Geri

   

 

 

 

İleri

 

15- el-Hıcr Sûresi

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle

Ve Mucâhid: "İşte bu, bana hakk olan dosdoğru bir yoldur buyurdu" (Âyet: 41). Bu "Hakk Allah'a döner ve hakkın yolu ancak Allah'a meyleder, yükselir (başka şey üzerine meyletmez)" demektir, dedi.

İbn Abbâs da: "Senin ömrüne yemin ederim" (Âyet: 72), "Senin yaşama müddetine, hayâtına yemîn ederim" demektir.

"Kaale innekum kavmun münkerûn = Siz tanınmamış bir zümresiniz dedi" (Âyet: 62); Lût Peygamber, gençler suretinde gelen melekleri tanımadı, dedi.

İbn Abbâs'tan başkası şöyle dedi: "Biz hiçbir memleketi, onun belli bir yazısı olmaksızın helak etmedik" (Âyet: 4), buradaki "Belli yazı", takdîr ve ta'yîn edilmiş eceldir.

"Lev mâ te'tinâ bi’l-melâiketi = Bize melekleri getirmeli değil miydin?" (Âyet: 7); buradaki "Lev mâ", "Lev lâ" manasınadır.

"Şiyai’l-evvelîn" (Âyet: 10), "Evvelki ümmetler" ma'nâsınadır. Velîler için de yine "Şıya' vardır" denilir ki, onun yolu ve mezhebi üzerinde ittifak etmiş topluluklar, demektir.

İbn Abbâs şöyle dedi: "Kavmi ona koşarak geldiler" (Hûd: 78); buradaki "Yuhraûne", "Sür'at ederek, koşarak" ma'nâsınadır.

"Elbette bunda fikir ve firâseti olanlar için ibretler vardır" (Âyet: 75); buradaki "Mutevessimîn", "Nazar edenler, düşünenler" demektir.

"Innemâ sukkıret ebsârunâ" (Âyet: 15), "Muhakkak gözlerimiz perdelendirildi" demektir.

"And olsun biz gökte burçlar yapmış ve onu ibretle bakanlar için donatmışızdır" (Âyet: 16); buradaki "Burçlar", Güneş ve Ay'a âid menzillerdir.

"Biz aşılayıcı rüzgârlar gönderdik" (Âyet: 22), buradaki "Levâkıh", "Melâkıh"tır ki, "Aşılayıcı" ma'nâsına olan "Mulkıha"nın cem'idir. "Hamein", "Hameetin"in cem'idir. "Hamein" de, değişmiş balçık çamurudur;

"el-Mesnûn" da kuruması için dökülmüş ma'nâsınadır (Âyet: 26, 28, 33).

"Lâ tevcel" (Âyet: 53), "Korkma";

"Dâbire havlâi" (Âyet: 66), "Bunların arkaları" demektir.

"Ve innehumâ le-bi-imâmin mubîn - Bu yerlerin ikisi de apaçık bir yol üzerindedir" Âyet. 19); "el-İmâm", önder edindiğin ve kendisiyle doğru yol bulduğun herşeydir.

"Ahazethumu's-sayhatu = Onları o sayha yakaladı" (Âyet: 73,83), "Onları helak yakaladı" demektir.

1. Bâb

"Biz onu (göğü) taşlanan her şeytândan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden şeytân vardır ki, onun ardına da apaçık bir ateş parçası düşmektedir" (Âyet: 17-18).

4747- Bize Alî ibnu Abdillah el-Medînî tahdîs etti. Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan; o da İkrime'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. Ebû Hureyre bunu Peygamber'e eriştirir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah gökyüzündeki meleklere bir işin yerine getirilmesini hükmettiği zaman, düz ve sert bir taş üzerindeki zincir (sesi) gibi olan bu ilâhî hükme melekler tamâmiyle itaat ederek korku ile kanatlarını birbirine vururlar."

