Geri

   

 

 

 

İleri

 

43 - «Allahdan Başka İlah Yoktur» Dedikten Sonda Kafiri Öldürmenin Haram Kılınması Bâbı

284- Bize Kuteybetü'bnü Said rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Rumh dahi rivâyet etti, lâfızlar bir birine yakındır.

(Dedi ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan , o da Atâ' b. Yezid' el-Leysi'den, o da Ubeydullah b. Adiy b. el-Hiyârdan, o da el-Mikdâd b. el-Esved'den işitmiş olmak üzere Mikdâd'ın şöyle dediğini haber verdi:

— Yâ Resûlüllah! Ne buyurursun? Ben küffardan bir adama rastlasam da benimle mukaatele etse ve ellerimden birine kılıçla vurarak onu kesse sonra benden (kaçıp) bir ağaca sığınsa da: Ben Allah'a teslim oldum dese bu sözü söyledikten sonra onu öldürebîlirmiyim ya Resûlüllah? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Onu öldürme!» buyurdu. Ben:

— Ama o (evvelâ) benim elimi kesti; ondan sonra bu sözü söyledi Yâ Resûlüllah! Şu halde onu öldüreyim mi? dedim.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

«Onu öldürme: Çünkü öldürürsen, o senin onu öldürmezden önceki vaziyetine geçer; sen de onun söylediği sözünden önceki vaziyetinde olursun.» buyurdular.

285- Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler.

Dediler ki: Bize Abdurrezâk haber verdi.

Dedi ki: Bize Ma'mer haber verdi. H.

Bize İshâk b. Mûse'l-Ensâri de rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Bize el-Velid b. Müslim, Evzâî'den rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Râfi de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. Bu râvilerin hepsi Zühri'den bu isnadla rivâyet ettiler. Evâzî ile İbn Cüreyc hadislerinde Leys'in hadisinde dediği gibi:

«Allah'a teslim oldum dese...» cümlesi vardır. Ma'mer'e gelince: onun hadisinde de:

«Onu öldürmek için üzerine çullandığım zaman: La ilahe illallah dese...» ibaresi vardır.

286- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

Dedi ki: Bana Yunus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi.

Dedi ki: Bana Atâ' b. Yezil et-Leysi sonra Cündaî rivâyet eyledi; ona da Ubeydullah b. Adîy b. el-Hiyâr haber vermiş ki, Zühre oğullarının müttefiki ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde Bedir'e iştirak edenlerden biri olan Mikdâd b. Amr b. el-Esved el-Kindi Şöyle dedi:

-Yâ Resûlüllah, Şayed ben kâfirlerden bir kimse ile karşılaşırsam ne buyurursun?. Bundan sonra Ubeydullah Leys hadisinin mislini zikretmiştir.

Bu hadisi imâm Buhârî «Megâzî» ve «Diyât» bahislerinde Ebû Dâvud «Cihâd» da, Nesâî «Siyer- de Kuteybe'den tahric etmişlerdir. Kuteybe rivâyetinde üç dane tabiinin yani İbn Şihâb, Atâ' ve İbn’l-Hıyar’ın bir birinden rivâyet etmesi nâdir tesadüf edilen letâîftendir.

Ekseri nüshalarda bu hadisin rivâyeti: şeklinde şart cümlesi halindedir. Hazret-i Ebû Zerr'in bir rivâyetinde ise ;

«Ben rastladım» şeklinde mâzî sigasiyledir. Bu rivâyete göre Hazret-i Mikdâd hadd-i zâtında olmuş bir vak'anm hükmünü sormuş oluyor. Ekser rivâyetlere göre ise suâl vuku' bulmuş bir hâdise dolayısiyle değil, ileride böyle bir şey va'ki' olursa ne hüküm verilir düşüncesiyle sorulmuştur.

