Geri

   

 

 

 

İleri

 

20- Namazda Yanılma ve Bundan Dolayı Secde Bâbı

1293- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân'dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki biriniz namaz kılmağa kalktığı zaman şeytan ona gelir de zihnini karıştırır, hattâ kaç rek'ât kıldığını bilemez. Bu hâl birinizin başına gelirse oturduğu yerden iki secde ediversin.» buyurmuşlar.

1294- Bana Amrü'n - Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân (yani Ibhi Uyeyne) rivâyet ettî. H.

Dedi ki: Bize Kuteybetu'bnü Said ile Muhammed b. Rumh dahi Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. Süfyânla, Leys'in ikisi birden Zührî'den bu isnâdla bu hadîs'in benzerini rivâyet etmişlerdir.

1295- Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana, babam, Yahya b. Ebi Kesîr'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Selemete'bnü Abdirrahman rivâyet etti ki, kendilerine Ebû Hüreyre şunu rivâyet etmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ezan okunduğu vakit şeytan geri geri gider. Ezan'ı işitmemek için bir de zarta atması vardır. Ezan bittîmi dönüp gelir. Namaz İçin İkaamet getirilince yine geriler ikaamet bittimi dönüp gelir; kişi ile nefsinin arasına girer; filan şey'i hatırla, filân şey'ı hatırla diyerek hatırına gelmeyecek şeyleri hatırlatır. Tâ'ki insan kaç rek'ât kıldığını bilmez oluncaya kadar (onunla uğraşır.)

Binaenaleyh biriniz kaç rek'ât kıldığım bilemediği vakit oturduğu yerden iki secde yapıversin!» buyurmuşlar.

1296- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi kj): İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Amr, Abdürabbih b. Saîd'den, o da Abdürratımân El - A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Hakîkaten namaz için tesvîb yapıldığı zaman şeytan geri kaçar. Onun bir zarflatması da vardır.» buyurmuşlar. Müteakiben râvî hadîsi yukarıki hadîs gibi rivâyet etmiş; bir de:

«Şeytan, onu hayâl ve kuruntulara daldırır; hatırına gelmeyecek ihtiyâçlarını da hatırına getirir.» ibaresini ziyâde Sylemişdir.

Bu hadîs'i Buhârî «Ezan» ve «Namaz» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hadîsin şeytana âit olan kısımlarım yani ezan okununca onun sesini işitmemek için şeytanın kaçması ve sesle yellenmesi, ezan bittikden sonra tekrar dönerek insanla nefsinin arasına girmesi husûsâtını evvelce bilmûnâsebe îzâh etmişdik. Burada da namazını kaç rek'ât kıldığında şüphe edenlerin hâli ile secde-i sehiv meselelerini görelim:

Ulemâ buradaki hadîsden muradın ne olduğunu tâyin hususunda ihtilâf etmişlerdir. Hasan-ı Basrî ile selefden Bazıları hadîsin zâr biri ile amel ederek: «Namaz kılan şüpheye düşer de ziyâdemi kıldı noksanını bilemezse onun namazı oturduğu yerden iki secde ile tamam olur.» demişlerdir.

Şâ'bi, Evzâî ve Selefden birçoklarına göre bir kimse kaç rek'ât kıldığını bilemezse namazını iade etmesi lâzım gelir. Bu hâl her ne zaman başına gelirse onlara göre namazı yeniden kılması îcâb eder. Bazıları: namazı kaç rek'ât kıldığını üç def'â bilemiyen kimse namazını yeniden kılar. Dördüncüde de şüphe ederse artık iadeye lüzum yokdur; demişlerdir.

İmâm Mâlik, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve diğer bir takım ulemâya göre bir kimse namazını dört rek'ât mı, yoksa üç mü kıldığında şüphe ederse yüzde yüz bildiği rek'âtlara göre amel etmesi icâb eder. Binaenaleyh böyle bir şüphe ânında dördüncü bir rek'ât daha kılarak secde-i sehiv yapması îcâb eder. Onların bu bâbdaki delilleri Müslim ile Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce'nin tahrîc ettikleri Ebû Saîd-i Hudri hadîsidir. Hadîsin Müslim'deki lâfzı şöyledir: Hazret-i Ebû Saîd

Dedi ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Biriniz namazında şüphe eder de üçmü kıldı dört mü bilemezse şüpheyi bir tarafa atarak yüzde yüz bildiğine göre amel etsin; sonra selam vermezden önce iki secde etsin. Şayet namazı beş rek'ât almışsa bu secdeler onun namazını çift rekâtlı yaparlar. Dördü tamamlamışsa secdeler şeytanı çatlatmaya yararlar.» buyurdular.

Hanefîler'e göre namazda kaç rek'ât kıldığını bilememek hâli ilk defa başına gelen kimse namazını yeniden kılar. Bu hâl birçok defalar başına gelirse galebe-i zannına yani aklının kestiği tarafa göre hareket eder.