Alî ibnu'l-Medînî şöyle dedi: Sufyân ibn Uyeyne'den başkası bu "Safvân" kelimesini "Safavân" şeklinde söyledi.

"Gönüllerinden bu korku giderilince de melekler (Cebrâîl ve Mîkâîl gibi Mukarrebûn meleklerine):

— Rabb'iniz ne söyledi? Diye sorarlar. Mukarrebûn melekleri, sorana:

— Allah hakk sözü söyledi, diye Allah'ın hüküm ve takdirini bildirirler ve: Allah pek yücedir, pek büyüktür! Derler.

Bu suretle kulak hırsızı şeytânlar, Allah'ın o emir ve takdirini işitirler. O sırada kulak hırsızı şeytânlar (yerden göğe kadar) birbirinin üstünde zincirleme dizilmiş (ve kulak hırsızlığına hazırlanmış) bulunurlar."

-Sufyân ibn Uyeyne, dinleyici şeytânların birbirleri üstünde dizilişlerini eliyle şöyle vasıfladı: Sağ elinin parmakları arasını araladı da onların bir kısmını diğerleri üzerine dikti:-

"Şeytânlar bu vaziyette iken bâzı defa meleklerin konuşmalarını işiten en üstteki şeytâna bir ateş parçası yetişir de, altındaki şeytâna o haberi işittirmeden önce, onu yakar. Bâzı defa da ateş ona erişemeyip alt tarafında bulunan şeytâna haberi atıp yetiştirir. O da haberi kendisinden sonra bulunan daha aşağıdaki şeytâna atar ve bu suretle haber tâ yere kadar ulaşır."

Sufyân ibn Uyeyne bazen şöyle demiştir: "Nihayet o haber yere ulaşır ve sihirbazın ağzına atılır. Sihirbaz o haberle beraber yüz yalan uydurup halka söyler. İlâhî emir yeryüzünde gerçekleşince de sihirbaz kişi doğru söylemiş olur. Ve ondan bu haberi işitenler, insanlara:

— Sihirbaz bize, fulân ve fulan günleri şöyle şöyle olacak diye haber vermedi mi? Gördünüz sihirbazın haber verdiklerini doğru bulduk, derler; bu da sihirbazın gökyüzünden işitildi dediği o sözden dolayı yapılan bir tasdiktir. Artık onun verdiği haberlerin hepsini doğru saymışlardır".

4748 Bize Amr, İkrime'den; o da Ebû Hureyre'den: "Allah bir işi hükmettiği zaman..." hadîsini tahdîs etti de bu rivayette "Sihirbazın ağzı üzerine" sözünden sonra "Kâhinin ağzı üzerine" sözünü ziyâde etti.

Alî ibn Abdillah dedi ki: Ve bize Sufyân tahdîs etti de, bu hadîsinde şöyle dedi: Amr ibn Dînâr şöyle dedi: Ben İkrime'de işittim, şöyle diyordu: Bize Ebû Hureyre tahdîs edip şöyle dedi: "Allah bir işi hükmettiği zaman"'ve "Sihirbazın ağzı üzerine" sözünü söyledi.

Alî ibn Abdillah dedi ki: Ben Sufyân ibn Uyeyne'ye:

— Sen bunu Amr'dan işittin mi? diye sordum. O:

— Ben İkrime'den işittim, dedi ki: Ben Ebû Hureyre'den işittim, evet, dedi.

Alî ibnu'l-Medînî şöyle dedi: Ben Sufyân'a:

— Bir insan senden, Amr'dan; o da İkrime'den; o da Ebû Hureyre'den rivayet etti. Ebû Hureyre bu hadîsi Peygamber'e yükseltiyordu; o "Furriğâ" şeklinde okudu, dedim. Sufyân:

— Amr ibn Dînâr o kelimeyi böyle okudu, kendisi bunu bu şekilde râ ile mi işitti yahut işitmedi mi, bilmiyorum, dedi.

