30 - Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Müslümana Sövmek Fısktır; Onunla Çarpışmak İse Küfürdür» Hadisini Beyan Bâbı 230- Bize Muhammed b. Bekkâr b. er-Reyyân ile Avn b. Sellâm rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Talha rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. el-Müsennâ da rivâyet etti. (Dedi ki); Bize Abdurrahman b. Mehdi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Bize yine Muhammed b. el-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. Bunların hepsi Zübeyd'den, o da Ebû Vâild'den, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivâyet ettiler. İbn Mes'ud Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Müslümana söğmek fisktır. Onunla çarpışmak ise küfürdür» buyurdular. Zübeyd Dedi ki: «Bunun üzerine ben Ebû Vâile; Bunu Abdullah Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken ondan sen mi işittin?» dedim «Evet» dedi. Amma şu'be'nin hadisinde Zübeyd'in Vâile söylediği söz yoktur. Hadis müttefekun. aleyhdir. Buhârî onu «Kitabü’l-imân», «Kitabii'l-Edeb» ve «Kitabü'l-Fiten» de tahric ettiği gibi diğer hadis İmâmlarından Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel ve başkaları da rivâyet etmişlerdir. Sebb: lügatte söğmek ve bir kimsenin namusunu lekeleyecek şekilde konuşmaktır. Sibâb'da ayni ma'naya gelir. Bazıları bunun mufa'ale Bâbından masdar olduğunu ve söğüşmek ma'nasına geldiğini, diğerleri sebb ma'nasına isim olduğunu söylerler. İbrâhimü'l-Harbî sibâbın ma'naca sebbden daha şiddetli olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre sibâb bir kimse hakkında o kimsede bulunan bulunmayan bütün ayıbları söylemektir. Fisk ve füsûk: lügatte hak yoldan ve tâatten çıkmaktır. Hatta fare, deliğinden çıktığı için ona bile araplar «Füveysika» derler. Kıtâl'den murad, mukaatele yani çarpışma ve harbetmedir. Maamâfih muhasama yani düşmanlık ma'nasına da kullanılmış olabilir; çünkü araplar muhasamaya da mukaatele derler. Hadisten murad: Bir müslümana haksız yere söğüp saymak bilicma' haramdır. Bu işi yapan fâsiktir. Cezası te'dib olunmaktır. Haksız yere müslümanla kavga ve çarpışma yapan ise ehl-i hakk müslümanlara göre dinden çıkmak ma'nasına küfretmiş olmaz. Ancak müslümanla harbetmenin helâl olduğuna inanırsa o zaman dinden çıkar. Fakat mesele yine de ihtilaflıdır. 1 - İbn Battal'a göre buradaki küfürden murâd; müslüman-larin haklarına kargı küfrânda bulunmaktır. Çünkü, Allah müslümanları kardeş yapmış; dargınlarının aralarım bulmayı emretti; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dahi mü'minlerin birbirleriyle kavga edip-küsüşmelerini yasak etmiş; bunu yapanların din kardeşinin hakkına küfran ettiğini haber vermiştir. Küfrân: bir ni'meti örtmek, gizlemek ve inkâr etmektir. 2 - Bazılarıma göre burada müslümanla çarpışmaya mecazen küfür denilmiştir. Zira müslümanla çarpışmak kâfirin şanındandır. Binaenaleyh müslümanla çarpışan müslüman bu hususda kâfire benzetilmiştir. 3 - Bir takımları: «Buradaki küfürden murâd, lügavî küfürdür» derler. Lügatte küfür: örtmek, gizlemek ma'nasına gelir. Bir müslümanm müslüman üzerindeki hakkı, ona yardımda bulunmak, ezâ ve cefâ etmemektir. Onunla çarpışan ise onun bu hakkını Örtbas ediyor gizliyor demektir. 4 - Kirmânî'ye göre küfürden murâd ya küfre vardırır ma'nasınadır; yahud kâfirlerin fi'li gibi demektir. 5 - Hâttâbi'ye göre ise buradaki küfürden murâd: Allah'a küfürdür. Çünkü hadis, hiç sebebsiz ve te'vil de etmeden müslümanla çarpışmayı helâl i'tikad eden hakkındadır. Te'vil ederse kâfir veya fâsık sayılmaz. Nitekim te'vil ederek hükümdar aleyhine kıyam eden bâğiler de tekfir edilmezler. Burada şöyle bir suâl vârid olabilir; söğmekle çarpışmanın ikisinin de failleri fıska nisbet edilir fakat tekfir olunmaz. O halde neden söğme-ye karşı füsûk denilmiş de çarpışma hakkında küfür ta'birî kullanılmıştır? Bu suâlin cevâbı şudur ; Çarpışma daha ağırdır; yahud çarpışma kâfirlerin ahlâkına daha çok benzediği için onun hakkında küfür tâbiri kullanılmıştır. 231- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn'l-Müsennâ, Muhammed b. Ca'fer'den o da şu'be'den, o da Mansur'dan , naklen rivâyet etti. H. Yine bize İbn Nümeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Affân rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, A'nıeş'den rivâyet etti, Mansur ile A'meş'in ikisi de Ebû Vâil'den, o da Abdullah'tan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den (yukarıki) hadisin mislini rivâyet ettiler. |