21- Secde-i Tilavet Bâbı 1323- Bana Züheyr b. Harb ile Ubeydullah b. Saîd ve Muhammed b. El- Müsennâ hep birden Yahya El - Kattân'dan rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Yahya b. Saîd, Ubeydullah'dan rivâyet etti. Dedi ki: Bana Nâfî', İbn Ömer'den naklen şöyle haber verdi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur'ân-ı okur; içinde secde bulunan Ur sAte de okur ve secde ederdi. Biz de onunla beraber secde ederdik. Hattâ bâzılarımız alnını koyacak yer bulamazdı. 1324- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Dedi ki: Çok defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur'ân'ı okur. Secde âyetine tesadüf ettiği zaman bize de secde ettirirdi. Biz onun yanına o kadar tişüşür-dtik ki namazda olmadığı hâlde birimiz secde edecek yer bulamazdı. Bu hadîsi Buhârî «Sucûdü'l - Kur'ân» bahsinde; Ebû Dâvûd da «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerif secde-i tilâvetin meşru olduğuna delildir. Secde-i tilâvetin meşru olduğunda bütün ulemâ müttefikdir. Ancak sıfatı hususunda ihtilaf vardır. Hanefîler'e göre secde âyetini okuyana da, dinleyene de secde etmek vâcipdir. Secde etmezlerse günahkâr olurlar. Sonra bu vûcûb bazen mühletli bazan mühletsiz olur. Namaz hâricinde okuyan ve dinleyenlere secde etmek «müvessa'» yani mühletle vâcibdir. Bunlar Ömürlerinin sonlarına kadar o secdeyi geciktirmekle günahkâr olmazlarsa da secdeyi âyetin okunduğu zamandan fazla geciktirmek tenzîhen mekrûhdur. Secde âyeti namazda okunmuşsa secdenin «mudayyak» yani mühletsiz yapılması vacip olunur. Bu takdirde okunan secde âyeti ile yapılacak secde arasında üç âyetden daha fazla âyet okuyacak kadar vakit geçmemek lâzımdır. Şayet secde âyeti sûrenin ortasında ise efdal olan, onu okur okumaz secde etmek, sonra kalkarak sûreyi tamamlamak ve arkasından namazın rükû'unu sücûdunu yapmakdır. öyle yapmaz da secde âyetini okuduS-dan sonra üç âyet okuyacak kadar zaman geçmeden rükû' eder ve bu rükû' ile secde-i tilâvetin edasını niyet eylerse bu da kâfidir. Namaz içinde âyeti ile secde arasında üç âyet okuyacak kadar veya daha fazla vakit geçerse artık bu secde namaz içindeki rükû' ve secdeleri ile edâ olunma-yıp yine namaz içinde ayrıca secde etmek sureti ile kaza olunur. Namaz içinde kaza edilmediği takdirde namazdan sonra da kaza edilemez. Çünkü artık vakti geçmişdir. Ancak namazdan selam verdikten sonra henüz namaza münâft bir fiilde bulunmadan derhâl kaza ederse caiz olur. Secde âyeti sûrenin sonunda bulunuyorsa secde fçin namazın rükû’-unda niyet etmek ve rükû'un zınınında o secdeyi de edâ etmek efdal olur. Böyle yapmaz da secde âyeti için ayrıca secde ederse ayağa kalktığı zaman o sûreden sonra gelen sûreden bir kaç âyet okuduktan sonra namazın rükû' ve sücûduna gitmek efdal olur. Hanefîler'den başka bütün ulemâya göre secde-i tilâvet sünnetdir. Hanefîler ile Şâfîîler'e göre secde için âyetin kasden dinlenmesi şart değildir. Rast gele işidenlere de, secde etmek gerekir. Yalnız Şâfiîler'e göre rast gele işiden bir kimseye, secde etmek kasden dinleyene olduğu kadar kuvvetle sünnet değil, müstehâbdır. İbn Battal (—444)'e göre bu hadîs hayır ve hasenat yapmak için harîs olmaya delildir. Ayrıca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin fiillerine tabî olmanın lüzumuna da delâlet etmektedir. Nevevî'nin beyânına göre secde âyetini okuyanla, dinleyen kimse namaz hâricinde iseler her ikisinin beraberce secde etmeleri şart değildir. Biri diğerinden evvel veya sonra, uzun veya kısa secde edebilir. Hattâ âyeti okuyan hiç secde etmese bile dinleyen secde edebilir. Bu bâbda okuyan kimsenin abdestli veya abdestsiz, erkek, kadın veya çocuk olmaları hüküm itibârı ile müsavidir. Şâfiîler'den zayıf bir rivâyete göre secde âyetini çocuk, kâfir veya abdestsiz bir kimse okursa işitenlere secde etmek müstehâb olmaz ise de sahîh olan kavil birincisidir. 