Geri

   

 

 

 

İleri

 

63- Alî İbn Ebî Tâlib Aleyhi's-Selâm'ın ve Hâlid İbnu'l-Velîd (radıyallahü anh)'in Veda Haccından Önce Yemen'e Gönderilmeleri Bâbı

4392 el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi

Hâlid ibnu'l-Velîd ile beraber Yemen'e göndermişti. Bundan sonra da Alî ibn Ebî Tâlib'i, Hâlid ibnu'l-Velîd'in yerine gönderdi ve Alî'ye:

— "Evvelce Hâlid ibnu'l-Velîd'in beraberinde Yemen’e giden mücâhidlere şu emri i'lân et: Onlardan seninle beraber düşman ta'kıbine gitmek isteyenler gidip ta'kîb etsinler (ve yeni ganîmetten faydalansınlar), dileyenler de gitmeyip dönsünler" buyurdu. Bu emir üzerine ben de Alî ile beraber düşman ta'kîb edenler içinde bulundum.

el-Berâ devamla: Bu seferde ben pek çok ûkiyye nakid ganîmet aldım, demiştir.

4393 Bureyde (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Alî'yi ganîmet mallarının beşte birini almak için Yemen'e, Hâlid ibnu'l-Velîd'in yanına göndermişti. Bu seferde ben Alî'ye öfkeleniyordum. Çünkü Alî (ganimetten hissesine bir câriye almış, sabahleyin de) yıkanmıştı. Ben de Hâlid ibnu'l-Velîd'e:

— Şu Alî'yi görmüyor musun? (Bak ne yaptı?) dedim.

En sonu Peygamber'in huzuruna geldiğimizde Alî'nin bu hareketini Peygamber'e zikrettim. Bunun üzerine Peygamber:

— "Yâ Bureyde! Alî'ye öfkeleniyor musun?" buyurdu. Ben:

— Evet, (öfkeleniyorum), diye tasdîk ettim.

Peygamber:

— "Sen Alî'ye öfkelenme! Çünkü onun ganîmet malının beşte birindeki hissesi, aldığı cariyeden daha çoktur" buyurdu.

4394 Abdurrahmân ibnu Ebî Nu'm tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) Yemen'den Rasûlüllah'a karez ile tabaklanmış bir deri içinde, henüz toprağından arıtılmamış altın cevheri göndermişti.

Ebû Saîd devamla dedi ki: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu altın cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı: Uyeyne ibn Bedr, Akra' ibn Hâbis, Zeydu’l-Hayl, dördüncüsü ya Alkame ibn Ulâse yahut da Âmir ibnu't-Tufeyl idi. Peygamber'in sahâbîlerinden bir kişi:

— Bu taksime biz bunlardan daha haklı idik, dedi. Bu söz Rasûlüllah'a erişince:

— "Siz bana emniyet etmiyor musunuz? Halbuki ben gökyüzündekilerin bile eminiyim! Sabah akşam bana gökyüzünün haberi geliyor!" buyurdu.

Râvî dedi ki: Bunun üzerine iki gözü çökük, yanağının elmacıkları çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı tıraşlı, izârını yukarı çemremiş bir kişi ayağa kalktı da:

— Yâ Rasûlallah! Allah'tan sakın! dedi. Rasûlüllah ona:

— "Sana yazıklar olsun! Ben yeryüzündeki insanların Allah'tan sakınmaya en lâyıkı değil miyim?" buyurdu.

Râvî dedi ki: Sonra o kişi arkasına dönüp gitti. Hâlid ibnu'l-Velîd:

— Yâ Rasûlallah! Şunun boynunu vurmayayım mı? dedi. Rasûlüllah:

— "Hayır, vurma! Bunun da ileride namaz kılan bir kişi olması umulur!" buyurdu.

Bunun üzerine Hâlid:

— Yâ Rasûlallah, namaz kılanlardan nice kimseler vardır ki, onlar kalblerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler, dedi.

Rasûlüllah:

— "Ben insanların kalblerini açmaya, karınlarını yarmaya me'mûr değilim!" buyurdu.

Râvî dedi ki: Sonra Rasûlüllah o (mürteci' görünüşlü) kişi dönüp giderken, arkasından ona bakıp:

— "Şübhesiz şunun soyundan öyle bir nesil türeyecektir ki, onlar her zaman güzel sesle Allah'ın Kitabı'ını okuyacaklar. Fakat Kur'ânın tatlılığı onların hançerelerinden ileriye geçmeyecektir. Onlar, okun avı (çabuk delip) çıktığı gibi dînden çıkacaklar!" buyurdu.

Zannediyorum ki Rasûlüllah: "Yemîn olsun, eğer ben onların zamanına yetişseydim, muhakkak onları Semûd kavminin öldürülüşü gibi toptan öldürürdüm" buyurdu.

4395 Atâ ibn Ebî Rebâh şöyle demiştir: Câbir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Alî'ye ihramı üzerinde ikaamet etmesini emretti, demiştir.

4396- Muhammed ibnu Bekr, İbn Cureyc'den şunu ziyâde etmiştir: Atâ şöyle dedi: Câbir şöyle dedi: Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) Yemen ganimetinin beşte birini teslîm alıp gelme vazîfesiyle geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— "Yâ Alî, ne niyetiyle telbiye edip ihrama girdin?" diye sordu. Alî de:

Peygamber'in ihrama girdiği gibi ihrâmlandım, dedi.

— "Öyleyse kurban sevket ve olduğun gibi ihrâmlı olarak kal" buyurdu.

Râvî: Alî, Peygamber'e de bir kurban hediye etti, demiştir.

4397 Bize Bikr el-Basrî tahdîs etti ki, kendisi ibn Omer'e; Enes ibn Mâlik'in kendilerine: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) umre niyetiyle ve hacc niyetiyle telbiye edip ihrama girdi, şeklinde tahdîs ettiğini zikretmiştir. Bunun üzerine İbn Omer de: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc niyetiyle telbiye edip ihrama girdi. Bizler de O'nun beraberinde hacc niyetiyle telbiye edip ihrama girdik. Mekke'ye girdiğimiz zaman Peygamber:

— "Beraberinde kurbanlığı bulunmayan, niyet etmiş olduğu haccı umreye çevirsin" buyurdu.

Peygamber'in beraberinde ise kurbanlık vardı. Bu sırada Alî ibn Ebî Tâlib Yemen'den bizim yanımıza hacc niyetiyle ihrama girmiş olarak geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

— "Ne niyetiyle telbiye edip ihrama girdin? Beraberimizde ehlin (Fâtıma) vardır!" buyurdu.

Alî:

— Ben Peygamber'in ihrama girdiği gibi telbiye edip ihrama girdim, dedi.

— "Öyleyse ihramını üzerinde tut, çünkü bizim beraberimizde kurbanlık vardır" buyurdu.