Geri

   

 

 

 

İleri

 

13- Hayzdan Yıkanan Kadının Kan Gelen Yere Bir Parça Misk Sürmesinin Müstehab Oluşu Bâbı

774 - Bize Amr b. Muhammed en - Nâkıd ile İbn Ebi Ömer hep beraber İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler, Amr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Mansûr b. Safiyye'den o da annesinden o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi:

«Bir kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayzından nasıl yıkanacağını sordu.»

Müteakiben Âişe Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadına nasıl gusül edeceğini sonra bir misk kırıntısı alarak onunla nasıl temizleneceğini anlattığını söylemiş ve

Dedi ki:

«Kadın ben o misk kırıntısı ile nasıl temizleneceğim» dedi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Onunla temizlen işte! Sübhânallâh!» buyurdu, ve örtündü. Süfyan b. Uyeyne eliyle yüzünü kapayarak nasıl örtündüğünü bize işaret etti -Âişe

Dedi ki:

«Ben kadını kendime doğru çektim ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ne demek istediğini anlayarak kadına: onu kanın geldiği yere sürersin dedim.»

İbn Ebî Ömer kendi rivâyetinde;

«Onu kanın eserleri Üzerine sürersin dedim» şeklinde söyledi.

775 - Bana Ahmed b. Saîd ed-Dârimi'de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Habbân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vübeyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mansûr Annesinden o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki bir kadın peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) e;

«Ben hayzımdan temizlendiğim vakit nasıl yıkanacağım?» diye sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Üzerine misk sürülmüş bir bez parçası al da onunla temizlen.» buyurmuşlar. Sonra Mansûr hadîsi' (geri kalan kısmını) Süfyân hadîsi gibi anlatmış.

776 - Bize Muhammed b. El Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l Müsenna dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şube, İbrahim b. el Muhacir'den rivâyet etti. Dedi ki, Safiyye'yi Âişe'den naklen rivâyet ederken dinledim. Şöyle ki Esma' Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayz'dan nasıl yıkanılacağını sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sizden biriniz suyunu ve sidresini (sidre –Nebik ağacı – yaprağı) alır da temizlenir. Temizliği de güzel yapar. Sonra suyu başına dökerek başını şiddetle ovalar, ta ki su saç diplerine kadar ulaşsın. Sonra vücuduna su dökünür, sonra üzerine misk sürülmüş bir bez parçası alarak onunla temizlenir.» buyurmuşlar. Esma:

«Onunla nasıl temizlenecek ya?» diye sormuş, Resül-ü Ekrem

«Sübhanallah! Onunla temizlenirsin işte!» buyurmuş. Bunun üzerine Âişe galiba sözünü gizlemek isteyerek (Fısıltı ile Esma'ya) «Kanın yerine sürersin» demiş.

Esma «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e cünüplükten nasıl yıkanılacağını da sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Su alarak temizlenir ve güzelce paklanır. Yahut mübalağalı şekilde paklanır. Sonra onu başına dökerek başını ovalar. Tâ ki su saçların dibine varsın, sonra üzerine suyu dökünür.» buyurmuşlar. Bunun üzerine Âişe:

«Şu ensar kadınları ne iyi kadınlardır. Dinlerini öğrenmek hususunda kendilerine haya mâni olmuyor» demiş.

777 - Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be Bu isnadla bu hadisin mislini rivâyet etti. Ve şöyle dedi. «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sübhanallah! Onunla temizlen işte.» buyurdu ve örtündü.

778 - Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebi Şeybe dahi hep birden Ebü’l Ahvâs'dan o da İbrahim b. Muhâcir'den, o da Safiyye binti Şeybe'den, o da Âişe'den naklen rivâyet ettiler. Âişe şöyle dedi:

«Esma binti Şekel Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna girerek:

— Yâ Resûlüllah! Bizden birimiz hayzdan temizlendikten sonra nasıl yıkanacak? dedi...

Râvi hadîsi nakletmiş, fakat hadîste cünüplükten yıkanmayı zikretmemiştir.

