21 - Komşuya ve Müsafire İkramı Teşvik, Hayır (Konuşmak) Müstesna (Olmak Üzere) Sükütu İltizam ve Bütün Bunların Îmandan Oluşu Bâbı 182- Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb anlattı. Dedi ki: Bana Yunus, İbn Şihâb'dan , o da Ebû Selemete'bni Abdirrahman'dan , o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) «Her kim Allah'a ve son güne iman ediyorsa ya hayır söylesin yahud sussun! Her kim Allaha ve son güne iman ediyorsa komşusuna ikram etsin, her kim Allah'a ve son güne îmân ediyorsa müsafîrine ikram etsin!» buyurmuşlar. Bu hadisi İmâm Buhari Edeb ve Rikaak bahislerinde, Müslim Muhtasaran Ahkâm bahsinde, Ebû Dâvud Et'ime'de, Tirmizî Birr Bâbında, Nesai Rikaak'da, İbn Mâce Edeb bahsinde tahriç etmişlerdir... Lâfızları arasında az çok değişiklik vardır. Meselâ bir rivâyetde: «Komşusuna ikram etsin.» diğerinde: «Komşusuna eziyyet vermesin.» başka bir rivâyette: «Komşusuna iyilik etsin.» buyurulmuştur. Bunların hepsi komşu hakkının büyüklüğüne râci'dir. Kâdi Iyâz (rahimehüllah) bu hadis hakkında şunları söylemiştir: «Hadîsin ma'nası şudur: Islâmın şeriatlerini benimseyen bir kimseye komşusu ile misafirine ikram ve ihsan gerekir. Bunların her biri komşunun hakkını tanıtmak ve o hakkı korumaya teşviktir. Allahü teâlâ hazretleri dahi kitabı kerîminde ona iyilikde bulunmayı tavsiye buyurmuştur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) «Cibrîl (aleyhisselâm) bana komşuyu o kadar tavsiye etti durdu ki sonunda onu bana mirasçı yapacak sandım.» buyurmuştur. Ziyafet yani misafir ağırlamak İslâm âdabından, peygamberlerle sülehânın ahlâkındandır. Leys, ziyafeti bir geceliğine vâcib saymıştır. Delili: «Misafir gecesi her müslüman üzerine vâcib olan bir haktır.» mealindeki hadis-i şerif ile: «Eğer bir kavme misafir olur da sizin için misafirin hakkını emrederlerse hemen kabul edin; bunu yapmazlarsa kendilerine lâyık olan misafir hakkını onlardan siz alın!» mealindeki Ukbe hadîsidir. Umumiyetle fukahaya göre misafirperverlik güzel ahlâktan ma'dûd-dur. Delilleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Onun caizesi bir günle bir gecedir...» hadîsidir. Caize: Bahşiş, ihsan, armağan demektir. Ve ancak ihtiyarî olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «İkram etsin; ihsan eylesin!» buyurması da bunu gösterir. Çünkü böyle bir ta'bir vâcib ma'nasında kullanılmaz. Üstelik burada komşuya yapılacak olan ikram ve ihsan izafe edilmiştir. Komşuya ikram ve ihsan ise vâcib değildir. Fukaha, bu babtaki hadisleri: «Sadr-ı İslâmda vârid olmuşlardır» diye te'vil etmişlerdir. Çünkü sadr-ı İslâmda yardım vâcib idi. Ziyafeti vâcib görenler onun hem şehirli hem köylüye mi yoksa yalnız köylüye mi vâcib olduğunda ihtilâf etmişlerdir. İmâm Safi ile Muhammed b. el-Hakem, her ikisine de vâcib olduğuna kaildirler. İmâm Mâlik ile Suhnûn, yalnız kır ahalisine vâcib olduğunu söylemişlerdir. Zira misafir, şehirde otellerde ve hanlarda yer, çarşılarda satın alacak yiyecek bulabilir. Filvaki' bir hadisde: «Ziyafet hayme nişînlere (çadırda yaşayanlara) vâcibdir. Şehirlilere vâcib değildir.» denilmiştir. Lâkin bu hadis ulemaya göre mevzu'dur. Muhtâc olarak yollara düşen kimsenin telef olacağından korkulursa onu misafir etmek farz-ı ayın olduğu gibi zimmilere misafir ağırlamak şart koşulursa onların da misafir kabul etmeleri icâbeder. Kâdi Iyaz’ın sözü burada sona erdi. «Yâ hayır söylesin yahud sussun...» ifâdesinden murad şudur: Bir - kimse konuşmak isterse evvelâ düşünmeli, eğer konuşacağı şey muhakkak hayır ve ister vâcib ister mendûb olsun sevabı mûcib bir iş ise onu söylemelidir. Şayed hayırlı değilse haram da olsa, mekruh ve mübâh da olsa onu söylenıemelidir. Şu halde, harama veya mekruha vardıracağından korkulursa, mubah sözü dahi konuşmamak mendub olur. Âdetde böyle sözler pek çoktur. Hattâ ekseriyeti teşkil ederler. Halbuki Teâlâ Hazretleri: "İnsan her ne söylerse (onu yazmak için) yanında mutlaka hazır bir murakıb vardır" buyurmuştur. Kulun konuştuğu her şeyin ve bu arada mubah olan sözlerinin dahi yazılıp yazılmayacağı meselesi selef ve halef ulemâ arasında ihtilaflıdır. İbni Abbâs (radıyallahü anh) ile bir takım ulemaya göre yazılan sözler sevab veya ikaab icâbedenlerdir. Bu takdirde âyet-i kerîme tahsis edilmiş olur; ve: «Sevâb yahud ikaab icâbedecek her ne söylerse (onu yazmak için) yanında mutlaka hazır bir murakıb vardır.» mânâsına gelir. Haram veya mekruha vardırmasın diye şeriat bir çok mubahlardan vaz geçmeyi de emretmiştir. îkrime'ye göre kulun söylediği her söz mutlak surette yazılır. İmâm Şafiî bu hadisin ma'nâsıyla amel etmiş; ve: «Konuşmak isteyen bir kimse evvelâ düşünmeli, eğer söyleyeceklerinden kendisine bir zarar gelmeyecekse konuşmalı; zarar gelecekse yahud zarar şüphesi varsa vaz geçmelidir.» demiştir. Mağrib'de zamanının İmâmı sayılan Mâlikî ulemasından Ebû Muhammed Abdullah b. Ebî Zeyd şunları söylemiştir: «Bütün hayır âdabı şu dört hadisden çıkar: 1 - «Her kim Allaha ve son güne imân ediyorsa yâ hayır söylesin yahud sussun!» 