9 - Cünüblükten Yıkanmanın Sıfatı Bâbı 744 - Bize Yahya b. Yahya et - Temîmî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urveden, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanacağı zaman, evvelâ ellerinden başlar onları yıkardı. Sonra sağ eliyle sol eline su dökerek avret yerini yıkardı. Sonra namaz abdestî gibi abdest alırdı sonra suyu alır ve parmaklarını saçlarının diplerine sokar (ak başını güzelce yıkar) idi. İyice temizlendiğine kanaat getirdimi başına üç avuç su atar, sonra bütün vücuduna su dökünürdü (en) sonra ayaklarını yıkardı. 745 - Bize bu hadîsi Kuteybetü'bnü Said ile Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Cerîr rivâyet etti. H. Bize Ali b. Hucr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Alî b. Müshir rivâyet etti, H. Bize Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. Bunların üçü de Hişâmdan bu isnadla rivâyet etmişlerdi. Onların hadisinde ayakların yıkanması yoktur. 746 - Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki' rivâyet etti (Dedi ki): Bize Hişâm, babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) «Cünüblükten yıkanmış ve evvelâ üç defa ellerini yıkamış...» Bundan sonra râvi hadîsi Ebû Muâvîyeninki gibi rivâyet etmiş. Fakat (o da) ayakların yıkanacağını zikretmemiştir. 747 - Bize bu hadisi Amru'n-Nâkid dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muâviyetü'bnü Amr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zaide Hîşâm'dan rivâyet etti. Dedi ki: Bana Urve, Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanacağı zaman evvelâ ellerinden başlayarak onları kaba daldırmazdan önce yıkar; sonra namaz için aldığı abdest gibi abdest alırmış. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Gusl» de Nesâî «Kitâbu't-Tahâre» de tahrîc etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evvelâ ellerini yıkaması ya temizlik; yahut uykudan uyandıktan sonra elleri yıkamanın meşru olduğunu göstermek içindir. «Namaz abdesti gibi abdest alırdı» cümlesiyle lügaten abdest denilebilen el yıkamadan ihtiraz olunmuştur. Bu bâbta Nevevî şunları söylemiştir: «Ulemâmız diyor ki cünüblükten temizlenmenin kemâli şöyle olur. Yıkanan kimse ellerini kaba daldırmazdan önce onları üç defa yıkayarak taharet mahallerini ve bedeninin sair yerlerini pislikten temizledikten sonra tamamiyle namaz abdesti gibi abdest alır. Sonra parmaklarının hepsini suya daldırarak bir avuç su alır onunla başının ve sakalının saçlarını hilâller ve başına üç avuç su atar. Bedeninin koltuk altı, kulak ve göbek gibi çukur yerlerine, ayak parmaklarına dikkat eder. Bunların her yerine suyu ulaştırır. Sonra başına üç avuç su döker sonra da vücûdunun sair yerlerine üçer defa su dökunur; ve her defasında elinin erebildiği yerleri ovalar. Eğer nehirde veya gölde yıkanıyorsa üç defa suya dalar ve suyu vücûdunun her yerine, sık veya seyrek bütün saçlarının dışına ve içine ta saç bittiği yerlere kadar ulaştırır. Müstehab olan sağ taraflardan ve bedeninin üst kısımlarından başlamaktır. Kıbleye karşı durmalı ve gusül sona erdikten sonra şehadet getirmelidir. Gusle başlarken niyet etmeli ve niyyet gusül bitinceye kadar devam etmelidir. İşte guslün kemâli budur: Bütün bu vazifelerin içinde farz olanı suyun ilk cüz'ü vücuda temas ettiği anda niyet etmek ve suyu bütün bedenine, saçlarına ta'mim etmektir. Bedenin necasetten temiz olması guslün şartıdır. Bundan geriye kalanlar sünnettir. İbrik gibi bir kabla yıkanan kimsenin şu inceliğe dikkati gerekir. İstincâ edecek istincâ yerini su ile temizledikten sonra o yeri birde cünüblükten temizlemek niyetiyle yıkamalıdır. Çünkü onu o anda yıkamazsa sonra unutabilir. Ve yeri yıkamadığından dolayı da guslü sahih olmaz...» Nevevî Şafiîlere göre bu izahatı verdikten sonra: «Bizim