Sufyân:

— Bu kelime râ harfiyle bizim kırâatimizdir, dedi

2. Bâb

Yüce Allah'ın Şu Kavli: “And olsun ki, Hıcr sahibleri de gönderilen peygamberleri yalanlamışlardır'' (Âyet: 80).

4749 İmâm Mâlik, Abdullah ibn Dinar'dan; o da Abdullah ibn Omer'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Tebûk'e giderlerken-Hıcr şehrinin harabeleri yanından geçtikleri sırada sahâbîlerine: "Bu helak edilmiş kimselerin yurtlarına girip konaklamayınız, ancak ağlayıcılar olmanız hâli müstesnadır. Eğer ağlayıcılar olamıyorsanız, onlara isabet eden azabın benzeri sizlere isabet'etmemesi için, onların yurtlarına girmeyiniz" buyurmuştur.

3. Bâb

Yüce Allah'ın Şu Kavli: "And olsun ki, biz sana tekrarlanan yediyi ve şu büyük Kur'ân'ı verdik" (Âyet: 87).

4750 Ebû Saîd ibnu'l-Muallâ şöyle demiştir: Ben namaz kılarken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benim yanıma uğradı da, beni çağırdı. Ben O'nun yanına gitmedim. Nihayet namazı kıldıktan sonra yanına vardığımda bana:

— "Gelmenden seni men' eden nedir?" buyurdu. Ben:

— Namaz kılıyordum, dedim. Rasûlüllah:

— "Allah: İmân edenler, Allah'a ve Rasûl’e icabet ediniz buyurmadı mı?" (el- (Enfâl 24) dedi.

Sonra Rasûlüllah bana:

— "Sen bu mescidden çıkmadan önce ben sana Kur'ân'daki en büyük sûreyi öğreteceğim" buyurdu.

Sonra Peygamber mescidden çıkmak için yürüdüğü zaman ben kendisine o sözünü hatırlattım. Bunun üzerine:

— "O sûre el-Hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn Sûresi'dir, O (namazlarda) tekrar edilen yedi âyet ve bana verilen büyük Kur'ân 'dır" buyurdu

4751-....Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ümmü'l-Kur'ân, tekrarlanan yedi âyettir ve büyük Kur'ân'dır" buyurdu, demiştir.

4. Bâb

"Kur'ân’ı Parça Parça Ayıranlara... " (Âyet: 91) Bâbı

"el-Muktesimîn", "Yemîn edenler" demektir. "Lâ uksimu", yani "Yemîn ederim" ta'bîri, bu "Muktesimîn" ma'nâsındandır. Bu son fiil "Leuksimu (= Elbette yemîn ederim)" şeklinde de okunur.

'Kaasemehumâ = iblîs, Âdem ile Havva'ya yemîn etti" (el-Arâf: 21) ve o ikisi İblîs'e yemîn etmediler, ma'nasınadır. Mücâhid de: “takaasemû billâhi” (en-neml: 49) "Birbirlerine Allah adiyle yemîn ettiler, andlaştılar" demektir, dedi

4752 Ebû Bişr, Saîd ibn Cubeyr'den, İbn Abbâs'ın "Kurân'ı parça parça ayıranlar" -kavli hakkında: Onlar kitâb ehlidir ki, onlar Kur'ân'ı parça parça ayırıp, bâzısına îmân ettiler, bâzısına da kâfir oldular, demiştir.

4753- Bana Ubeydullah ibn Mûsâ, el-A'meş'ten; o da Ebû Zabyân'dan; O da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan, onun "Muktesimler üzerine azâb indirdiğimiz gibi” kavli hakkında: Bâzısına îmân ettiler, bâzısına küfrettiler; bunlar Yahûdîler ve Hrıstiyanlar'dır, demiştir.

5. Bâb

Yüce Allah'ın: “Sana Yakın Gelinceye Kadar Rabb’ine İbâdet Et” (Âyet: 99) Kavli Bâbı

Salim ibn Omer: "el-Yakîn", "Ölümdür, demiştir.