Bu hadisi Buhârî «Taharet» ve «Hayz» bahislerinde, Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Taharet» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Yalnız Müslim'in, Muhammed b. El Müsennâ ve İbn Beşşâr tarikiyle tahrîc ettiği (776) numaralı rivâyeti Buhârî kitabına almamıştır. Çünkü mezkûr rivâyetin senedinde İbrahim b. Muhacir, vardır. Bu zat Buhârî'nin şartına uygun değildir. Bununla beraber Alî b. El Medîni'nin ondan kırk tane hadîs rivâyet ettiğini yine Buhârî söylemiştir. İmâm Ahmed b. Hanbel ile Süfyan onun hadisini kabulde beis görmemişlerdir. Fakat İbn’l-Cevzî onu zayıflar arasında zikretmiştir.

Buraya kadar geçen hadîslerde erkek ve kadının nasıl yıkanacakları görülmüştü. Bu bâbta hassaten hayz'dan temizlenen bir kadının sünnet veçhiyle nasıl temizleneceği beyân ediliyor. Hayz'dan ve keza nifas'dan temizlenen bir kadın evvelâ güzelce yıkanıp paklandıktan sonra bir pamuk veya bez parçasına misk yahut gül yağı gibi güzel kokular sürerek onunla fercini ve kan bulaşan yerlerini güzelce ovuşturarak temizliği bu suretle tamamlayacaktır. Nevevî bütün kan bulaşan yerlerin güzel koku sürülmüş bezle silinmesi îcap ettiğini yalnız «Elmuknî»:

Sahibinin söylediğini bunu başka yerde bulamadığını kaydederek garip görüyorsa da nefsi hadiste Hazret-i Âişe'nin:

— Ben kadına o bezle kanın eserlerini sil, dedim cümlesi bu garabete mahal bırakmamakta ve «Elmuknî» sahibinin haklı olduğunu göstermektedir. Yine Nevevî'nin beyânına göre güzel koku sürünmenin hikmeti hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Cumhûru Ulemânın kabul ettikleri Sahih kavle göre bunun hikmeti o yerlerdeki pis kokuyu gidermektir. Bu bâbta şafiilerden Mârûdi iki vecih nakletmiştir. Bunlardan biri pis kokuyu gidermek, diğeri güzel koku sürmenin gebeliği kolaylaştırmasıdır. Birinci Kavle göre misk bulamayan onun yerini tutacak güzel kokularla kanın yerinde kalan pis kokuyu giderir. İkinci kaville amel edilirse kadın misk yerine kust ve ezfâr gibi şeyler kullanacaktır. Kust: bir nevî güzel kokulu nebattır.

Ezfâr: Diş büyüklüğünde yapılmış siyah renkli güzel kokulu bir şeydir. Onun ne zaman kullanılacağı dahi ihtilaflıdır. Pis kokuyu gidermek için sürülür, diyenlere göre gusülden sonra, gebeliğe faydası olur, diyenlere göre gusülden önce kullanılır. Fakat bu ikinci kavle Nevevî itiraz etmiş:

«Onun bâtıl olduğunu ispat için Müslim'in buradaki rivâyeti kâfidir» demiştir.

Hadîsi Şerifde zikri geçen sidreden murad dahi yıkanırken kullanılan sidre yaprağıdır. Sidrenin Nebik ağacı demek olduğunu Miraç hadisinde görmüştük. Rivâyete göre bu ağacın yapraklarını kurutarak döğerler ve onunla hamamda yıkanırlarmış. Az evvel işaret ettiğimiz vecihle

Nevevî: «Güzel koku sürünmekten Murâd kadının çabuk gebe kalmasına sebep olmasıdır «sözünü zaif hattâ bâtıl bulmakta. Ve şu mütâlâayı dermeyan etmektedir: Çünkü bunun muktezasınca kokuyu yalnız evli ve hemen cimâı tasavvur olunan kadın sürecektir. Halbuki bizim bildiğimiz ulemâdan böyle bir şeye kail olan yoktur. Doğrusu koku sürünmekten maksat o yeri temizlemek ve pis kokuyu gidermektir. Evli olsun olmasın Hayz ve Nifasdan temizlenerek yıkanan kadınlara bu müstehaptır. Ve yıkandıktan sonra sürülür. Kadın misk bulamazsa onun yerine herhangi bir güzel koku sürebilir. Onu da bulamazsa toprak ve benzeri şeylerle pis kokuyu giderir. Ulemâmızın kavilleri budur. Kadın pis kokuyu giderecek bir vasıta bulamazsa su ile yıkanması kâfidir. Ancak vasıta bulduğu halde kullanmaması mekruh bulamadığı takdirde su ile iktifa etmesinde kerahet yoktur.

