30- Cemaattibn Namaza Ne Zaman Kalkacakları (Nı Beyan) Bâbı 1395- Bana Muhammed b. Hatim ile Ubeydullah b. Satd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yahya b. Saîd, Haccâc-ı Savvâf dan rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Ebî Kesîr, Ebû Seleme ile Abdullah b. Ebû Katâde'den, onlar da Ebû Katâde'den naklen rivâyet etti. Ebû Katâde şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Namaza ikaamet getirildiği zaman beni görmedikçe ayağa kalkmayın» buyurdular. İbn Hatim: «İkaamet getirildiği yahut ezan okunduğu zaman...» dedi. 1396- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Ma'mer'den rivâyet etti. Ebû Bekir dedi ki: Bize İbn Uleyye dahi Haccâc b. Ebî Osman'dan) rivâyet etti. H. Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsâ b. Yûnus ve Abdurrazzak, Ma'mer'den naklen haber verdiler. İshâk dedi ki: Bize Velîd b. Müslim, Seyhan'dan naklen- haber verdi. Bu râvîlerin hepsi Yahya b. Ebî Kesîr'den, o da Abdullah b. Ebî Katâde'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etmişlerdir. İshâk, Ma'mer ile Seyhan'ın hadislerini rivâyet ederken: «Benim çıktığımı görmedikçe (Kalkmayın)» ibaresini ziyâde etmişdir. 1397- Bize Hârûn b. Ma'rûi He Harmeletü'bnü Yahya rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İlmi Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. Dedi ki: Bana Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân b. Avf haber verdi. Kendisi Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş: Namaza ikaamet getirildi; biz de kalkarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza çıkmadan evvel safları düzelttik. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Namazgahına durunca tekbîr almazdan önce (kendisine gusül lâzım geldiğini) hatırladı. Ve hemen oradan ayrıldı, bize de: «Yerinizde durun!» dedi. Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yanımıza çıkıp gelinceye kadar ayakta kendisini bekledik. Yıkannuşdı; başından su damlıyordu, tekbîr aldı ve bize namazı kıldırdı.. 1398- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Amr (yani Evzâî) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zührî, Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Namaza ikaamet getirildi, cemaat saflarını kurdular, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de (mescide) çıkarak (mihrâbdaki) yerine durdu. Müteakiben eli ile cemaata «yerinizde durun» diye işaret etti. (Ve mescidden ayrıldı). Az sonra yıkanmış, başından su damlayarak çıktı geldi ve cemaata namazı kıldırdı. 1399- Bana İbrahim b. Mûsâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ve-lîd b. Müslim, Evzâî'den, o da Zührî'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Bana Ebû Seleme, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için namaza ikaamet getirilir; cemâat da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yerine geçmeden önce saflarındaki yerlerini alırlarmış. . 1400- Bana Selemetü'bnü Şebîb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Simâk b. Harb, Câbir b. Semura'dan naklen rivâyet etti. Dedi ki: «Bilal gün devrildiği vakit ezân'ı okur, fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim yanımıza çıkmadıkça ikâamet getirmezdi. O çıktımı kendisini gördüğü vakit namaza ikaamet getirirdi.» Bâbımızın Ebû Hüreyre hadîsini Buhârî «Gusül» ve «Namaz» bahislerinde; Ebû -Dâvûd «Taharet» ve «Namaz» bahislerinde; Nesâî ile İbn Mâce dahi «Taharet» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. İbn Mâce'nin rivâyenide: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza kalktı ve tekbîr aldı. Sonra cemaata işaret etti. Cemâat beklediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evine giderek yıkandı; başından su damlıyordu. Bu şekilde cemaata namaz kıldırdı. Namazdan çıkınca: «Ben sizin yanınıza cünûb olarak çıkmışım. Hakîkaten namaza duruncaya kadar bunu unutmuşum,» buyurdular. Dâre Kutnî'nin Hazret-i Enes'den rivâyet ettiği bir hadîsde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza dâhil olarak tekbir aldı; biz de onunla beraber tekbîr aldık. Sonra cemaata (olduğunuz gibi durun!) diye işaret etti.» denilmektedir. Bu babda İmâm Ahmed b. Hanbel, Hazret-i Alî'den; Ebû Dâ'vûd, Ebû Bekre (radıyallahü anh)'dan hadîsler rivâyet etmişlerdir. Ebû Bekre rivâyetinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz