Geri

   

 

 

 

İleri

 

15 - Hayızlı Kadına Namaz Değil Yalnız Orucun Kazası Vacip Olması Bâbı

787 - Bize Ebû'r Rabi' ez Zehram rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd Eyyûb'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Muaze'den naklen rivâyet etti. H.

Bize Hammâd da Yezid er-Rişk den, o da Muâze'den naklen rivâyet etti ki bir kadın Âişe'ye:

«Bizden birimiz hayz günlerindeki namazını kaza edecek mi?» Diye sormuş. Âişe de:

— «Sen Haruriye misin? Muhakkakla bizden her birimiz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında hayz görür; sonra hiçbir kaza ile Me'mur olmazdık» demiş.

788 - Bize Muhammedü'bnü'l - Müsenna da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti:

(Dedi ki): Bize Şu'be Yezid'den naklen rivâyet eyledi. Dedi ki.

— Ben Muâze'den dinledim. Kendisi Âişe'ye «Hayızlı bir kadın namazı kaza edecek mi» diye sormuş. Âişe:

«Sen Haruriye misin? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınları elbette hayz görürlerdi: Kendilerine onun yerine bir şey emir buyurdu mu? Cevabını vermiş.

Muhammed b. Cafer: «Âişe bu sözü ile kazayı Murad ediyor» demiştir.

789 - Bize Abdü’bnü Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzak haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Asım'dan, o da Muâze'den naklen haber verdi

Dedi ki: Âişe'ye sordum, neden hayızlı kadın orucu kaza ediyor da, namazı kaza etmiyor» dedim. Âişe:

«Sen Harûriye misin? dedi.

«Haruriye değilim ama soruyorum işte.» Dedim Âişe:

« (Vaktiyle) Bu iş bizim başımıza gelirdi de orucu kaza etmekle emrolunur; namazın kazası ile me'mur olmazdık» cevabını verdi.

Bu Hadis-i bütün Kütüb-ü Sitte sahipleri muhtelif ravilerden tahric etmişlerdir. Hadisin birinci rivâyetinde Hazret-i Âişe'ye sual soran kadının ismi zikredilmemiş. Diğer rivâyetlerinde soranın bizzat Muâze olduğu bildirilmiştir. Hadisin muhtelif rivâyetlerinin ifade ettiği mana kadının suali ve Hazret-i Âişe (radıyallahü anha)'nın cevabıdır. Kadın: «Hayızlılar neden orucu kaza ediyor da, namazı kaza etmiyorlar?» diye sormuş Âişe (radıyallahü anha) da «Sen haruriye misin yoksa» diye söze başlayarak Sahib-i Şeriat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin kendilerine böyle emrettiğini anlatmıştır.

Harûrâ: Kûfe'ye yakın bir köydür, Hazret-i Ali (radıyallahü anh) aleyhine kıyam eden hariciler ilk defa burada toplanmışlardı. Bunlar Hazret-i Ali'nin, Ebû Musel Eş’ari ile Amr b. Âs'ı hakem tayin etmesine şiddetle itiraz ediyorlardı. Hatta kendisine «Allah'ın emrinde şekk ettinde düşmanını hakem yaptın» demişlerdi. Husumetleri gitgide artarak nihayet bir sabah kumandanları Abdullah'ın idaresi altında 8.000 nefer toplanarak Hazret-i Ali aleyhine kıyam ettiler. Hazret-i Ali kendilerine Abdullah İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) yi gönderdi. İbn Abbâs (radıyallahü anha) onlarla münazarada bulundu, kendilerine nasihatlar verdi. Bunun üzerine 2.000 nefer yaptıklarına pişman olarak muhalefetten vaz geçtiler. 6.000'i inatlarında ısrar ettiler Hazret-i Ali (radıyallahü anh) da üzerlerine ordu göndererek onlarla harb ve kendilerini perişan eyledi. Bunlar din Bâbında pek şiddet gösterirler. Hayızlı kadının namazları kaza edeceğine kail olurlardı. Hariciler aslen altı fırka olup hepsi Hazret-i Ali ile Osman (radıyallahü anh) dan teberri ederler ve onlardan uzak kalmayı her ibâdete tercih eylerlerdi. Nikâhlarında bile bunu şart koşarlardı. Halbuki bu yaptıkları tamamıyla dalâlet ve İcma'ı Ümmete muhalefet idi. İşte Âişe (radıyallahü anha)’nın (Sen harûriyemisin) diye sorması bundandır. Yani; bu sual dalâlet fırkalarından haricilerin soracağı bir sualdir. Çünkü onlar hayızlı kadının namazları kaza edeceğine kaildirler. Sen de bu çirkin tarikata mı mensupsun? demek istemiş sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bütün ezvac-ı tâhiratın hayz gördüklerini fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yalnız orucu kaza etmelerini emir buyurduğunu, namazın kazasını emretmediğini, kazası lâzım gelse onu da emreder olduğunu anlatmıştır. Bunun üzerine kadın kendisinin Haruriye' olmadığını yani haricilerle bir alâkası bulunmadığını, yalnız meseleyi iyi anlamak için sorduğunu söyleyerek özür beyan etmiştir.

