25- el-Furkaan SûresiRahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle İbn Abbâs şöyle dedi: "Hebâen mensûrun = Saçılmış zerreler" (Âyet: 23), rüzgârın savurmakta olduğu ince topraktır; "Rabb'ine (yânı san'atına) bir bakmadın mı? Gölgeyi nasıl uzatmıştır. Eğer O dileseydi onu elbette durdururdu. Sonra biz güneşi (nasıl) ona bir delil yapmışızdır" (Âyet: 45); burada "Uzatılan gölge", tan yerinin ağarmaya başladığı vakit ile güneşin doğması arasında uzayan ve yayılan gölgedir (ki, bu en hoş bir manzaradır); "Sâkinen” "Devamlı duran"; "Sümme cealnâ’ş-şemse aleyhi delîlen = Sonra biz güneşin doğuşunu, gölgenin meydana gelmesine bir delîl yapmışızdır" "O, iyice düşünüp ibret almak arzusunda bulunanlar, yahut şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirendir" (Âyet: 62); buradaki "Hılfeten", "Birbiri ardınca" demektir, geceleyin kendisinden bir amel kaçmış olan kimse ona gündüzleyin erişir, yahut gündüzleyin bir ameli kaçmış olan kimse ona geceleyin erişir (telâfî eder). el-Hasen el-Basrî de "Ey Rabb'imiz, bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin sevinci olarak (iyi insanlar) ihsan et, bize takva sahiplerini önder kıl" (Âyet: 74) kavli hakkında: Bu, "Bize Allah'a itaat yolunda bulunan zevceler ve nesiller ver" demektir. Mü'minin gözünü, sevdiğini Allah'a tâat yolunda görmesinden daha fazla sevindirecek birşey yoktur, demiştir. İbn Abbâs: "Subûren" -"Helâken"- (Âyet: 12-13), "Veylen" ma'nâsınadır, dedi. İbn Abbâs'tan başkası: "es-Saîr = Çılgın ateş" (Âyet: 11) müzekkerdir. "Tasa'ur" ve "Ittırâm"ın ma'nâsı "Şiddetle yanmak"tır. “Bu âyetler, onun başkasına yazdırıp da kendisine sabah akşam okunmakta olan evvelkilere âid masallardır, dediler" (Âyet. 5); buradaki "Tümlâ aleyhi" sözü "Emleytu" ve "Emleltu" tabirlerinden olup "Kendisine okunmakta olan" ma'nâsınadır. "er-Ressu", "Ma'den" ma'nâsınadır; bunun cem'i "Risâs" gelir (Âyet: 38). "Mâye'beu bikum Rabbî" (Âyet: 77), "Rabb'im size değer vermezdi"; "Mâ abe'tu bihi şey'en" denilir ki "Ben ona birşey değeri vermedim", yani "O sayılmaz, i'tibâr edilmezdir" demektir. "Inne azâbehû kâne garâmen = Gerçek onun azâbı daimî bir helaktir" (Âyet: 65); bu "Garâmen", "Helak" ma'nâsınadır. "ve atev" (Âyet: 21), "Tağav", yani "Azgınlıkta sınırı aştılar" demektir. Sufyân ibn Uyeyne de "Âd kavmine gelince, onlar da uğultulu azgın bir fırtına ile helak edildiler" (el-Hâkkaa: 6) kavlindeki "Âtiyetin", hâzinleri üzerine şiddetle esen, böylece ölçüsüz ve tartısız çıkan şiddetli rüzgârdır 1. BâbYüce Allah'ın Şu Kavli: “O yüzleri üstü cehenneme sürülüp toplanacaklar, onların yeri çok kötü, yolu çok sapıktır" (Âyet: 34) 4807 Enes ibn Mâlik şöyle tahdîs etmiştir: Bir adam: — Ey Allah'ın Peygamberi! Kâfir, kıyâmet gününde yüzüstü nasıl haşrolunur? Diye sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Dünyâda onu iki ayağı üzerinde yürüten Allah, kıyâmet gününde yüzüstü yürütmeye kudretli değil midir?" diye cevâb verdi. Bu hadîsin râvîsi Katâde: Evet Rabb'imizin izzetine yemîn ederim ki, O buna elbette kaadirdir, dedi 2. BâbYüce Allah'ın Şu Kavli: 'Onlar ki, Allah'ın yanına başka bir ilâh daha (katıp) tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar" (Âyet: 68). 