82 - Mü'minlerin Âhirette Rabları Sübhanehu ve Teâlâ'yı Göreceklerini İspat Bâbı 466- Bize Nasr b. Ali El-Cehdamî ile Ebû Gassan el-Mismâi ve İshak b. İbrahim toptan Abdulaziz b. Abdissamed'ten rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Gassan'indır. Dedi ki bize Ebû Abdissamet rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû İmran el-Cevnî, Ebû Bekr b. Abdillah b. Kays dan, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: «İki cennet vardır ki; bunlar, kapları ve içindeki şeyler gümüştendir. İki cennet de vardır ki, onlar, kapları ve içindeki şeyler gümüştendir. İki cennet de vardır ki, onlar kapları ve içindeki şeyler altındandır. Adn cennetinde cennetliklerle Rablerinİ görmeleri arasında Allah'ın vechindeki kibriya ridasından başka hiç bir şey bulunmayacaktır.» 467- Bize Ubeydullah b. Ömer b. Meysere rivâyet etti. Dedi ki; Bana Abdurrahman b. Mehdi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammad b. Seleme, Sabit el-Bunanî'den, o da Abdurrahman b. Ebi Leylâ'da» o da Suheyb'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: «Cennetlikler cennete girdiği zaman Allah Tebareke ve Teâlâ hazretleri: Size daha ziyade bir şey vermemi ister misiniz? diyecek, onlar da; sen bizim yüzlerimizi ağırtmadın mı? Bizi cennete koyarak cehennemden kurtarmadın mı? (Bize o yeter) diyecekler. Bunun üzerine Teâlâ hazretleri hicabı kaldıracak, artık onlara Rableri (GG) hazretlerine bakmaktan daha makbul bir şey verilmiş olmayacaktır.» 468- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize yezid b. Harun, Hammad b. Selemeden bu isnadla rivâyet etti, o şunu da ziyade eyledi: Sonra şu âyeti okudu: "Güzel amelde bulunanlara husnâ, bir de ziyade vardır." Sûre-i Yunus, âyet: 26. Müslim'in, Nasr b. Ali'den rivâyet ettiği 296 numaralı hadisi Buhari «Kitabu't fefsir» de tahriç etmiştir. Hadis-i Şerif bütün tarikleriyle mü'minlerin cennette Teâlâ Hazretlerini göreceklerine delâlet etmektedir. Geçen bâblardada izah ettiğimiz gibi Allahü teâlâ'yi görmek bütün ehl-i sünnet İmâmlarına göre aklen caizdir. Mü'minlerin cennette onu göreceklerine dair icma-i ümmet vardır. Vakıa ehl-i bid'attan Mu'tezile ile Hariciler ve Mürcie taifesinin bazıları Allahü teâlâ'yi mahlûkâtından hiç biri göremez onu görmek aklen imkânsızdır, demişlerse de bu kavil hem sarih bir hata, hemde kabih bir cehildir. Zaten İcma-i ümmetten sonra ortaya atılmış bir bid'attır. Âhirette mü'minlerin Allah'ı göreceği, kitap, sünnet ve icma-ı ümmetle sabittir. Eshab-ı kirâm ile onlardan sonra gelen selef-i sa-lihin bu hususta icma' etmişlerdir. Ehl-i bid'atın esassız iddialarına ehl-i sünnet ulemâsının verdiği cevaplar meşhurdur, bunlar kelâm kitaplarında görülebilir. Yine geçen bâblarda görmüştük ki; dünya gözü ile Teâlâ Hazretlerini görmenin mümkün olup olmadığı ehl-i sünnet ulemâsı arasında ihtilaflıdır. Mümkündür diyenler olduğu gibi; değildir diyenlerde olmuştur. Hatta Selef ve halefin kelâm ulemâsına göre; Teâlâ Hazretleri dünya gözü ile görülemez. İmâm-ı Kuşeyri meşhur Risalesinde İmâm Ebû'l-Hasen el-Eşarî'den iki kavil rivâyet eder. Onların birine göre Teâlâ Hazretlerini dünyada görmek caiz diğerine göre caiz değildir. Nasr b. Alî hadisi müteşabihattandır. Yani, mânasını bu dünyada anlamak imkânsızdır. Çünkü Hadis-i Şerifte geçen ridâ ve kibriya lâfızları bizim, bildiğimiz örtü, âbâ, azamet ve büyüklenme mânalarına değildir. Kurtubî: «A'zamet ve kibriya elbise cinsinden değildir. Bunlar mecazdır. Münasebet şudur ki; abâ ile gömlek nasıl insana mahsus ve bu bâbta ona müşarik yoksa azamet, kibriya da Teâlâ Hazretlerine mahsustur. Bu hususta ona ortak olan yoktur.» diyor. Müteşabih âyet ve hadisler hakkında söz etmekten çekinen selef-i sa-Hhin: «Bunların te'vilini ancak Allah' bilir» deyip geçerler te'vil eden ulemâ ise; buradaki veehden murâd Allah’ın zâtından, ridâ da azametinden kinayedir derler. |