Hadisde geçen «Ben Allaha teslim oldum...» sözünün ma'nasi müslüman oldum demektir. Bazılarına göre sırf bu sözü söyleyerek başka bir şey katmayan bir kâfir müslüman sayılırsa da bunların kavli reddedilmiş; ve hadisin Ma'mer rivâyetinde «lâ ilahe İllallah dese...» ifadesi vardır; Binaenaleyh müslüman sayılmak için kelime-i şehâdeti getirmek şarttır, denilmiştir.

Hattâbî'ye göre:

«Çünkü öldürürsen senin onu Öldürmezden önceki vaziyetine geçer. Sen de onun söylediği sözünden Önceki vaziyetinde olursun.» sözünün mânâsı şudur: (Müslüman oldum) demezden önce kâfirin kanı hederdir; yani onu Öldürmekle bir şey lâzım gelmez. Ama bu kelimeyi söyledikten sonra onun tıpkı bir müslüman gibi öldürülmesi haram olur. Binaenaleyh o halde onu Öldüren müslümanm da kısas hakkında kanı heder olur. Şu halde müslümanm kâfire benzetilmesi kâfir ol-makda değil, kanının heder olması hususundadır.

Mühelleb'e göre ise ma'na: O nasıl seni öldürmek istemekle günaha girerse sen de onu öldürmek istemekle günaha girersin demektir.

Yani Hattâbî'ye göre ma'na: Kanının ma'sumiyeti hakkında kâfir senin gibidir; Mühelleb'e göre de: heder olmakda sen de o kâfir gibi olursun demektir. Dâvûdi'ye göre bu sözün ma'nası: O nasıl kaatil oldu ise sen de kaatil olursun demektir.

Nevevî: «Bu hususda söylenen sözlerin en güzeli İmâm Şafiî ile Mâliküerden İbnu'l-Kassâr'ınve diğer ulemanın kavilleridir.» diyerek Hattâbi'nin sözüne işaret eder.

Hasılı müslümanlığı bu sözle (Yani Allaha teslim oldum demek su-retiylede) kabul eden bir kimsenin öldürülmesi yasak edilmiştir.

Bu hadisin İshâk b. İbrahim rivâyetinde, Velid b. Müslim'in Evzâî'den- rivâyeti muztarib ise de bu ıztırab asıl hadisin sıhhatine dokunmaz. Hadisin sahih olduğunda şüphe yoktur. Çünkü hadisin, Leys, Ma'mer, Yûnus ve İbn Cüreyc rivâyetlerinin sıhhati hakkında söz yoktur. Bu rivâyetler amel Bâbında müstakil ve i'timad onlaradır. Evzâî rivâyeti mütâbaat için zikredilmiştir. Mütâba'atta bir parça za'f olabileceği ise tekarrur etmiş bir kaidedir.

287- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hâlid-i Ahmer rivâyet eyledi. H.

Bize Ebû Küreyb ile İshâk b. İbrahim de, Ebû Muâviye’den bunların ikisi de A'meş'den, o da Ebû Zıbyân'dan o da Üsâmetü'bnü Zeyd' den naklen rivâyet etti. Bu hadis İbn Ebî Şeybe'nindir. Üsame şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bir seriyye ile (cihada) göndermişti, Cüheyne kabilesinden Huru Kaatâ bir sabah baskını yaptık. Derken ben bir adaiy;ı eriştim. Adam hemen: «La İlâhe illallah» dedi. Ama ben kendisini vurdum. Bundan kalbınıe bir şüphe düştü; ve hâdiseyi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e anlattım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):.

«Lâ ilahe illallah, dedi mi? Sen de onu öldürdün mü?» buyurdu. Ben:

«Ya Resûlallah, o bu sözü ancak silâhdan korktuğu için söyledi» dedim.

«Bârî kalbini yarsan da bu sözü doğru söyledi mi söylemedi mi bilseydin yâ!» buyurdular. Artık bu sözü bana o kadar tekrarladı durdu ki, keşke o gün (yeni) müslüman olmuş olaydım diye temenni ettim.