2 - «İşine girmeyen şeye karışmaması kişinin iyi müslüman olduğundandır. 3 - Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kısaca tavsiyede bulunduğu zâta: «Kızma!» buyurması; 4 - «Sizden biriniz kendisi için dilediğini dîn kardeşi için de dilemedikçe (tam) îmân etmiş olmaz.» Fudayl b. Iyaz'in: «Her kim sözünü amelinden sayarsa lüzumsuz şeyler hakkında az konuşur.» dediği rivâyet olunur. Zün Nûn (rahimehüllah) dahi: «İnsanların nefsini en koruyanı en ziyade dilini tutanıdır.» demiştir. Hâsılı insan yerinde susmalı, icabında konuşmalıdır. Çünkü: «Hakkı söylemekten susan dilsiz şeytandır.» buyurulmuştur. Binaenaleyh yerine göre susmakla söylemenin ikiside şerefli hasletlerdir. 183- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'l-Ahvas, Ebû Hasîn'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet eyledi. Ebû Hüreyre şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim Allah'a ve son güne îmân ediyorsa komşusuna eziyyet etmesin! Her kim Allah'a ve son güne îmân ediyorsa misafirine İkramda bulunsun! Her kim Allah'a ve son güne imân ediyorsa ya hayır söylesin ya sussun!» buyurdular. İbaresi Müslim'in asıl nüshalarında böyle ise de Müslim'den başkaları onu: şeklinde rivâyet etmişlerdir. Her iki rivâyet de şahindir. Yâ'nın hazfîyle kelime zâten «Eziyyet etmesin.» ma'nasına nehî olur. Ya'nın isbâtıyla ise: «Eziyyet etmez» ma'nasına haber olursa da maksad yine nehîdir; ve eziyet etmesin. » demekden daha beliğdir. Nitekim: «Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler...» âyet-i kerimesi ve emsali de böyledirler. Hadîsi Buhârî Edeb bahsinde Kuteybe'den tahric etmiştir. Onun rivâyeti «Eziyyet etmesin» şeklindedir. Ayni Hadîsi, İbn Mâcede «Fitneler» bahsinde Ebû Bekir İbn Ebî Şeybe' den rivâyet etmiştir. Ebû Bekir İbn Ebî Şeybe: «Ebû'l-Ahvas, Ebû Hasîn'den bu hadisden başka hadis rivâyet etmemiştir.» der. Eziyyet etmek günah olmakla beraber, insanı dinden çıkarmaz. Yalnız îmanın kemâlini giderir. Bu hadislerde îmânın Allah ile son güne tahsis Duyurulması mebde' ile ma'âda işaret içindir. Yanı kendisini yaratan Allah'a ve kıyâmet gününde mükâfat veya mücâzat vereceğine inanan kimse komşusuna eziyyet etmesin demektir. Misafire ikram meselesinin, yerine göre değiştiğini hatta farz olduğunu bundan evvelki hadîsin şerhinde görmüştük. Kirmanı şöyle diyor: «Acaba hadisde neden bu üç şeyi zikretmiştir?» dersen, ben de derim ki: Bu söz cevâmiü'l-kelimdendir; bu üç şey de esaslardandır. Bunların üçüncüsü kavlî, birincisi ve ikincisi fi'lî olan esaslara işarettir. İkiden birincisi: kötülüklerden hâli kalmaya, İkincisi faziletlerle nefsi zînetleme-ye işarettir. Yani bir kimsede Allah'in emrini tâ'zîm sıfatı varsa o kimse mutlaka Allahü teâlâ'nın yarattıklarına karşı ya hayır söylemek veya şerre karşı susmak yahud fayda veren bir şeyi yapmak, zararlıyı terkederek şefkat sıfatiyle vasıflanacaktır.» 184- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsâ b. Yunus, A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den,'o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki diyerek Ebû Hasın hadisi gibi rivâyette bulunmuş; ancak (Komşusuna eziyyet etmesin yerine: «Komşusuna iyilik etsin.» demiş. 185- Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ikisi birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler, İbn Nümeyr dedi ki: Bize Süfyân, Amr'dan rivâyet etti ki, Amr Nâfi' b. Cübeyr'i , Ebû Şüreyh el-Huzâî'den naklen söyle haber verirken dinlemiş: Nebiy (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim Allah'a ve son güne iman ederse komşusuna iyilik etsin! Her kim Allah'a ve son güne imân ederse misafirine ikram etsin, her kim Allah'a ve son güne imân ederse ya hayır söylesin ya sussun!» buyurdular. |