Geri

   

 

 

 

İleri

 

47 - Koğuculuğun Ağır Şekilde Haram Kılındığını Beyan Bâbı

303- Bana şeyban b. Ferruh ile Abdullah b. Muhammed b. Esma' ed-Du'baî rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Mehdi — ki İbn Meymun'dur — rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Bize Vâsıl el-Ahdeb, Ebû Vâil’den, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti. Huzeyfe bir adamın lâf taşıdığını duymuş. Bunun üzerine şunları söylemiştir: Ben Resûlüllalv (sallallahü aleyhi ve sellem)’i:

«Koğucu cennete giremez.» derken işittim.

304- Bize Aliy b. Hucr es-Sa'dî ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. İshâk dedi ki: Bize Cerir, Mansur'dan, o da İbrahim'den o da Hemmam b. el-Hâris'den naklen haber verdi. Hemmâm

Dedi ki:

Bir adam emîre lâf taşıyordu. Bir gün biz mescidde oturuyorduk. Cemaat: «Bu adam emire lâf taşıyanlardandır.» dediler. Derken adam geldi ve bizim meclisimize oturdu. Bunun üzerine Huzeyfe Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Koğucu cennete giremez.» derken işittim, dedi.

305- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki) Bize Ebû Muâviye ile Vekî', A'meş'den rivâyet ettiler. H.

Bize Mincab b. el-Hâris et-Temîmî de rivâyet etti. Bu lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize İbn Müshir, A'meş'den, o da İbrahim'den o da Hemmâm b. el-Hâris'den naklen haber verdi.

Dedi ki: Biz Huzeyfe ile birlikte mescidde oturuyorduk. Derken bir adam gelerek yanımıza oturdu. Huzeyfe'ye: «Bu adam sultana bir şeyler götürüyor» dediler. Bunun üzerine Huzeyfe ona işittirmek isteyerek:

— Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Koğucu cennete giremez.» buyururken işittim, dedi.

Hadis müttefekun aleyhdir. Buhârî onu «Kitâbü’l-Edeb» de diğer «Kütübü sitte» sahiplerinden Ebû Dâvud «Kitâbü’l-Edeb» de, Tirmizî «Kitâbü’l-Bir» de, NeSaîde «Tefsir» de tahric etmişlerdir.

Kattât: Hem vezin hem de ma'na cihetinden nemmamın müteradifidir, ki koğucu demektir. Nitekim Kâdî Iya'z: «Kattâtla nemmâm birdir» demiştir. Fakat İbn Battal: «Bâzı lügat ulemâsı kattât ile nemmâm arasında fark bulmuştur.» demiştir. Hattâbî: «Nemmâm Konuşan cemaatle beraber olur ve onların konuştuklarım başkalarına eriştirir. Kattât ise: cemaatin haberi yokken onların konuştuklarını dinler; sonra başkalarına taşır.» diyor.

«Koğucu cennete giremez.» ifadesinin ma'nâsı şa'yet Allahü teâlâ bu babtaki vaîdini infaz ederse giremez demektir. Çünkü ehl-i sünnet uleması Allahü teâlâ'nın vaîdinde muhayyer olduğunda müttefiktirler. Binaenaleyh dilerse azâb eder; dilerse aff buyurur.

Yahut hadis, koğuculuğu helâl i'tikad edenlere hamlolunur. Yahut da koğucu günahsız kullarla birlikte cennete giremez diye tevil olunur. Bu takdirde cehennemde cezasını çektikden sonra bittabi cennete girer.

Acaba koğuculuk gıybet midir değil midir? Bu mesele ihtilaflıdır. Râcih olan kavle göre aralarında mugâyeret ve mantıkan umum ve husus min. vech vardır. Zira koğuculuk, bir kimsenin halini ifsâd yolu ile ve rizası olmaksızın başkasına nakletmektir. Hal sahibinin bunu bilip bilmemesi müsavidir. Gıybet ise bir kimseyi hoşlanmadığı bir şeyle gıyabında zikretmektir. Yani koğuculuk ifsad kasdı ile gıybetten ayrılır. Çünkü gıybette ifsad kasdı şart değildir. Gıybet dahi, zemmî edilen şahıs hakkında söylenenler gıyabında söylenmekle koğuculuktan ayrılır. Sair yerlerde birleşirler.

İmâm Gazali (rahimehüllah) , «İhyâu’l-Ulum» nâm eserinde koğuculuk hakkında şöyle der:

«Bilmiş ol, ki nemime ekseriyetle başkasının sözünü, hakkında söz edilen kimseye taşımakda kullanılır. Meselâ: filân senin hakkında şunları söylüyor.» dersin. Ama neneme buna mahsus değildir. Onun ta'rifi: meydana çıkması arzu edilmeyen bir şeyi meydana çıkarmaktır. İster kendisinden nakledilen şahıs hoşlanmasın isterse lâf götürdüğü şahıs veya başka biri bunu kerih görsün. Ve keza meydana çıkarma işi ister cebren olsun isterse remiz ve imâ suretiyle yapılsın. Şu halde nemimenin hakikati: açılması istenmeyen şeyin sırrını ifşa etmek ve perdeyi kaldırmaktır. Bir kimseyi kendisi için mal saklarken görerek başkalarına söylemek nemimedir.

Kendisine bir şey koğuşturularak: «Filân senin hakkında şöyle diyor; yahud senin hakkında şu icraatta bulunuyor.» denilen kimseye altı şey lâzımdır:

1 - Onu tasdik etmemelidir. Çünkü nemmâm fâsiktir.

2 - Onu koğuculuktan men' etmeli; kendisine nasihatta bulunmalı; yaptığının kötü bir iş olduğunu söylemelidir.

3 - Ona Allah için buğz etmelidir. Zira o kimse Allahü teâlâ'nın buğzuna uğramıştır. Allah'in buğz ettiği kimseye buğz vaciptir.

4 - Yanında olmayan din kardeşine sû-i zannda bulunmamalıdır.

5 - Koğucunun söyledikleri, kendisini o hususta tecessüs ve araştırma yapmaya sevk etmemelidir.

6 - Koğucuya yasak ettiği şeyi kendisi yapmamalı; onun koğuştur-duğu şeyleri başkasına hikâye ederek: «Filân şöyle söyledi» dememelidir. Zira bunu yaparsa kendi de nemmâm ve kendi nehyettiğini kendisi yapmış ölür...»

Nevevî İmâm Gazâlî’nin yukarıdaki sözlerini naklettikten sonra şunları ilâve ediyor:

«Nemime hakkında söylenen bütün bu sözler, nemimede şer'i bir maslahat olmadığına- göredir. Ama ona ihtiyaç görülürse, men' edilemez. Meselâ: Birisi sana veya ailene yahud malına bir kötülük etmek istiyor» diye haber vermek ve keza devlet reisine veya bir salâhiyet sahibine bir adam hakkında: «Şunu yapıyor; mefsedet peşinde koşuyor.» diye haber vermek bu kabildendir. Salâhiyet sahibinin de o işi meydana çıkarması, zararını gidermesi icabeder.

Bütün bunlar ve benzerleri haram değil, yerine göre bazısı vâcib, bazısı naüstehabtırlar,»