mezhebimiz ve bir çok İmâmların mezhebi budur. Yıkanırken veya abdest alırken ovunmanın farz olduğuna İmâm Malik ile Müzenî'den başka kail olan yoktur. Diğer ulemaya göre ovunmak sünnettir; onu terkedenin abdesti de, guslü de sahihtir. cünüblükten yıkanılacağı zaman abdest almak yalnız Davûd-u Zahirîye göre farzdır. Şâir ulema onun sünnet olduğunu söylemişler. Bir kimse abdest almadan bütün vücuduna su dökünse guslü sahihtir; onunla namaz kılması ve diğer ibâdetleri yapması caiz olur. Lâkin efdal olan yukarıda zikrettiğimiz gibi guslün ya başında ya sonunda abdest alarak onun faziletini kazanmaktır. Guslün başında abdest alan sonunda almaz. Bir gusülde iki defa abdest almanın müstahab olmadığında bütün ulemâ müttefiktir." diyor. Hanefîler göre gerek abdest de gerekse gusül de niyet farz değil sünnettir. 748 - Bana Ali b. Hucr es-Sa'dî rivâyet etti. (Dedi ki): Bana İsâ b. Yûnus rivâyet etti. (Dedi ki): O Bize A'meş Salim bin Ebi'l- Câ'd' dan o da Küreyb'den, o da İbn Abbâs'tan naklen rivâyet etti. Dedi ki: Bana teyzem Meymûne rivâyet etti. Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanmak için suyunu getirdim. Evvelâ elerini iki yahut üç defa yıkadı. Sonra elini kaba daldırdı. Sonra ondan aldığı suyu avret mahalline dökerek onu sol eliyle yıkadı. Sonra sol elini yere sürerek onu şiddetle ovdu. Sonra namaza abdest aldığı gibi abdest aldı. Sonra başına avuç dolusu üç avuç su döktü, sonra bedeninin sair yerlerini yıkadı, sonra bulunduğu yerden çekilerek ayaklarını yıkadı; sonra ben kendisine havluyu getirdim. Fakat o bunu kabul etmedi.» 749 - Bize Muhammed b. Sabbâh ile Ebû Bekr b. Ebi Şeybe, Ebû Küreyb, Eşecc ve İshak toptan Vekî'den rivâyet ettiler. H. Bize bu hadisi Yahya b. Yahya île Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Vekî' ile Ebû Muâviye'nin ikiside A'meş'den bu isnadla rivâyet etmişler. Yalnız onların hadisinde, başına üç avuç su döktüğü ibaresi yoktur. Veki'ın hadisinde mazmaza ve istînşâki da zikretmek suretiyle bütün abdestin tavsifi vardır. Ebû Muâviye'nin hadîsinde ise havlu kaydı yoktur. Bu hadisi Buhârî gusl bahsinin «Mazmaza ve istinşak» Bâbında tahriç etmiştir. Bazıları «Buhârî'nin onu burada Gusl bahsinde zikretmekten muradı Mazmâzâ ile İstinşâkın Gusûlde farz olmadığına işaret içindir. Gusül için abdest almak bilicmâ' farz değildir. Mazmaza ile istinşak ise abdest de tabî olan şeylerdir. Asıl olan abdest farz olmayınca onun tabileri bulunan mazmaza ile istinşak ta farz değildir.» demişlerdir. Fakat bu istidlal doğru değildir. Zira hadîsin bir rivâyetinde mazmaza ile istinşak tasrih edilmişlerdir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onlara devam üzere yaptığı şüphesizdir. Bu ise vücûb ifade eder. Hadîsin buradaki rivâyetinde Resûllüllâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kurulanmak için getirilen havluyu kabul etmediği; Buhârî'nin rivâyetinde ise onunla kurulanmadığı bildiriliyor ki mânâ itibariyle ikisi de birdir. Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) dan rivâyet olunan bir hadîste Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yıkandıktan sonra kurulanmak için bir bezi bulunduğu bildirilmektedir, 750 - Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. İdris A'meş'den, o da Sâlim'den o da Küreyb'den, o da İbn Abbâs'dan, o da Meymûne'den naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir peşkir getirilmiş. Fakat o buna dokunmamış ve suyu şöyle yapmaya yani silkmeğe başlamış. Bu rivâyet Abdest ve Gusülden sonra elleri silkmekte bir beis olmadığına delildir. Nevevînin beyânına göre Şâfiîyye ulemâsı bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Meşhur kavle göre elleri silkmemek müstehabdır. Fakat mekruh değildir. İkinci kavle göre elleri silkmek mekruhtur. Üçüncü kavle göre mubahtır. Bizzat Nevevîde bunu ihtiyar etmekte; el silkmenin mekruh olduğunu bildiren hiç bir hadis sabit olmadığını söylemektedir. 