8- Cennetin sıfatı ve yaratılmış (yani şimdi mevcûd) olduğu hakkında gelen şeyler bâbıVe Ebu'l-Âliye dedi ki; "Mutahharatun ": Hayzdan, idrardan, tükürükten tertemiz kılınmış; "Kullemâ ruzikû": Kendilerine birşey verildiği, sonra da bir başkası verildiği zaman "Bu bize bundan önce de verilmişti derler", yani bu bize bundan önce de getirildi. "Ve utû bihi müteşâbihen": Bu kendilerine bâzısı bâzısına (renk ve şekilde) benzer, fakat tadında ayrı olarak sunulacak (el-Bakara: 25), “Kutufuhâ" (el-Hâkkaa:l2): Cennetlikler istedikleri gibi keserler; "Dâniyetun": "Karîbetun", yani yakındır. "el-Erâik" (ed-Dehr 13; Yasin:56)Tahtlar, serirler. Ve el-Hasen: "en-Nadra", yani parlaklık, yüzlerde; surûr, yani sevinç de kalblerde olur, dedi. Mucâhid: "Selsebilen": Akması keskin; "Gavl": Karın ağrısı; "Yunzefûne": Akılları gitmez demektir, dedi. İbnAbbâs: "Dıhâkan": Dopdolu; "Kevâibe": Göğüsleri, memeleri belirip olgunlaşmış; "er-Rahîk ": Şarâb; "et-Tesmîmu ": Cennet ehli içkilerinin hepsine üstün olan içki; "Hitâmuhu": Çamuru misk; "Naddâhatân"; İki fışkıran; "Mevdûnetûn": Örülmüş, dokunmuşa denilir. "Vadînu'n-Nâka" (yani devenin sırtına hevdeci bağlamak için sırım yahut kıldan örülmüş yassı kolan) bu ma'nâdandır. "el-Kûbu": Kulağı, yani elle tutulacak yeri ve kulpu olmayan testiler; "Vel-Ebârîk": El ile tutulacak kulakları ve kulpları olan testiler; "Uruben" (Vakıa:37) Ağırlaştırılmış demektir, tekili: "Arûbun "dur; "Sabûr" ve "Subur" gibi. Mekke ahâlîsi ona "el-Aribetu"; Medîne ahâlîsi "el-Ganicetu"; Irak ahâlîsi ise "eş-Şekiletu" ismini verirler. Mucâhid şöyle dedi: "Ravhun”Vakıa:89) Cennet ve rahatlık; "er-Reyhânu": Rızk; "el-Mendûdu": Muz; (el-Mahdûdu": Yükçe ağırlaştırılmış demektir. Ve yine dikeni olmayan şeye de denilir. “Vel-Urubu": Kocalarına çok bağlı ve çok sevgili dişilerdir. Ve denildi ki: "Meskûb " (Vakıa:31) Akıcı; "Furuşın merfûatın” (Vakıa:34) Birbiri üzerine konulup yükseltilmiş yataklar; "Lağven” Bâtılen; "Te'sîmen (Vakıa:25) Yalan; "Efnânun” Dallar. "Ve cenal-cenneteyni dânin ": (Rahman:25) Toplanıp devşirilmesi yakından; "Mudhâmmetâni" (Rahman:64) Suya kanmaktan dolayı iki siyah (yânı iki koyu yeşil) demektir. 3276 Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz öldüğünde sabah akşam âhiretteeki oturak yeri kendisine gösterilir: Eğer o ölü cennet ehlinden ise, kendisine cennet ehli makaamlarından yeri gösterilir. Eğer ateş ehlinden ise, cehenenemliklerden (yânı onların yerinden) gösterilir". 3277 Bize Ebû Recâ’ İmrân ibn Husayn'dan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben (mi'râc gecesi) cennette baktım da, cennet ahâlîsinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme de baktım. Cehennemdekilerin çoğunu da kadınlar gördüm" buyurmuştur 3278 İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah'ın yanında bulunduğumuz sırada O bize şöyle buyurdu: "Ben bir kere uyurken kendimi cennette gördüm. O sırada bir kadın (Ümmü Suleym) bir köşkün yanında abdest almakta idi. Ben (yanımdaki meleklere): Bu köşk kimin içindir? Diye sordum. Onlar: Bu köşk Omer ibnu'l-Hattâb