Geri

   

 

 

 

İleri

 

29- Namaza Vakar ve Sükünetle Gelmenin Müstehab Oluşu ve Koşarak Gelmekten Nehiy Bâbı

1387- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amrü'n - Nâkıd ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. H.

1388- Bana Muhammed b. Cafer İbn Ziyâd da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbrahim (yani İbn Sa'd) Zührî'den, o da Saîd ile Ebû Seleme'den, onlar da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. H.

1389- Bana Harmeletü'bnü Yahya dahi rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. Dedi ki. Bana Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân haber verdi ki, Ebû Hüreyre şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Namaza ikaamet getirildiği vakit ona koşarak gelmeyin, yürüyerek gelin! Sükûneti iltizâm edin, yetişebildiğiniz kadarını (İmâmla) kılın; yetişemediğinizi (kendiniz) tamamlayın!» buyururken işitdim.

1390- Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetü'bnü Saîd ve İbn Hucr, İsmail b. Ca'ler'den rivâyet ettiler. İbn Eyyûb dedi ki: Bize İsmail rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Alâ', babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Namaz için ikaamet getirildiği vakit ona koşarak gelmeyin; sükûneti İltizâm ederek gelin. Yetişebildiğiniz! (İmâmla) kılın, yetişemediğinizi de (kendiniz) tamamlayın! Çünkü sizden bîriniz namaz maksadıyla yola çıkarsa namazda sayılır.» buyurmuşlar.

1391- Bize Muhammed b. Râfi’ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den naklen rivâyet etti. Henamâm: Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri şunlardır, diyerek bir takım hadîsler zikretmiş; ezcümle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Namaza nida olunduğu vakit ona yürüyerek gelin; sükûneti iltizâm edin! Yetişebildiğiniz kadarını (İmâmla) kılın, yetişemediğinizi de (kendiniz) tamamlayın!» buyurdular; demişdir.

1392- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Fudayl (yani İbn Iyâz) Hişâm'dan rivâyet etti. H.

Bana Züheyr b. Harb'da rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm b. Hassan, Muhammed b. Sîrin'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Namaza ikaamet getirildiği vakit ona hiç biriniz koşmasın! lâkin sükûnet ve vak'ârı muhafaza ederek yürüsün. Erişebildiğini. (İmâmla) kıl, yetişemediğini de kaza et!» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Ezan» ve «Cum'â» bahislerinde tahrîc etmişdir. Hadîs Tirmizî'nin «Siraen»inde dahi mevcûddur.

Namaza ikaamet getirilirken koşarak ona yetişmeye çalıgmakdan ne-hî buyurulması, şâir hâllerde koşarak gitmenin evleviyyetle memnu' olduğunu bildirmek içindir. Çünkü ikaamet getirilirken koşmak namazın bir kısmına yetişememek endîşesi mevcûd olduğu hâlde yasak edilirice böyle bir endîşe melhuz olmadığı zaman evleviyyetle menınÛ' olur. Bunun hikmeti hakkında ulemâ şunu söylemişlerdir: "Namaza ikaamet getirilirken koşarak giden kimse yorularak kesilir. Ve namaza bu hâlle girer. Böyle yorgun ve bitkin bir hâlde kılınan namazda ise beklenilen huşu' hâsıl olamaz. Fakat namaza vaktinde vakar ve sükûnetle giden kimse mescide ikaametden önce varacağı için bir parça istirahat bile eder. Bu suretle hiç bir telâş ve yorgunluk bulunmadan kılınan namaz elbetde huşu' ve huzû' itibârı ile daha mükemmel olur.

Sekînet ile vakar kelimeleri bâzılarına göre ayni mânâyadır. Fakat Nevevî'ye göre sekînet hareketlerinde ağır başlı davranmak, abes sayılan şeylerden kaçınmakdır. Vakaar ise hey'ette olur. Meselâ: bakınma-mak, bağıra bağıra konuşmamak vakardan ma'dûddurlar.

Buradaki rivâyetlerin hepsinde mescide koşa koşa gitmek yasak edilmektedir. Hâlbuki Teâlâ Hazretleri Cum'â namazı hakkında «Allah'ın zikrine koşun...» buyurmuştur. Ancak hadîs ile âyetteki koşmak tâbirleri ayrı ayrı mânâlarda kullanılmışdır. Âyetdeki koşmakdan murâd yürümek ve gitmekdir. Kasd etmek mânâsına da gelebilir. Hadîsdeki koşmakdan murâd ise kelimenin hakîkî mânâsıdır. Çünkü koşa koşa gitmek az yukarıda arzettiğimiz vecîhle namazın huşu' ile kılınmasına mâni' olur. Binâenaleyh âyetle hadîs arasında mânâ'itibariyle bir birine mühâfât yoktur. Mü'mine yaraşan islâmî terbiye ve âdaba dikkat etmek, en mükemmel ve mu'teber olan hâlde bulunmakdır.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Çünkü sizden biriniz namaz maksadiyle yola çıkarsa artık namazda sayılır.» sözü bütün vakitlere şâmildir. Gerek bu cümle gerekse:

«Yetişebildiğiniz! (İmâmla) kılın; yetişemediğinizi de (kendiniz) tamamlayın!» ifadesiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza koşa koşa gitmenin doğru olmadığını te'kîd suretiyle tenbîh buyurmuş; koşarak gitmenin yalnız namaza yetişenlere değil, yetişemeyenlere de memnu' olduğunu beyân etmiştir.

1393- Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Mübarek Es-Sûrî haber verdi.

(Dedi ki): Bize Muâviye-tü'bnü Sellâm, Yahya b. Ebî Kesîr’den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Abdullah b. Ebî Katâde haber verdi, ona da babası haber vermiş;

Dedi ki: Bir defa biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde namaz kılıyorduk. Derken bir gürültü işitti ve:

«Size ne oluyor?» dedi. Ashâb:

— Namaza yetişmek için acele ettik... dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir daha böyle yapmayın! Namaza geldiğiniz vakit sükûneti iltizâm edin; yetişebildiğiniz kadarını (İmâmla) kılın; yetişemediğinizi de kendiniz tamamlayın!» buyurdular.

1394- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâviyetü'bnü Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şeybân bu isnâdla rivâyet etti.

Bu hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinde, tahrîc etmişdir. Celebe: Sesler ve gürültü manasınadır. Mevzû-u bahis gürültü namaza sonradan yetişen ashabın hareketleri ile konuşmalarından ve acele etmelerinden ileri gelmişdi. cümlesi muhtelif şekillerde rivâyet edilmişdir. Bâzılarında diğer bâzılarında bir rivâyetde Ebû Dâvûd'un rivâyetinde buyurulmuşdur. Bu sebeple mezkûr cümleden muradın ne olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır.