Geri

   

 

 

 

İleri

 

57 - Kafirin Müslüman Olmazdan Önceki Amelinin Hükmünü Beyan Bâbı

338- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yunus, İbn Şıhâp'tan naklen haber verdi.

Dedi ki: Bana Urvetü'bnü'z-Zübeyr haber verdi onada Hakîm b. Hîsâm haber vermiş kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

Cahiliyet devrinde benim yaptığım bir takım ibâdet işleri hakkında ne buyurursun? Bunlardan bana bir fayda var mıdır? diye sormuş Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Sen geçmişte yaptığın hayırlarla müslüman oldun.» cevabını vermiş. Tchanntis: İbadet etmek demektir.

339- Bize Hasan el-Hulvanî ile Abd b. Humeyd rivâyet etti. (Hulvânî: Bize rivâyet etti dedi) Abd: Bana Yâ'kub —ki İbn İbrahim b. Sa'd'dîr— rivâyet etti dedi. Ya'kub: Bize Babam Sâlih'den, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet eyledi, demiş. İbn Şihâb da

Dedi ki: Bana Urvetu'bnü's-Zübeyr haber verdi. Ona da Hakim b. Hizam haber vermiş ki, kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

— Ey Resûlüllah, bir takım işlere ne buyurursun: ben cahiliyet devrinde sadaka vermek, köle âzad etmek yahud akrabaya yardım kabilinden olan bu işlerle ibâdet yapardım. Bunlarda ecir var mıdır? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sen eskiden yaptığın hayırlarla müslüman oldun.» buyurmuşlar.

340- Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdurrazak haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Zühri'den bu isnadla haber verdi. H.

Bize yine İshâk b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye haber verdi.

(Dedi ki): Bize Hişâm b. Urve, Babasından, o da Hakim b. Hizâm'dan naklen rivâyet etti. Hakim Şöyle dedi.

— Yâ Resûlüllah, bâzı şeylere ne buyurursun? Ben onları cahiliyet devrinde yapardım; dedim. (Hişâm: Bunlarla tâat yapardım demek istiyor; demiş). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sen kendin İçin evvelce yaptığın hayırlarla müslüman oldun.» buyurdular.

— Öyle ise vallahi ben de cahiliyet devrinde yaptığım hiç bir şeyin mislini İslâmda da yapmadan bırakmam; dedim.

341- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Nümeyr, Hişâm b. Urve'den, o da Babasından naklen rivâyet etti, ki Hakim b. Hizam cahiliyet devrinde yüz köle âzâd; yüz deve yükü de mal tesadduk etmiş. Bilâhare İslâmda dahi yüz köle âzâd ve yüz deve yükü mâl tesadduk eylemiş. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmiş...

Müteakiben babası, Ötekilerin hadisi gibi rivâyet etmiş.

Hadis muttefekun aleyhtir. Buhârî onu zekât, Buyu' Rehin ve Edeb bahislerinde tahric etmiştir.

Bana haber ver demektir. kelimesi bazı rivâyetlerde şeklinde zabtedebilmiştir. Ancak rivâyet sahîh olmakla beraber ma'na itibarile bu kelime yanlıştır. Buhârî'nin üstadlarından biri burada vehmetmiştir deniliyor. İbn fin: «Bu kelimenin etehan-netü şeklinde okunduğu takdirde bir vechi olup olmadığını bilmiyorum.» demiştir. îsmâili ise; Buhârînin onu şeklinde rivâyet ettiğini söyledikten sonra şöyle deditir:, rivâyeti tashifdir; doğrusut dür. Bu kelime (hıns) dan alınmıştır. Hıns günah demektir.

Hazret-i Hakim: «Bunlarla ben günaha sokacak şeylerden korunuyordum» demek istemiş olacaktır!»

Bazıları kelimesine ma'na vermeye çalışmış; ve bunun meyhane ma'nasına gelen (hânût) dan alınmış olması ihtimalinden bahsetmişlerdir. Bu takdirde ma'nanın ne olacağı zikredilmemişse de meyhane yerine bu işlerle meşgul oluyordum. Benim meyhanem bunlardı.» ma'na-sı kadedilmiş olması muhtemeldir.

İmâm Nevevî'nin beyanına göre «tehannüs: teabbüddür. Nitekim hadisde de Müslim onu bu ma'na ile tefsir etmiştir. Diğer rivâyette onu: Teberrür diye izah eder. Teberrür, birr, yani tâat yapmaktır. Lügat uleması; Tehannüsün aslı günahdan çıkacak bir iş yapmaktır; demişlerdir...

«Sen geçmişte yaptığın hayırlarla müslüman oldun,» ifadesinden mu-rad: o hayırların hesaba katılması veya kabul olunmasıdır. Zira kâfir müslüman olur da ölürse hasenatının kabul edileceği yahud hesaba katılacağı; kâfir olarak ölürse amellerinin bâtıl olacağı rivâyet edilmiştir.

Mazirî hadisin bu cümlesi üzerinde ulemânın ihtilâf ettiğini söyledikten sonra şöyle eliyor: «Bu cümlenin zahiri usûlün iktizâ ettiği ma'-naya muhaliftir. Çünkü kâfirin ibâdeti sahih değildir ki yaptığı tâattan dolayı sevaba nail olsun. Ama ibâdet değil de itaat göstermiş olması sahihtir. Yukarıdaki izahattan anlaşılıyor ki hadîs te'vîl edilmiştir. Te'vîlinin de bir kaç veçhe ihtimâli vardır. Şöyle ki:

1 - «Sen geçmişte yaptığın hayırlarla müslüman oldun» sözü evvelce güzel âdetler, makbul tabiatlar kazanmışsın; onlardan müslümanken de faydalanıyorsun;-sana hayırlı işler için bu âdetler bir hazırlık ve yardımcı oluyor, ma'nasına gelebıir.

