Geri

   

 

 

 

İleri

 

7- "Sizlerden biri âmin dediği zaman melekler de semâda (âmîn deseler) her ikisi birbirine denk düşerse, o kimsenin geçmiş günâhları mağfiret edilir" bâbı

3260 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben Peygamber için bir yastık doldurdum. Onda birtakım suretler vardı. Bu küçük bir yastık gibidir. Peygamber geldi ve iki kapının arasında dikeldi, yüzü de değişmeye başladı. Ben hemen:

— Bizim için ne (kusur) var, yâ Rasûlallah? Dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— "Bu yastığın hâli nedir?" diye sordu. Âişe:

— Bir yastıktır; ben onu üzerinde yatasın diye Sen'in için yaptım, dedi.

Peygamber:

"Sen içinde suret bulunan bir eve meleklerin girmeyeceğini; bu sureti yapan kimsenin kıyâmet gününde azâb edileceğini ve Yüce Allah'ın: Yarattıklarınıza (yani sûretlendirdiğiniz bu hayvanlara) can verin! Buyuracağını bilmedin mi?" buyurdu.

3261 Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Ubeydullah ibn Abdillah'tan haber verdi ki, o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan şöyle derken işitmiştir: Ben Ebû Talha'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim: "İçinde köpek bulunan eve melekler girmez, içinde temsillere âid suret bulunan eve de" buyuruyordu.

3262  Bize Amr ibnu'l-Hâris haber verdi. Ona da Bukeyr ibnu'l-Eşecc tahdîs etmiştir. Ona da Busr ibn Saîd tahdîs etmiştir. Ona da Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî (radıyallahü anh) tahdîs etmiştir. Busr ibn Saîd'in beraberinde, Peygamber'in zevcesi Meymûne'nin himayesinde bulunmuş olan Ubeydullah el-Havlânî bulunuyordu. Râvî dedi ki: İşte bu ikisine Zeyd ibn Hâlid tahdîs etti. Ona da Ebû Talha şöyle tahdîs etti: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Melekler, içinde suret bulunan herhangi bir eve girmezler" buyurdu.

Sahâbî râvî Busr dedi ki: (Bu hadîsi bana rivayet ettikten bir zaman sonra) Zeyd ibn Hâlid hastalandı. Biz de ona hasta ziyaretine gittik. Eve girdiğimizde içeride, üzerinde birtakım suretler bulunan bir perde ile karşılaştık. Ben orada bulunan Ubeydullah el-Havlânî'ye:

— Bu Zeyd ibn Hâlid bize Peygamber'den tasvirler hakkındaki hadîsi tahdîs etmedi mi? (Şimdi evinde bu resimli perde ne oluyor?) dedim.

Ubeydullah bana;

— Zeyd ibn Hâlid bu hadîsi Ebû Talha'dan bize naklederken, sonunda "İllâ rakmen fîsevbin (Elbisedeki nakış ve resim müstesnadır)" demiştir; sen onu işitmedin mi? dedi.

— Hayır işitmedim, dedim. O da:

— Fakat sen o hadîsi işittin, o bunu muhakkak zikretmiştir, dedi.

3263  Bana Amr ibnu'l-Hâris, Sâlim'den; o da Bâbası Abdullah ibn Omer'den tahdîs etti; o şöyle demiştir: Cibrîl aleyhi's-selâm, Peygamber'in yanına inmeyi va'd etmişti (inmedi; Peygamber sebebini sordu.) Cibrîl: Biz melekler, içinde (canlı hayvana âid) sûret ve köpek bulunan eve girmeyiz, dedi.

3264 Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki,

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İmâm Semiallâhu limen hamideh dediği zaman siz Allâhumme Rabbena leke'l-hamdu deyiniz. Çünkü her kimin böyle demesi melâikenin böyle demesine denk düşerse geçmiş günâhları mağfiret edilir".

3265 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) tahdîs etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizin herhangi birinizi namaz kılmak habsedip alıkoyduğu müddetçe, bir namaz içindedir. Namaz kıldığı yerden kalkmadığı yahut abdestini bozmadığı müddetçe de melekler onun için: Allâhumme'ğfîr lehu ve'r-hamhu ( Allahım! Ona mağfiret et ve ona merhamet eyle), derler".

3266 Ya'lâ ibn Umeyye (radıyallahü anh): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in minber üzerinde (cehennem ahâlîsinin cehennem muhafızına): "Yâ Mâlik! (Rabb'in hakkımızdaki hükmünü versin!) diye nida ettiler... (ez-Zuhrûf: 77) âyetini okuduğunu işittim" demiştir.

Râvî Sufyân ibn Uyeyne, Abdullah ibn Mes'ûd'un bu âyeti "Ve nâdev yâ Mâli " şeklinde kâf’ı düşürerek okuduğunu söylemiştir.

3267 Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle tahdîs etmiştir: Âişe, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

— Sana Uhud gününden daha şiddetli olan bir gün erişti mi? dedi. O da:

—"Yemin olsun ki kavmim Kureyş'ten gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım zorluk hepsinden şiddetli idi. Şöyle ki: Ben (Kureyş'ten gördüğüm ezâ üzerine Taife gidip) hayâtımın korunmasını Abdu Kulâl'in oğlu İbnu Abdu Yâlîl'e teklif etiğim zaman o benim dileğime cevâb vermemişti. Ben de kederli ve hayretli bir hâlde yüzümün doğrusuna (Mekke'ye) dönmüştüm. Bu hayretim Karnu's-Seâlib mevkiine kadar devam etti. Burada başımı kaldırıp (semâya) baktığımda beni gölgelendirmekte olan bir bulut gördüm. Buluta (dikkatle) baktığımda bunun içinde Cibril bulunduğunu gördüm. Cibril bana nida etti de:

Allah, kavminin Sen'in hakkında dediklerini ve Seni korumayı reddettiklerini muhakkak işitti. Ve Allah Sana şu Dağlar Meleği'ni gönderdi. Kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin, dedi. Bunun üzerine Dağlar Meleği bana nida edip selâm verdi. Sonra:

Yâ Muhammedi Cibril'in bu söylediği bir hakikattir. Sen ne istersen emrine hazırım. Eğer (Ebû Kubeys ile Kuaykân denilen) şu iki yalçın dağı Mekkeliler üzerine kapaklamamı istersen (onu da emret), dedi.

Buna karşı Peygamber:

— Hayır, ben Allah'ın bu müşriklerinin sulblerinden yalnız Allah 'a ibâdet eder ve Allah 'a hiçbirşeyi ortak kılmaz (tevhîdci) bir nesil meydana çıkarmasını arzu ederim, dedi".

3268 Bize Ebû İshâk eş-Şeybânî tahdîs edip şöyle dedi: Ben Zırr ibn Hubeyş'e Yüce Allah'ın şu kavlinden sordum: "Sonra (Cibrîl O'na) yaklaştı, sarktı. İki yay kadar, yahut daha yakın oldu da (Allah) kuluna vahy edeceğini etti. O'nun gördüğünü kalbi yalana çıkarmadı" (en-Necm: 8-11).

Zırr ibn Hubeyş: Bize İbnu Mes'ûd: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibril'i (yaratılmış olduğu surette) altıyüz kanatlı olarak gördü, diye tahdîs etti, dedi.

3269- Bize Hafs ibn Omer tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şu'be, el-A'meş'ten; o da İbrahim'den; o da Alkame'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) "And olsun ki O, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını görmüştür" (en-Necm:18) âyetinin tefsirinde: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) semânın etrafını yeşil bir kumaş (hâlinde Cibril'in kanadı) kaplamış gördü, demiştir.

