Geri

   

 

 

 

İleri

 

53- Âhirette Peygamber'e Âid Olacak Havz ve Yüce Allah'ın: "Biz hakikatte sana kevseri verdik " (el-Kevser- 1) Kavli Hakkında Bâb

Abdullah ibn Zeyd de:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Havz başında bana kavuşmanıza kadar sabrediniz" buyurdu, demiştir.

6655 BizeEbû Avâne, Süleyman ibn Mihrân'dan; odaEbû Vâil Şakîk'tan; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben havz başına sizden önce varacak olan öncünüzüm" buyurmuştur.

6656- Ve bana Amr ibnu Alî tahdîs etti. Bize Muhammed ibn Ca'fer tahdîs etti. Bize Şu'be tahdîs etti ki, el-Mugîre ibn Mıksem şöyle demiştir: Ben Ebû Vâil Şakîk'tan işittim; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben sizin havz üzerine ilk erişeniniz ve sizin orada karşılayıcınızım. Ve muhakkak orada benim yanımda sizlerden birtakım adamlar kaldırılacaklar. Sonra onlar muhakkak benim önümden sürüklenecekler (de havzdan uzaklaştırılacaklardır). Ben:

— Yâ Rabbî Onlar benim sahâbîlerim! derim. Bana:

— Sen onların Sen 'den sonra (dînde) ne bid'atler çıkardıklarını bilmezsin! denilecektir".

Bu hadîsi Ebû Vâil'den rivayet etmekte Âsim, el-A'meş'e mutâbaat etmiştir.Ve Husayn da Ebû Vâil Şakîk'tan; o da Huzeyfe'den; o da Peygamber'den olmak üzere söyledi.

6657 BanaNâfi', İbn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Önünüzde bir havuz vardır ki, (büyüklüğü) Cerbâ ile Ezruh arası gibidir" buyurmuştur.

6658 Bize Ebû Bişr ile Atâ ibnu's-Sâib, Saîd ibn Cubeyr'den haber verdi ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Kevser, Allah Taâlâ'nın O'na, yani Rasûlü'ne ihsan buyurmuş olduğu çok hayırdır, demiştir.

Ebû Bişr dedi ki: Ben Saîd ibn Cubeyr'e:

— Birçok kimseler Kevser'in cennette bir nehir olduğunu söylüyorlar, dedim.

Bunun üzerine Saîd ibn Cubeyr:

— Cennetteki o nehir de Allahü Taâlâ'nın O'na ihsan buyurduğu hayırdandır, cevâbını verdi.

6659 Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Benim havzım (açıları müsâvî olarak) bir aylık yol genişliğindedir. Onun suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten daha hoştur. Bardakları da gökyüzünün yıldızları gibi çoktur. Her kim ondan içerse, o kimse artık ebediyyen susamaz".

6660  İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz havzımın (sahası) mikdârı Eyle ile Yemen'in San'â şehri arasındaki mesafe gibidir. Muhakkak ki, havzda semânın yıldızları sayısınca ibrikler vardır".

6661 Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben cennette yürüdüğüm sırada bir nehir gördüm, iki tarafında inciden oyulmuş kubbeler vardı. Yâ Cibril! Bu nedir? diye sordum. Cibril: Bu nehir, Rabb'inin Sana vermiş olduğu Kevser'dir, diye cevâb verdi. Ben gördüm ki, onun toprağı -yahut kokusu- keskin ve temiz misk idi".

Şekkeden Buhârî'nin üstadı Hudbe ibnu Hâlid'dir.

6662 Bize Abdulazîz, Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sahâbîlerimden birtakım insanlar muhakkak havz başında benim yanıma geleceklerdir. Nihayet ben onları görüp tanıdığım zaman onlar benim önümden çekilip götürülürler. Ben: Onlar benim sahâbîlerim! derim. (Allah tarafından vazîfeli melek) bana: Sen onların, Senden sonra (havzdan mahrûmluğa sebeb olacak ma'siyetlerden) neler meydana getirdiklerini bilmezsin! der".