1325- Bize Muhammed b. El - Mfisennâ ile Muhammed b. Beg-şâr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. Dedi ki: Ben EsvedÜ Ab-dullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) necim iaresini okumuş ve arkasından secde etmiş. Beraberindekiler de onunla birlikde secde etmişler. Yalnız ihtiyar bir adam bir avuç çakıl veya toprak alarak onu alnına kaldırmış ve: «Bana bu kadar yeter.» demiş. Abdullah: «Vallahi o adamı sonraları gördüm. Kâfir olarak olduruldu!..» demiş. Bu hadisi Bûhârî «Sücûdü'l - Kur'ân» bahsinin müteaddid yerlerinde ve «Kitâbü'l - Megâzî» ile «Kitâbü't - Tefsir» de; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî de «Namaz» bahsinde; ayrıca Nesâî «Kitâbti't - Tefsir» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Buhârî’nin rivâyetinde içersinde Necm sûresi okunan bu namazın Mekke'de kılındığı tasrîh edilmektedir. Hadîsde ismi tasrih edilmeyen ancak çakıl veya toprak alarak alnına götürdüğü bildirilen ihtiyardan murâd bir rivâyete göre Ummey-yetü'bnü Halef'dir. Başka bir rivâyette Velîd b. El-Mugîra olduğu bildiriliyorsa da bu rivâyet söz. götürür. Çünkü Velîd b. El-Mugîra öldürülmemişdir. Bu adamın Utbetü'bnü Rabîa ve Saîdü'bnü’l-Âs olduğu dahi söylenmektedir. Bedir harbinde o adamın müşrik olduğu hâlde öldürüldüğünü gören zât, Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh) dır. Buhârî'nin, İbn Abbâs rivâyetinde Necm süresindeki secde âyeti okununca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ve yanında bulunan müslumanlarla müşriklerin, insücinnin hep birlikde secde ettikleri bildiriliyor. İbn Abbâs kıssası ile İbn Mes'ûd rivâyetinin, bir hâdise olduğu anlaşılmaktadır. Nevevî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde secde eden müslümanlarla, müşriklerden, insücinden murâd orada hâzır bulunanlardır; demişse de Aynî kelimelerin başlarındaki Elîflâmların cinse delâlet ettiklerini, binâenaleyh orada hâzır bulunsun bulunmasın bütün insücinne mü'min ve müşrike şâmil olduklarını yani bunların hepsinin secde etmiş olması gerektiğini söylemişdir. Necm süresindeki secde âyetine varınca bütün insücinnin, ağaçların hattâ mürekkeple kalemin dahi secde ettiğini bildiren rivâyetlerde vardır. Bunların isnâdlan sahîhdir. Müşriklerin secde etmesi bâzı ulemânın beyânına göre sürede Lât ve Uzzâ gibi putlarının zikri geçmesindendir. 1326- Biye Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybetü'bnü Saîd ve İbn Hücr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya (Bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize İsmail — ki İbn Câ'fer'dir — Yezîd b. Husay-fe'den, o da İbn Kuseyt'dan, o da Atâ' b. Yesâr'dan naklen rivâyet etti... dediler. Atâ', kendisinin Zeyd b. Sabit'e (Namazda) İmâmla bir-likde cemaata kıraat lâzım mı, değil mi diye sorduğunu İbn Kuseyt'e haber vermiş. Zeyd b. Sabit: «Hİç bir namazda İmâm ile beraber kıraat yokdur» demiş. Ve kendisinin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Necm sûresini okuduğunu fakat secde etmediğini söylemiş. Bu hadîsi Buhârî «Sücûdü'l - Kur'ân- bahsinin bir iki yerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında «Hasen sahih bir hadîsdir.» demişdir. Hadîs-i şerif cemaatla kılınan namazlarda cemaata kıraat lâzım değildir... diyenlerin delîllerindendir. Ayrıca Necm süresindeki secde âyetinin secde îcâb etmeyeceğine de delâlet etmektedir. 1327- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Esved b. Süfyân'ın âzâdlısı, Abdullah b. Yezid'den dinlediğim, onun da Ebû Selemete'bnÜ Abdirrahmân'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Ebû Seleme ile arkadaşlarına Ebû Hüreyre İnşikâk sûresini okumuş da secde etmiş. Secdeyi yaptıkdan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sûrede secde ettiğini kendilerine haber vermiş. 