31 - Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ün: «Benden Sonra Dönüp Birbirinizin Boyunlarını Vuran Kafirler Olmayın» Hadislerin Ma'nasını Beyan Bâbı 232- Bize Ebû Bekir b. Ebî Seybe ile Muhammed b. el-Müsennâ ve İbn Beşşar hep birden Muhammed b. Ca'fer'den , o da şu’be’den naklen rivâyet ettiler. H. Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. Bu lâfız onundur. (Dedi ki): Bize babam rivâyet eyledi. (Dedi ki): Bize Şu'be Alî b. Müdrikeden, o da ceddi Cerir'den naklen rivâyet eden Ebû Zür'adan dinlemiş olarak tahdis eyledi. Cerir Şöyle dedi: Bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Haccetü'l-Vedâ'da: «Şu insanları sustur!» dedi. Bunun arkasından şöyle buyurdular: «Benden sonra dönüp bir birinizin boyunlarını vuran kâfirler olmayın!» Bu hadis-i şerif Haccetü'l-Vedâ'daki hutbeden bir parçadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Cerir'e: «Şu insanları sustur!» diye emretmesi, orada bulunanlara pek mühim beyanatta bulunacağı içindir. Nitekim öyle de olmuştur. Bu hacca Haccetü’l-vedâ' denilmesi, Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz orada ashabı ile vedâ'laştığı içindir. Veda' hutbesi meşhurdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hutbede ashâb-ı kirâmma dinlerini ta'lim buyurmuş; ve şeriatının orada bulunmayanlara da tebliğini vasiyet etmiştir. «Benden sonra dönüp bir birinizin boyunlarını vuran kâfirler olmayın!» hadisinin ma'riası hususunda sekiz kavil vardır: 1 - Müslümanların birbirlerini öldürmelerini helâl i'tikad etmek küfürdür. Meğer ki te'vil ile ola. 2- Hadisden murad: Küfrün hakikati değil, küfran-ı ni'metdir. Yani bir birinizi vurarak nankörlük etmeyin demektir. 3 - Birbirinizi vurmanız sizi küfre götürür. 4 - Bu iş kâfirlerin işi gibi çirkin bir iştir. 5 - Hadisden murad küfrün hakikatidir. Ya'ni: «Küfretmeyin, müslüman kalmakta devam edin! demektir. 6 - Hattâî ile diğer bazı ulemânın rivâyetlerine göre kâfirlerden murâd; silâh kuşananlardır. Çünkü arapçada silâh kuşanana kâfir denir. Bunu Ezherî «Tehzibü'l-lüga» adlı eserinde beyân etmiştir. 7 - Hattâbî'ye göre ma'na: «Birbirinizi tekfir etmeyin sonra birbirinizi öldürmeyi de helâl addetmeye başlarsınız» demektir. 8- Küfürden murâd örtmektir. Yani benden sonra dönüp hakkı ört bas etmeyin; gizlemeyin demektir, imâm Nevevî bu kavillerin içinden en ziyâde dördüncüyü beğenmekte ve Kâdi Iyâz'mda ayni kavli ihtiyar ettiğini söylemektedir. Kâdi Iyaz (rahimehüllah). hadisdeki: «» ba'zı âlimlerin şeklinde zaptettiklerini nakletmiş; fakat bunun ma'nayı çıkmaza sokmak olduğunu söylemiştir. Ebul-Beka el-Ukberî dahi mezkûr fi'lin ancak bir şart takdiriyle meczum okunabileceğini, yânî cümleyi: «Eğer dönerseniz bir birinizin boyunlarını vurursunuz» şekline sokmakla bunun mümkün olabileceğini söylemiştir. Fiil meczum okunursa mukadder emrin cevabı olur. Merfu' okunduğu takdirde cümle isti'nâfiyye veya hâl olur. Ulemâdan bazılarına göre fi'li meczum okuyan ma'nayı küfürle te'vil etmiş olur. Merfu okuyan ise onu yukarıya ta'lik etmediği için cümle ya hâl yahud müste'nef olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Benden sonra dönüp kâfir olmayın» buyurması bazı ulemâya göre: «Ben şuradan ayrıldıktan sonra» ma'nasınadır. O gün kurban bayramı olduğu için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'da bulunuyorlardı. Ya-' hud Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu irtidâd işinin kendi hayâtında olmayacağını bilmiş de vefatından sonrası için ashabını nehyetmiştir. Hâriciler bu hadisle istidlal ederek büyük günâh işleyen kimsenin dinden çıkıp kâfir olduğunu iddia ederler. Derler ki: «Bu hadisin mâ'nâsı: «Benden sonra birbirinizi