Geri

   

 

 

 

İleri

 

6- (Allah'ın salavâtı üzerlerine olsun) Meleklerin zikri bâbı

Ve Enes şöyle dedi: Abdullah ibn Selâm, Peygamber'e: Şübhesiz meleklerden Cibril aleyhi'sselâm Yahûdîler'in düşmanıdır, dedi.

İbn Abbâs da: "Biziz o saff saff dizilenler mutlak biz!" (es-Sâffât: 165); bunlar meleklerdir, demiştir.

3243-Bize Hudbe ibnu Hâlid tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den tahdîs etti. H ve bana Halîfe ibn Hayyât şöyle dedi: Bize Yezîd ibnu Zuray' tahdîs edip şöyle dedi: Bize Saîd ibn Ebî Arûbe ile Hişâm ed-Destevâî şöyle dediler: Bize Katâde tahdîs edip şöyle dedi: Bize Enes ibnu Mâlik tahdîs etti ki, Mâlik ibn Sa'saa (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Bir kerresinde ben Beyt'in (yânı Ka'be'nin) yanında uyurla uyanık arası bir hâlde bulunuyordum". Peygamber burada iki kişi arasındaki adamı (kasdederek) zikretti ve şöyle devam etti; "Derken bana içine hikmet ve imân doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve îmân ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak'tır. Akabinde ben Cibril'in beraberinde gittim. Nihayet alt semâya vardık.

— Kim o? denildi.

— Cibril'dir, dedi.

— Yanındaki kimdir? denildi. Cibril tarafından:

— Muhammed'dir, diye cevap verildi.

— Ona buraya gelsin diye (da'vet) gönderildi mi? diye soruldu. Cibril:

— Evet, dedi.

— Merhaba gelen Zât'a. Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir! denildi.

Müteakiben Âdem'in yanına geldim ve ona selâm verdim. O da:

— Merhaba sana, Oğul ve Peygamber! dedi. Akabinde ikinci semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril'dir, dedi.

— Yanındaki kimdir? denildi. Cibril:

— Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir, dedi.

— Ona (gelsin diye) haber gönderildi mi? denildi. Cibril:

— Evet, gönderildi, dedi.

— Merhaba O'na -hoş geldi, safa geldi- ve bu gelenin gelişi ne güzeldir! Denildi.

Akabinde ben İsâ ve Yahya (Peygamberlerin) yanına vardım. Onlar:

— Merhaba sana, kardeş ve Peygamber! Dediler. Sonra üçüncü semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril'dir, dedi.

— Beraberindeki kimdir? Denildi. Cibril:

— O Muhammed'dir, dedi.

— Ona (vahy ve mi'râc da'veti) gönderilmiş midir? Denildi. Cibril:

— Evet (gönderilmiştir), dedi.

— Merhaba O'na ve bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir! Denildi. Akabinde ben Yûsuf'un yanına vardım ve ona selâm verdim. O

da:

— Merhaba sana bir kardeşten ve peygamberden! Dedi. Sonra dördüncü semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril'dir, denildi.

— Beraberindeki kimdir? Denildi. Cibril tarafından:

— Muhammed'dir, denildi.

— Ona (mi'râc da'veti) gönderilmiş midir? Denildi. Cibril:

— Evet, gönderilmiştir, dedi.

— Merhaba gelen Zât'a ve bu gelenin gelişi ne güzeldir! Denildi. Ben İdrîs Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da:

— Bir kardeş ve bir peygamberden merhaba! Dedi. Sonra beşinci semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril'dir, dedi.

— Beraberindeki kimdir? denildi.

— Muhammed'dir, denildi.

— Ona da'vet gönderilmiş midir? denildi.

Cibril:

— Evet (gönderilmiştir), dedi.

— Merhaba O'na ve bu gelen Zât ne güzel yolcu! Denildi. Akabinde biz Harun'un yanına geldik. Ben ona selâm verdim.

O da:

— Merhaba sana bir kardeş ve bir peygamberden, dedi. Sonra altıncı semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril'dir, dedi.

— Beraberindeki kimdir? denildi.

— Muhammed'dir, denildi.

— O'na (da'vet) gönderilmiş midir? Bu gelen kişiye merhaba ve O'nun bu gelişi ne güzeldir! denildi.

Akabinde ben Musa'nın yanına vardım ve ona selâm verdim. O da:

— Bir kardeşten ve bir peygamberden sana merhaba! dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Mûsâ ağladı. Musa'ya:

— Seni ağlatan nedir? Denildi: Mûsâ:

— Yâ Rabb! Benden sonra peygamber gönderilen bu genç ki, O'nun ümmetinden cennete girecekler benim ümmetimden gireceklerden daha faziletlidir (de ona ağlıyorum)! dedi.

