Geri

   

 

 

 

İleri

 

42 - Allaha Hiç Bir Şeyi Şerik Koşmayarak Ölen Kimsenin Cennete, Müşrik Olarak Ölenin Cehenneme Gireceği Bâbı

278- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babamla Vekî', Ameş'den, o da Şakîk'den o da Abdullah’dan nakletmiş olarak üzere rivâyet ettiler. Vekî: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu; iladesini kullanmış; İbn Nümeyr ise: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dinledim; diyerek rivâyet etti. Abdullah Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Her kim Aflaha bir şeyi şerik koşarak ölürse cehenneme girer.» buyururken işittim. Ben de dedim ki:

«Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmayarak ölen dahi cennete girer.» demiş.

279- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Cabir'den nakletmiş olmak üzere rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir zât gelerek:

— Ya Resûlallah! Cennetle cehennemi İcâbettiren iki şey nedir? diye sordu. Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Her kim Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmayarak ölürse cennete girer; ve her kim ona bir şeyi şerik koşarak ölürse cehenneme girer.» buyurdular.

280- Bana Ebû Eyyûb el-Gaylânî Süleyman b. Ubeydillâh ile Haccacü'bnü's Şa'ir tivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdülmelik b. Amr rivâyet eyledi.

Dedi ki: Bize Kurre . Ebû'z-Zübeyr' den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Câbir b. Abdillâh rivâyet etti.

Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Her kim Allaha hiç bir şeyi şerik koşmayarak kavuşursa cennete girer; ve her kim ona şerik koşarak mülâkî olursa cehenneme girer.»buyururken işittim.

Ebû Eyyûb dedi ki: «Ebû z-Zübeyr Cabir'den naklen dedi.»

281- Bana İshâk b. Mansıir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz —ki İbn Hişam'dîr— haber verdi.

Dedi ki: bana baham, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hadisin mislini söylediğini rivâyet etti.

Bu hadisi Buhârî «Kitabü'l-Cenaiz», «Tefsir» «Eyman ve'n-Nüzür» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric ettiği gibi Nesâî dahi «tefsir» bahsinde Muhammed b. Abdil'a'la tarikiyle tahric etmiştir.

Şirk: Allah elmakda cenâb-ı Hakka ortak bulunduğuna inanmaktır. Cevheri'nin «Sıhâh» mda şirk: küfürdür deniliyor.

Allah’ın şeriki olmadığına inanmaya iman-ı şer'i derler. Binaenaleyh hadisin ma'nâsı: bir kimse —hasa— Ali ah'ın ortağıdır diyerek her hangi bir mevcuda velevki bir melek veya peygambere ibâdet etmek suretiyle şirk koşar da bu hâi üzere ölürse cehenneme girer; demektir. Nitekim hıristiyanlar, Hazret-i Cibrîl ile İsa (aleyhisselâm)'a bu ma'na-da ibâdet ettikleri için müşrikdirler. Çünkü ibâdet: Kendisinde Allahlık sıfatları görülen zâta karşı son derece tezellül ve huzû' göstermektir. Ancak şapla şekeri birbirinden ayıramayan bazı cahiller muhabbet ve itâatla ibâdeti bir şey zannederek peygamberlerden veya sulâhadan binne gösterilen mahabbet ve ta'zimi şirk sayarlar. Halbuki Peygamberleri (salavatullahi aleyhim ecmain) sevmek onlara ta'zimde bulunmak, bir çok şer'i delillerle emir buyurulmuşdur ki: «Her kim peygambere itaat ederse muhakkak Allah'a da itaat etmiş olur.» «Şüphesiz ki sana bey'at edenler ancak Allaha bey'at ederler...» ve emsali âyetlerle:

«Kim bana itaat ederse muhakkak Allah'a itaat etmiş; ve bana isyan eden de Allah'a isyan etmiş olur.» hadisi bunlardandır.

Hasılı bir peygamberi veya ümmetinden bir zâtı sevmek ve bu se-beble ona tazimde bulunmak başka, ona — haşa — Allah'dır diye tapmak başkadır. Bunlardan birincisi makbul ve matlub; ikincisi menfur ve şirkdir.

Hadisin Ebû Hamza rivâyetinde İbn Mes'ud (radıyallahü anh) Şöyle deditir.