751 - Bize Muhammedü'bnül - Müsennâ el - Anezî rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Âsim Hanzaletü'bnü Ebî Süfyan'dan o da Kaasım'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cünüblükten yıkanacağı zaman külek gibi bir şey isterdi. (Ondan) iki avucu ile (su) alır; (yıkanmaya) başının sağ tarafından başlar; sonra sol tarafını yıkardı. Sonra iki avucu ile (tekrar) su alarak onu başının üzerine dökerdi. Bu hadîsi Buhârî «Kitabü’l Gusl» de tahrîc etmiştir. Buhârî onun için bir bâb tahsis ederek: «Yıkanmaya hilâb veya koku sürünme ile başlayanın Bâbı» demişse de bu hususta kendisine üç fırka tarafından îtîraz edilmiştir. Birinci fırka: Bu hususta Buhârî'nin vehm ve hatâya düştüğünü iddia ederler. Hattâ İsmaîlî «Müstahrec» inde şöyle der: «Allah Ebû Abdillâh Buhârî'ye rahmet eylesin. Hatâdan kim salim olabilir ki? Hazret, hilâbı koku sanmış. Gusülden önce kokulanmanın ne mânâsı olabilir? Hilâb ancak içine süt sağılan kab demektir. Buna Mihleb de derler...» İkinci Fırka: Hadis'te tashif yapıldığını iddia ederler. Onlara göre kelimenin aslı hilâb değil cüllâb yani gülsuyu demektir. Kelimenin aslı Fârisîdir. Ezherî de bu fırkadandır. Üçüncü fırka: Buhârî'nin sözünü te'vil ederek: Korkudan, örfî manâsını kasdetmediğini bu sözle bedeni temizleyerek, kiri pası ve necaseti gidermeyi, hilâb kelimesiyle de su kabını murâd ettiğini söylerler. Taberî de bunlardandır. Aynî bu üç fırkanın kavillerini sıraladıktan sonra her birine ayrı ayrı cevap vermiştir. Şöyle ki: 1- Buhârî hilâb kelimesiyle koku sürünmeyi kasdetmemiştir. Çünkü koku sürünmeyi hilâbın üzerine atfetmiştir. Matufla, matufun aleyhin hükümleri ise başka başka şeylerdir. Onun hilâbdan maksadı su kabıdır. Hattâbî'nin beyânına göre hilâb bir devenin sütünü alacak kadar kabdır. 2- Ezherî'nin de dahil olduğu ikinci fırkanın tashif iddiası doğru değildir. Kelime hilâb şeklinde rivâyet olunmuştur. Hattâ Kurtubî: Bu kelime ancak hâ'nın kesri ile hilâb okunur. Başka türlü okumak doğru değildir. Onu koku zanneden vehmetmiştir. Fârisî de gülsuyuna cüllâb değil, cülâb derler. Aslı gülâbdır. Bu da maruf çiçeğin adı olan gül ile su mânâsına gelen «âb» kelimelerinden mürekkebdir. Onlarda kaide muzâfun ileyhin muzâftan önce gelmesidir. Keza sıfat da mevsufundan önce gelir. Cüllâb içilen meşrubatın ismidir.» demektedir. 3- Buhârî biri kab diğeri koku olmak üzere iki şey zikretmiş; bunları biri biri üzerine atfeylemistir. Fakat maksadı onlardan birini anlatmaktır. Onu âdeti, ekseriya Bâbın evvelinde bir şey zikretmek, sonra bir sebebden dolayı o şeye dair hadis rivâyet etmemektir. Burada da öyle yapmıştır. Hasılı hilâbdan murad koku sürünmek değil su kabıdır. Kabı zikretmekle gusl için ne kadar su harcanacağı beyân edilmek istenilmiştir. Hadisin buradaki rivâyetinde: «Eliyle aldı» denilerek, el müfred olarak zikredilmişse de diğer rivâyetlerde «elleriyle» denildiğine göre buradaki elden murâd iki elidir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elleriyle suyu alarak başına dökmesi «kaale» kelimesiyle ifâde edilmiştir. Bu kelimenin asıl mânâsı söylemekse de, arablar onu yapmak mânâsında bütün işlerde kullanırlar. Meselâ: «Kaale bi yedihî keza» derler ve «eliyle şöyle yaptı» mânâsını kasdederler. Burada da öyledir. Hadis-i Şerif yıkanan kimseye su hazırlamanın ve yıkanırken evvelâ başın sağ tarafına; sonra sol tarafına; sonra da ortasından dökerek yıkamanın müstehab olduğuna delildir. Hazret-i Âişe'nin: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yıkanmak istediği vakit şunu isterdi» demesi, âdetinin devam üzere bu olduğunu gösterir. |