Sonra yedinci semâya vardık.

— Kimdir o? denildi.

— Cibril'dir, dedi.

— Yanındaki kimdir? denildi.

— Muhammed'dir, denildi.

— O'na da'vet gönderilmiş midir? Bu gelen Zât'a merhaba, bu gelen kişi ne güzel yolcu! denildi.

Akabinde ben İbrahim Peygamber'in yanına vardım ve ona selâm verdim. O da:

— Bir oğul ve peygamber, merhaba sana! dedi.

Sonra bana el-Beytu'l-Ma'mûr gösterildi. Ben Cibril'e bunu sordum. Cibril:

— Bu el-Beytu'l-Ma'mûr'dur, her gün onun içinde yetmişbin melek namaz kılar, bundan çıktıkları zaman artık bu onların son girişidir, bir daha oraya dönmezler, dedi.

Bana Sidretu'l-Muntehâ da gösterildi. Bir de gördüm ki, sidre ağacının yemişleri sanki Yemen 'in Hecer şehri testileri gibi; yaprakları ise fillerin kulakları gibidir. Sidre 'nin dibinde dört nehir vardır: İki bâtın nehir, iki zahir nehir. Ben Cibril'e bunları sordum. Cibril;

— Bâtın olan iki nehir cennettedir. Zahir olan iki nehir ise Nîl ile Furât nehirleridir, dedi.

Sonra benim üzerime (her gün) elli namaz farz kılındı. Ben bunları kabul ettim ve Musa'ya geldim. Mûsâ:

— Ne yaptın? dedi.

— Üzerime elli namaz farz olundu, dedim. Mûsâ:

— Ben insanları senden daha iyi biliyorum; ben İsrâîl oğullarını sıkı bir denemeye tâbi' tuttum. Senin ümmetin her gün elli namaza takat getirmez. Onun için Rabb'ine dön de hafifletmesini iste, dedi.

Ben de döndüm ve hafifletmeyi istedim. Rabb'im namazları kırk yaptı. Sonra evvelki gibi Mûsâ 'ya; akabinde Rabb'ime gidip yine hafifletme istedim. Sonra Rabb'im namazları otuz yaptı. Sonra yine bundan önceki gibi Musa'ya; akabinde Rabbi'me gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb'im namazları yirmi yaptı. Sonra yine Musa'ya ve akabinde Rabb'ime gidip hafifletme istedim. Bu sefer Rabb 'im namazları on yaptı. Sonra Musa'ya geldim. O da yine hafifletme istememi söyledi. Bu sefer Rabb'im namazları beş yaptı. Akabinde Musa'ya geldim. Mûsâ:

— Ne yaptın? dedi.

— Rabb'im namazları beş yaptı, dedim.

Mûsâ önceki gibi yine hafifletme istememi söyledi. Ben Musa'ya:

— Hayırla selâmette kal (ben bu beşi kabul ediyorum), dedim. Akabinde Allah tarafından:

— Ben beş vakit namazla farizamı imza ve infaz ettim ve kullarımdan fazlasını hafiflettim; ben güzelliği on kat ile karşılarım! Diye nida olundu'.

Ve Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den; o da el-Hasen'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den el-Beytu'l-Ma'mûr hakkında ayrı hadîs söyledi.

3244 Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Kendisi sâdık ve masdük (yânı: kendisi doğru söyler ve kendisine de doğru bildirilir) olduğu hâlde, bize Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tahdîs edip (insanın yaratılması tavırlarından) şunları söyledi:

"Sizin herbirinizin yaratılması (yaratılma başlangıcında) ana baba maddeleri kırk gün anasının karnında toplanır. Sonra o maddeler o kadar zaman içinde (yani kırk gün içinde) katı bir kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine o kadar zaman içinde bir çiğnem et olur. Sonra (dördüncü tekâmül tavrında) Allah bir melek gönderir de tekâmül eden o bir çiğnem ete şu dört kelime (yazması) emrolunur: Onun işini, rızkını, ecelim, şaki yahut said olduğunu yaz! Denilir. Sonra ona rûh üflenir (cenîn canlanır). İmdi sizden bir kişi (bu fıtratı gereği dünyâda) iyi iş yapar, nihayet kendisiyle cennet arasında yalnız bir kulaç mesafe kalır. Bu sırada (meleğin ana karnında yazdığı) yazı gelir, yazısı o kişinin önüne geçer (yani onu önler). Bu defa o kişi cehennemliklerin işini yapmağa başlar (da cehenneme girer). Sizden bir kişi de kötü iş yapar. Nihayet kendisiyle cehennem arasında ancak bir kulaç mesafe kalır. Bu sırada (meleğin yazdığı) o yazı önüne geçer (yani onu önler). Bu defa o kişi cennet ehlinin (hayırlı) emelini yapar (cennete girer)".