Çünkü Buhârî ile Müslim'in müttefikan rivâyet ettikleri bir hadîsde:

«Bîriniz namazda şüphe ederse doğruyu araştırsın ve namazını ona göre tamamlasın!» buyurulmuşdur. Şayet kaç rek'ât kıldığına dâir bir re'yi yoksa o zaman kesîn olarak kıldığını bildiği rek'âtlar üzerine bina eder. Çünkü bu bâbda şöyle bir hadîs vardır:

«Biriniz namazında yanılır da bir mi kıldı iki mi bilemezse namazını bir rek'ât üzerine bina etsin! İkimi kıldı üçmü bilemezse iki rek'ât üzerine bina etsin; üçmü kıldı dört mü bilemezse üç rek'ât üzerine bina etsin ve selam vermezden önce iki secde yapsın!» bu hadîsi Tirmizî, İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet etmiş ve: «Hasen sahîh bir hadîsdir.» demişdir. Ayni hadîsi İbn Mâce dahi tahrîc etmişdir.

Ulemâdan bâzılarına göre Bâbımızın Ebû Hüreyre hadîs'i namazda her yanüana âiddir. Yaralanın hükmü de secde-i sehiv yapmakdır. Namaz kılan nerede şüphe ettiği ve secde-i sehvi ne zaman yapacağı hususunda bu hadîs-i tefsir eden diğer hadîslere müracaat etmelidir. Enes, Ebû Hüreyre (radıyallahü anhûma) ile Hasan-ı Basrî, Rabîa, İmâm Mâlik, Sevrî, İmâm Şâfiî, Ebû Sevr ve İshâk'ın kavilleri budur.

-Namazda kaç rek'ât kıldığını bilmeyen kimse kaç kıldığım belleyin-ceye kadar namazını iade eder durur.» diyenler İbn Abbâs ve İbn Ömer (radıyallahü anhûma) ile Şâbî, Kâdı Şüreyh, Atâ, Meymûn b. Mihrân ve Saîd b. Cübeyr hazerâtıdır.

Nevevî diyor ki: Ebû Hanife (rahimehüllah) «Namaz» kılan kimseye şüphe ilk defâ arız oluyorsa namazı bâtıl olur. Âdet hâline gelmişse içtihâd eder ve zann-ı galibine göre kılar. Hiçbir zan hâsıl edemezse en az mikdârla amel eder» demişdir. Ebû Hami d'in beyânına göre: Eski mezhebinde iken İmâm Şafiî: «Ben, Ebû Hanîfe'nin bu sözünden daha çirkin ve sünnetden uzak bir söz görmedim!» demiş... Buhârî şârihi, Aynî bu söze şu cevâbı vermektedir:

«Ben derim ki: Bir İmâmın söylemediği bir sözü, söyledi diye iddia ederek ondan nakletmek ve hiç bir münâsebeti yokken ona teşnî'de bulunmak bundan daha çirkindir. Acaba Nevevî böyle bâtıl bir teşnî'i son derece taassuba meyli bulunan bir kimse vasıtası ile İmâm Şafiî gibi bütün ulemâ’nın fıkıhda Ebû Hanîfe'ye çömez olduklarına şehâdet eden bir zâtdan nasıl rivâyet edebilmişdir?! Onun Ebû Hanîfe‘den naklettiği bu sözü İbn Kudame ve daha başka muhalifler de nakletmişlerdir ki bu söz ne sahîh, ne de mezhebimizin meşhur olan ana kitaplarında meycûtdur. Bu kitaplarda meşhur olan şudur: Ulemâmız: «Namazında iki defa şekkeden kimse namazı yüzde yüz sahih olsun diye orıu yeniden kılar.» demişlerdir. Hattâ Ebû Nasır El-Bağdâdî 'nin beyânına göre meşhur kavil yeniden kılmanın evlâ olmasıdır. Çünkü böyle hareket edilirse şekk yüzde yüz sakıt olur. Bununla beraber Ebû Hanîfe hadislere bakarak üç hâlin üçüyle de amel etmişdir. Yani kaç kıldığın: bilemediği zaman namazın yeniden kılınacağına; Cübeyr hadîsine göre kaç rek'ât kıldığını belleyinceye kadar namazı iade lâzım geldiğine; Cerir hadîsine göre de farz namazda şüphe ederse iade lâzım geleceğine kail olmuşdur.»

1297- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Abdurrahman El - A'rac'dan, onun da Abdullah b. Buhayne'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Abdullah demi) İd:

«Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazlardan birinde iki rek'at kıldırdı. Sonra oturmadan ayağa kalktı. Onunla beraber cemaat da kalktılar. Namazım bitirince, biz selâm vermesini gözlerken tekbîr aldı ve selâm vermezden önce oturduğu yerden iki secde yaptı sonra selâm verdi.

