74 - İmanın Kabul Edilmeyeceği Zamanın Beyanı Bâbı 413- Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetü'bnü Said" ve Aliyyü'bnü Hucr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İsmail yânî İbn Ca'tfer, Alâ'dan, ki İbn Abdirrahmândir, o da babasından, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Güneş battığı yerden doğmadıkça kıyâmet kopmayacaktır; o battığı yerden doğduğu zaman bütün insanlar toptan iman edecek, fakat artık o gün: daha evvelden iman etmeyen yahud îmanında bir hayır kazanmayan hiç bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermeyecektir." Sûre-i En'am, âyet: 158. buyurmuşlar. 414- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn FudayI rivâyet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ceriır rivâyet, etti. Bunların ikisi de Umâratu'bnü Ka'kaa'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. H. 415- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüseyn b. Aliy, Zaîde'den o da Abdullah b. Zekvân'dan, o da A'bdurrahman el-A'rac' dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet eyledi. H. 416- Bize Muhammed b. Râfi'de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen, Alâ'nın babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiği gibi tahdis eyledi. 417- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr. b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Veki' rivâyet etti. H. Bana bu hadisi (yalnız) Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İshâk b. Yusuf el-Ezrak rivâyet eyledi. Bunlar toptan FudayI b. Gazvân'dan rivâyet ettiler. H. Bize Ebû Küreyb Muhammed b. el-Alâ' dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize İbn FudayI, babasından, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti, Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Üç şey vardır ki, bunlar çıktıkları zaman, daha önceden iman etmeyen veya imanında bir hayır kazanmayan hiç bir kimseye (o günkü) İmanı fayda vermez: 1— Güneşin batıdan doğması, 2— Deccâl ve 3— Daabbetü'l-arz.» buyurdular. 418- Bize Yahya b. Eyyûb ile İshâk b. İbrahim hep birden İb-nî Uleyye'den rivâyet ettiler. İbn Eyyûb dedi ki: Bize İbn Uleyye rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yunus, İbrahim b. Yezid et-Teymî' den rivâyet ettî benim bildiğime göre, o da Babasından dinlemiş, o da Ebû Zerr'den naklen rivâyet etmiş ki, bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (ashabına): «Bu güneş nereye gider biliyor musunuz?» demiş. Ashâb: Allah ve Resûlü bilir; cevabını vermişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «O, tâ arşın altındaki karargâhına varıncaya kadar gider; ve (orada) secdeye kapanır. Kendisine: Kalk, geldiğin yere dön! denilinceye kadar o halde kalır. Bunun üzerine (geri) döner; ve sabahleyin doğduğu yerden tekrar doğar. Sonra (yine) Arş'ın altındaki karargâhına varıncaya kadar akıp gider ve (yine) secdeye kapanır. Kendisine: Kalk, geldiğin yere dön! deninceye kadar o halde kalır. Ve (tekrar) dönerek sabahleyin doğduğu yerden doğar. Bilâhere artık ihsanlar onun hiç bir halini yadırgamaz olarak Arş'ın altındaki o karargâhına varıncaya kadar akıp gider. Nihayet kendisine: Kalk, (yarın sabah) battığın yerden doğ! denilir; o da battığı yerden doğar.» buyurmuş; ve sözüne şöyle devam etmiş: «Bu ne zaman olacak bilir misiniz? Bu: evvelce iman etmeyen yahut imanında bir hayır kazanmayan hiç bir kimseye (o günkü) imanının fayda vermeyeceği zamandır.» 