Geri

   

 

 

 

İleri

 

26- eş-Şuarâ Sûresi

Rahman ve Rahim olan Allah 'ın ismiyle

Mucâhid: "Siz her yüksek yerde bir alâmet bina edip eğlenir misiniz" (Âyet: 128) kavlindeki "Te'besûn (= Abesle uğraşır mısınız)?", "Bina eder misiniz?" demektir, dedi.

"Siz burada emîn emîn bırakılacak mısınız? Bağların, pınarların içinde, ekinlerin ve tomurcukların nâzik, yumuşak hurma ağaçlarının içinde" (Âyet: 146-149) kavlindeki "Hedîm", dokunulduğu zaman kırılıp ufalanan latîf şey ma'nâsınadır. "Mine'l-musahharin", "Mine'l-meshûrîn" (yani büyülenmişlerdensin) (Âyet. 153) ma'nâsınadır.

"Leyke" ve "el-Eyke", "Eyketun"un cem'idir; "Eyke" de "Ağaçların cem'idir ki, "Orman" demek olur (Âyet: 176)

“Hulâsa onu tekzîb ettiler de kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Hakikat bu, o günün büyük azâbı idi” (Âyet: 189).

"Yevzmi’z-zulle", Azabın onları gölgelemesidir

"Mevzûnin", "Ma'lûmin" (yani "Bilinmiş") ma'nâsınadır (el-Hicr; 19).

“Mûsâ'ya: 'Asanı denize vur' diye vahyettik. (Vurunca) derhâl deniz yarıldı, herbir parçası kocaman dağ gibi oldu" (Âyet: 63); buradaki "Tavd", "Cebel" (yani "Dağ") ma'nâsınadır

"Şübhesiz bunlar azar azar birer cemâattir" (Âyet. 54); buradaki "eş-Şirzimetu", "Tâifetun kalîletun" (yani "Az bir cemâat") demektir.

“Ki o kıyam ettiğin vakit seni ve secde edenler içindeki dolaşmanı dâima görendir" (Âyet. 218-219); buradaki "fi’ssâcidîn” "Namaz kılanlar içinde" ma'nâsınadır.

İbn Abbâs şöyle dedi: “Siz her yüksek yerde bir alâmet bina edip eğlenir misiniz? Ebedî kalacağınızı umarak yer altında su mahzenleri edinir misiniz?" (Âyet: 128-129); buradaki “er-Rey'u”, "Eyfâ" yani "Arz'dan olan yükseklik" ma'nâsınadır; "er-Rey'atu", "Riyeatu"nun vahidi, yani tekilidir. "Masâni' (= Masna'lar)", içinde su edinilen her bina masnaa'dır.

"Dağlardan şımarık şımarık evler yontuyordunuz" (Âyet:149); buradaki "Ferihîn", "Merihîn", "Fârihîn"; hepsi bir ma'nâyadır. "Fârihin", (yontucuların hâli olup) maharetli ustalar ma'nâsınadır, deniliyor.

"Velâ te'sev fi’l-ardı müfsidîn = Yeryüzünde fesâdçılar olarak bozgunculuk etmeyin" (Âyet: 183); "Velâ te'sev", "Ase, Yeîsu, Aysen" bâbından olup, "Fesadın en şiddetlisi" ma'nâsınadır.

"Sizi ve evvelki ümmetleri yaratan (Allah)dan korkun" (Âyet: 184), buradaki "el-Cibille", "Halk" ma'nâsınadır. "Cubile", "Hulika" (yani "Yaratıldı") demektir. (Yâsîn: 62'deki) "Cubulen" de bu bâbdandır. "Cubulen, Cibilen ve Cublen", "Halk" ma'nâsınadır. Buradaki "Cubulen" ile "Halk"ı, "Yarattı" ma'nâsını kasdediyor. Bu ma'nâyı İbn Abbâs söyledi.