6663 Bize Muhammed ibn Mutarrıf tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebû Hazım tahdîs etti ki, Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben sizin havz başında öncünüzüm. Benim yanıma gelen ondan içer, ondan içen de ebediyyen susamaz. Ve muhakkak benim yanıma birtakım kavimler gelecekler ki, ben onları tanırım, onlar da beni tanırlar. Sonra benimle onların arasına bir perde konulur".

6664- Ebû Hazım şöyle dedi: Ben bu hadîsi kendilerine tahdîs ederken bunu benden en-Nu'mân ibnu Ebî Ayyaş işitti de:

— Sen bu hadîsi Sehl'den bu şekilde söylerken işittin mi? diye sordu.

Ben de:

— Evet böylece işittim, dedim. Bunun üzerine en-Nu'mân:

— Ben Ebû Saîd el-Hudrî üzerine şehâdet ediyorum ki, muhakkak ben de ondan bu hadîsi işitmişimdir. O bu hadîste şunları da ziyâde ederek, Peygamber'in şöyle buyurduğunu söylüyordu: "Ben;

— Onlar bendendirler, derim. Bana:

— Sen onların Sen'in ardından neler ortaya çıkardıklarını bilmezsin, denilir. Ben de:

— Benden sonra dînde değiştirme yapanlar uzak olsunlar, uzak olsunlar! derim".

İbnAbbâs: "Suhkan", "Bu'den ( = Uzak olsunlar)" ma'nâsınadır. "Sahîkun", "Baîdun ( = Uzak olun)", "Sahakahu" ve "Eshakahu", "Eb'adehu", yani "Onu uzaklaştırdı" şeklinde söylenir, demiştir.

6665- Ve Ahmed ibnu Şebîb ibn Saîd el-Habatî şöyle dedi: Bize babam Şebîb, Yûnus ibn Yezîd'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Saîd ibnu’l-Müseyyeb'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre şöyle tahdîs ederdi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kıyâmet günü benim yanıma sahâbilerimden bir zümre gelecek de onlar benim havzımdan geri döndürülüp kovulacaklardır. Ben de:

— Yâ Rabb! (Onlar benim) sahâbîlerim! derim.

— Senden sonra onların ne bid'atler ortaya çıkarmış oldukları hakkında Sen 'in hiçbir ilmin yoktur. Muhakkak onlar arkaları üzere dönüp gerisin geri dînden çıkmışlardır, buyurur".

6666 Saîd ibnu'l-Müseyyeb, Peygamber'in sahâbîlerinden şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Havz başına sahâbîlerimden birtakım adamlar gelecekler de havzdan uzaklaştırılıp kovulacaklardır. Ben de:

— Yâ Rabb! Onlar benim sahâbîlerimdir! derim. Bana:

— Sen'in ardından onların (dînde) çıkardıkları bid'atler hakkında Sen'in hiçbir bilgin yoktur. Onlar arkalarına dönüp gerisin geri dînden çıkmış kimselerdir, buyurur".

Şuayb, ez-Zuhrî'den söyledi ki, Ebû Hureyre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den "Yuclevne (Uzaklaştırılırlar)" lafzıyle tahdîs ederdi. Ukayl de "Yuhalleûne" şeklinde hemzeli olarak söylemişir. ez-Zubeydî de ez-Zuhrî'den; o da Muhammed ibn Alî'den; o da Ubeydullah ibn Ebî Râfi'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere bu hadîsi böyle rivayet edip söylemiştir.

6667 Bana Hilâl ibn Alî, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben (havz başında) dikilip durduğum sırada bir zümre görürüm. Nihayet onları tanıdığım zaman benimle onlar arasından bir adam (bir melek) ortaya çıktı da onlara:

— Geliniz! dedi. Ben ona:

— Bunları nereye götürüyorsun? dedim. Melek:

— Vallahi cehneneme götürüyorum! diye cevâb verdi.

— Bunların hâli, günâhı nedir? dedim. Melek:

— Bunlar Sen 'in ardından kıçları üzerine dönüp (dînlerine) arkalarını çevirerek irtidâd ettiler! dedi.

Sonra ben havz başında bir zümre daha gördüm. Nihayet onları tanıdığım zaman yine benimle onlar arasından bir adam daha ortaya çıktı da bu topluluğa:

— Geliniz! dedi. Ben ona da:

— Bunları nereye götürüyorsun? diye sordum.

