer hadisini Buhârî «Kitâbü'l Ezan» da; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce «Kitâbu's - Salât» da tah-rîc etmişlerdir.

Âyette zikri geçen «Fecrin Kur'ânı»ndan murâd, sabah namazıdır. Oha bu isim kinaye olmak üzere verilmişdir. Çünkü namaz kılmak Kur’ân okumayı istilzam eder.

Cemaatla kılman namazın fazileti hakkında pek muhtelif rivâyetler vardır. Bu rivâyetler cemaatla kılman namazın yalnız kılınan namazdan efdal olduğunu bildirmekde müttefik iseler de derece sayısı hususunda biribiderinden farklıdırlar. Bâzılarında cemaatla kılınan, namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece efdal olduğu beyân edilmiş; diğerlerinde yirmiyedi derece yerine kimi yirmiyedi cüz'; kimi yirmi küsur derece; bâzılarında yirmibeş derece diğer bâzılarında yirmibeş cüz', bir takımlarında yirmibeş namaz, ötekilerinde yirmibeş kat; yirmidört namaz ve elli derece... gibi tâbirler kullanılmışdır.

Nesâî'nin «Fedâilü'l - Kuds» nâm eserinde rivâyet ettiği Ebû'l-Hattâb hadîsinde:

«Kabilelerin mescidinde kılınan bir namaza yirmialtı derece, mescid-i Aksa'da kılınan bir namaza elli bin namaz sevabı; benim mescidimde kılınan bir namaza dahi elli bin namaz sevabı; Kabe'de kılınan bir namaza yüzbin namaz sebâbı verilir.» buyurulmuşdur.

Ulemâ bu muhtelif derece bildiren rivâyetlerin aralarım bulmak hususunda ihtilâf etmişlerdir. Yirmiyedi derece ile yirmi beş derecenin arasını bulmak için Bazıları: «Yirmiyedi derece bildiren hadîs daha sonra vârid olmuşdur. Gâlibâ Allahü teâlâ, Resûlüne evvelâ yirmibeş derece sevabı vermiş, sonra ziyâdesini de bildirmişdir.» demişlerdir.

Bir takımları; «Mespidde cemaatla kılınan namaz yine mescidde yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece faziletlidir.» demiş; fakat bu kavil reddedilmişdir. Çünkü rivâyetlerin bâzılarında:

«Kişinin cemaatla kıldığı namazı, evinde ve pazar yerinde kıldığı namazından yirmibeş kat daha dereceli olur.» buyurulmuşdur.

Ulemâdan Bazıları namaz derecelerinin, namaz kılanlara ve kıldıkları namaza göre artacağını söylemişlerdir. Namazı mükemmel kılan ve ce-ınâata giden kimse hatalı kılandan derece itibârı ile daha üstündür. Bir takımları derece ziyâdesinin yatsı ile sabah namazlarına mahsûs olduğunu söylerler. Çünkü o namazlarda gece ve gündüz melekleri topdan hâzır bulunurlar. Bir kısım ulemâya göre bu muhtelif rivâyetler arasında hiç bir münâfât ve zıddiyet yokdur. Çünkü azı zikretmek, çoka münâfî değildir. Usûl-ü Fıkıh ulemâsından bir cemaata göre mefhûmu aded bâtıldır.

Görülüyor ki bu rivâyetlerde derece, cüz', kat tâbirleri kullanılmışdır. Derecenin cüz'den daha küçük olduğunu söyleyenler de vardır. Her hâlde yirmibeş cüz' parçalandığı zaman yirmiyedi derece olur; demek isterler. Fakat bu doğru değildir. Zîra sahîheyn rivâyetleri arasında hem yirmiyedi derece hem de yirmibeş derece tâbirleri vardır.

Ulemâdan Bazıları derecenin âhirette, cüz'ün ise dünyâda verilmesi üzerinde durmuşlardır.

Bâzılarına göre fazilet bâblarmın niçin bazen yirmibeşe, bazen de yir-miyediye çıkarıldığı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin bileceği bir keyfiyettir. İhtimâl ki bundaki fâide müslümanlann, melekler gibi safbeste olarak bir İmâma uymaları ve şeâir-i islâmiyyeyi bu suretle »zhâr etmeleridir. Bu husûsda daha başka sözler de söylenmişdir.

1513- Bana Amrü'n-Nâkıd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z - Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir namazda bâzı kimseleri görememiş bunun üzerine şöyle buyurmuş:

«Vallahi içimden öyle geldi ki bir adama cemaata namaz kıldırmasını emredeyim; sonra o cemaata gelmeyen bir takım adamlara gideyim; onlar hakkında emir vereyim de odun demetleri ile evlerin! üzerlerine cayır cayır yaksınlar!.. Bunlardan biri yağlı bir kemik bulacağını bilse ona (yani yatsı namazına) mutlaka gelirdi.»

1514- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize A'meş rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Lâfız onlarındır. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, A’meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki münafıklara en ağır gelen namaz yatsı ile sabah namazlarıdır. Ama onlarda neler olduğunu bilseler emekliyerek bile olsa behe-mahâl onlara gelirlerdi. Vallahi içimden öyle geçti ki, namazı, emredeyim de ikaamet getirilsin; sonra bir adama emredeyim de cemaata namazı kıldırsın; sonra yanlarında odun demetleri bulunan bir takım adamları beraberime alarak namaza gelmeyen güruha gideyim ve üzerlerine evlerini ateşle cayır cayır yakayım!» buyurdular.

