Geri

   

 

 

İleri

 

27 Mucizelerin Türleri

Bu durum açıklık kazandığına göre, mucizelerin iki türü olduğunu söy­leyebiliriz.

Birinci tür, meydana geldiği nakil yoluyla yaygınlık ve şöhret ka­zanan fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın vefatı ile çağı biten mucizeler.

İkincisi mey­dana geldiğine ve doğru olduğuna dair haberlerin tevatüren bize kadar gel­diği, subüt ve vücuduna dair yaygın bir şekilde haberlerin bize ulaştığı, bun­ları işitenin kesin bir şekilde bunlara dair bilgi sahibi olduğu mucizeler. Bun­lar için aranan şart, nakleden kimselerin sayıca pek çok ve kalabalık olma­ları ayrıca naklettikleri şeyin kesin bir bilgi ifade ettiğini de bilmeleri, baş­ta sonda ve ortada nakledenlerin sayı çokluğunun değişmemesi gerekir. Öy­le ki, bunların yalan söylemek üzere birbirleyiyle anlaşmış olmalarına imkan görülmemelidir. Kur'ân-ı Kerim'in nakledilme niteliği işte budur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın varlığına dair nakil budur. Çünkü ümmet -Allah bu ümmetten razı olsun- hala Kur'ân-ı Kerim'i kuşaktan kuşağa nakledegelmektedir. Geçmişte­kiler de kendilerinden öncekilerden öylece nakledip durdular ve bu, geri­ye doğru varlığı kesin olarak bilinen, doğruluğu da mucizevî delillerle sabit olan yüce Peygamber'e ulaşıncaya kadar böylece sürüp gitmektedir. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da bunu Hazret-i Cebrail'den, o da aziz ve celil olan Rabbimizden al­mıştır. Kur'ân-ı Kerim'i, asıl itibariyle ona birşey eklemekten ve eksiltmek­ten korunmuş masum iki elçi nakletmiştir. Bize de onlardan sonra naklettik­lerinde ve işittiklerinde yalan söylemelerini kabul etmeye imkan bulunma­yan tevatür ehli insanlar nakletmişlerdir. Bunun imkansız olması, nakle­denlerin çokluğundan dolayıdır. İşte bundan dolayı bizler de Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in varlığına, Kur'ân-ı Kerim'in onun tarafından açıklanıp benzerinin mey­dana getirilmesi için meydan okunduğuna, bize kadar yapılan nakillerde doğ­ru söylediklerine dair kesin bilgimiz de husule gelmiştir. Dünya ilimlerinde bunun bir benzeri olarak insanın kendisine varolduğu belirtilen ülkeler ile ilgili naklini örnek gösterebiliriz. Basra'nın, Şam'ın, Irak'ın, Horasan'ın, Mekke'nin, Medine'nin varolduğuna dair haberler bu türdendir. Pek çok du­rumu açıkça ortaya koyan ve mütevatir diye bilinen haberler de böyledir. Buna göre Kur'ân-ı Kerim bizim peygamberimizin, ondan sonra Kıyamete ka­dar baki kalacak ebedi mûcizesidir. Diğer bütün peygamberlerin mucizesi ise o peygamberin hayatının sona ermesiyle yahut o mucizelerde değişiklikle­rin yapılması ile sona ermiştir. Tevrat ve İncil gibi.