Geri

   

 

 

 

İleri

 

52- Bâb: Sırat, Cehennem Köprüsüdür

6653  Buradaki iki senedde Ebû Hureyre (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir: Bir defasında birtakım insanlar:

— Yâ Rasûlallah! Kıyâmet gününde biz Rabb'imizi görecek miyiz? diye sordular.

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Önünde görmeye engel hiçbir bulut yokken güneşi görmeniz hususunda itişip kakışma suretiyle bir zarar ve sıkışıklığa düşer misiniz?" diye sordu.

Sahâbîler:

— Hayır yâ Rasûlallah, dediler. Rasûlüllah tekrar:

— "Önünde engel hiçbir bulut yok iken ayın ondördüncü gecesi kameri görmek hususunda itişip kakışma suretiyle bir zarar ve sıkışıklığa uğrar mısınız?" diye sordu.

Sahâbîler:

— Hayır yâ Rasûlallah (bunda da sıkışıklık yapılmaz), deyince Rasûlüllah:

— "İşte şübhesiz sizler O'nu kıyâmet gününde böyle apaçık, sıkışıksız olarak göreceksiniz. Allah bütün insanları bir araya toplayacak da: Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün! buyuracak (yahut Allah'ın emriyle bu sözü diyen diyecek). Artık güneşe tapmakta olan güneşin ardına düşer; kamere tapmakta olan kamerin ardına düşer; tâğûtlara tapmakta olanlar onların ardına takılıp gidecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde münafıkları da olduğu hâlde yerinde durup kalacak. Allah onlara, evvelce tanıdıklarından başka surette gelip: Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak. Onlar (Rabb'lerini o tecellî ile tanıyamadıkları için); Biz Sen 'den Allah 'a sığınırız, Rabb'imiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır, (yerimizden ayrılmayız). Rabb'imiz bize geldikte, biz O'nu tanırız! diyecekler. Allah onlara bu defa da tanıdıkları surette gelip: Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak. Onlar da: Sen bizim Rabb'imizsin! diyecekler. Ve (O'nun daVeti üzerine) O'na tâbi' olacaklar. Ve cehennem köprüsü kurulur".

Rasûlüllah buyurdu ki:

— "Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek, ben olacağım. O gün rasûllerin duaları 'Allâhumme! Sellim sellim (= Yâ Allah, selâmet ver, selâmet ver) (den ibaret) olacaktır. Sırat Köprüsü 'nde sa 'dân dikenlerine benzer birçok çengeller vardır. Sizler sa'dân dikenlerini gördünüz mü?"

Sahâbîler:

— Evet görmüşüzdür yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlüllah devamla dedi ki:

— "İştebu çengeller sa'dân dikenlerine benzerler. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını yalnız Allahü Taâlâ bilir, tşte bu çengeller insanları (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi kötü ameli sebebiyle helak olur. Kimi hardal gibi ezik ezik ezildikten sonra kurtulur. Nihayet Allahü Taâlâ kulları arasında hüküm ve adaletini tamamlayıp sırf ilâhî rahmeti olarak, nâr ehlinden dilediklerini cehennemden çıkarmayı irâde ettiğinde meleklerine, ilâhî rahmete nâiliyetleri murâd olanlardan Allah'a birşeyi ortak edinmemişleri, ‘Lâ ilahe ille 'ilâh’ diye şehâdet etmişleri cehennemden çıkarsınlar diye ferman buyuracaktır. Melekler bunları cehennemde, üzerlerindeki sucûd izleri, alâmetleriyle tanıyıp çıkaracaklardır. Allah Âdem oğlu'ndan sucûd eserini yemeyi ateşe haram kılmıştır. Melekler onları ateşten kavrulup kapkara olarak çıkaracaklar. Sonra üzerlerine hayât suyu denilen bir su dökülecek de sel uğrağında biten yabanî reyhan tohumları nasıl çabuk biterlerse (yeniden) öyle biteceklerdir. Ve onlardan yüzü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o:

— Yâ Rabb! Beni şu ateşin kokusu zehirleyip duruyor, yalını beni yakıp duruyor, benim yüzümü bu ateşten döndür! diyecek.

O kimse mütemadiyen yüzünü ateşten çevirmesi için Allah'a duâ edip duracak. Sonunda Allah ona:

— Senin istemekte olduğun şeyi sana verirsem, ondan başka bîrşey daha istemen olacak mı? buyuracak.

O kul:

— İzzetineyemîn ederim ki, Sen'den, ondan başkasını istemem! diyecek.

Allah onun yüzünü ateşten döndürecek. Sonra bunun ardından o kul:

— Yâ Rabb, beni cennetin kapısına yanaştır! diyecek. Allah:

— Sen ondan başka birşey istemeyeceğine azmedip kesin söz vermiş değil miydin? Yazık sana ey Âdem oğlu! Sen ne kadar sözünde durmaz, ahdine vefa etmez kişisin! buyuracak.

O kul Allah'a devamlı duâ edip duracak. Allah:

— Bu isteğini sana verirsem, ondan başkasını ister misin? buyuracak.

O kul:

— Hayır, izzetine yemîn ederim ki, ondan başka birşey istemem! deyip, ondan başka hiçbir şey istemeyeceğine dâir Allah'a birçok ahidler ve mîsâklar verecek.

Bunun üzerine Allah onu cennetin kapısına yaklaştıracak. O kimse cennet kapısına yanaşıp da ondaki güzellikleri görünce Allah'ın dilediği kadar bir müddet sükût edecek. Sonra:

— Yâ Rabb! Beni cennetin içine girdir! diyecek. Sonra Allah da:

— Sen ondan başka hiçbirşey istemeyceğine kesin söz vermiş değil miydin? Yazık sana ey Âdem oğlu! Sen ne sözünde durmaz kimsesin! buyuracak.

Oda:

— Yâ Rabb! Beni mahlûkaatının en bedbahtı kılma! diyecek ve bu söz üzerine duâ ve niyazını tekrar ede ede nihayet Allah Taâlâ ona Gülecek. Allah ona gülünce de, o kimseye, cennete girmesine izin vermiş olacaktır. Cennete girdiği zaman da o kula:

— Fulân şeyden temenni et! Denilir, o da temenni edecek. Sonra ona:

— Fulân şeyden de temenni et! denilecek.

O da uzun uzun temennilerde bulunacak. Nihayet bütün temennileri kesilince, Allah Taâlâ ona:

— Bunların hepsi ve bir o kadar dahası da hep senindir.’ buyuracaktır".

Ebû Hureyre: Bu kimse, cennet ehlinin cennete en son girecek kişisidir, demiştir.

6654- Hadîsi Ebû Hureyre'den rivayet edenlerden birisi olan Atâ ibn Yezîd el-Leysî dedi ki: Ebû Hureyre bunu rivayet ederken, Ebû Saîd el-Hudrî de Ebû Hureyre'nin beraberinde oturuyor ve Ebû Hureyre'nin dediklerinden hiçbir şeyi değiştirmeye lüzum görmüyordu. Tâ "Bunların hepsi senin ve bir o kadar dahası da hep senindir" sözüne gelince, Ebû Saîd, Ebû Hureyre'ye:

— Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan "Bunların hepsi ve daha on misli de senindir, buyuracaktır" derken işittim, dedi.

Ebû Hureyre de:

— Ben Rasûlüllah'tan yalnız "Bunlar ve beraberinde bir misli daha senindir" buyurduğunu belledim, dedi.