için, dediler. Omer'in kıskançlığını hatırladım da hemen yüzümü arkama çevirdim". (Rasûlüllah'in bu latîfeli müjdesi üzerine) Omer -sevincinden- ağladı da: — Yâ Rasûlallah, Sana karşı mı kıskançlık edeceğim? Dedi. 3279 Abdullah ibn Kays el-Eş'arî (radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Cennetteki) çadır, içi boşaltılmış bir incidir. Bunun semâya doğru uzunluğu otuz mildir. Bu çadırın herbir köşesinde mü'min bir aile topluluğu bulunur ki, onları başkaları göremezler". Ebû Abdissamed ile Haris ibnu Ubeyd yukarıdaki hadîsin râvîsi olan Ebû îmrân el-Cevnî'den, altmış mil diye söylemişlerdir. 3280 Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah: Ben iyi kullarım için cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insan gönlüne gelmeyen birtakım ni'metler hazırladım, buyurdu. İsterseniz şu âyeti okuyunuz: "Artık onlar için yapmakta olduklarına bir mükâfat olarak gözlerin aydın olacağı (ni'metlerden) neler gizlenmiş bulunduğunu kimse bilmez" (es-Secde: 17). 3281 Bize Ma'mer, Hemmâm ibn Münebbih'ten haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennete ilk giren zümrenin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki nurlu sureti üzeredir. Cennetlikler cennette tükürmezler, sümkürmezler, dışkı çıkarmazlar. Onların cennetteki kabları altın, tarakları altın ve gümüştendir. (Buhurdanlıklarının) ûdları Hind ududur. Onların teri misktir. Cennet ehlinden herbir erkeğin iki kadını vardır ki, vücûdunun güzelliğinden iki baldır kemiğinin iliği etinin arkasından görünür. Cennetlikler arasında ihtilâf da yoktur, düşmanlık da yoktur. Kalbleri bir kalbdir. Onlar sabah akşam Allah'ı tesbih ederler". 3282 Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennete ilk girecek zümre, ayın ondördüncü gecesindeki nurlu sureti üzeredirler. Bunların ardından cennete girecek olanlar ise en keskin ışık yayan yıldızlar gibidirler. Cennet ahâlîsinin gönülleri, birtek kişinin gönlü (ndeki tek irâdeye benzer bir fıtrat) üzerinedir. Onların aralarında ihtilâf ve kinleşme yoktur. Cennet erkeklerinden herbiri için iki zevce vardır. Bu iki zevceden herbirinin baldırının iliği, güzellik ve latîfliğinden dolayı, etinin ötesinden görülür. Cennetlikler sabah akşam Allah'ı tesbîh ederler. Hasta olmazlar, sümkürmezler, tükürmezler. Onların kabları altın ve gümüştür. Tarakları da altındır. Buhurdanlıklarının yakacağı ûd ağacıdır -Ebu'l-Yemân: el-Ulve ile ûd ağacını kasdediyor, demiştir-. Onların teri misktir". Mucâhid: "el-îbkâr", fecrin (sabahın) evvelidir "el-Aşıyy" ise güneşin meylidir; batıyor diye düşünmen zamanındaki meylidir, demiştir. 3283 Bize Fudayl ibn Süleyman, Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki, ümmetimden yetmişbin yahut yediyüzbin (kişi veya zümre cennete) girecektir. Bu ilk zümrenin sonundakiler cennete girinceye kadar öndekileri girmeyecektir (yânı hepsi bir saff hâlinde birden gireceklerdir). Bunların yüzleri, ondördüncü gecesindeki ayın nurlu sureti üzeredir". 