Bunun üzerine Sa'd:

«Vallahi şişko yani Üsâme öldürmedikçe ben de hiç bir müslüman öldüremem» dedi. Bir adam: Allah:

"Fitne kalmayıncaya ve din tamâmiyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla muharebe edin! Surei Enfâl, âyet: 39. " buyurmadi mı? dedi. Sa'd:

Biz hiç bir fitne kalmasın diye mukaatele ettik. Sen ve arkadaşla ise fitne çıksın diye mukaatele etmek istiyorsunuz! dedi.

288- Bize Ya'kûb ed-Devrâkî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüseyin rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Husayn haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ebû Zıbyan rivâyet etti.

Dedi ki: Üsâmetü'bnü Zeyd b. Hârise'yi rivâyet ederken işittim.

Dedi ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi Cüheyne kabilesinden olan Huraka üzerine gönderdi. Bunlara bir sabah baskını yaparak kendilerini bozguna uğrattık. Ensârdan bir zâtla ben, onlardan bir adama yetiştik. Kendisini kuşattığımız vakit «Lâ ilahe illallah» dedi. Bunun üzerine Ensârî onu bıraktı. Ben kendisini süngümle sapladım; nihayet Öldürdüm. (Medine'ye) geldiğimizde bu vak'a Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kulağına erişmiş. Bana:

«Yâ Üşme! O adamı: lâ ilahe İllâllah dedikten sonra öldürdün mü?» dedi. Ben:

— Ya Resûlallah, o ancak (bu kelimeye sığman) bir mülteci idi; dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yine:

«Onu: lâ ilahe illallah dedikten sonra öldürdün mü?» dedi. Artık bunu bana o kadar tekrarladı durdu ki, keşke o günden önce müslüman olmamış olsaydım, diye temenni ettim.»

Bu hadis müttefekun aleytir. Buhârî onu «Megazî» bahsinden önceki «Gazvetü'l-Fetih» ile «Kitâbü'd-Diyât» da tahric etmiştir. Onu Ebû Davûd «Cihad» da, Nesâî'de «Siyre.» bahislerinde rivâyet ederler.

Hadisde bahsi geçen gazve, siyer uleması arasında

«Gâlibül-Leysı Gazvesi» nâmîle ma'ruftur. İbn Sa'd bunun hicretin yedinci yılı ramazanında vuku' bulduğunu ve 130 mevcudu bulunan seriyyeye Gâlib b. Abdillâh’ın kumanda ettiğini kaydeder. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Necid'de Batn-ı Nahli'n arka tarafındaki Meyfa'a denilen yerde bulunan Benî Ahval ile Beni Abd b. Sa'lebe üzerine göndermişti. Bu yerle Medine arasında 8 konaklık mesafe vardır.

Zemahşeri ile diğer bazı ulema'nın  beyanına göre Hazret-i Üsâme'nin öldürdüğü zâtın ismi Mirdâs b. Nehik'tir. Kendisi müs-îüman olmuş fakat kabilesi henüz müşrik idiler. Mirdâs koyun güdüyordu. Müslümanlar gelince kavmi onu bırakıp kaçtılar. Mirdâs müslüman olduğu için kaçmadı. Ancak islâm süvarilerini görünce oradaki bir dağın yamacına sığındı fakat atlılar yanına gelince oradan inerek iki şehâdeti getirdi; ve onlara: «Es-selâmü aleyküm» dedi. Üsâme (radıyallahü anh) onu öldürerek koyunlarını aldı.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu vak'ayı duyunca pek ziyâde müteessir oldular. Ve: «Siz onu elindekini almak için öldürdünüz» buyurdular...

Hazret-i Üsâme'nin bu zâtı öldürmesi, kılıç korkusu ile edilen imanın fayda vermeyeceğini zannettiği içindir. Bu te'vilden dolayı da kendisinden kısas sakıt olmuştur.

Hattâbî diyor ki: Üsâme bu işi:

«Azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri onlara fayda verecek değildir»

âyet-i kerimesine bakarak yapmışa benziyor; onun için de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini ma'zur görmüş ve diyet ödetmemiştir.