sabah namazına dâhil oldu ve (yerinizde durun) diye cemaata işaret etti.» denilmişdir. Bu rivâyetlerin birinde: «Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) başından su damlayarak geldi ve cemaata namazı kıldırdı.» Mürsel olan diğer rivâyetde: «Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) tekbîr aldı; sonra cemaata oturun diye işaret etti.» denilmektedir. İbn Şîrîn, Ata' ve Rebî’ b. Enes'in mürsel olarak rivâyet ettikleri bir hadîsde de: «Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cemaata oturun, diye işaret etti.» deniliyor. Rivâyetlerin bâzısından Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namaza niyetlendiği, ondan sonra cünûb olduğunu hatırlayarak namazdan çıktığı; diğerlerinden ise tekbîr almak için ayağa kalktığı sırada cünûb olduğunu hatırladığı ve namaza niyetlenmeden evine giderek yıkandığı anlaşılıyor. Bu rivâyetler birbirine münâfî olduğu için Aynî tercih cihetine gitmiş ve şâir rivâyetlerin Buhârî ve Müslim'dekilere mu'âraza edemiyeceklerini söyleyerek namaza niyetlenmeden cünûb olduğunu hatırladığını bildiren rivâyeti tercih etmişdir. Bazıları rivâyetlerin arasını bulmaya çalışmışlardır. Bunlardan bir takımları hadîsdeki «Tekbîr aldı» sözünü tekbîr almak istedi; şeklinde te'vîl etmiş, bu suretle Sahih-i Müslim ile Buhârî'deki rivâyetlerle de amel etmiş olmuşlardır. Diğerleri vak'anın iki defa ayrı ayrı zamanlarda cereyan ettiğine kaail olmuşlardır. Kurtubî bu ihtimâl üzerinde durmuş, Nevevî bunun en akla yakın olduğunu söylemişdir. İbn Hibbân (- 354) dahi «Sahîh»inde Ebû Hüreyre ile Ebû Bekre (radıyallahü anhûma)'dan biribirine muhalif olarak rivâyet edilen her iki hadîsi tahrîc ettikden sonra şunları söylemişdir: «Bunlar ayrı ayrı iki yerde vuku bulan iki fiildir. Birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescide çıkarak iftitâh tekbîrini almış; sonra cünub olduğunu hatırlamış ve derhâl oradan giderek yıkanmış; sonra tekrar mescide gelmiş ve cemaata namazı yeniden kıldırmışdır. Diğerinde namaza niyetlenmek için ayağa kalktığı sırada cünûb olduğunu hatırlamış ve niyetlenmeden evine giderek yıkanmış; sonra dönerek cemaata namazı kıldırmışdır...» İbn Hibbân su suretle iki hadîs arasında hiç bir tezâd kalmadığını söyledik den sonra Hazret-i Ebû Bekra'nın: «Cemaata namaz kıldırdı.» sözünü «Yeniden iftitâh tekbîri alarak cemaata namaz kıldırdı.» mânâsına te'vîl etmiş; bu sözü «Namaza bıraktığı yerden devam etti.» mânâsına almanın imkânsız olduğunu beyân etmîşdir. İmâm Mâlik, Ebû Bekre rivâyetinin namazın esâsına muhalif olduğunu görünce: «Bu fiil Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e mahsustur.» demiştir. Bazıları ashâb-ı kirâmın tekbîr alarak namaza niyyetlendikden sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i beklemelerini İmâm Mâlik'in amel-i kalîl saydığını, binaenaleyh caiz gördüğünü rivâyet etmişlerdir. Bu rivâyetlerde zikri geçen ikaamet lâfızlarından dâima namaz için getirilen ikaamet kasdedilmişdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yıkanıp döndükten sonra namaz için tekrar ikaamet getirilip getirilmediği hususunda sahîh bir rivâyet yokdur. Getirilmiş olsa her hâlde nakledilirdi. Kâdî Iyâz diyor ki: «Bu hadîsin muhtelif rivâyetleri şöyle birleştirilir: Hazret-i Bilâl (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ne zaman namaza çıkacağını gözetir ve onun çıktığını kimse görmeden yahut pek az kimseler ile birlikde görür çıkar çıkmaz ikaamet getirirdi. Cemâat ise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i görmeden ayağa kalkmazlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cemâat saflarını iyice düzeltmedikçe mihraba geçmezdi. Gerçi Ebû Hüreyre Hazretlerinin rivâyetinde: «Cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıkmadan önce saflarını tutarlardı» denilmişse de ihtimâl bu hâl yâ cevazı bildirmek için yâhutda bir özür sebebi ile bir veya iki defa vâki olmuş-dur. Ve caiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Beni görmedikçe kalkmayın!» buyurması bundan sonra olmugdur. Ulemânın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i görmeden ayağa kalkmanın cemaata menedilmesi uzun müddet ayakta kalmasınlar diyedir. Bir de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir şey ânz olup da uzun zaman gecikmesi mümkündür.» |