4808 Buradaki iki senedle gelen hadîste Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'a sordum -yahut Rasûlüllah'a şöyle soruldu-: — Allah katında hangi günâh en büyüktür? Dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Seni Allah yaratmış olduğu hâlde Allah 'a bir benzer uydurmandır" buyurdu. — Sonra hangi (günâh büyüktür)? Diye sordum. Rasûlüllah: — "Seninle beraber yemek yemesinden korkarak çocuğunu öldürmendir" buyurdu. — Bundan sonra hangisi (büyüktür)? Dedim. Rasûlüllah: — "Komşunun halîlesiyle (yânı zevcesiyle) zina etmendir'' buyurdu. İbn Mes'ûd dedi ki: Rasûlüllah'ın bu cevâblarını tasdik edici olarak şu âyet indi: “Onlar ki Allah 'ın yanına başka bir ilâh daha (katıp) tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler, zina etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar" 4809 Abdulmelik ibnu Cureyc şöyle demiştir: Bana el-Kaasım ibnu Ebî Bezzete haber verdi ki, kendisi Saîd ibnu Cubeyr'e: — Kasdederek bir mü'mini öldüren kimse için tevbe var mıdır? diye sorup, akabinde ona karşı "Allah'ın haram kıldığı cam haksız olarak öldürmezler" âyetini okudum, demiş. Saîd ibn Cubeyr de ona: — Senin bu âyeti bana karşı okuduğun gibi, bunu İbn Abbâs'a karşı okudum. İbn Abbâs bana şöyle dedi: Bu âyet Mekkiyye'dir. Bunu, Medine devrinde inmiş olan en-Nisâ Sûresi'ndeki şu âyet neshetmiştir: “Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedî kalıcı olmak üzere cehennemdir. Allah ona gadâb etmiştir, ona la'net etmiştir ve ona çok büyük bir azâb hazırlamıştır" (Âyet:93) 4810 Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: Küfe ehli kasden bir mü'minin öldürülmesinde (bundan tevbe kabul edilir mi hususunda) ihtilâf ettiler. Ben bu konuda İbn Abbâs'a sormaya gittim (ve sordum). İbn Abbâs: — Bu, "Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedî kalmak üzere cehennemdir..." âyeti, en son inen vahiyler içindedir ve bunu hiçbirşey neshetmemiştir, dedi 4811 Saîd ibn Cubeyr dedi ki: Ben İbn Abbâs'a: — Yüce Allah'ın "Onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere cehennemdir" kavlinden sordum. İbn Abbâs: — Kasden insan öldürenin tevbesi yoktur, dedi. Ben ona, zikri celîl olan Allah'ın sonuna kadar "Allah'ın beraberine başka bir ilâh katıp tapmazlar..." kavlini sordum. İbn Abbâs: — Bu âyet, Câhiliyet devri (müşrikleri) hakkındadır, dedi 3. Bâb"Kıyâmet günü de azâbı katmerleşir ve o azabın içinde hor ve hakir ebedî kalır" (Âyet: 69). 4812 Saîd ibnu Cubeyr şöyle dedi: İbnu Ebzâ dedi ki: İbn Abbâs'a "Kim bir mü'mini kasden öldürürse onun cezası, içinde ebedî kalmak üzere cehennemdir.'' (en-Nisâ:93) kavli soruldu. Bir de "Allah 'ın haram kıldığı canı haksız olarak öldürmezler... Meğerki tevbe edip iyi amelde bulunan kimseler ola" kavline kadar ulaşıp bundan da soruldu (yani bundan da sor denildi). Ben bunları İbn Abbâs'a sordum. İbn Abbâs dedi ki: — Bu âyet indiği zaman Mekke ahâlîsi: Hakîkaten bizler Allah'a denk uydurup ortak kıldık, Allah'ın haram kıldığı canı haksız olarak öldürdük ve çirkin işler yaptık, dediler. Allah akabinde "Meğerki şirkten tevbe edip îmân eden, iyi amelde bulunan kimseler ola. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir" (Âyet:70) kavlini indirdi. 4. Bâb“ (Şirkten) tevbe edip îmân eden ve iyi amelde bulunan kimseler müstesnadır. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir” (Âyet: 70). 4813 Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: Abdurrahmân ibnu Ebzâ bana, şu iki âyeti İbn Abbâs'tan sormamı emretti: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse onun cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir" (en-Nisâ:93). Ben bu âyeti İbn Abbâs'a sordum. İbn Abbâs: — Bu âyeti hiçbirşey neshetmedi, dedi. "Onlar ki, Allah 'ın yanına başka bir ilâh daha (katıp) tapmazlar..." (el-Furkaan:68); ben bunu da sordum. İbn Abbâs: — Bu, şirk ehli hakkında indi, dedi. 5. Bâb“ (Bu tekzibinizden dolayı size) artık yakın bir azâb lâzım oluyor" (Âyet: 77). "Lizâmen", "Heleketen" demektir. 4814....... Bize Müslim ibn Sabîh tahdîs etti ki, Mesrûk söyle demiştir: Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Beş alâmet vâki' olup geçmiştir: ed-Duhân:10; eI-Kamer:l-2; er-Rûm:l-2, el-Batşe (ed Duhân:16) ve "Artık yakın bir azâb lâzım oluyor" (el-Furkaan:77) kavlindeki "Lizam" |