55 - Cahiliyet Devri Amellerinden Dolayı Muahaze Olunup Olunmayacağı Bâbı 333- Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Mansur'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah'dan işitmiş olmak üzere rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Bazı kimseler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e; — Yâ Resûlüllah, biz câhiliyet devrindeki yaptıklarımızdan mes'ul olacak mıyız? dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «— İslamda sizden kim iyi ameller işlerse câhiliyet devrindeki yaptıklarından dolayı muâhaze olunmaz; ama kim kötülük ederse hem cahîliyet devrindeki hem de İslâmda yaptıklarından dolayı muaheze olunur.» buyurdu. 334- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Babamla Vekî’ rivâyet ettiler. H. Bize Ebû Bekir b. Ebû Şeübe de rivâyet etti. Bu lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Vekî', A'meş'den, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: — Ya Resûlallah, biz câhiliyet devrindeki yaptıklarımızdan dolayı muâhaze olunacak mıyız? dedik? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim İslamda iyi ameller işlerse câhîliyet devrindeki yaptıklarından dolayı muâhaze olunmaz; ama kim İsiâmda kötülük işlerse hem evvelki hem de sonunku (devirlerdeki yaptıkları) ile muâhaze olunur.» buyurdu. 335- Bize Mincâb b.-Hâris et-Temîmî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Aliy b. Müshir, A'meş'den bu isnâdla bu hadisin mislini haber verdi. Bu hadis müttefekun aleyhdir. Buhârî onu «Kitâbu istitâbeti'l zîiürteddin» de tahriç etmiştir. Hadîs ma'nâ i'tibârile: «Küfredenlere söyle! Eğer (bundan) vazgeçerlerse geçmiş günahları affolunacak...» âyet-i kerimesine uymaktadır. Sahih hadisde İslâmm daha önceki kötü amellerin hükmünü yıktığı beyan olunduğu gibi bu bâbda icma-ı ümmet de vardır. Âyetteki «geçmiş günahlar..» dan murâd: küfür ve sair günahlardır. İmâm A'zam Ebû Hanife bu âyetle istidlal ederek: «mürdedd bir kimse tekrar müslüman olursa irtidad halinde terk ettiği ibâdetlerinin kazası lâzım gelmez: Fakat «kim iman tanımayıp kâfir olursa her halde yaptığı bütün ameller boşa gider.» âyet-i kerimesi iktizasınca eski ibâdetleri heder olduğu için yeniden hacca gitmesi icâbeder. İslamda işlenecek kötülükten murâd: bazılarına göre küfürdür. Yânî kim müslüman olmuşken tekrar —el-Iyâzu billâh— küfre dönerse; yahud dili ile tasdik ettiği halde kalbi ile İslâmiyetin hak dîn olduğuna inanmazsa o kimse eski ve yeni bütün yaptıklarından îhes'ul olur. Hattâbî diyor ki: «Bu hadisin zahirî, İslâmiyetin eski amellerin hükmünü yok ettiği babındaki İcma-ı ümmete muhaliftir; ve şöyle te'vîl edilir: Bu ha-disden murad «sen kâfir iken şöyle şöyle işler yapmadın mı? Bunları yapmana müslümanlığın bârı mâni olsa idi ya?» gibi sözlerle o kimseyi ta'yip ve ilzam etmektir. «Yani hadis ancak bu ma'nâyı ifade öder; İslâmiyetin geçmiş amellerin hükmünü heder etmesine hakikatte muhalif değildir. Kirmânî: «İhtimâl İslâmdaki kötü amelden maksad: ter temiz müslüman olamamak yahud imanı halis olmayıp münafık kalmaktır.» diyor. Hadisi İmâm Nevevî dahi bu şekilde tefsir etmiştir. Zira hakikî müslüman olmakta devam eden bir kimsenin, müslüman olmazdan önceki yaptıklarından mes'ul tutulmayacağı nass-ı Kur'ân ve bir çok sa-hîh hadislerle sabittir. İbn Battal İslâmda yapılan kötü amelden muradın küfür olduğuna bir çok ulemanın kail olduğunu söyleyerek sözüne şöyle devam eder: Çünkü: câhiliyet zamanında işlediği bir masiyetten dolayı bir müslümanın mes'ul tutulamayacağına icma-ı ümmet vardır. Müslüman olduktan sonra en büyük günahlardan birini irtikâb etse bile müslüman kaldıkça yalnız o günahdan dolayı ceza görür.» İmâm Nevevî bu hadisi şöyle tefsir eder: Hadisin manası hususunda sahih olan kavil, muhakkik ulemadan bir cemaatın kavlidir ki o da buradaki ihsandan murad İslâmiyete zahiri ve batını ile girmek ve hakiki müslüman olmaktır. Böyle bir müslümanın kâfir olduğu zamanlar işlediği günahları affedilir. Bu cihet nass-ı Kur'ân-ı Kerim, hadis-i sahih ve müslümanların icmaî ile sabittir. Hadiste: «İslâmiyet kendinden önceki devirlere ait olan amellerin hükmünü yıkar.» buyurulmuştur. Kötü amelden murad İslâmiyete kalbi ile girmeyip zahiren iki şahadeti getirerek teslim olmak kalbi ile müslümanlığın hak olduğuna inanmamaktır. Böylesi bütün müslümanların icmaî ile münafık olup küfrü üzre bakidir ve müslüman suretinde görünmezden evvel islemiş olduğu cahilîyet devri amellerinden mes'ul olduğu gibi müslüman göründüğü zaman yaptıklarından da mes'uldur. Çünkü bu adam küfründe daimdir. Mesele şeriat örfünce malumdur. Bir kimse kemali ihlâsla hakikaten müslüman olduğu zaman «filânın İslâmı güzel oldu derler» aksi takdirde «filânın İslâmı kötüdür denilir.» Muhammed el-Übbî İmâm-ı Nevevî'nin bu tefsirini beğenmekte ve şöyle demektedir: En güzeli Nevevî'nin tefsiridir. Nevevî İslâmiyetteki iyi ameli ihlâsla, kötü amelide ihlâssızlıkla tefsir etmiştir. Çünkü samimi müslüman olmayan bir kimseyi bütün amelleri ile muâha-ze etmek doğru olmadığı gibi İslâmiyetteki iyi ameli tâat, kötü ameli muhalefet diye tefsir etmek te makbul değildir. Zira böyle bir tefsir İslâmiye-tin kendinden önceki amelleri hükümsüz bırakmasını tâata ve müstakbelde şeriata muhalefet etmemeğe bağlı olmayı icab eder. Halbuki mesele öyle değildir. |