1. Bâb

"Kabirlerinden Kaldırılacakları Gün Beni Rüsvây Etme" (Âyet: 87)

4815 "Ve İbrâhîm ibnu Tahmân (ö. 160), İbnu Ebî Zı'b'den- o da Said ibnu Ebî Saîd el-Makbûrî'den; o da babası Ebû Saîd Keysan dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den söyledi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) söyle buyurmuştur: ''İbrahim Peygamber -ona salât ve selâm olsun- Kıyâmet günûI babası Azer'i üzeri tozlu ve siyahlı bir hâlde gördü. el-Gabere (Toz), Siyahlıktan ibarettir.

4816-......"Bize kardeşim Abdulhamîd, İbnu Ebî Zı'b'den; o da Saîd el-Makbûrî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İbrâhîm (kıyâmet gününde yüzü toz içinde) babasına kavuşacak da: Yâ Rabb! Sen bana insanlar diriltilecekleri gün beni zelîl ve rüsvây etmeyeceğini va'd etmiştin, diyecek. Allah da: Ben cenneti kâfirlere haram kılmışımdır, buyuracak".

2. Bâb

“Sen (ilkin) en yakın hısımlarını inzâr et. Mü’minlerden sana tâbi’ olanlara kanadını indir (yanını yumuşat)" (Âyet: 213-214).

4817  İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: "Sen en yakın hısımlarını inzâr et” âyeti indiği zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Safa Tepesi üzerine çıkıp yükseldi de:

"Ey Fıhr oğulları! Ey Adiyy oğulları!" diye bütün Kureyş soylarını oymak oymak nida etmeye başladı.

Nihayet çağrılanlar oraya toplandılar. Çağrılanlardan herhangi biri oraya çıkmaya muktedir olmadığı zaman, toplantıda ne olacağına bakması için bir elçi göndermiştir. Kureyş'le beraber Ebû Leheb de geldi. Peygamber bu topluluğa hitaben:

— " (Ey Kureyş!) Haydi, bana re'yinizi haber veriniz! Ben size şu vâdide birtakım düşman süvarileri vardır, sizin üzerinize baskın yapmak istiyorlar diye haber versem, bana inanır mısınız?" dedi.

Topluluk:

— Evet inanırız. Biz senin üzerinde yaptığımız her tecrübede, senin doğru sözlü olduğunu tesbît ettik, dediler.

Peygamber:

— “Öyleyse ben size, şiddetli bir azabın önünde sizleri uyarıp sakındırıcıyım...” dedi.

Bu hitabe üzerine Ebû Leheb:

— Yazık sana! Bundan sonraki günlerde hüsrana, zarara uğrayasın! Bizleri bu konuşma için mi burada topladın? Dedi.

Bu sözleri üzerine şu sûre indi: "Bismillâhirrahmânirrahîm. Ehû Leheb'in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu (helak oldu). Ona ne malı, ne kazandığı faide vermedi... " (Ebü Leheb Sûresi: 1-5)

4818 ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb ile Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân haber verdiler ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Allah: "Sen en yakın hısımlarına azâbı haber verip uyar" âyetini indirdiği zaman Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalktı da şöyle hitâb etti:

— "Ey Kureyş topluluğu! (Yâhud buna benzer bir hitâb kelimesiyle.) Müslüman olup nefislerinizi Allah'ın azabından satın alınız. Ben Allah'ın azabından hiçbirşeyi sizden men edemem. Ey Abde Menâf oğulları! Sizden de ben Allah'ın azabından hiçbirşeyi def' edemem! Ey Abbâs ibne Abdilmuttalib! Senden de Allah'ın azabından hiçbir parçasını men' edemem. Ey Allah Elçisi'nin halası Safiyye! Senden de ben Allah'ın azabından bir kısmını olsun def edemem. Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! Malımdan ne dilersen iste (veririm, fakat) Allah'ın azabından bir parçasını bile senden savıp def' edemem" buyurdu.

Bu hadîsi rivayet etmekte Buhârî'nin şeyhi Ebû'l-Yemân'a Esbağ ibnu'l-Ferec mutâbaat etmiştir. Buhârî'nin diğer üstadı Esbağ da Abdullah ibn Vehb'den; o da Yûnus ibnu Yezîd el-Eylî'den; o da İbnu Şihâb ez-Zuhrî'den olmak üzere rivayet etmiştir.