10- Yûnus SûresiRahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle 1. BâbVe İbnu Abbâs şöyle demiştir: "O su ile yeryüzünün nebatı karıştı" (Âyet: 24), "O su ile her renk nebat bitti". "Dediler ki: Allah kendine evlâd edindi. Hâşâ, Allah bundan münezzehtir; O, müstağnidir" (Âyet: 68). Zeyd ibn Eslem: "İmân edenlere Rabb'leri indinde muhakkak bir sıdk kademi vardır" (Âyet: 2), O, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’ dir, dedi. Mucâhid ibn Cebr de: "Kademi sıdk", "Hayr"dır, dedi "Tilke âyâtun" (Âyet:1) denilir; bu "İşte bunlar Kur'ân'ın alemleridir, işaretleridir" demektir, yani buradaki “tilke” "Hâzihi" manasınadır. (Kelâmın hitâbdan gaibe döndürülmesi bakımından) bunun benzeri "Hattâ izâ küntüm fi’l-fülki ve cereyne bihim bi-rîhın tayyibetin” (Hattâ siz gemilerde bulunduğunuz, onlar bunları güzel bir hevâ akımıyle akar gibi götürdükleri) kelâmıdır. "Bihim"in ma'nâsı "Bikum"dur (yânı birincide "Tilke", "Hâzihî" ma'nâsına olduğu gibi, ikinci kelâmda da "Bihim", "Bi-kum" ma'nâsınadır. Birincide işaret ismi gâibden hitaba, ikincide ise zamîr, mübalağa nüktesiyle gaibe döndürülmüştür). "Da'vâhum" (Âyet: ıo), "Onların duaları"; "Uhîta bihim... ( Onlar çepçevre kuşatıldıklarını sanırlar)" "Helake yaklaştırıldıklarım sanırlar" demektir. Nitekim "Ehâtat bihi hatîetuhu (Suçu kendisini çepçevre kuşattı)" (el-Bakara: 81) de böyledir. "Ittebaahum" "Ve'tbaahum" bir manayadır, "Arkalarına düştü demektir; "Adven", "Udven" yani "Düşmanlık" masdarındandır (Âyet: 90). Mucâhid şöyle dedi: "Eğer Allah insanlara hayrı çabuk istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onlara ecelleri hükmedilirdi" (Âyet: 11) bu, insanın oğluna ve malına öfkelendiği zaman "Yâ Allah, ona bereket ve hayır ihsan etme, ona la'net eyle" demesi gibidir. "Onlara ecelleri hükmedilirdi" demek, aleyhine beddua edilen kimse elbette helak edilirdi ve Allah onu öldürürdü demektir. “İyi iş ve güzel amel yapanlara daha güzel iyilik, bir de ziyâde vardır" (Âyet: 26); "Ve misluhâ husnâ", yani bu güzelliğin misli ihsan ve ikram olarak onun gibi diğer bir güzelliktir, ziyâde de mağfirettir. Mucâhid'den başkası da: "Ziyâde" Yüce Allah'ın yüzüne, cemâline bakmaktır, demiştir. "el-Kibriyâ", "Mülk" yani "Meliklik, hükümdarlıktır. "Bu yerde devlet ikinizin elinde olsun diye mi bize geldiniz?" (Âyet: 78). 2. Bâb"İsrâîloğullarını denizden geçirdik. Hemen Fir'avn, askerleriyle beraber zulmederek ve saldırarak arkalarına düştü. Nihayet su onu boğmaya başlayınca, şöyle dedi: 'İnandım. Hakikat İsrâîloğulları'nın imân ettiğinden başka ilâh yokmuş. Ben de müslümânlardanım" (Âyet: 90). "Nuncike", "Biz seni Arz'dan bir necve üzerine atarız" demektir. "Necve" de "Neşez"dir ki, o da yüksek mekân ma'nâsınadır 4726 İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldi, Yahudiler âşûrâ orucu tutuyorlardı. Onlar: — Bu, kendisinde Musa'nın Fir'avn'a gâlib olduğu gündür, dediler. Bunun üzerine Peygamber sahâbîlerine: — "Sizler Musa'ya onlardan daha ziyâde haklısınız, onun için sizler de bu günü oruç tutun" buyurdu. |