Fırsat: Bez veya pamuk parçası demektir. Misk herkesçe malum olan kokudur. Umumiyetle ulema onu bu manâya almışlardır. Bazıları kelimeyi meşk şeklinde okumuş ve onun üzerinde kılları bulunan deri parçası mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Kâdi İyâz «Meşk» rivâyetinin daha çok olduğunu söylemiş, Ebû Ubeyd ile İbn Küteybe Fırsat kelimesini kabul etmiyerek doğrusunun (Karda) olacağını iddia etmişler hatta bazıları karsa denileceğini söylemişlerdir. Vakıa «karda» ve «karsa» kelimelerinin mânâsı da parça demektir. Fakat bu iddiaların hepsi zaîfdir. Doğrusu kitabımızın rivâyetidir.

Mümesseke: Üzerine misk sürülmüş demektir ki, Bu da o şeyin yün veya pamuktan bir parça olduğunu gösterir.

Rivâyetlerin mecmu'undan anlaşılıyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sual sormağa gelen kadın ensardan Esma binti Şekel'dir. Sahih ve meşhur olan da budur. «Elmetâli» sahibi Şekel'in «Şek» okunacağını söylemiş; Hatibi Bağdadi ile diğer bazı Ulemâ ise soran kadının Esma binti Yezid b. Seken olduğunu kendisine «Kadınların hatibi» denildiğini söylemişler. Hattâ İbn Cevzî İle Dimyatı buna cezmen kail olmuşlardır. Dimyâti, Müslim'deki ismin tashif olduğunu söylemiştir. Esma (radıyallahü anha) nın babası Yezid olup kendisine Şekel lâkabı verilmiş olması ihtimâl dahilindedir. Hadisin birçok kitaplardaki rivâyeti Müslim'in buradaki rivâyeti gibidir. Ebû Dâvûd gibi bâzı hadîs İmâmları Esmâ'yi babasının adını zikretmeden rivâyet etmişlerdir. Nevevî her iki vechi zikretmiş, fakat hangisinin tercih edileceğini söylememiştir. Ebû Tâhir ve Ebû Mûsâ gibi bâzı zevat bu hususta Nevevî'ye tabi olmuşlardır.

Sonradan yetişen bazı ulemâ Hatibi Bağdadi'nin sözünü doğru bulmuş ve ensar içersinde Şekel isminde bir kimse bulunmadığını söylemişlerdir. Vak'anın müteaddit olduğunu söyleyenler de vardır.

Hazret-i Esma'nın sualine karşı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin «Sübhanallah» buyurması hayretinin ifadesidir. Resûlü Zîşan (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle herkesin düşünmeden anlayabileceği bir sözü Hazret-i Esma'nın anlayamamasına şaşmıştır. Sübhanallah kelimesinin böyle yerlerde taaccüp için kullanıldığını yukarıda görmüştük.

Hadisin bir rivâyetinde «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) utanarak yüzünü çevirdi» denilmiştir. Müslim'in rivâyetinde yüzünü kapadığı bildiriliyor. Diğer bir rivâyette Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in utandığını görünce kadına öğrettim» demiştir. Müslim'in rivâyetinde bu Ta'limin fısıltı ile konuşarak yapıldığına işaret olunmuştur.

Cünüplükten yıkanma sualine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Su alarak temizlenir ve güzelce paklanır. Yahut mübalâğalı şekilde paklanır.» cevabını vermiştir. Burada Ravinin şek ettiği anlaşılıyor. Yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) «Güzelce paklanır» mı «yoksa «Mübalâğalı şekilde paklanır» mı buyurduğunu kestirememiştir. Kâdî Iyâz'a göre bu cümlede birinci defa zikredilen temizlikten murad pislik ve hayz kanıdır. Fakat Nevevî bununla abdest kasdedilmiş olmasını daha vârid bulmaktadır. Abdest bahsinde gördüğümüz hadisler Nevevî'nin kavlini te'yid ederler.