"Size selâm veren kimseye sen mü'min değilsin demeyin!..." Sure-i Nisa, Âyet: 94.

âyet-i kerimesi bu vak'a üzerine nâzil olmuştur.

İbn Ebî Şeybe'nin rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Üsame'ye:

«Bârî kalbini yarsan da bu sözü (doğru) söyledi mi söylemedi mi buseydin ya!» buyurmasının ma'nası: Sen kalbteki sırları bilemezsin; buna Özenme! Sana düşen vazife zahire bakmak ve o zâtın diliyle söylediği söze göre hareket etmekti; çünkü sen zahirle amel etmeye me'mursun... demektir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tekdiri karşısında Hazret-i Üsâme'nin: «Keşke o günden önce müslüman olmuş olmasaydım.» temennisi hakkında Kirmanı: Müslüman olmamayı nasıl temenni edebildi?» demiş. Sonra yine kendisi: «İçinde hiç günah bulunmayan islâmiyet temenni etmiştir.» diye cevap vermiştir. Üsâme'nin temennisi bu büyük cinayetten salim kalmak içindir. Yani işlemiş olduğu suçun büyüklüğü karşısında, daha önce müslüman olarak işlediği sâlih amelleri küçük görmüş gibidir. Üsâme (radıyallahü anh)'ın bu temennisi hakikat değil mecazdır. Çünkü hakikatte küfür üzere kalmayı istemek caiz değildir. O bu sözle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in o şiddetli tekdirinden son derece korktuğunu ifâde etmiştir. Hatta bu hâdiseden sonra hiç bir müslümanla mukaatele etmeyeceğine yemin vermiş; Siffîn vak'asında Hazret-i Ali (radıyallahü anh)'a yardım etmemiştir.

Sâ'dü'bnü Vakkaas (radıyallahü anh) dahi bu hususda ona tâbi' olarak: «Vallahi şişko öldürmedikçe ben de hiç bir müslüman öldürmem.» demiştir. Maamafih Hazret-i Sa'd' in bu sözden maksadı, Üsâme müslüman öldürürse ben de öldürürüm demek değildir. O sözünü imkânsız bir şeye bağlamıştır.

«Şişko» dan murad Hazret-i Üsâme'dir. Karnı büyük olduğu için kendisine» «Zü’l-Butayn» yani şişko derlermiş.

'Rivâyetlerin birinde;

«Kalbini yarsaydın...» diğerinde;

«Onu lâ ilahe illâllah dedikten sonra öldürdün mü?» cümlesinin tekrar edildiği bildiriliyorsa da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bunların ikisini de söylemiş olması muhtemeldir. Bu takdirde râvilerden biri bir cümleyi, diğeri de öteki cümleyi rivâyet etmiş demektir.

Keza bir rivâyette hâdiseyi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bizzat Hazret-i Üsâra e'nin haber verdiği; diğerinde ise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kulağına eriştiği bildiriliyor. Bunların arasını bulmak için: «İhtimâl Mirdâs'ı Öldürdükten sonra Üsâme meseleyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sormağa niyet etmiş; fakat başkası ondan evvel gelerek haber vermiş Üsâme geldikten sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine sormuş; o da anlatmıştır. Hadisde Vak'ayi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ilk söyleyenin Üsâme (radıyallahü anh) olduğuna delil yoktur.» denilebilir.

289- Bize Ahmed b. Hasen b. Hıraş rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Amr b. Âsim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. Dedi ki): Baham rivâyet ederken işittim ki, Safvân b. Muhriz in kardeşi oğlu Hâlid el-Esbec, Safvân b. Muhriz'den naklen şunu rivâyet eylemiş:

Cündeb b. Abdillâh el-Becelî, İbnüz-Zübeyr fitnesi zamanında

As'as b. Selâme ye haber göndererek:

«Arkadaşlarından bana bir kaç kişi topla da kendilerine hadis rivâyet edeyim.» demiş. O da hemen arkadaşlarına bir haberci göndermiş. Onlar toplanınca Cündeb, üzerinde sarı renkte bir bornuz olduğu halde (yanlarına) gelmiş. Ve:

«Konuşmakta olduğunuz şeyi konuşun!» demiş. Nihayet konuşma sıraya konmuş. Cündeb'e sıra gelince, başından bornozu açarak şunları söylemiş:

«Ben size geldim. Ama (pekte) size Peygamberinizden haber vermek istemiyorum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müslümanlardan bir müfrezeyi, müşriklerden bir kavim üzerine gönderdi. (İki taraf) birbirleriyle karşılaşmışlar. Müşriklerden biri müslümanlardan birini nişan almak isterse alır ve Öldürürmüş. Müslümanlardan bir zât (Hasımlarının) gafletini gözetmiş. Bize bu zâtın Üsâmetü'bnü Zeyd olduğunu söylüyorlardı. Üsâme ona kılıcını kaldırınca hasını:

— «Lâilâhe illallah» demiş; ama Üsâme onu Öldürmüş. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir müjdeci gelmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona sormuş; o da söylemiş. Hatta öldürülen adamın ne yaptığını bile haber vermiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Üsâme'yî çağırarak kendisine sormuş; ve:

«O adamı niçin öldürdün?» demiş. Üsâme:

— Yâ Resûlüllah (bu adam) müslümanlar arasında çok can yaktı. Filân ve filân kimseleri öldürdü demiş; ve bir kaç kişinin isimlerini saymış.

(Dedi ki): Ben onun üzerine hücum ettim. Kılıcı görünce: lâilâhe illallah dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Onu öldürdün mü?» demiş. Üsâme:

— Evet cevabını vermiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): »Kıyâmet gününde Lâilâhe illâllah karşına geldiği vakit ne yapacaksın?» buyurmuş. Üsâme:

— Yâ Resûlüllah , benim için istiğfar et; demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): tekrar

«Kıyâmet gününde lâ ilahe İllallah karşına geldiği vakit ne yapacaksın?» buyurmuşlar. Râvî diyor ki: Artık Üsâme'ye:

«Kıyâmet gününde lâ ilahe illallah karşına geldiği vakit ne yapacaksın?» demekten fazla bir şey söylemiyordu.

Lisân âlimlerinin beyanına göre «Bornos» başlığı gövde kısmına bitişik olan kaftan ve cübbe gibi elbisedir.

cümlesinin ma'nası «size haber vermek istemiyorum» demektir. Bu cümle bütün esas nüshalarda bu şekilde rivâyet olunmuştur. Ancak hadisin baş tarafında Hazret-i Cündeb'in As'as'a haber göndererek:

«Arkadaşlarından bana bir kaç kişi topla da kendilerine hadis rivâyet edeyim...» dediği beyân edildiğine göre burada «size ondan haber vermek istemiyorum» demesi nıa'nayı müşkilleştirir. Bu sözün iki veçhe ihtimâli vardır.

1 - Cümledeki, nefî çdâtı (lâ) zâid yani fazladır. Binaenaleyh yokmuş gibi ma'na verilir ve: «Size haber vermek istiyorum» denilir. Arapçada bu (lâ) nın hazfedildiği çoktur. Meselâ: «Yemin ederim»

«Seni secde etmekten menettiği» gibi ayetlerdeki (lâ) lar hep bu kabildendir

2 - Lâ, zait değildir. Cümlesinin mânâsı: Size Peygamberinizden bir şey haber vermek istemiyorum; kendimden bir şeyler söylemek ve nasihat etmek niyetindeyim. Ama şimdi bu niyetimden vaz geçecek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den hadis rivâyet edeceğim» demektir.

şeklinde de rivâyet olunmuştur. Bunların ikisi de doğrudur. Çünkü (racea) fi'li bazen lâzım bazen de müteaddî manasında kullanılır. Burada müteaddî olarak «döndür dü» ma'nasında kullanılmıştır.