3270 Bize el-Kaasım haber verdi ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Her kim Muhammed (uyanık olarak baş gözüyle) Rabb'ini gördü sanırsa, en büyük yalanı irtikâb etmiş olur. Lâkin muhakkak olan şudur ki, Rasûlüllah Cibrîl'i ufkun arasını kaplamış olduğu hâlde hakîkî suret ve hilkatinde görmüştür.

3271 Mesrûk şöyle demiştir: Ben (Peygamber'in Rabb'ini görmesini reddettiği zaman) Âişe'ye:

— Öyleyse Yüce Allah'ın şu kavli nerededir (yani bunun vechi nedir)? Dedim: "Sonra yaklaştı, derken sarktı. (Bu suretle Peygamber'e) iki yay kadar, yahut daha yakın oldu da (Allah'ın) kuluna vahy ettiğini etti”. (en-Necm: 8-11).

Âişe (r. anha):

— Bu yanaşma ancak Cibril'in yanaşmasıdır. Cibril Peygamber'e insan suretinde gelirdi. Şübhesiz Cibril bu kerre Peygamber'e kendi hakîkî sureti olan sureti içinde gelmiş ve ufku kapatmıştır, dedi.

3272 Semure ibn Cundeb (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben bu gece rü'yâmda iki kimse gördüm. Onlar bana geldiler... şöyle dediler: O ateş yakan adam, cehennemin bekçisi olan Mâlik'tir... Ben Cibril'im. Bu da Mikâîl'dir...".

3273 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kişi kadınını (cinsî yaklaşmak için) yatağına da'vet eder de kadın çekinir ve bu yüzden koca, kadına öfkeli, sinirli bir hâlde gecelerse melekler o kadına sabah oluncaya kadar la'net ederler".

Bu hadîsi el-A'meş'ten rivayet etmekte Ebû Avâne'ye Şu'be, Ebû Hamza, İbnu Dâvûd ve Ebû Muâviye mutâbaat etmişlerdir.

3274 İbn Şihâb şöyle demiştir: Ben Ebû Seleme'den işittim, şöyle dedi: Bana Câbir ibnu Abdillah (radıyallahü anh) haber verdi. O, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işitmiştir: "Sonra benden vahy bir süre habs olundu. Ben bir gün yürürken birdenbire gökyüzü tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki, Hıra'da bana gelen melek (yani Cibrîl) semâ ile Arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Ondan pek ziyâde korktum, hattâ yere düştüm. Akabinde aileme geldim ve: Beni örtünüz, beni örtünüz! Dedim. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyet leri indirdi: “Ey bürünüp sarınan! Kalk, artık korkut. Rabb'ini büyük tanı. Elbiselerini temizle. Azâb (a götürecek şeyleri) terkeyle..." (el-Müddessir: 1-5).

Ebû Seleme: Âyetteki "er Rücz ", putlardır, demiştir.

3275 Müfessir Ebu’l-Âliye şöyle demiştir: Bize Peygamerimizin amcası oğlu, yani İbn Abbâs radıyallahü anhüma tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Mi'râc’da) bana gece sefer ettirildiğinde ben Musa'yı esmer yüzlü, uzun boylu, kıvırcık saçlı bir tipte gördüm. Musâ (uzunluk ve esmerlikçe) Ezdu Şenûe adamlarından bir kişi gibidir. İsâ'yı da gördüm: Ne uzun ne kısa, orta boyda, benzi kırmızı ile beyaza meyilli olup başı, salıverilmiş düz saçlı bir kimse idi. Allah'ın bana gösterdiği hayrete düşürücü daha birtakım garibeler arasında cehennem muhafızı Mâlik'i ve Deccâl'i de gördüm. Ey mü'min! Peygamber'in Musa'ya kavuşmasından şübhede olma".

Enes ve Ebû Bekre (radıyallahü anh), Peygamber'in "Melekler Medine'yi, Deccâl'den bekçilik yapıp korurlar" hadîsini söylemişlerdir.