1298- Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Dedi ki: Bize İbn Rumh dahi rivâyet etti.

(Dedi ki):Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da A'rac'dan, o da Benî Abdilmuttalib'in müttefiki Abdullah b. Buhaynete'l-Esdî'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğlen namazında birinci oturuşu îfâ etmeden ayağa kalkmış. Sonra namazını tamamlayınca her secdede tekbir almak sureti ile selâm vermezden önce unuttuğu oturuşun yerine oturduğu yerden iki secde yapmış. Bu secdeleri onunla birlikde cemaat da yapmışlar.

1299- Bize Ebû'r - Rabî Ez - Zehrânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bİ-ze Hammâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, Abdumbaafta El - A'râc'dan, o da Abdullah b. Mâlik İbn Buhaynete'l - EzdS'den naklen rivâyet etti. ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken oturmak istediği çift rek'âtda ayağa kalkmış ve namazına devam etmiş. Namazın «o-nu gelince selâm vermeden secde etmiş: sonra selâm vermiş.

Bu hadîsi bütün Kütüb-i Sitte sahipleri «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Buhârî onu bir iki yerde rivâyet eder.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ilk oturuşu unutarak kıldığı bu namaz bâzılarına göre öğle bir takımlarına göre ise ikindi idi.

1300- Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mûsâ b. Dâvud rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Zeyd b. Eslem'den, o da Âtâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Biriniz namazında şek keder de üç mü, dört mü kaç rek'ât kıldığını bilemezse şekk'i atıversin de yakînen bildiğinin Üzerine bina etsin. Sonra selam vermezden önce iki secde etsin! Şayet beş rek'ât almışsa bu iki secde onun namazını çift yapar. Eğer dördü tamamlamak için kıldıysa bu iki secde şeytanı çatlatmak için yapılmış olurlar.» buyurdular.

1301- Bana Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana amcam Abdullah rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Dâvûd b. Kays, Zeyd b. Eslem'den bu isnâdla rivâyet etti. Bu hadîsin mânâsında olmak üzere Süleyman b. Bilâl'ın dediği gibi: «Selam vermezden önce iki secde eder.» dedi.

Bu hadîs ulemâya göre Ebû Hüreyre hadîsini tefsir etmektedir. Binaenaleyh Ebû Hüreyre hadîsini de bu mânâya almak îcâb eder. Yani namazda şüphe eden kimse yakînen bildiği rek'âtlar üzerine bina edecekdir. Sonra bu hadîs hades, mefkûtdan mîras vîs.'de şekk hususunda şeriatın kaidelerine uygundur.

İmâm Şafiî ziyâde için secde mes'elesinde bu hadîsle istidlal etmişdir. Çünkü mukadder olan bir şey mevcûd. gibidir. Fakat sair Şâ-fiîyye ulemâsı: «Bu hadîs-i İmâm Mâlik mürsel olarak rivâyet etmişdir. Mâlik'in arkadaşları ise mürsel olup olmadığında ihtilâfa düşmüşlerdir. Onu müsned olarak yalnız Atâ' rivâyet etmişdir. Hâlbuki mürsel olarak rivâyet edenler Ata'dan daha, kuvvetli hafızlardır, Bunlar başka hadîsleri bu hadîs'e tercih ettirmeye kâfî gelecek bir ıztı-raptır» demişlerse de Nevevî bu sözleri bâtıl bulmuşdur. Çünkü mevsuk hafızların ekserisi hadîsi muttasıl olarak rivâyet etmişlerdir. Binaenaleyh bir tanesinin mürsel rivâyeti zarar etmez. Sonra-imâm Mâlik'e göre huccetdir.

1302- Bize Ebû Şeybe'nin iki oğlu Osman ile Ebû Bekir ve bir de İshâk b. İbrahim hep beraber Cerîr'den rivâyet ettiler. Osman dedi ki: Bize Cerir, Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Alkame'den naklen rivâyet etti. Alkame şöyle dedi: Abdullah dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdı... (Râvî İbrahim: Yâ ziyâde etti yâ noksan, dedi) Selam verdiği vakit kendisine: Ya Resûlallah namaz hakkında yeni bir şey mi var? deyenler oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Neymiş o?» buyurdular. Soranlar:

— Namazı şöyle şöyle kıldın da!., dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen bacaklarını bükerek kıbleye karşı oturdu ve iki secde yaptı. Sonra selâm verdi, sonra yüzünü bize çevirerek:

«Gerçekden namaz hakkında yeni bir şey olsaydı ben onu size haber verirdim. Lâkin ben de ancak ve ancak bir insanım. Sizin gibi unuturum. Binaenaleyh bir şey'i unuttum mu hemen bana hatırlatın! Biriniz namazında şekk ederse doğruyu araştırsın da namazını onun üzerine tamamlasın, Sonra iki secde yapsın!» buyurdular.