— Vallahi ateşe götürüyorum, diye cevâb verdi.

— Bunların günâhı nedir? dedim. Melek:

— Sen'den sonra bunlar kıçları üzerine dönüp dînlerine arkalarını çevirerek gerisin geri dînden çıkmışlardır! dedi.

Ben bu havza yaklaşıp da geriye çevrilenlerden hiçkimsenin cehennemden kurtulacağını sanmıyorum. Ancak çobansız yolunu şaşıran deve sürüsünden yolunu bulanlar misâli bunlardan da (tek tük) cehennemden kurtulanlar olabilir!"

6668 Bize Enes ibn Iyâd, Ubeydullah'tan; o da Hubeyb,'den; o da Hafs ibn Âsım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evimle minberim arasındaki saha, cennet bahçelerinden bir bahçedir, minberim de havzımın üzerindedir" buyurmuştur.

6669 Abdulmelik ibn Umeyr şöyle dedi: Ben Cundeb (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi:Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Ben havz başında sizin öncünüzüm" buyuruyordu.

6670  Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ukbe ibn Âmir (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) birgün dışarı çıkıp Uhud (harbi) şehîdleri üzerine ölüye cenaze namazı kılar gibi namaz kıldı. Sonra (Medîne'ye) dönüp minbere çıktı ve (ölülere, dirilere veda eder gibi bir hutbe yapıp) şöyle buyurdu: "Ben sizin, havz başına ilk ulaşanınız olacağım. Ve sizin hakk yolundaki hizmetlerinize şehâdet edeceğim. Vallahi ben şu anda muhakkak (cennetteki) havzıma bakıp görüyorum. Şuöhesiz bana Arz'ın hazînelerinin anahtarları yahut: Arz'ın anahtarları- verilmiştir. Vallahi ben, benden sonra sizin üzerinize müşrikliğe dönmenizden korkmam. Lâkin ben sizin bu hazîneler (yahut dünyâ) hususunda birbirinizle nefsâniyet yarışına girişip didişmenizden korkarım".

6671 Bize Şu'be, Ma'bed ibn Hâlid'den tahdîs etti. O da Harise ibn Vehb'den şöyle derken işitmiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: Ve kendisi havzı zikretti de: " (Onun büyüklüğü) Medine ile San'â arasındaki saha gibidir" buyurdu.'

6672- Ve İbnu Ebî Adiyy, Şu'be'den; o da Ma'bed ibn Hâlid'den; o da Hârise'den: Onun Peygamber'den işittiğini ve "Onun havzı, Medîne ile San 'â arasındaki mesafe sahası kadardır" dediğini ziyâde etmiştir.

el-Mustevrid, râvîye:

— Sen ondan "Kapları" söylediğini işitmedin mi? dedi. Râvî:

— Hayır, diye cevâb verdi. Bunun üzerine el-Mustevrid:

— "Orada yıldızlar gibi kaplar görülür" dedi.

6673 Esma bintu Ebî Bekr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben havz başında olacağım. Hattâ sizden bana gelmekte olanları gözetlerken, benim önümde birtakım insanlar yakalanacak. Bunun üzerine ben:

— Yâ Rabb! (Onlar) benden ve benim ümmetimdendir, derim.

 (Buna cevaben:)

— Sen onların Sen 'den sonra neler yaptıklarını bildin mi? Vallahi onlar Sen 'den sonra ayak topukları üzerinde dönmekten hiç mi hiç ayrılmadılar, denilir".

Râvî dedi ki: Abdullah ibn Ebî Muleyke:

— Yâ Allah! Biz topuklarımız üzerinde dönmemizden yahut dînimizden fitnelere uğratılmamızdan Sana sığınırız! diye duâ ederdi.

"Alâ a'kaabihim yenkisûn", "Topuk üzerinde geriye dönüyorlar" demektir. Bir rivayette âyetteki gibi gelmiştir: "Fe kuntum alâ a'kaabıkum tenkısûn" (el-Mu'minûn: 66) "Topuklarınız üzerinde geriye dönüyordunuz" demektir.