3245 Bana Mûsâ ibnu Ukbe haber verdi ki, Nâfi' şöyle demiştir: Ebû Hureyre, Peygamber'den söyledi.

Ve Ebû Âsim ed-Dahhâk ibn Mahled, Mahled ibn Yezîd'e mutâbaat etti ki, İbn Cureyc şöyle demiştir: Bana Mûsâ ibn Ukbe, Nâfi'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den haber verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Allah bir kulu sevdiği zaman Cibril'e:

— Allah fulânı seviyor, onu sen de sev! Diye nida eder. Cibril de o kulu sever. Akabinde Cibril gök ahâlîsine;

— Allah fulân kulu seviyor, onu siz de seviniz! Diye nida eder.

Gök ahâlîsi de o kimseyi sever. Sonra yerde (ki insanların gönlüne) o kimse lehine kabul ve sevgi konulur (da onu tanıyan müslümânlar tarafından sevilir)".

3246 Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle derken işittim: "Melekler anân içine -ki o buluttur- inerler de gökte kaza ve hükmolunan emri (istikbâle âid bâzı şeyleri kendi aralarında) zikrederler. Bu sırada şeytânlar (bu haberi) kulak hırsızlığı yapar ve onu işitirler. İşittiklerini de kâhinlere gizlice ulaştırırlar. Kâhinler, şeytânlardan işittikleri kelimelerle beraber yüz yalan da kendi nefislerinden uydururlar".

3247 Bize İbn Şihâb, Ebû Seleme ibn Abdirrahmân ibn Avftan ve el-Agarr Selmân el-Cuhenî'den; onlar da Ebû Hureyre'den tahdîs ettiler ki, o şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cumua günü olunca mescidin kapılarından herbir kapıda melekler bulunur. Onlar mescide ilk gelenleri (birinci, ikinci, üçüncü diye) sırasıyte yazarlar. İmâm minbere oturunca sahîfeleri dürerler ve saflar arasına gelip zikri (yani hutbeyi) dinlerler".

3248  Bize ez-Zuhrî tahdîs etti ki, Saîd ibnu'l-Müseyyeb şöyle demiştir: Bir kerre Hassan ibn Sabit mescidde şiir okuduğu sırada Omer mescide uğradı. (Hassân'ın mescidde şiir okumasını çirkin gördü.) Bunun üzerine Hassan:

— Ben vaktiyle bu mescidde senden daha hayırlı olan Zât hâzır iken de şiir okur idim, dedi.

Sonra Hassan, Ebû Hureyre'ye döndü ve:

— Allah aşkına sana sorarım: Rasûlüllah'ın Hassân'a: "Haydi sen de benim tarafımdan (müşriklere) cevâb ver! Allahım, onu Rûhu'l-Kudüs ile kuvvetlendir!" derken işittin mi? diye sordu.. O da;

— Evet (işittim), diye doğruladı.

3249 Bize Şu'be, Adiyy ibn Sabit'ten tahdîs etti ki, el Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hassân'a hitaben: "Sen de müşrikleri hicvedip kötüle yahut onların hicivlerine karşılık ver, Cibril de seninle beraberdir" buyurdu.

3250 Bize Cerîr ibn Hazım tahdîs etti. H ve yine bize İshâk ibn Râhûye tahdîs edip şöyle dedi: Bize Vehb ibn Cerîr haber verip şöyle dedi: Bize babam Cerîr ibn Hazım tahdîs edip şöyle dedi: Ben Humeyd ibn Hilâl'den işittim ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: (Rasûlüllah, Kurayza oğulları yurduna sefer ettiğinde melekler de iştirak etti.) Ben Ensâr'dan Ganm oğulları sokağında yükselen bir tozu bugün bile görür gibiyim.

Râvî Mûsâ ibn İsmâîl, Mağâzî'deki kendi rivayetinde şunu ziyâde etmiştir: Enes: Ben Cibril'in melâike cemâatinin Ganm oğulları sokağından geçtikleri sıra yükselen tozunu bugün bile görür gibiyim, demiştir.

3251 Urve ibnu'z-Zubeyr'den; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki, el-Hâris ibnu Hişâm, Peygamber'den:

— Sana vahy nasıl gelir? diye sormuştur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle cevâblamıştır:

— "Bunun hepsi (şöyledir): Bazen melek bana çıngırak sesi gibi bir ses içinde gelir, akabinde meleğin bana söylediği şeyleri ezberlemiş olduğum hâlde o benden ayrılır. Bana en ağır olanı budur. Bazen de melek bana bir insan olarak temessül eder (yani sûretlenir), benimle konuşur, ben de söyleyeceklerini iyice bellerim".