1303- Bize bu hadisi Ebû Küreyb de rivâyet «tti.

(Dedi ki) Bi» İbn Bişr rivâyet etti. H.

Dedi ki: Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' rivâyet etti. İbn Bişr ile Vekî'in ikisi birden Mis'ar'dan, o da Mansûr'dan bu isnâdla rivâyet etmişlerdir.

İbn Bişr'in rivâyetinde: «Doğruyu bulmak için bunların hangisi daha lâyık olduğuna bir baksın!»; Vekî'in rivâyetinde ise: «Doğruyu araştırsın I» ibareleri vardır.

1304- Bize bu hadîsi Abdullah b. Abdirrahmân Ed - Dârimî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Biçe Yahya b. Hassan haber verdi.

(Dedi ki): Bize Vüheyb b. Hâlid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mansûr bu isnâdla rivâyet» etti. Mansûr: «Doğruyu bulmak için bunların hangisi daha lâyık olduğuna bir baksın!» demiş.

1305- Bu hadisi bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeyd b. Saîd El-Emevî haber verdi.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Mansûr'dan bu isnâdla rivâyet etti ve: «Doğruyu araştırsın!» dedi.

1306- Bize bu hadisi Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu’be, Mansûr'dan bu isnâdla rivâyet etti ve: «Bunların hangisinin doğruya Üe^t yakın olduğunu araştırsın!» dedi.

1307- Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Fudayl b. Iyâz, Mansûr'dan bu isnâdla haber verdi ve: «Doğru görüleni araştırsın!» dedi.

1308- Bu hadîsi bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülâzîz b. Abdissamed, Mansûr'dan bu zevatın isnadı ile rivâyet etti Ve: «Doğruyu araştırıversin!» dedi.

1309- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anherî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şube, Hakem'den, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Öğle namazını beş rek'ât kılmış. Selam verdiği vakit kendisine:

— Namaza ziyâde mi edildi? demişler. Efendimiz: «Ne o?» buyurmuş. Ashâb:

— Namazı beş rek'ât kıldın... demişler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki secde yapmış.

1310- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn İdrîs, Hasen b. Ubeydullah'dan, o da İbrahim'den, o da Alkame'den naklen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendilerine Öğle namazını beş rek'ât kıldırdığını rivâyet etti.

1311- Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Cerîr, Hasen b. Ubeydullahdan, o da İbrâhîm b. Süveyd'den naklen rivâyet etti. İbrâhîm Şöyle dedi: Bize Alkame Öğle namazını beş rek'ât kıldırdı. Selâm verince cemaat:

«Yâ Ebâ Şibil! Namazı beş rek'ât kıldırdın!- dediler. Alkame:

— Hayır! Ben bunu yapmadım! dedi. Cemaat:

— Yook... Öyle yaptın! dediler. Ben de cemaatın tarafında idim ve çocukdum. Ben dahi:

— Hay hay beş rek'ât kıldırdın! dedim. Alkame bana:

— Sende mi bunu söylüyorsun. Gidi şaşı gözlü?... dedi. Ben:

— Evet! cevâbını verdim. Bunun üzerine hemen kıbleye dönerek iki secde yaptı; sonra selâm verdi. Daha sonra şunu söyledi:

— Abdullah (İbn Mes'ûd) dedi ki: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı beş rek'ât kıldırdı. Namazdan çıkınca cemaat kendi aralarında kargaşalık çıkardılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Size ne oluyor?» dedi. Cemaat:

— Yâ Resûlallah! Acaba namaza ziyâdemi edildi? dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hayır!» cevâbını verdi. Cemaat:

— Namazı beş rek'ât kıldında!.. dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kıbleye döndü ve iki secde yaptı. Sonra selam verdi. Sonra:

«Ben ancak sizin gibi bir insanım; sizin unuttuğunuz gibi unuturum» buyurdular.

İbn Nümeyr kendi hadisinde: «Biriniz unuttuğu vakit iki secde yapıversinl» cümlesini ziyâde eyledi.

1312- Bize bu hadîs'i Avn b. Sellâm El-Kûfî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Bekir En-Nehşelî, Abdurrahmân b. Esved'den, o da babasından, o da Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (namazı) beş rek'ât kıldırdı. Bunun Üzerine biz:

— Ya Resûlallah namaza ziyâde mi yapıldı? dedik. Resûlüllah «Ne o?» buyurdular. Ashâb:

— Namazı beş rek'ât kıldırdın!» dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ben ancak sizin gibi bir insanım. Sizin hatırladığınız gibi hatırlar; unuttuğunuz gibi unuturum.» buyurdular. Sonra iki secde-i sehiv yaptılar.