1515- Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den naklen rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır... diyerek bir takım hadîsler zikretmiş; ezcümle şunları söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Vallahi İçimden öyle geçti ki, gençlerime benim için odun demetleri hazırlamalarını emredeyim! Sonra bir adama cemaata namazı kıldırmasını emredeyim; sonra bir takım evler, içlerindekilerin üzerlerine cayır cayır yakılsın!» buyurdular.

1516- Bize Züheyr b. Harb ile Ebû Küreyb ve İshâk b. İbrâhîm, Vekî’den, o da Ca'fer b. Burkaan'dan, o da Yezîd b. Esam'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadisin benzerini rivâyet ettiler.

1517- Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû İshâk, Ebû'l - Ahvas'dan dinlemiş olmak üzere rivâyet etti, o da Abdullâh'dan rivâyet etmiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cum'aya gelmeyen bâzı kimseler için:

«Vallahi içimden öyle geldi ki, bir adama emredeyim de cemaata namazı kıldırsın! Sonra Cum'aya gelmeyen bir takım adamların üzerlerine evlerini cayır cayır yakayım!» buyurmuşlar.

Bu hadîsi Buhari «Ezan» bahsinin iki yerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

Hadîs-i şerif muhtelif lâfızlarla rivâyet olunmuşdur. Bunların bâzılarında özürü olmadığı hâlde namaza gelmeyenler tehdîd edilmişdir.

Ebû Dâvûd'un rivâyetinde:

«içimden öyle geldi ki... Bİr illetleri olmadığı hâlde namazı evlerinde kılan bâzı kimselere varayım da evlerini üzerlerine cayır cayır yakayım!» denilmiş; İmâm Ahmed b. Hanbel'in rivâyetinde:

«Eğer evlerde kadınlarla çocuklar olmasaydı yatsı namazı için ikaa-met getirir ve gençlerime emrederek bu evlerde bulunanları cayır cayır yaktırırdim!» buyurulmuşdur.

Taberânî'nin «El-Evsat» nâm eserindeki rivâyetde: «Şayet bir adam bir yemeğe izin verse ona gelirler, halbuki namaza davet olunuyor da yine gelmiyorlar.» buyuruluyor.

Rivâyetlerin bâzılarında yatsıya gelmeyenlerin; bâzılarında Cum'aya gelmeyenlerin; bir takımlarında da mutlak sûretde namaza gelmeyenlerin evleri yakılmak istenilmiştir. Bunların hepsi sahih olup aralarında hiç bir münâfât yokdur. Çünkü vak'anın ayrı ayrı zamanlarda müteaddid defalar geçmiş olması mümkündür. Bu tehdîd Cum'a namazına gelmeyenler hakkında zahirdir. Çünkü Cum'a namazında cemâat şarttır. Diğer namazlar hakkında ise ihtilâf edilmişdir.

Beyhakî'nin beyânına göre Cuma namazı ile cemâat kasdedil-mişdir. Fakat bu iddia münâkaşa mevzuu olmuşdur. Çünkü Ebû Dâvûd ile Taberânî'nin rivâyetlerinde râvîlerden Yezîd b. Câbir kendisine rivâyet eden Yezîd b. El-Esamm ile şöyle bir konuşma yaptığını anlatmaktadır: «Yezîd b. Esamm'a: Yâ Ebâ Avf! Acaba Cum'a yi mı kasdetti yoksa başka namazı mı?» dedim, Yezîd:

— Eğer Ebû Hüreyre'yi bu hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ederken işitmedimse kulaklarım sağır olsun! Ebû Hüreyre ne Cum'ayı andı ne de başkasını! cevâbını verdi.»

Bundan anlaşılıyor ki Ebû Hüreyre hadîsi Cum'a'dan başka namazlar hakkındadır. Bâbımızın Cum'a hakkındaki hadîsini Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh) rivâyet etmiştir. O müstakil bir hadîsdir. Az yukarıda zikrettiğimiz gibi bu rivâyetler biribirine münâfî değildir. Zîra vak'alar ayrı ayrı geçmiş olabilirler.

Hadîsin ekseri rivâyetlerine e yakmak için siygası kullanılmişdır. Bundan murâd: yakma hususunda mübalağa göstermektir.

Hadîsin bir rivâyetinde:

«Bunlardan biri yağlı bir kemik bulacağını bilse ona yani yatsı namazına mutlaka gelirdi.» denilmişdir. Buhari'nin rivâyetinde bu cümleye ilâveten:

«Yâhud iki güzel koyun paçası.» buyurulmuşdur.

Bunlardan murâd: «Bu adamlar namaza geldikleri takdirde velev ki az olsun dünyevî tir menfaat bulacaklarını bilseler cemaata gelirlerdi. Çünkü bunların düşündüğü dünyâ menfaatidir. Âhiret nimetleri mukabilinde cemaata devam etmezler.» demektir.

«Ama onlarda neler olduğunu bilseler...» ifâdesinden murâd; Yatsı ile sabah namazında ne derece hayır ve sevap olduğunu bilseler, onlara sürünerek de olsa gelirlerdi; demektir.