61 - HAVÂTİMU'S-SUVER (Sûre Sonları)5204 İfadedeki güzellik bakımından bu bölüm de, Fevatihu's-suver gibidir. Havâtimu's-suver; sûre sonunun, kulağa hoş gelen kelimelerle bitmesidir. Bu yüzden sûrelerin son cümlelerinde, bedi mânaları olan kelimeler mevcuttur. Bu kelimeleri duyan, kelamın sona erdiğini anlamış, bundan sonra dikkate değer bir şey kalmadığını öğrenmiş olur. Zira, sûre sonlarındaki âyetler dua, tavsiye, farz, hamd, tekbir, meviza, vaad ve vaid gibi hususlarla biter. Mesela; Fatiha sûresinin hatimesinde matlup olan gaye, Allah'ın gazabına ve dalalete sebebiyet veren masiyyetten, imanı korumaktır. Bütün bunlar; ***** âyetinde toplanmıştır. Allah'ın kendilerine nimet verdiği kimselerden murad, Mü’minlerdir. Bu yüzden Allah, bütün nimetleri ihtiva etmek üzere, inamı mutlak olarak zikretmiştir. Allahın kendisine îman nimeti verdiği kimse, her türlü nimete sahip olan kimsedir. Çünkü îman nimeti, bütün nimetleri içine almaktadır. Bu nimetin zikrinden sonra Mü’minleri ***** âyetiyle vasfetmiştir. Yani onlar; îman nimeti olan mutlak nimetle, Allah'ın emirlerine uymak, günah işlememekle, Allah'ın gazabı ve dalaletten kurtulmayı bir arada toplamışlardır. Bakara sûresinin son iki âyetinde mevcut duada Âl-i İmrân sûresinin son âyetinde mevcut tavsiyelerde, Nisa sûresinin son âyetinde mevcut feraizde (ki bu âyet, her canlının sonu olan ölümle ilgili hükümleri ihtiva eden âyetlerin sonuncusudur) hüsnü'l-hitam sanatı bulunmakta, Mâide sûresinin son âyetinde Allahü teâlâ'yı tebcil ve tazim, Enam sûresinin sonunda vaad ve vaid, A'raf sûresinin sonunda meleklerin durumunu vasfederek ibadete davet, Enfâl sûresinin son âyetinde cihad ve sıla-i rahm'e teşvik, Tevbe sûresinin son âyetlerinde Resûlüllah'ın vasfı ve medhi ile tekbirler, Yûnus ve Hûd sûrelerinin sonunda yer alan âyetlerde Resûlüllah'ı teselli, Yûsuf sûresinin sonunda yer alan âyetlerde Kur’ân'ın vasfı ve medhi, Ra'd sûresinin sonundaki âyetlerde Resûlü yalanlayanlara red ve vaid yer almaktadır. İbrahim sûresinin son âyeti olan ***** âyeti, sûrenin bittiğini açık bir şekilde gösteren âyettir. Ahkâf sûresinin son âyeti de böyledir. ***** «Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et.» âyetiyle biten Hicr sûresi de böyledir. Âyetteki yakin kelimesi, ölümle tefsir edilmiştir. Bu âyet, sûrenin en güzel ifade ile bittiğini gösteren canlı bir misaldir. Zilzal sûresine bir bakın! Kıyamet ahvali nasıl başlamış, ***** «Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre ağırlığınca şer yapmışsa onu görür.» âyetiyle nasıl sona ermiştir.. Kur’ân'da en son nâzil olan ***** «Allah'a döndürüleceğiniz günden sakının.» (Bakara, 281.) âyetindeki fesahat ve belâgat güzelliğine bakın.. Bu âyette, ölümden sonraki âhiret hayatına işaret vardır. Son nâzil olan sûrelerden, Nasr sûresi de böyledir. Bu sûrede, Resûlüllah'ın ölümüne işaret edilmektedir. Buhârî, Said b. Cubeyr tarikıyle İbn-i Abbâs-dan şu rivâyette bulunur: Hazret-i Ömer, Eshâba ***** «Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde..» âyetinin mânasını sormuştu. Onlar âyetin, şehir ve sarayların fethi mânasına geldiğini söylemişlerdi. Sonra İbn-i Abbâs'a: Sen ne dersin? dediğinde İbn-i Abbâs: Muhammed'in ecelinin yaklaştığını kendisine bildirmektedir, cevabını vermiştir. Buhârî, aynı tarikle İbn-i Abbâs'ın şöyle dediğini rivâyet eder: Hazret-i Ömer beni, Bedir savaşına katılanlar arasında sayıyordu. Bazı yaşlı Sahabiler bundan alındılar. İbn-i Abbâs'ı neden bize emsal tutuyorsun, halbuki bizim, onun yaşında çocuklarımız var dediler. Bunun üzerine Hazret-i Ömer: Onu hepiniz tanırsınız, diye mukabelede bulundu. Bir gün Bedir'e katılan yaşlı Sahâbeyi davet eden Hazret-i Ömer, ***** âyeti hakkında ne dersiniz, diye sordu, aralarından bir kısmı bu soruya: Allah tarafından yardım edilip, fethe nail olduğumuzda, Allah'a hamd ve istiğfarla emrolunduk, şeklinde cevaplandırırken, bir kısmı da, hiçbir şey söylemediler. Bunun üzerine Ömer bana: Sen de mi aynı şeyi söylersin Abbâs oğlu, diye sordu. Ben: Hayır, bu sûre Resûlüllah'ın ecelini bildirmektedir. ***** âyeti, Resûl'ün eceline işarettir, dedim ve ***** «Rabbini överek tesbih et. Ondan mağfiret dile çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.» âyetini okudum. Bunun üzerine Hazret-i Ömer: Ben de âyeti, aynen senin gibi anlıyorum, dedi. |