1313- Bize Mincâb b. Haris Et-Temimi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Müshir, A'meş’den, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdı da yâ ziyâde yaptı yâ noksan bıraktı. (İbrahim: Bu vehim bendendir demiş) bunun üzerine:

— Yâ Resûlallah! Namaza bir şeymi ziyâde edildi? denildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ben ancak sizin gibi bir insanım; sizin unuttuğunuz gibi unuturum. Bîriniz unuttuğu vakit oturduğu yerden iki secde yapı versin!» buyurdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Kıbleye) dönerek iki secde yaptı.

1314- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H.

Dedi ki: Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs ile Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Âlkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki secde-i sehvi selâm ve kelâmdan sonra yapmış.

1315- Bana Kâsım b. Zekeriyyâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüseyin b. Alî El-Cufî, Zâide'den, o da Süleyman'dan, o da İbrahim'den, o da Âlkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah şeyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde namaz kıldık. (Namazda) yâ ziyâde yaptı, yâ noksan! (İbrahim: Allah'a yemin olsun ki bu tereddüd ancak benim tarafımdan gelmişdir; demiş). Bunun Üzerine biz:

— Ya Resûlallah! Namaz hakkında yeni bir şeymi zuhur etti?» dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Hayır!» cevâbını verdiler. Biz. yaptığını kendisine söyleyince:

«Bir kimse (Namazında) ziyâde veya noksan yaparsa iki secde ediversin!» buyurdu. Sonra iki secde yapdı.

Bâbımız hadîslerinin İbn Mes'ûd rivâyetini Buhârî «Namaz» ve «Nüzûr» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Nesâİ ve. İbn Mâce dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

Kılınan namazm öğle mi yoksa ikindi mi olduğu ve keza yapıdananr. lışlığın ziyâdemi, noksanını kılmak suretiyle meydana geldiği İhtilaflıdır

Bu husûsda şüphe eden râvî îbrâhîm Nehaîdir. Bu zât fakîh îbrâhîm b. Yezîd En-Nehaî değil, b. Süveyd El-A'ver En-Nehaî'dır. Hazret-i Alkame'nin şaşı gözlü diye çattığı zât budur.

Taberânî'nin, Talhatü'bnü Mûsarrif tarikinden tahrîc ettiği rivâyetde kılınan namazın ikindi olduğu ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dördüncü rek'âtda oturmayıp beşinciye kalktığı onu bitirdikten sonra oturduğu beyân . ediliyor. Şû'be'nin, Hammâd'dan onun da îbrâhîm Nehaî'den rivâyet ettiği tarîkde ise namazuı Öğle olduğu ve beş rek'ât kılındığı beyân edilmektedir. Fahr-i Alem (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığı hatânın asla farkına varmamış olmalı ki «Ne o?» diye sormuş. Ortada birşey olup olmadığını anlamak istemişdir. Namazda hatâ ettiği kendisine ihbar edilince hemen kıbleye karşı teşehhüd hey'etinde oturmuş ve iki secde-i sehiv yapmışdır. Namazdan sonra ashâb-ı kirâmına dönerek kısa bir hitabede bulunmuş ezcümle;

«Namaz hakkında bir değişme vuku bulsa elbetde ben onu size haber veririm. Lâkin ben de sizin gibi insanım. Sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum; Unuttuğum zaman bana hatırlatın, ilâh...» şeklinde tâlimâtda bulunarak namaz hususunda bir değişiklik olmadığına, ancak kendisinin yanıldığına işaret buyurmuş; sonra secde-i sehiv yapmışdır.

Unuttuğu zaman ona hatırlatmak bittabi tesbîh veya benzeri bir şey ile olacakdır.

Namazda konuşmak, namazı bozduğu hâlde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in konuştukdan sonra secde-i sehiv yapması namazda konuşmak haram kılınmazdan Önceki zamanlara yânı islâmın ilk devirlerine hâmlolunmuşdur.

Şekk: Lûgatda yakînin zıddıdır. Istılâhda ise bilinen ve bilinmeyen tarafları müsâvî olan şeydir. Yânı şekk ilimle cehlin arasında olup hiç birine meyletmeme hâlidir. Bir taraf kuvvetli gelirde diğerine tercih edilirse ona zann derler. Kalp iki tarafdan birine iyice yatışır da diğerinden vazgeçerse ona da ekber-i zann ve reyi gâlib derler.

1316- Bana Amrûn - Nâkıd ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Amr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb rivâyet etti.

