81 - Peygamber aleyhisselâm'ın «Şüphesiz Allah Uyumaz» ve «O'nun Hicabı Nurdur; Bu Hicabı Bir Açsa Vechinin Subuhatı, Basarının İhate Ettiği Bütün Mahlukatı Yakardı» Hadisleri Hakkında Bir Bab 463- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş Amr b. Murra'dan, o da Ebû Ubeyde' den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ayağa kalktı ve şu beş cümleyi söyledi: «Şüphesiz ki; Allah azze ve celle uymaz, zaten ona uyumak da yakışmaz. Tartıyı indirir ve kaldırır; gündüzün amelinden önce ona gecenin ameli, gecenin amelinden önce de gündüzün ameli arz olunur. Hicabı nurdur. (Ebû Bekr'in rivâyetinde nardır denilmiştir.) Eğer onu açmış olsa vechinin sübuhatı, basarının ihata ettiği bütün mahlukâtım yakardı. (Ebû Bekr'in A'meş'ten rivâyetinde haddesena lâfzı yoktur.) 464- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir A'meş'ten bu isnadla haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ayağa kalktı ve dört kelime söyledi...» demiş sonra Ebû Muâviye hadisi gibi rivâyette bulunmuş. Yalnız mahlûkatmı kelimesini zikretmemiş: «Onun hicabı nurdur.» demiş. 465- Bize Muhammed b. El Müsennâ ile İbn Beşşar rivâyet ettiler dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti dedi ki; Bana şu'be Amr b. Mürre'den, o da Ebî Ubeyde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ayağa kalkarak (şu) dört kelime (yi) söylediler: «Şüphesiz ki Allah uyumaz. Ona uyumak da yakışmaz; tartıyı kaldırır ve kısar; ona gündüzün ameli geceleyin, gecenin ameli de gündüzün arz olunur.» Görülüyor ki birinci rivâyette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — «O bir Nur... Onu nasıl göreyim?» buyurmuş; ikinci rivâyette ise bir nur gördüğünü beyan etmişdir. Zahiren bu iki rivâyet birbirine muarız gibi görünüyorsa da hakikatde aralarında zıddiyet yoktur. Çünkü birinci rivâyetde ki; Nur az yukarıda beyan ettiğimiz veçhiyle gözlerin tahammül edemediği Kaahir Nur; ikincideki ise; gözün tahammüi edebileceği Nur manasınadır. Bazılarına göre; «Bir nur gördüm.» cümlesinden murad: Allah'ın hicabı nurdur. «O halde ben Rabbimi nasıj göreyim» demektir. Nitekim bundan sonraki babda bu mânâ sarahaten beyan buyurulmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muradı: «Bir nurdan başka bir şey görmedim.» demektir. Çünkü nur âdeten bir şey görmeye mânidir. Onun için geceleyin koyu karanlıkta insanın gözüne şiddetli bir ziya tutulursa ziyanın arkasındakini göremez: «Onu nasıl göreyim» ibaresindeki zamir Maziri'ye göre; Allah'a aittir. Yani Allah'ı nasıl göreyim demektir. Maamafih nuru nasıl göreyim mânasına zamirin nura ait olmasıda muhtemeldir. Kâdî İyâz (rahimehüllah) «Bu rivâyet bize gelmedi onu esas nüshaların hiç birindede görmedim. Allahü teâlâ'nın zatının nur olması imkânsızdır. Çünkü nur, cisim kabilindendir. Allahü teâlâ ise bundan münezzehtir. Bütün ehli sünnet İmâmlarının mezhebi budur. Binaenaleyh: «Allah semâvât ve yerin nurudur.» âyet-i kerimesi ile hadislerde Allah’a nur itlâkının mânası onlardaki nurun sahibi ve Halikı demektir: «Bazıları göklerde ve yerde yaşıyanların hidayetcisidir», diğer bazıları «mü'min kullarının kalblerini nurlandırıcıdır» demişlerdir.» diyor, 293 numaralı hadiste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Allah azze ve celle uyumaz, ona uyumak da yakışmaz.» buyurmuştur. Bunun mânası: «Teâlâ Hazretleri uyumaz onun hakkında uyku müstehildir.» demektir. Çünkü uyku dalgınlık ve aklın çalışmaması hâlidir. Uyuyan kimseden his dahi sâki't olur; Teâlâ Hazretleri ise öyle şeylerden münezzehtir. «Tartıyı indirir ve kaldırır.» cümlesini İbn Kuteybe mizanı kısar ve kaldırır diye tefsir etmiştir. Çünkü adalet mizanla tahakkuk eder. Bu cümleden murâd Alla-ü Teâlâ'nın kullarının amellerini tartarken ve rızıklarım verirken mizanın kefelerini kaldırıp indirmesidir ki; bu da rızık takdirini mizanla tartmaya benzetmek sureti ile bir temsilden ibarettir. Bazıları hadisteki «kist» tabirinden murâd rızıktır. Her mahlûkun rızkına kist'denilir. Teâlâ Hazretleri bazı mahlûklarının rızkını çok bazısını da az verir. İşte hadisdeki: «Kıstı indirir ve kaldırır.» tabirinden murâd ta budur, demişlerdir. «Gündüzün amelinden önce, ona gecenin ameli, gecenin amelinden Önce de gündüzün ameli arz olunur.» Bu cümleden murâd her günün ameli o günün sonurîda, her gecenin amelide o gecenin sonunda Allah'a arz olunur. Demektir. Çünkü hafaza melekleri amelleri günü gününe yazarak bittiği anda Allah'a arz ederler. Hicap: Örtmek ve men etmek mânasına gelir hicabın hakikati ancak mahdut olan cisimlerde tasavvur olunabilir. Teâlâ Hazretleri cisimden, had ve huduttan münezzehtir. Binaenaleyh burada murâd onu görmeye mâni olan şeydir. Bu mâniye nûr veya nâr denilmesi âdeten nur ile ateşin şuaları görmeye mâni olduğundandır. Allah’ın vechinden murâd zatı olduğu gibi basarının ihata ettiği ifadesiylede bütün mahlûkatı kastedilmiştir. Çünkü Teâlâ Hazretlerinin basarı bütün kainatı ihata eder. «Eğer onu açmış olsa vechinin subuhatı basarının ihata ettiği bütün mahlûkatını yakardı.» cümlesinden murâd Allah nur ve Celâlini bir açsa o nur bütün mahlûkatı yakardı demektir. Bu manada hadis lügat ulemâsının hepsi müttefiktir. Sübühat sübha'nın cem'idir ki nûr celâl ve beha manasınadır. |