öldürme sebebiyle küfretmeyin!» demektir. Haksız yere insan öldürmek büyük günahtır. Şu halde nass-x hadisden anlaşılıyor ki büyük günah işleyen kâfir olurmuş.» Buradaki küfürden muradın ne olduğunu tayin Bâbında ulemanın neler söylediğini az evvel sekiz madde halinde sıraladığımız düşünülürse hâricilere verilecek cevap kendiliğinden ortaya çıkar. îcma-i ümmeti delil olarak kabul etmeyen ehl-i bid'at da bu hadisle istidlal ederler. Ve: «Bu ümmeti küfürden nehiy etmek, onun küfür edebileceğine delildir. Çünkü küfretmesi imkânsız olaydı ondan nehyedilmez-di. Bu suretle ümmetin küfür üzerine ittifak etmesi mümkün olunca icti-hadda hatâ üzerine ittifak etmesi evleviyetle mümkün ve caiz olur.» derler. Ehl-i bid'atm bu istidlali doğru değildir. Çünkü teklifin şartı, fi'lin hadd-i zâtında mümkün olmasıdır. Haricî bir sebeble o fi'lin imkân haricinde kalması onun teklif olunmasına mâni' değildir. İşte ümmetin hatâ üzerine içtimâi haddi zâtında mümkün fakat Sâri' Hazretlerinin olmayacağını haber vermesiyle imkânsızlığı anlaşılmıştır. Hadd-i zâtında mümkün olup da başka bir sebeble imkân haricinde kalan bir-seyi teklif ise bilittifak caizdir. Teklif-i mâla yutak yani kulun gücü yetmeyeceği bir işi teklif caiz değildir diyenlere göre mümten'i olan teklif:hadd-i zatında imkânsız olan bir şeyin yapılmasını tekliftir. 233- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. (Dedi ki): Bize ba-ibain rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Vâkıd b. Muhammed'den o da babasından , o da İbn Ömer'den, o da Nebiy (sallallahü aleyhi ve sellem)'den duymuş olarak bu hadisin mislini rivâyet etti. 234- Bana Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Bekir b. Hallâd-ı Bahilî rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki):Bize Şu'be, Vâkıd b. Muhammed b. Zeyd'den rivâyet eilti. Vâkıd babasını Abdullah b. Ömer'den rivâyet ederken işitmiş; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve Se'demj'den nakletmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Haccetü’l-Vedâ' da: «Vah size, yahud vay sîzin hâlinize! Benden sonra dönüp birbirinizin boyunlarını vuran kâfirler olmayın!» buyurmuşlar. Hadis müttefekun. aleyhdir. Buhârî onu: «Kitâbü’l- Edeb», «Kitabü'l-Mcğazî»,'«Kitâhü'l-Hudud», «Kitâbü'd-Diyât» ve «Kitabü'l-Fiten» de tahric etmiştir. «Vah size yahud vay size» ifâdesindeki şekli. Bedrüddin-i Aynî'nin beyanına göre râvi Muhammed b. Zeyd'den yahud ondan önceki râvidendir. Bu iki kelime arapçada çok defa yan yana da kullanılırlar. Telafuzları bir birine yakın olduğu için insanı kolayca şek ve şüpheye düşürebilirler. Kâdî Ivez srapîan bir şeye şaştıkları veya acıdıkları zaman kullandığını söyler. İmâm Sibeveyh: «Veyl: helâka duçar olan kimse hakkında kullanılır; Veyh ise açmayı ifâde eder...» demiştir. Yine Sibeveyh'in; «Veyh, helâka duçar olan bir kimseyi men'etmek için kullanılır.» dediği rivâyet olunur. Sair ulema bu iki kelimenin helâk için beddua makamında kullanılmayıp sâdece şaşma ve acıma bildirdiklerini söylemişlerdir Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): «Veyh merhamet kelimesidir.» demiştir. Herevî ise: «Veyh hak etmediği bir belâya duçar olan kimseye acıma ve ta'ziye için, veyl de: hak ettiği bir belâya çarpan için acımadan söylenen sözlerdir.» diyor. İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan veyl'in meşakkat ma'nasına geldiği rivâyet olunmuştur 235- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. Dedi ki: Bana Ömer b. Muhammed'in rivâyetine göre babası kendisine (Abdullah) İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işitmiş olmak üzere Şu'be'nin Vâkıd'dan rivâyet ettiği hadisin mislini rivâyet etmiş. |