33- Şiddetli Sıcakta Cemaata Gidecek Olan Bir Kimseye Yolda Sıcak Dokunacaksa Öğleyi Serinliğe Bırakmanın Müstehab Oluşu Bâbı 1426- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H, Bize Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da İbn'l - Müseyyeb ile Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân’dan, onlar da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: gerçekden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sıcak şiddetlenince namazı, serinliğe bırakın! Çünkü sıcağın şiddeti cehennemin kükreyişindendir.» buyurdular. 1427- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. Ona da İbn Şihâb haber vermiş. Dedi ki: Bana Ebû Seleme ile Saîd b. El - Müseyyeb haber verdiler ki, Ebû Hüreyre'yi: -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu.» diyerek yukarki hadîsin tamâmiyle mislini rivâyet ederken işitmişler. 1428- Bana Hârûn b. Saîd El - Eylî ile Amr b. Sevvâd ve Ahmed b. Îsâ rivâyet ettiler. Amr: (bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Ötekiler: (Bize İbn Vehb rivâyet etti.) dediler. İbn Vehb Dedi ki: Bana Amr haber verdi; ona da Bükeyr, Büsur b. Saîd ile Selmân El-Egarr'dan onlar da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmişler ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Gün sıcak olduğu vakit namazı serinliğe bırakın! Çünkü sıcağın şiddeti, cehennemin kükremesindendir.» buyurmuşlar. Amr dedi ki: «Bana Ebû Yûnus da, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Namazı serinliğe bırakın. Çünkü sıcağın şiddeti cehennemin kükremesindendir.» buyurmuşlar. Yine Amr dedi ki: «Bana İbn Şihâb, İbnül - Müseyyeb ile Ebû Seleme'den, onlar da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadisin benzerini rivâyet etti.» 1429- Bize Kuteybetü'bnü Said rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülazîz, Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hiç şüphe yok ki bu sıcaklık cehennemin kükremesindendir. Binâenaleyh siz namazı serinliğe birakınl» buyurmuşlar. 1430- Bize İbn Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbîh'den rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır; diyerek bir takım hadîsler zikretmiş; ezcümle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Namazı sicakda, serinliğe bırakınız! Çünkü sıcağın şiddeti, cehennemin kükremesindendir.» buyurdular; demiş. 1431- Bana Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Muhacir Ebû’l - Hasen'i, Zeyd b. Vehb'den, o da Ebû Zerr'den işitmiş olarak rivâyet ederken dinledim. Ebû Zerr Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in müezzini öğle ezanını okumak istedi de, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Serinliğe bırak, serinliğe bırak!» yahut: «Bekle, bekle! Çünkü sıcağın şiddeti, cehennemin kükremesindendir. Sıcak şiddetlendi mi, namazı serinliğe bırakın!» buyurdular. Ebû Zerr: «Tâ biz tepeciklerin gölgelerini görünceye kadar (bekledi.) »demiş. Bu hadîsin bâzı rivâyetlerini Buhârî Mevâkîtü's - Salât» ve «Sıfatü'n-Nar» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Zemahşerî'nin beyânına göre «tbrâd»ın hakikati soğuğa girmek demekdir. Maksad namazı soğukda îfâ etmek. Yani namazı soğuk zamanda kılmak demekdir. Soğuk zamandan murâd dahi, sıcağın şiddetinin kırıldığı hissedilen zamandır. Zîrâ sıcağın şiddeti, namazda huşû'a mâni olur. Hallâbî diyor ki: «İbrâd: Sıcağın öğle zamanındaki