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir söz söyledi; ber de başkasını söyledim. O: her kim Allah'a bir eş iddia ederek ölürse cehenneme girecektir, dedi. Ben de: herkim Allah'a nazîr iddia et meyerek ölürse cennete girecektir, dedim.» Müslim'in bâzı nüshalarında buradakinin aksi yani Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim Allaha hiç bir şeyi şerik koşmayarak ölürse cennete girecektir. buyurdu. Ben de:

«Her kim Allah'a bir şeyi şerik koşarak ölürse cehenneme gi recektir, dedim.» şeklinde rivâyet olunmuştur. Humeydi ile Ebû Avâne'nin rivâyetleri dahi böyledir. Anlaşılıyor ki mezkûr Câbi hadisindeki her iki şekil rivâyet, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hadîsi olmak üzere sübût bulmuştur.

İbn Mes'ud (radıyallahü anh)’ın bunlardan birini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e refederek ötekini kendi sözü gibi göstermesine gelince: bu hususda Kâdî Iyâz ve başkaları şunla: söylemişlerdir:

«Bunun sebebi: İbn Mes'ud'un Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu sözlerin yalnız birini işitmesidir. Öteki cümle yâ Kitabullah'dan bildiği için yahud Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğinin muktezâsı olarak kendisi ilâve etmiştir.»

Fakat Nevevî bu söylenenleri noksan bulmakta ve İbn Mes'ud hadisinde her iki cümlenin de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e refedildiğini hatırlatarak şöyle demektedir: «En iyisi: İbn Mes'ud bu iki cümleyi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmiştir. Ancak bir müddet yalnız birini icâbettiği şekilde bellemiş; ötekini hatırında tutmamış; bu sebeble ezberindeki cümleyi merfu’ olarak rivâyet ederek ötekini ona kendinden katmış. Başka bir zaman da öteki cümleyi bellemiş; birinciyi unutmuş; ve yine bellediğini merfu' ötekini kendi sözü olmak üzere rivâyet etmiştir; demelidir.»

Nevevî'nin bu şekildeki izahatını lüzumsuz bir tekelîüf ve itnâb sayarak İbn Mes'ud (radıyallahü anh)'m, sözünü mefhumu muhalefetten aldığına hamletmek isteyenler ve bu münasebetle lüzumsuz yere itnabda bulunanlar varsa da hadisin muhtelif rivâyetleri Nevevî’ nin ne derece haklı olduğunu göstermeye kâfi geldiği cihetle, muhalifinin uzun sözlerini burada nakle hacet görülmemiştir.

Kirmanı'nin: «Acaba İbn Mes'ud bu hükmü nereden bilmiştir?» şeklindeki suâline Buhârî sarihi Aynî: «Sebebin mün-tefi olması müsebbebin de müntefî olmasını icâbettiğinden bilmiştir. Şirk müntefi oldu mu cehenneme girmek de kalmaz. Cehenneme girmek kalmadı mı cennete girmek lâzım gelir; zira bu iki şıkkın üçüncüsü yoktur.

Yahut Teâlâ Hazretlerinin:

«Şüphesiz ki Allah kendine şirk koşulmasını affetmez...» âyet-i kerimesile emsalinden anlamıştır.» diye cevap vermiştir.

İmâm Müslim (rahimehüllah) bu hadisin senedinde Veki'in «Resûlüllah buyurdu» ifadesini kullandığını, İbn Nümeyr'in ise:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim» dediğini göstermek suretiyle mühim bir inceliğe tenbih etmiş; ve bu babtaki dikkat ve kemalini bir daha isbât etmiştir. İncelik şudur; «Semi'tü» yânî «işittim» sözü ulemanın ittifâkiyle hadisin muttasıl olduğunu gösterir. Hal-bu ki «Kaale» yani «dedi» tabiri ulemâ arasında ihtilaflıdır. Cumhûra göre bu da hadisin muttasıl olduğunu bildirir. Fakat bazıları «onun ittisal bildirmesi için delil lâzımdır.» demişlerdir. Şu halde onlara göre bu sözle rivâyei edilen bir hadis sahâbinin mürseli hükmündedir. Sahâbînin mür-seli ise ihtilaflıdır. Cumhûra göre onunla ihticac edilir; ama sahabiden gayri kimsenin mürseli hüccet değildir, Şâfiîlerden Ebû İshâk Esteraînî'ye göre sahâbînin mürseli ile de ihticac edilemez. Demek oluyor ki, hadis hem muttasıl hem mürsel olarak rivâyet edilmiştir. Böyle hem muttasıl, hem mürsel olarak rivâyet olunan hadisden hüccet olup olmayacağı dahi ihtilaflıdır. Bazıları hüküm mürsiledir, demiş; bazıları ekseriyete göre verilir; Kanaatinde bulunmuş; bir takımları da «Rivâyeti en iyi belleyenlere göre verilir» demişlerdir. Sahih olan kavil mevsul olan rivâyeti tercih etmektir. İşte Müslim (rahimehüllah)'ın gösterdiği dikkât ve ihtiyat buradadır. Bir de böyle, yapmasa hadisi mâna itibârı ile rivâyet etmiş olur. Halbuki îâfzan rivâyet bilittifak evlâdır. Hadis-i şerif, Allah’a şirk koşarak ölenlerin cehenneme, şirk koşmayarak ölenlerin cennete gireceklerine delâlet ediyor ki, bu hususda ulema müttefiktirler. Müşrikler cehennemde ebedî kalacaklardır. Müşrik tâ'bîri, ya'hudî, hırıs-tiyan, putperest ve sair bütün kafereye âmm ve şâmildir.