3284 Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e -Ukeydir tarafından- ince atlas bir cübbe hediye olundu. Peygamber (erkekleri) ipekli kullanmaktan nehyeder olduğundan, insanlar Peygamber'in bunu kabul etmesine hayret ettiler. (Libâs'ta şu ziyâde olmuştur: Peygamber: "Buna şaşıyor musunuz?" buyurdu. Sahâbîler: Evet, dediler.) Peygamber: "Muhammed'in nefsi yed’inde olan Allah'a yemîn olsun ki Sa'd ibn Muâz'ın cennetteki mendilleri şaştığınız şu cübbeden muhakkak daha güzeldir" buyurdu. 3285 Ben el-Berâ ibn Azib (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Rasûlüllah'a ipekten bir elbise getirildi. Sahâbîler bunun güzelliği ve yumuşaklığından hayret edip beğendiler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Elbette Sa'd ibn Muâz'ın cenneteki mendilleri bundan daha faziletlidir" buyurdu. 3286 Sehl ibnu Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Cennette bir kamçının yeri, dünyâdan ve dünyâdaki herşeyden hayırlıdır" buyurdu, demiştir. 3287 Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Cennette bir ağaç vardır ki, bir süvari onun gölgesinde yüz sene yürüse onun gölgesini kesip bitiremez" buyurmuştur. 3288 ve 3289......Bize Hilâl ibn Alî, Abdurrahmân ibn Ebî Hamza'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şübhesiz cennette öyle bir ağaç vardır ki, bir süvâri onun gölgesinde yüz sene yürür. İsterseniz, -Uzatılmış gölge- (el-vâkıa: 30) âyetini okuyunuz. Yemîn olsun cennette sîzin birinizin yayının mikdârı, üzerine güneşin doğduğu yahut battığı herşeyden hayırlıdır" buyurmuştur. 3290 Bize Bâbam Fuleyh ibn Süleyman, Abdurrahmân ibn Ebî Hamza'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennete girecek ilk zümre, ondördüncü bedir gecesindeki ayın sureti üzeredirler. Bunların izleri üzerinde cennete girecekler ise, gökteki incimsi parlak yıldızın güzelliği gibidirler. Cennet ahâlîsinin kalbleri bir kişinin kalbi (ndeki tek irâdeye benzer bir fıtrat) üzeredir. Aralarında kinleşme ve hasedleşme yoktur. Her kişi için el-Hûru'l-Ayn dilberlerinden iki zevce vardır. Bu dilberlerin baldırlarının iliği kemiklerinin ve etlerinin arkasından görülür". 3291 Adiyy ibn Sabit bana haber verip şöyle dedi: Ben el-Berâ (radıyallahü anh)'dan işittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oğlu İbrâhîm öldüğü zaman: "Şübhesiz cennette İbrâhîm için bir sütannesi vardır" buyurmuştur. 3292 Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Cennet ahâlîsi cennette kendilerinden yüksekteki gurfeler ehli denilen birtakım köşklerin sahiplerini (aralarındaki uzaklık farkından dolayı) güçlükle görebilirler. Nitekim gündüz doğu veya batı ufkunda ışıklı kalan parlak yıldızı, aradaki mesafe uzaklığından dolayı dikkatle bakanlar seçebilir" buyurdu. Sahâbîler: — Yâ Rasûlallah, o yüksek köşkler peygamberlerin menzilleri midir? Başkaları oralara erişemez mi? diye sordular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): — "Evet, o köşkler peygamberlerin köşkleridir. Fakat (Allah başkalarına da ihsan edebilir) nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim, (o başkaları) öyle erlerdir ki, onlar Allah'a îmân ve rasûlleri (hakkıyle) tasdik etmişlerdir" buyurdu. |