Hayızlı kadının yalnız orucu kaza edip namazı kaza etmeyeceğine bütün müslümanların icma'ı vardır. Bu hususta nifaslılar da aynı hükümdedir. Yalnız hâriciler Ehl-i Sünnetin bu icma'ına muhalefet etmişlerse de onların muhalefetinin hiçbir kıymet ve tesiri yoktur. Ulema-i kirâm namazla oruç arasındaki farkı şöyle izah ederler. Namazların sayısı çoktur. Çünkü onlar günde beş defa tekerrür ederler. Bu sebeple günlerce kalan namazları her hayızdan temizlendikçe kaza etmek güç olur. Oruçta ise bu güçlük yoktur. Çünkü oruç senede bir defa gelir. Hayz günleri de ekseriyetle birkaç günü geçmez. Binaenaleyh orucun kazasında hiçbir güçlük yoktur. İşte orucun kaza edilip, namazın edilmemesi bu hikmete mebnidir. Selefi Sâlihinden bazıları namaz vakti geldikçe hayızlı kadına abdest almasını ve kıbleye karşı oturarak Allah'ı zikretmesini emrederlermiş. Bu kavil Ukbetübnü Âmir (radıyallahü anh) ile Mekhul'den rivâyet olunmuştur. Atâ'; «Ben böyle bir şey duymadım ama bu pek güzel bir iştir» demiştir. Ebû Ömer ise; «Bu emir fukaha ındinde metruhtür. Hatta onu mekruh görürler diyor.» Ebû Kılâbe dahi; «Bu meseleyi soruşturduk fakat aslı olduğunu öğrenemedik.» demiştir. Said b. Abdilâziz; «Biz bunu bilmiyoruz ve mekruh görüyoruz» mütelaasında bulunmuştur. Hanefîlerin «Münyetül - Müfti» nâm eserinde hayızlı kadının her namaz vakti abdest alarak evinin mescidinde bir namaz miktarı oturması, teşbih ve tehlilde bulunması müstehabdır.» denildiği gibi «Ed-Dirâye» nâm kitapta da; «Böyle yapan kadına kıldığı en güzel namazın sevabı yazılır» denilmektedir.

Hayızlı kadın oruçla muhatap değildir; orucun kazası ona ayrı bir emirle lâzım gelir. Bazıları onunda oruçla muhatap olduğunu fakat hayz halinde onu terketmesi emredildiğini söylerler. Bunlar «Abdestsiz bir kimsede namazla muhatabdır. Ama Abdestsiz olarak namazını kılamaz» derlerse de bu doğru değildir. Çünkü kadına hayz halinde iken oruç tutmak haramdır. Bir kimsenin haramı işlemekle muhatap olması caiz değildir. Bu Mes'ele Abdeste kıyas edilemez, zira Abdestsiz bir kimsenin abdest alarak namazı kılması mümkündür. Lâkin hayızlı bir kimsenin Abdest dahi alsa namaz kılması, caiz değildir.