Dedi ki: Ben Muhammed b. Sîrîn'i şöyle derken işitdim: Ben Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitdim: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gün devrildikden sonra kılınan namazlardan birini, yâ öğleyi yâ ikindiyi kıldırdı da iki rek'âtda selâm verdi. Sonra mescidin kıblesindeki bir hurma kütüğüne gelerek Çizgin bir tavırla ona dayandı. Cemaatın içinde Ebû Bekir ile Ömer de vardı. Bunlar konuşmakdan çekindiler. Cemaatın aceleci takımı dışarı çıktılar. (Ve kendi kendilerine gâlibâ) namaz kısaltıldı; dediler. Derken Zülyedeyn ayağa kalkarak:

— Yâ Resûlallah! Namaz kısaltıldımı yoksa unuttun mu?» 4edi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sağa ve sola bakarak:

«Zülyedeyn ne diyor?» buyurdu. Ashâb:

— Doğru söyledi. Çünkü sen ancak iki rek'ât namaz kıldın! Cevâbını verdiler. Bunun üzerine iki rek'ât namaz kıldı ve selâm verdi. Sonra tekbîr alarak secde etti. Sonra yine tekbir alarak secdeden başını kaldırdı. Sonra tekbîr alarak secdeye gitti. Sonra yine tekbir alarak başını secdeden kaldırdı.

Râvî İbn Şîrîn

Dedi ki: «İmrân b. Husayn'dan haber aldığıma göre o: «Selâm da verdi» demiş.

1317- Bize Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Hammâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb, Muhammed'den, o da' Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre: «Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gün devrildikden sonra kılınan iki namazdan birini kaldırdı...» diyerek Süfyân hadîsi mânâsında rivâyetde bulunmuş.

1318-

«Zülyedeyn doğru mu söyledi?» buyurdu,. Cemaat:

— Evet Ya Resûlallah! Dediler. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazdan kalan mikdârı tamamladı. Selam verdikten sonra da oturduğu yerden iki secde yaptı.

1319- Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hârûn b. İsmail El - Hazzâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Alî (yani İbn Mübarek) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Seleme rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hüreyre rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazından iki rek'at kılarak selam vermiş. Müteakiben kendisine Benî Süleym'den bir adam gelerek:

— Ya Resûlallah namaz mı kısaltıldı yoksa sen mi unuttun?» ve hadîsi rivâyet etmiş.

1320- Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, Şeyban'dan, o da Yahya'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre:

«Bir defa ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde öğle namazını kılıyordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Yanlışlıkla) iki rek'âtda selam verdi. Bunun üzerine Benî Süleym'den bir zât ayağa kalktı...» diyerek hadîs'i olduğu gibi rivâyet etmiş.

1321- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uleyye'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize İsmail b. İbrâhîm, Hâlid'den, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû'l - Mühelleb'den, o da İmrân b. Husayn'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindiyi kıldırmış ve üç rek'âtda selâm vermiş. Sonra evine girmiş. Arkasından Hırbâk denilen ve ellerinde bir parça uzunluk bulunan bir adam kalkarak ona varmış ve:

»Ya Resûlallah!» diyerek yaptığını kendisine anlatmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızgın bir hâlde cübbesini sürükleyerek dışarıya çıkmış ve cemaatın yanına gelerek:

«Bu doğru mu söyledi?» demiş. Ashâb:

— Evet! Cevâbını vermişler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir rek'ât daha kılmış; sonra selam vermiş; sonra iki secde yapmış; sonra selam vermiş.

1322- Bize İshâk b. İkrahım rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdül-vehhâb Es-Sekafî haber verdi.

(Dedi ki): Bize Hâlid —ki Hazzâ'dır — «Ebû Kılâbe'den, o da Ebû'l - Mühelleb'den, o da İmrân b. Huşa yn'den naklen rivâyet etti. Imrân Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindinin üç rek'atında selam verdi. Sonra kalkarak hücreye girdi. Arkasından elleri uzunca bir adam kalkarak:

— Namaz kısaltıldı mı Ya Resûlallah? dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızgın bir hâlde dışarıya çıktı ve bıraktığı rek'âtı kıldı. Sonra selam verdi. Sonra iki secde-i sehvi yaptı; sonra selam verdi.

Zülyedeyn hadîsini Buhârî «Namaz» ve «Edeb» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir."

Bu hadîs usûl-ü fıkıh ilminde bile kendisinden bahsedilen meşhur bir hadîsdir. Tahâvî onu onüç tarîkden rivâyet etmedir. Bâbımızdaki rivâyetlerinin bâzısında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e «Namaz kısaltıldı mı?» diye soran zâtın. Zülyedeyn isminde biri olduğu, bazılarında onun yerine Bsnî Süleym'den bir adam denildiği, birisinde de Hirbâk adında bir zât olduğu zikrediliyorsa da bunların hepsinden murâd Zülyedeyn'dir. Bu zâtın ismi Hirbâk b. Abdi Amr'dır. Kendisine hem Zülyedeyn, hem de Züşşimâleyn lâkabı verilmişdir. Zülyedeyn esâs ittibârı ile iki el sahibi de-mekdir. Bu zât'a bu lâkabın verilmesi, ellerinin biraz uzun olmasındandır. Züşşimâleyn dahi iki sol sahibi demekdir. Hazret-i Hirbâk sol eliyle dahi sağ eli gibi suhuletle çalışabildiği için kendisine bu lâkabın verildiği söylenir. Kendisi Benî Süleym kabîlesindendir. Medine'ye yakın bir yere yerleşmişdi. Bir de Benî Zühre kabilesinin müttefiki olan Züşşimâleyn vardır. Onu bununla karıştırmamak îcâb eder. O Züşşimâleyn Bedir harbinde katledilmişdir. Bu bâbda Kâdi İyaz, Müslim şerhinde şunları söyler:

