27- en-Neml SûresiRahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle "el-Hab'u" (Âyet: 25), "Gizlediğin herşey" ma'nâsınadır. "Lâ kıbele" (Âyet: 37), "Lâ takate" ma'nâsınadır. “Ona denildi ki: Köşke gir. Kadın onu görünce derin bir su sandı, iki ayağını açtı. Süleyman: O, hakîkaten sırçadan yapılmış, düzeltilmiş şeffaf bir açıklıktır, dedi. Kadın: Ey Rabb 'im, hakikat ben kendime yazık etmişim. Süleyman’ın maiyyetinde âlemlerin Rabb’i olan Allah'a teslim oldum, dedi" (Âyet: 44); Buradaki "es- Sarh", sırçalardan edinilmiş olup duvar ve saha sıvamaya yarayan her harc ve her şeffaf çamurdur. Bir de' "es-Sarh", "Köşk" ma'nâsınadır. Bunun cem'i "Surûh"tur İbn Abbâs şöyle dedi: "Hakikat orada bir kadını onlara hükümdarlık eder buldum. Kendisine herşey verilmiştir. Onun bir de çok büyük bir tahtı vardır" (Âyet: 23); buradaki "Ve lehâ arşun", "Güzel san'atlı, değeri pek pahalı büyük bir tahtı vardı" demektir "Süleyman: Ey ileri gelenler, onun tahtını, kendilerinin bana müslümân olarak gelmelerinden evvel hanginiz bana getirir? dedi" (Âyet: 38) buradaki "Müslimîn", "İtaat ediciler olarak" demektir. “De ki: Çabucak gelmesini istemekte olduğunuzun (yânı azabın) bir kısmı ensenize binmek üzeredir" (Âyet: 72); buradaki "Redife", "Yakın oldu" ma'nâsınadır. "Sen dağları görür, onları yerinde durur sanırsın. Halbuki onlar bulut geçer gibi geçer gider. Bu herşeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır..." (Âyet: 88); buradaki "Câmideten", "Yerinde durucu" ma'nâsınadır "Ey Rabb’im, bana ve ana-babama lütfettiğin nîmetine şükretmemi ve (geri kalan ömrüm içinde) Senin râzı olacağın iyi işler yapmamı bana ilham et. Rahmetinle beni de sâlih kulların arasına sok" (Âyet: 19); Buradaki "Evzı’nî", "Beni alıştırıp nefsim üzerine hâkim kıl da, bendeki ni'metinin şükrünü yerine getireyim" demektir Mucâhid de şöyle dedi: "Nekkırû lehâ arşehâ" (Âyet: 41), "Onun tahtını başkalaştırıp bilinmez şekle getirin" demektir. "Ve ûtînâ’l-ilme min kablihâ - Ve bize o kadından önce ilim verilmişti ve biz müslümân olmuştuk" (Âyet: 42) Mucâhid: Bu sözü Süleyman söylüyor, demiştir, "es-Sarhû", "Su havuzu"dur ki, Süleyman onun üzerine şeffaf sırçalar vurdurmuş, o havuza sırçalar giydirip döşetmişti. |