Şirk koşmaksızm ölenlerin cennete gireceği dahi kafi isede evvelce de arz ettiğimiz vecihle hiç günah işlemeyenler cennete Önce gireceklerdir. Büyük günahları ısrarla işlerken ölenlerin hali Allah’ın meşieti-ne kalmıştır. Dilerse onları günahları nisbetinde azâb eder; de sonra cennetine koyar. Dilerse affederek hiç azâb göstermeden cennetlik eyler.

282- Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbn Beşsâr da rivâyet ettiler. İbn’l-Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Vâsıl el-Ahdeb'den, o da el-Ma'rur b. Süveyd’den naklen rivâyet etti.

Dedi ki: Ebû Zerr'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ûcn naklen rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bana Cibrîl (aleyhisselâm) geldi; ve: ümmetinden her kim Allaha hiç bir şeyi şerik koşmayarak ölürse cennete girecektir; diye müjdeledi. Ben: Zina etse de hırsızlık yapsa da mı dedim.»

« (Evet) zina etse de hırsızlık yapsa da!.» buyurdular«

283- Bana Züheyr b. Harb ile Ahmed b. Hırâş (495) rivâyet ettiler. Dediler hi: Bize Abdüssamed b. Abdilvâris rivâyet etti.

(Dedi ki): Büze babam rivâyet etti.

Dedi ki: Bana Hüseyn el-Muallim, İbn Büreyde'den rivâyet etti. Ona da Yahya b. Ya'mer rivâyet eylemiş. Yahya'ya da Ebû’l-Esved-i Dilî, ona da Ebû Zerr rivâyet etmiş.

Dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Üzerinde beyaz bir elbise olduğu hal-de uyuyordu. (Döndüm) sonra (yine) geldim. Bir de baktım yine uyuyor, (Döndüm) Sonra yine geldim. (Bu sefer) uyanmıştı. Hemen yanına oturdum. Müteakiben:

«Allahdan başka îlâh yoktur diyen ve bu ikrar üzerine ölen hiç bir kul yoktur ki, cennete girmesin» buyurdu. Ben:

— Zina etse de hırsızlık yapsa da Öyle mı? dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da!» buyurdu. Ben (tekrar):

— Zina etse de hırsızlık yapsa da mı? dedim.

«Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da!» buyurdular. (Bu suâl cevap) üç defa tekrarlandı. Nihayet dördüncüde:

«Ebû Zerr patlasa da (öyle)» buyurdular. Ravî Ebû'l-Esved diyor ki: «Ebû Zerr (Oradan) çıkarken: «Ebû Zerr patlasa da (öyle)» diyordu.

Bu hadisi İmâm Buhari Cenaiz, Tevhid, Bed'ül-Halk, İsti'zân ve Rukaak bahislerinde ve Nesâî «El-Yevm ve’l-Leyle» de tahriç ettiği gibi, Ebû Davûd ile Tirmizî dahi rivâyet etmişlerdir. Tirmizî: «bu hadis hasen sahihtir» demiştir. Müslim onu zekât bahsinde de rivâyet etmiştir.

Bu bâbda Hazret-i Ebû'd-Derdâ' (radıyallahü anh)'dan da bir hadis vardır. Mezkûr hadisi Müsedded b. Müserhed Müsned'in. de şu lâfızlarla rivâyet eder:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Eğer bir kimse Allahdan başka ilâh olmadığına şehâdet getirir de Allaha hiç bir şeyi şerik koşmayarak ölürse cennete girer yahud cehenneme girmez.» buyurdu. Ben: Zina etse de hırsızlık yapsa da böyle mi? dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da (öyle)» buyurdular.