«Zülyedeyn hadîsine gelince: Müslim, İmran b. Husayn hadîsinde isminin Hirbâk olduğunu, ellerinde uzunluk bulunduğunu zikretmişdir. Diğer bir rivâyette elleri uzun bir adam denilmiş; Ebû Hüreyre hadîsinde ise Benî Süleym kabilesinden bir adam olduğu beyân edilmişdir... Ubeyd b. Umeyr hadîsinde ismi tefsir edilerek: Benî Süleym'in kardeşidir; denilmişdir. Zührî'nin rivâyetinde: Züşşimâleyn, Benî Zühre'den bir adamdır; denilmişdir. Bu sözden dolayı Hanefîler Zülyedeyn hadîsinin İbn Mes'ûd hadîs'i ile nesh edildiğine kail olmuş ve: Çünkü Züşşimâleyn siyer ulemâsının beyânı vecihle Bedir harbinde öldürülmüşdür. Bu adam Benî Süleym'dendir. Hadîsde zikredilen Zülyedeyn'de odur; demişlerdir.

Hanefîler'in bu sözü doğru değildir. Gerçi Züşşimâleyn Bedir harbinde öldürülmüşdür. Fakat onun ismi Hirbâk değil, Umeyr b. Abdi Amr'dır. Kendisi Huzfia kabilesinden olup Benî Zühre'den birinin müttefikidir. Ebû Hüreyre rivâyeti de buna delâlet etmektedir... Halbuki Ebû Hüreyre Hayber'de müslüman olmuşdur. Hayber vak'ası Bedir gazasından iki sene sonra vuku bulmuşdur. Binaenaleyh burada mevzubahis olan Zülyedeyn veya Züşşimâleyn Bedir'deki Züşşimâleyn değildir. Bazıları Zührî'nin bu husûsdaki sözünü onun bir vehmi olarak kabul etmiş, bir takımları vak'anın ayrı ayrı İM yerde cereyan ettiğine kail olmuşlardır ki sahîh olan da budur. Çünkü her iki hâdisenin sıfatlan başka başkadır. Hirbâk hadîsinde Züşşimâleyn, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üç rek'âtda selam verdiğini söylüyor. Zülyedeyn hadîsinde ise iki rek'atta selam verdiği bildiriliyor. Keza Hirbâk hadisinde namazın ikindi olduğu; Zülyedeyn hadîsinde ise öğle namazı olduğu tasrîh ediliyor. Müslim bunların hepsini zikretmişdir.» Kâdı îyâz'ın sözü burada sona erdi.

Ebû Ömer dahi: «Zülyedeyn Bedir harbinde öldürülen Züşşimâleyn değildir. Buna delil Ebû Hüreyre hadîsidir. Zührînin bu hadiside Zülyedeynin'dir, Züşşimâleyn olduğunu söylemesine kulak asılmaz.» demişdir.

Bu iddialara Buhârî sarihlerinden Aynî (762 - 855) şu cevâbı vermektedir:

«Ben derim ki: bunların hepsine birden verilecek cevap şudur: Bu makamda Nesâî'nin kitabında da Zülyedeyn ile Züşşimâleyn'in bir kimse oldukları bu iki sözün ikisininde söylediğimiz vecîhle Hırbâk'in lâkabı oldukları bildirilmektedir. Nesâî hadîs'i şöyle rivâyet eder:

«Bize Muhammed b. Râfî' haber verdi.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Zühıî'den, o da Ebû Selemete'bnü Abdurrahmân ile Ebû Bekir b. Süleyman b. Ebî Hayseme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize öğleyi yahut ikindiyi kıldırdı da iki rek'âtda selam verdi. Ve namazdan çıktı. Bunun üzerine Züşşimâleyn b. Amr kendisine:

— Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unutdun? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Zülyedeyn ne diyor?» buyurdu. Ashâb:

— Doğru söyledi Ya Resûlallah! dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Noksan bıraktığı rek'âtları onlara tamamladı.»

Hadîsin senedi sahih ve muttasıldır. Bu hadîsde Züşşimâleyn ile Zülyedeyn'in ayni zât olduğu tasrîh edilmektedir. Yine Nesâî diyor ki:

«Bana Harun b. Mûsâ El - Feravî Ebü Damûre, Yûmıs'dan, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Ebû Seleme, Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) unutarak iki rek'âtda selâm verdi. Bunun üzerine Züşşimâleyn:

— Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unuttun Yâ Resûlallah? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Zülyedeyn doğru mu söyledi?» diye sordu. Ashâb: ,

— Evet! Cevâbını verdiler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkarak namazı tamamladı.