1328- Bana İbrahim b. Mûsâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsa, Evzâl'den naklen haber verdi. H. Dedi ki: Bize Muhammed b. El - Müsennâ da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Adîy, Hişâm'dan rivâyet etti. Evzâi ile Hişâm’ın ikisi birden Yahya b. Ebi Kesirden, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. 1329- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amrûn Nâkıd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Eyyûb b. Mûsa'dan, o da Ata' b. Mîna'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre: «Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde înşikâk ve Alâk sûrelerinde secde ettik, demiş. 1330- Bize Muhammed b. Rumh rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Safvân b. Süleym'den, o da Ben! Mah-zûm'un âzâdlısı Abdurrahmân El - A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) înşikâk ve Alâk sûrelerinde secde etti.» 1331- Bana Harmeletü'bnü Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Amr b. Haris, Ubeydullah b. Ebi Ca'fer'den, o da Abdurrahmân El - A'râc'dan, o da Ebû Hüreyre'den o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukarki hadîsin mislini haber verdi. 1332- Bize Ubeydulah b. Muâz ile Muhammed b. Abdi’l-A'lâ rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize El - Mu'temir, babasından, o da Bekir den, o da Ebû Râfİ'den naklen rivâyet etti. Ebû Râfi' Şöyle dedi: «Ben Ebû Hüreyre ile beraber yatsı namazını kıldım, da İnşikak sûresini okudu ve secde etti. Kendisine: Bu secde ne oluyor? dedim. Ebû Hüreyre: — «Ben onu Ebû'l-Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem)'in arkasında yapmışımdır. Binaenaleyh ona kavuşuncaya kadar da yapmakda devam edeceğim!» cevâbını verdi. İbn Abdi'l - A'lâ: «Binaenaleyh ben o secdeyi yapmakda devam ediyorum;» dedi. 1333- Bana Amru'n - Nâkıd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Îsâ b. Yûnus rivâyet etti. H. Dedi ki: Bize Ebû Kâmil de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yezîd (yani İbn Zürey) rivâyet etti. H. Dedi ki: Bize Ahmed b. Abde dâhi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Sü-leym b. Ahdar rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Teymî'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız bunlar: «Ebû'l-Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arkasında- dememişlerdir. 1334- Bana Muhammed b. El -Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Atâ' b. Ebî Meymûne'den, o da Ebû Râfi'den naklen rivâyet etti. Ebû Râfi’ Şöyle dedi: «Ben Ebû Hüreyre'yi İnşikâk sûresini okuduğunda secde ederken gördüm de: Bu sûrede secde mi ediyorsun? dedim. Ebû Hüreyre: — Evet! Ben Halîlim (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu sûrede secde ederken gördüm. Binaenaleyh ona kavuşuncaya kadar bunda secde edip duracağım! dedi. Şu'be: «Ben: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı mi görmüş.» dedim. Ata': — «Evet!» cevâbını verdi. Bu hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinin bir iki yerinde ve «Sücûdü'l-Kur'ân» da; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Namaz» bahislerinde müteaddid râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerif muhtelif rivâyetlerile İnşikak ve Alâk sûrelerindeki secde âyetleri okunduğunda secde edileceğine delâlet etmektedir. Hadîsin bâzı rivâyetlerinde ismi geçen râvî Abdurrahman El-A'rac burada tasrîh edildiği vecîhle Benî Mahzûm kabilesinin azadlısıdır. Tam ismi Abdurrahman b. Sa'd, künyesi Ebû Ahmed'dir. Bu zât az hadîs rivâyet etmişdir. Bir de çok hadîs rivâyet eden Abdurrahman El-A'rac vardır. Önün ismi Abdurrahman b. Hürmüz, künyesi Ebû Dâvûd'dur. Kendisi Rabîatü'bnü Haris'in âzâdlısıdır. Bazıları bu iki A'rac'in bir şahıs olduğunu söylemişlerse de Dâre Kuntî (306 - 385): «A'rac'lar ikî tanedir. Her ikisi de Ebû Hüreyr»'den rivâyet ederler. Biri meşhur olup adı Abdurrahman b. Hürmüz'dür. İkincisi Benî Mahzûm'un âzâdlısı Abdurrahman b. Sa'd'dır.» demişdir. Nevevî: «Doğrusu da budur.» diyor. |