Ebû’d-Derdâ Horasanlı olup Bağdad'da yaşamıştır.

Ayni hadisi iman Ahmed b. Hanbel'den Müsned'inde rivâyet etmiştir.

Hazret-i Cibrîl'in Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e buradaki gelişi rü'ya halinde olmuştur. Nitekim Ebû'l-Esved rivâyetinde Ebû Zerr (radıyallahü anh)’in Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Üzerinde beyaz bir elbise olduğu halde uyuyordu» demesi buna delildir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmeti: ümmet-i icabet ve ümmeti da'vet namlariyle iki kısma ayrıldığına göre buradaki ümmetten murâd: ümmet-i icabet yani ona iman edenlerdir. Maamâfih ümmet-i davetin kasdediîmiş elması da muhtemeldir. Çünkü imân ettikten sonra onlar da ümmet-i icabetten olurlar.

Müşrik olmayarak ölen ümmetin cennete gireceği haberi Hazret-i Ebû Zerr'in son derece merakını mucîb olmuş; meğer imanını kurtarabilenlere Allah'in ne büyük rahmeti varmış diye şaşarak:

«Zina etse de hırsızlık yapsa da (Öyle mi?)» demiştir. Anlaşılan Hazret-i Ebû Zerr'in o anda hatırına:

«Zânî zinâ ederken mü'mîn olarak zina etmez...» hadisi gelmiş; onun için bu müjdeyi yadırgamiştır. Ebû Zerr (radıyallahü anh) âdeta, söyle demiş gibidir: zina etmeyen ve hırsızlık yapmayan için bir diyeceğim yok. Ama zina etse de hırsızlık yapsa da yine cennete girecek mi? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ebû Zerr'in pek büyük gördüğü bu işi isbât sadedinde Evet, zina etse de, hırsızlık yapsada (yine cennete girecek) buyurarak cevaplandırmıştır.

Büyük günahların yalnız bu iki nev'ini zikretmesi: bir hak ya Allah'a yahud kullarına aid olduğu içindir. Bunlardan zina ile Allahü teâlâ'nın hakkına' hırsızlıkla da kulların haklarına işaret buyurmuştur. Hatta zina evli bir kadınla yapılırsa onunla hem Allah hakkı hem de kul hakkı temsil edilebilir. Çünkü böyle bir zina ile kocanın da hakkı yenmiş olur.

Vakıa şeriat kaidelerine göre sırf imanla ölmek kul haklarım ıskat etmez ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu cevabı o kaideleri bozmaz. Zira kul haklarının ölümle sakıt olmamasından Allahın onları tekeffül etmemesi lâzım gelmez. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Ebû Zerr'in bu işe imkânsız nazar ile bakmasını reddetmesi işte bundandır.

Yahut «Zina etse de, hırsızlık yapsa da cennete girer» sözünden mu-râd: netice itibariyle cennete girer demektir. Bu da ya doğrudan doğruya yahud günahına göre hak ettiği azabı çektikden sonra olur. Binaenaleyh bazılarının Ebû Zerr hadisi hakkında ileri geri söz ederek: »Ebû Zerr hadisi bazı cahillerin kendisine i'timad ederek günah irtikâbına cesaret göstermelerine sebeb olan ümid bahş hadislerdendir.» şeklinde nıü-tâleada bulunmaları yersizdir. Çünkü görüldüğü veçhile hadisden murâd, zahirî ma'nası değildir.

ta'birinin asıl ma'nası: Ebû Zerr'in burnu topraklansın demektir. Çünkü (rağime) fi'ili, toprak ma'nasına gelen (rağmen) dan alınmıştır. Bu ta'bir, zelîl ve hakir olsun ma'nasında kullanılır. Bazılarına göre ise «hoşlanmasa da» ma'nasına gelir. Buhârî'nin rivâyetinde: «Ebû Zerr bu hadisi rivâyet ettikçe daima: «Ebû Zerr patiasa da, derdi» Kaydı vardır.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Ebû Zerr'e bunu söylemesi, zânî ile hırsızın affını ihtimalden uzak gördüğü içindir. Ebû Zerr' (radıyallahü anh) hakîkatde bu afva karşı değildi. Ancak günahdan ve onu işleyenlerden son derece nefret ettiği için hürmeti ayaklar altına alan zânî ile hırsızın affolunmalarını pek büyük bir hâdise te-lakkî etmiş ve şaşmıştı.