Bu hadîsin senedi dahi sahîhdir. Bunda da Züşşimâleyn ile Zülyedeyn'in aynı kimse olduğu tasrîh edümişdir.

İmrârt b. Ebî Enes bu husûsda Zührî'ye tâbi olmuşdur.

Yine Nesâî şöyle diyor:

«Bize İsa b. Hammâd haber verdi.

(Dedi ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da İmrân b. Ebî Enes'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün namaz kıldırmış ve iki rek'âtda selam vermiş. Sonra çıkıp gitmiş. Arkasından Zülyedeyn kendisine yetişerek:

— Yâ Resûlallah! Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unuttun? demiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— «Namaz da kısaltılmadı, ben de unutmadım,» buyurmuş. Zülyedeyn:

— Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki bilakis (Bir şey oldu) demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Zülyedeyn doğru mu söyledi?» buyurmuş Ashâb:

— Evet! cevâbını vermişler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cemaata iki rek'at namaz kıldırmış. «Bu sened dahi Müslim'in şartı üzere sahîh'dir. Bu hadîsin bir benzerini de Tahâvî tahrîc etmişdir. Bu suretle Zührî'nin bu husûsda yalnız kalmadığı anlaşılmış olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e muhatap olan zât Züşşimâleyn'dir. Bunu söyleyen vehme kapılmış değildir. Hadîsin Buhârî veya Müslim'de bulunmaması sahîh olmamasını îcâb ettirmez. Böylece Zülyedeyn ile Züşşimâleyn'in ayni zât olduğu meydana çıkar. Bu hüküm Zülyedeyn ile Züşşimâleyn ayrı ayrı iki kimsedir., demek-den daha iyidir. Çünkü burada iki şahıs olduğunu kabul etmek aslın hi-. lâfına hareket olur.»

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Zülyedeyn'e cevaben: «Ne unuttum, ne de namaz kısaltıldı.» buyurmuşdur. Müslim'-in bir rivâyetinde bu cümlenin yerine: «Bunların hiçbiri olmadı.» denü-mişdir. Nevevî'nin beyânına göre bu cevap iki suretle te'vîl olunur. Birinci te'vîle göre cümlenin mânâsı:

«Bu söylediklerin mecmu' hâlinde vâki olmadı.» demekdir. Binaenaleyh bir tanesinin olması mümkündür.

İkinci te'vîle göre mânâ: «Benim zannıma göre bunların ikisi de olmadı; ben namazı dört rek'ut olarak tamamladım.» demekdir. Doğru olan te'vil de budur. Bunun doğruluğuna delîl hadîsin Buhârî'deki rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin:

«Namaz da kısaltılmadı, ben de unutmadım.» buyurmuş olmasıdır.

Aynî diyor ki: «Bu makamda hâsıl-ı tahrik şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Ne ben unuttum, ne namaz kısaltıldı.» buyurması bunların hiçbiri olmadı mânâsına gelir ki, bu söz nefy-i umûmdur...» Aynî müddeâsını uzun uzadıya îzâh etmekde, ezcümle şöyle demektedir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Bunların hiçbiri olmadı.) buyurunca Zülyedeyn: Bâzısı oldu, diye cevap vermişti. Malûmdur ki bir şey'in bâzı fertlere sabit olması mecmûdan nefye değil, o fertlerin bütününden nefye münâfîdir. Hazret-i Zülyedeyn'in (Bâzısı oldu) sözü mûcibe-i cûz'iyyedir. Onun nakîzi da sâlibe-i külliyyedir. Eğer Zülyedeyn Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sözünden selb-i külli mânâsını anlamasaydı onun mukabilinde îcâb-ı cüz'îyi getirmezdi. Burada bir kaide daha vardır: Her ne zaman küll lâfzı nefiy yerinde bulunursa hassaten nefyî îcâb eder. Mefhûm-u muhalifi ile de o fiilin bâzı fertlere sabit olduğunu bildirir. Netekim «Kavmin hepsi gelmedi; ve «Paraların hepsini almadım.» cümlelerinde hâl böyledir. Fakat ne zaman nefiy «küll» lâfzının yerinde bulunursa mânânın her fertden selbini iktizâ eder. îşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «Bunların hiçbiri olmadı.» sözü bu kabildendir.»

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Zülyedeyn doğru mu söyledi?» deyince, bir rivâyetde: «Ashâb; Evet! dediler.»; Ebû Dâvûd'un rivâyetinde: «Evet diye işaret ettiler.» denilmişdir. Bu iki rivâyetin arası bulunmak için ashabın bâzısının başları ile evet işareti yaptıkları, bâzılarının da evet sözünü söyledikleri ileri sürülebilir.