şiddetinin kırılmasıdır. Çünkü öğle zamanındaki kaynar sıcağa izafetle sıcağın biraz kırılması soğumak sayılır. Yoksa serinlik zamanına bırakmakdan murâd, namazı günün sonuna; akşam serinliğine bırakmak değildir. Zİrfi bunda bütün İmâmların kavillerinden hârice çıkmak vardır.» Öğle namazını serinliğe bırakmanın hikmeti hususunda ihtilâf edik mişdir. Bâzılarına göre bu geciktirme meşekkati def etmek içindir. Çünkü sıcağın şiddeti huşû'u giderir. Bir takımları zeval vakti, cehennem kükrediği için namazın geri bırakıldığını söylemişlerdir. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Namaz rahmete sebepdir. Oriu kılmak dahi azabın define vesile olur. Binâenaleyh nasıl olmuşda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o hâlde namazın terkini emretmişdir?» Bu suâle iki dürlü cevap verilmişdir. 1) Ya'merî'ye göre, ta'lîl şeriat sahibi tarafından gelirse mânâsı anlaşılmasa bile kabulü îcâb eder. 2) Ehl-i Hikmet'e göre, zeval zamanı gadab-ı ilâhînin zuhur ettiği zamandır. Binâenaleyh o zamanda talepde bulunmanın hiç bir faydası yokdur. Bundan yalnız izinliler müstesnadır. Nitekim şefaat hadîsinde beyân edildiği vecîhle kıyâmet gününde şefaat hususunda bütün Peygamberler, ümmetlerinden özür dileyecek yânı şefaat edemiyecekler, bizim Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) ise hiç bir i'tizârda bulunmıyacak zîrâ şefaat için kendisine izin verilecekdir. Ulemâ: «Cehennemin kükremesi bir teşbih ve temsildir; yânî öğle zamanının sıcağı, cehennemin kükremesi gibi şiddetli olur, ma'nâsınadır.» derler. Bazıları bu sözün hakikat olduğunu söylemişlerdir. Bu takdirde öğle zamanındaki şiddetli sıcak hakîkaten cehennemin kükremesi te'sîri ile olur. Hadîs-i şerifde zikri geçen müezzîn'den murâd: Hazret-i Bilâl (radıyallahü anh)'dır. Zîra hadîsin bâzı tarîklerinde ismi sarahaten zikredîlmişdir. Tepecikten murâd; kum yahut toprak tepeleridir. Fey: Eşyanın öğleden sonraki gölgesidir. Sabahki gölgesine «zil» denir. 1432- Bana Amr b. Sevvâd ile Harmeletü'bnü Yahya rivâyet ettiler. Lâfız Harmele'nindir. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. Dedi ki: Bana Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân rivâyet etti, o da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Cehennem Rabbine şikâyet etti de: — Yâ Rab! Ben kendi kendimi yedim; dedi. (Allahü teâlâ da), ona iki defa nefes almak için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (alır.) işte en ziyâde ma'rûz kaldığınız sıcakla, hissettiğiniz en şiddetli soğuk bundandır.» buyurdular. 1433- Bana İshâk b. Mûsâ El-Ensârî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'n rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mâlik, Esved b. Süfyân'ın âzâdlısı Abdullah b. Yezîd'den, o da Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân ile Muhammed b. Abdirrahmân b. Sevbân'dan, onlar da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sıcak olduğu vakit namazı serinliğe bırakın. Çünkü sıcağın şiddeti, cehennemin kükremesindendir.» buyurmuş ve şunu da zikretraişdir: «Cehennem Rabbine şikâyet etti de, Rabbi ona her sene iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın!» 1434- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti . (Dedi ki): Bize Hay ve haber verdi. Dedi ki: Bana Yezîd b. Abdillâh b. Üsâmete'bni Had, Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki şöyle