2 - Bu yaptıklarınla güzel bir nâm kazandın. Bu nâmın müslümanken dahi devam edecektir.

3 - Müslüman olduktan sonra yaptığı hayır hasenata geçmiş iyilikleri sebebi ile fazla sevap verilmesi ihtimalden uzak değildir. Kâfirin yaptığı hayırlardan dolayı azabı hafifletileceği bildirilmektedir. K-aadî Iyâz şunu rivâyet ediyor: «Bu cümlenin manası geçmişte yaptığın hayırlar bereketine, Allahü teâlâ seni İslama hidayet etti, demektir. Çünkü evvel emirde bir kimsenin hayır yapmış olması akıbetinin seadetine delildir.»

Muhakkik ulemadan İbn Battal ve başkaları hadisden muradın zahirî manası olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre kâfir müslüman olarak ölürse küfür halinde yaptığı hayırlardan dolayı kendisine sevap verilir. Delilleri Ebû Said -i Hudrî (radıyallahü anh)'ın rivâyet ettiği şu hadistir:

«Kâfir müsliman olurda müslümanlığını tam yaparsa; geçmişte yaptığı her hayırdan dolayı Allah ona bir sevap yazar ve geçmişte irtikap ettiği her kötülüğü yok eder. Bundan sonra yapacağı hayır ameli ona yedi yüze kadar katlanır. Kötü ameli ise bir misli ile katır. Meğerki Allahü teâlâ bağışlamış ola.»

Bu hadisi Dârakutni İmâmı Mâlik'in garip hadisleri meyanında zikretmiştir. Dârakutni hadisi dokuz ferikle zikretmiştir ki, bunların hepsinde kâfire, müslünıan olduktan sonra şirk halinde iken yaptığı her hayır mukabilinde sevap verileceği zikredilmektedir. İbn Battal bu hadisi rivâyet ettikden sonra şunları söylüyor: «Allahü teâlâ kullarına dilediğini ihsan edebilir. Ona kimsenin itiraza hakkı yoktur...»

Ulemadan bazıları bu cümlenin manası: «Müslüman olan her müşrike İsîama girmezden önceki hayırlı ameli yazılır, fakat kötü ameli yazılmaz» demektir; çünkü İslâmiyet Önceki günahları yok eder. Hayırlı amellerinin yazılması bunlarla Allah’ın rızasını talep ettiği içindir. Zira kâfirler Allah'ın rübûbiyetini tanırlar. Ancak şirk üzere ölürlerse amelleri merdûd olur. Müslüman olunca; Allah onlara lütfü ihsan ederek hayırlı amellerini yazar, kötü amellerini yok eder.» derler.

El-Mühelleb diyor ki; «bir hakîm cahiliyeti üzere ölse; azabın hafifletilmesi me'muldur. Nitekim Ebû Tâlib ile Ebû Leheb hakkında böyle bir rivâyet vardır.» Fakat Buhârî sarihlerinden Aynî bu mütaleaya itaraz ederek: «Bunların hususiyeti vardır, başkaları onlara kıyas edilemez.» demiştir.

Bu babda daha bir çok sözler söylenmiştir. Kurtubî: «bunların içerisinde en güzeli'nin sözüdür.» demektedir. Harbi bu hadisi: «Geçmişte yaptığın hayırlar senindir.» diye tefsir etmiştir. Allah'ü a'lem.

Fukaha: «Kâfirin ibâdeti sahih değildir. Müslüman oîsa bile eski ibadedleri nazar-ı itibara alınmaz. » demişlerdir. Nevevî bu sözü tefsir ederken şöyle demektedir. «Fukahanın bundan muradı küfür halinde işlenen hayırların dünya ahkâmı hakkında nazar-ı itibara alınamayacağıdır. Bu sözde âhiret sevabına dair birşey yoktur. Biri çıkar da o amellerden dolayı âhirette sevaba nail olamaz derse; sözü bu hadis-i sahih ile red-dolunur. Filvaki küffârm bazı fiilleri dünya ahkâmı hakkında da nazar-ı itibara alınır. Kâfire keffaret-i Zihar yahud başka bir keffaret lâzım gelse de küfür halinde iken onu verse borcunun Ödenmiş olacağını fukaha beyan etmişlerdir.» Ancak Nevevî'nin bahsettiği bu hüküm Hanefîlere göredir. Eimme-i Selâse denilen Malik, Şafiî, ve Ahmed İbn Hanbel hazerâtma göre müşrikin verdiği keffaret caiz ve makbul değildir. Mamafih bir rivâyette İmâm- Ahmed bu meselede Hanefîlerle beraberdir. Diğer bir rivâyette bu keffareün mutlak surette caiz olduğuna kail olmuştur. Malik ile Şafiî meseleyi hata sureti ile insan Öldürmeye kıyas etmişlerse de deliller mutlaktır. Katil âyeti imanla mukayyettir. Kaide her delille ıtlak ve takyidi muktazasınca amel icap eder.

Kâfir cünüplükten yıkansa da sonra müslüman oîsa tekrar yıkanması icap eder mi, etmez mi? Bu mesele Şafiî yye uleması arasında ihtilaflıdır. Bazıları ileri giderek: «Abdest olsun, ğusul olsun kâfirin her tahareti hatta teyemmümü caizdir. Müslüman olduğu zaman bunlarla namazını kılabilir.» demişlerdir. Hanefîlere göre ise; müslüman olan kafir cünüp değilse yıkanması müstehabtır. Cünüp olarak müslüman olmuşsa mesele ihtilaflıdır.