419- Bana Abdülhamid b. Beyân el-Vâsati de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid yani İbn Abdillâh, Yûnus'dan, o da İbrâhim-i Teymi’den, o da Babasından, o da Ebû Zerr'den naklen haber verdi. Ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün (ashabına): «Bu güneş nereye gider bilir misiniz?..» buyurmuş. Hâlid de İbn Uleyyenin hadisi gibi rivâyet etmiş. 420- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb dahi rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. (Dedi ki): Bize El-A'meş İbrahim et-Teymi'den, o da babasından, o da Ebû Zerr'den naklen rivâyet etti. Ebû Zerr Şöyle dedi: Mescide girdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturuyordu. Güneş batınca (bana): «Yâ Ebâ Zerr! Bu güneş nereye gider bilir misin?» dedi: — Ben: Allah ve Resûlü bilir; dedim: «Bu gider de secde etmek için İzin ister; ve kendisine izin verilir. Her halde ona: geldiğin yere dön denilmiş olur. Nihayet battığı yerden doğar.» buyurdular. Ebû Zerr Dedi ki: Sonra (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullâhın kıraati üzere: "İşte bu, onun İçin bir karargâhtır." Sûre-i Yasin, âyet: 38 âyetini okudu. 421- Bize Ebû Said el-Eşecc ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. İshâk: Bize haber verdi tabirini kullandı: Eşecc: Bize Vekî' tahdis etti. (Dedi ki): Bize El-A'meş, İbrahim et-Teymi'den, o da babasından, o da Ebû Zerr'den naklen rivâyet etti, dedi. Ebû Zerr Şöyle dedi: Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Teâlâ Hazretlerinin: (Güneş karargâhına akıp gider) âyet-i kerîmesinin mânasını sordum: «Onun karargâhı arşın altındadır.» buyurdular. Bu hadisi Buhârî «Kitâb'ut-Tefsir» ile «Kitâb'ur-Rukaak» da, Ebû Dâvûd «Kitâb'ul-Melâhim» de, Nesâî «Kitâbu'l-Vasâyâ» da, İbn Mâce'de «Kitâbu'l-Fiten» de tahriç etmişlerdir. Hadis-i şerif kıyâmetin büyük alâmetlerinden bazılarını haber vermektedir. Bunlar sahih hadislerin beyanına göre on tanedir. 1 - Decealın çıkması, 2 - Isâ (aleyhisselâm)'ın inmesi, 3 - Ye'cûc ve mecüc'un çıkması, 4 - Daabbet-ül arzın çıkması, 5 - Güneşin batıdan doğması, 6 - Doğuda, 7 - Batıda, 8 - Ve Arap yarımadasında üç yerin batması, 9 - Yeryüzünü bir dumanın kaplaması, 10 - Aden'den bir ateş çıkarak insanları bir yere toplamasıdır. Übbî'nin beyanına göre kıyâmetin büyük alâmetlerinden beş tanesi mütevatirdir. Mezkûr alâmetler kelâm kitaplarında uzun uzadıya izah edilmişlerdir. Burada bunların en sonuncusu bildirilmektedir, ki o da güneşin batıdan doğmasıdır. Bundan sonra imân veya tevbe etmenin hiç bir faydası olmayacaktır. Çünkü vukuu evvelce haber verilen ve inanılması istenilen şeyler olduğu gibi zuhur etmiş ve insanlar bunları gözleri İle görmüş olacaklardır. Bir şey'e gözü ile gördükten sonra inanmaya ise imân demezler. İmânın esası mugayyebata yani gözle görünmeyen şeylere inanmaya istinad eder. Bundan dolayıdır ki, güneşin batıdan doğuşunu görenlerin hali son nefesine gelen bir kimsenin haline benzetilmiştir. Canı boğaza gelen bir kimseye âhiret umuru gösterildiği için artık o kimsenin imânı nasıl kabul edilmez ise güneşin batıdan doğduğunu görenlerin imânı ve tövbesi de kabul edilmez. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in okuduğu âyet-i kerîme bu hakikati nâtıktır. Taberî diyor ki: «Âyetin mânası şudur: Evvelce imân etmeyen bir kâfirin güneş batıdan doğduktan sonra îman etmesi fayda vermez. Çünkü o zaman edilen imânla işlenen amel-i salihin hükmü can gırtlağa geldiği zaman edilen imânın hükmü gibidir. Böyle bir iman ise hiç bir fayda temin etmez.» Nitekim Teâlâ Hazretleri. «Bizim azabımızı gözleri İle gördükten sonra edecekleri imanları onlara fayda verecek değildir.» buyurmuştur. Sahih hadiste dahi bir kulun tevbesi ancak can boğaza'gelinceye kadar kabul edileceği bildirilmiştir. İbn Atiyye: «Bu hadis âyet-i kerîmedeki bazı'âyetlerden murâd güneşin batıdan doğması olduğuna delildir. Cumhûrun mezhebide budur» diyor. İbn Hacer-i Askalâni «Fethu’l Bari» de şöyle demektedir. «Bu bâbtaki haberlerin mecmuundan anlaşılıyor ki yeryüzünde umumî ahvalin değişeceğini bildiren büyük kıyâmet alâmetlerinin birincisi Deccalin zuhurudur. Bu hal Îsâ (aleyhisselâm)’ın vefatı ile sona erecektir. Güneşin batıdan doğması ise sema aleminin değişeceğini bildiren alâmetlerin birincisidir. Bu da kıyâmetin kopması ile sona erecektir. Vakı'a Müslim'in bir rivâyetinde kıyâmetin büyük alâmetlerinin birincisi güneşin batıdan doğması gösterilmişsede «bu alâmet yıldızlat aleminin değişeceğini bildiren ilk alâmettir; Deccalin çıkması da dünya hallerinin değişeceğini bildiren ilk alâmettir» şeklinde te'vil edilerek hadisler arasında görülen zahiri tearuz bu suretle giderilmiştir. İbn-i Ömer (radıyallahü anh)'dan rivâyet edilen bir hadise göre güneş batıdan doğduktan sonra yer yüzünde 120 sene hayat devam edecektir. Bazıları bu hadisi İbn-i Ömer (radıyallahü anh)'a mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Acaba güneşin batıdan doğmasının hikmeti nedir? şeklinde bir sual hatıra gelirse buna Aynî şu cevabı vermektedir: Bunda dinsizlerle müneccimlerin iddialarını iptal vardır. Çünkü onlar böyle bir Şey'in olmıyacağmı hatta hatırdan bile geçmiyeceğini iddia etmişlerdi» Güneşin Arş-ı Â'lâ altındaki müstekârri meselesine gelince: müstekar kelimesi ismi zaman, ismi mekân ve mimli mastar mânalarına gelebilir. Bu sebeple Mezkûr kelime birkaç mânada tefsir edilmiştir. 1 - Güneş kendisine tahsis edilen bir istikrar sebebiyle yani sabit bir karar, muntazam bir kanun ile gökyüzünde akıp gider. Onun hareketi bir tesadüf eseri değildir. 2 - Güneş nihayet bir sukûne erip durmak için hareket eder; 3 - Güneş duracağı bir zamana kadar hareket eder. 4 - Güneş kendine mahsus bir yerde sabit olarak akıp gider; mihverinde döner. Yahut kendisinin karargâhı olan âlemin menfaati için akıp gider. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır merhumun beyanına göre güneşin başka bir merkeze doğru hareket etmekte bulunduğu mânasına da gelebilir. Nevevî: «Güneşin secdesi temyiz ve idrakle olur. Teâlâ Hazretleri bu hassayı onda halk eder» diyor. Allâme Alûsî'nin kavli de budur. Ona göre; Güneşin kudsî bir nefsi, yani ruhu vardır. Bu nefis güneşin cisminde bir nevi taalluku kalmak şartiyle ondan ayrılarak Arşı âlâ'ya çıkar; onun altında secde eder. Bu onun seyrine münafî değildir. Nitekim Hukemâ Felek ve yıldızların nefsi olduğuna kanidirler.» diyor. Kâdî İyâz diyor ki: «Bu hadis ehH sünnettin fıkıh, kelâm ve hadis ulemâsına- göre tevil edilmeden zahiri mânası üzre bırakılmıştır. Bâtiniyye fırkası onu te'vil etmişlerdir.» Hasıl-ı kelâm: kıyâmetin büyük alâmetlerinden olmak üzere güneş batıdan doğduktan sonra bütün kâfirler îmâna gelecek fakat bu imânın hiç bir faydası olmayacaktır. |