3252 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu:

"Kim Allah yolunda çift sadaka verirse, cennetin bekçileri, yani melekler onu: Ey Fulân! Buraya gel! Diye da'vet ederler."

Peygamber'in bu sözü üzerine Ebû Bekr:

— Artık kendisine hiç helak olmayan kimse, işte budur, dedi. Peygamber de:

— "Senin de o bahtiyarlardan olmanı umarım" buyurdu.

3253 Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Seleme'den; o da Âişe (r.anha)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye:

"Yâ Âişe! Şu (yanımdaki) Cibril'dir, sana selâm ediyor" buyurmuş.

Aişe de:

— Selâm; Allah'ın rahmeti ve bereketleri onun üzerine olsun, demiş ve Peygamber'i kasdederek:

— Benim görmediğimi Sen görüyorsun, demiştir.

3254- Bize Ebû Nuaym tahdîs edip şöyle dedi: Bize Omer ibnu Zerr tahdîs etti.

 H Ebû Nuaym dedi ki: Bana Yahya ibn Ca'fer tahdîs edip şöyle dedi: Bize Vekî', Omer ibn Zerr'den; o da Bâbası Zerr ibn Abdillah el-Hamdânî'den; O da Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibril'e:

— "Sen bize şu ziyaretinden daha çok ziyaret etmez misin?" demişti (yani daha sık gelmesini arzûlamıştı).

İbn Abbâs dedi ki: Bunun üzerine "Biz (melekler) Senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde, ardımızda ve ikisi arasında ne varsa hepsi O'nundur. Senin Rabbin unutkan değildir" (Meryem: 64) âyeti indi.

3255  O da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cibril bana Kur'ân'ı bir okunuş üzerine okuttu. Ben de durmadan bunun artmasını isterdim. Tâ yedi türlü okunuşa erişinceye kadar bu dileğimde ısrar ettim".

3256 Bize Abdullah ibnu’l-Mubârek haber verip şöyle dedi:

Bize Yûnus ibn Yezîd haber verdi ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibni Abdillah tahdîs etti ki, İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman da ramazânda idi ki, bu ay Cibril aleyhi's-selâmın kendisine en çok kavuştuğu zaman idi. Cibril, ramazânın her gecesinde Rasûlüllah'la buluşur ve kendisi ile Kur'ân-ı Kerîm'i mudârese ve müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Rasûlüllah Cibril kendisiyle buluştuğu bu zamanda hayır dağıtmakta, esmesi maniaya uğramayan rüzgârdan daha cömert idi.

Ve Abdullah ibnu'l-Mubârek'ten: (Kendisi:) Bize Ma'mer (ıbnu Râşid, yukarıda verilen) bu isnâd ile o hadîsin ma'nâca benzerini tahdîs etti, demiştir.

Ve Ebû Hureyre ile Fâtıma (radıyallahü anhüma) da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den, Cibril'in (her sene ramazânda) Peygamberle Kur'ân'ı karşılaştırma yapar olduğunu rivayet etmişlerdir.

3257 Bize Leys ibnu Sa'd, İbn Şihâb'dan şöyle tahdîs etti: Omer ibnu Abdilazîz bir gün ikindi namazını biraz geri bıraktı. Bunun üzerine Urve ibnu'z-Zubeyr, Omer'e:

— Dikkat et! Muhakkak ki Cibril inmiş ve Rasûlüllah’ın önünde namaz kıldırmıştır, dedi.

Omer de ona:

— Yâ Urve, söylediğini iyi bil! Dedi.

Urve de hadîsi senediyle nakledip şöyle demiştir:

— Ben Beşîr ibn Ebî Mes'ûd'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Bâbam Ebû Mes'ûd'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Cibril indi ve bana imâm oldu, ben de onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım". Rasûlüllah bunu söylerken birer birer beş namazı parmaklarıyle sayıyordu.

3258 Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

— "Cibril bana: 'Ümmetinden her kim Allah'a hiçbirşeyi ortak koşmayarak (tevhîd inancıyle) ölürse cennete girer -yahut ateşe girmez' dedi".

Ebû Zerr:

— Eğer o kişi zina etse ve hırsızlık yapsa da mı? dedi. Peygamber:

"Eğer (bu günâhları işlese de)" buyurdu.

3259 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Melekler arka arkaya gelirler: Hergün birtakım melâike geceleyin, diğer birtakım melâike de gündüzleyin birbiri ardınca size gelirler. Bunlar sabah ve ikindi namazlarında buluştuktan sonra evvelce içinizde kalmış olanlar göğe yükselirler. Rableri (namaz kılmış kullarının) hâllerini en iyi bilirken yine o meleklere: Kullarımı ne hâlde bıraktınız? Diye sorar. Onlar da: Onları namaz kılarlarken bıraktık ve onlara namaz kılarlarken varmıştık, derler".