buyurmuşlaı: «Cehennem, dedi ki: Yâ Rab! Kendi kendimi yedim. Bana izin ver de bir nefes bari alayım! Bunun üzerine Allah ona iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (alır.) İşte mâruz kaldığınız soğuk, yâhud zemherir cehennemin nefesîndendir. Mâruz kaldığınız sıcak yahut harûr da cehennemin nefesîndendir.» Bu hadîsi Buhârî «Mevâkitü's - Salât» bahsinde; Nesâî «Kitâbü's - Salât» da tahrîc etmişlerdir. Cehennemin, Rabbine şikâyeti, biri hakikat, diğeri mecaz olmak üzere iki vecîhle tasavvur edilebilir. Kâdî İyâz hakikat olduğuna kaaildir. Kurtubî dahi: «Bu sözü hakîkata hamletmek imkânsız değildir. Çünkü muhbir-i sâdık olan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haddi zâtında caiz bir şeyi haber vermesi te'vîle muhtaç değildir. Binaenaleyh bu sözü hakîkata hamletmek evlâdır.» demişdir. Nevevîde buna benzer sözler söyledikden sonra: «Doğru olan hareket bu sözü hakîkata hamletmekdir.» diyor. Bu husûsda Aynî de şunları söylemişdir: «Allah'ın kudreti büyükdür. Zîrâ Süleyman (aleyhisselâm)'in, hüdhüd'üne ilim ve idrâk halk eden Allah, cehenneme de konuşma âleti halk edebilir. Nitekim hüdhüd'e ilim halk ettiğini kitâb-ı kerîminde haber vermiş. Cehennemin de «Daha varmı» diyeceğini hikâye etmişdir.» Dâvûdî: «Bu hadîs cehennemin düşünüp, anladığına delildir. Filhakika cennetle cehennemden daha çok işiten hiç bir şey olmadığına dâir hadîs vârid olduğu gibi, cehennemin Peygamberimiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşacağına keza mü'minle de konuşarak «Geç ey mü'min! Gerçekten nurun alevimi söndürdü.» diyeceği rivâyet olunmuşdur. Bu bâbda daha başka sözler de söylenmişdir. İkinci veçhe göre cehennemin şikâyeti lisân-ı hâl iledir. Kâdî Beyzâvî bu şikâyeti mecaza hamletmiş: «Cehennemin şekvası, galeyanından mecaz olduğu gibi kendi kendini yemesi de cüz'lerinin sıkışıp birbiri üzerine yığılmasından; nefes alması dahi görünen kısmın dışarı çıkmasından mecâzdır demişdir. «Cehennemde sıcakla, soğuğ'un bir arada bulunması imkânsızdır. Çünkü soğukla sıcak biribirine zıddır; denilemez. Çünkü bâzı hadîslerde vârid olduğuna göre cehennemin bâzı taraflarında ateş, bâzı taraflarında da zemherîr vardır. Zemherîr, şiddetli soğuk demekdir. Sıcakla soğuğun bir yerde bulunması imkânsız değildir, zîrâ Teâlâ Hazretleri iki zıddı bir araya getirmeye muktedirdir. Bir de cehennem, âhiret umûrundandır. Âhiret umurunu, dünyâdakilere kıyâs etmek doğru değildir. Mamafih Arabistan'ın sıcağı; kutupların soğuğu düşünülürse soğukla sıcağın dünyada da bir yerde bulunduğu anlaşılır. Harûr: Gece ve gündüz devam eden şiddetli sıcakdır. Yalnız gündüz devam edip geceleyin kesilen sıcağa semûm derler. «Harr» sâdece sıcak demekdir. Hadîs-i şerif de: «Ma'rûz kaldığınız harr yahut harûr da cehennemin nefesindendir» denilmişdir. Burada yâ Ravi şekk etmişdir. Yahut Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu şekilde söylemişdir. Bu takdirde «Ev» kelimesi şekk değil, taksim ifâde etmiş olur. Sahîh haberlerden anlaşıldığına göre, dünyâ ateşi de cehennem ateşinden yaratılmışdır. Yalnız İbn Abbâs (radıyallahü anh) Hazretlerinin beyânına göre üzerine yetmiş defa su serpilmişdir. Zîrâ böyle yapılmasa mahlûkâtm ondan istifâde etmesine imkân kalmazdı. Teâlâ Hazretlerinin ateşi yaratması dünyâ umuru onunla tamam olduğu içindir. Ateş, bize âhireti de hatırlatır. Bizi Allah'ın azabından korkutur. |