Geri

   

 

 

İleri

 

17 Sonradan Ortaya Çıkan Bazı Yanlış Görüşler

İlim adamlarımız der ki: Hazret-i Osman'ın bu uygulamasıyla Hulûliyye'nin[175] [117] ve Haşviye'nin görüşleri reddedilmektedir. Bunlar harflerin, seslerin, kıraatin ve tilavetin kadim olduğunu, imanın ve ruhun kadim olduğunu söylerler. İs­lâm ümmetinin tümü, hristiyanlar, yahudiler ve brahmanistler, hatta her bir inkarcı ve münafık ittifakla şunu kabul etmektedir: Kadim olan birşey fiil ile meydana getirilmez, etkilenmez. Herhangi bir şekil veya bir sebep dolayısıy­la güç yeten bir kimsenin gücü ona taalluk etmez. (Yani kimse onu etkile­yemez.) Kadim için adem (zamanın herhangi bir diliminde yokluk) sözko-nusu değildir. Ve kadim, hiçbir zaman muhdes (sonradan meydana getiril­miş) olmaz. Muhdes de kadim olmaz. Kadim varlığının başlangıcı olmayan demektir, muhdes ise, bir zaman sonra var olan meydana gelen demektir. Bu kesimler ise, dindar olsun olmasın akıl sahiplerinin ittifakla kabul ettikleri ve üzerinde icma ettikleri kanaatlerin dışına çıkmış ve şöyle demişlerdir: Hayır, muhdesin kadim olması caizdir. Kul, yüce Allah'ın kelamını okuduğu takdir­de Allah'ın kadim olan bir kelamını fiilen işlemiş (meydana getirmiş) olur. Aynı şekilde alçıdan veya tahtadan harfler yontsa veya altın ve gümüşten harf işlese, yahut bir elbise dokuyup onun üzerine Allah'ın Kitabından bir âyeti nakşetse, bütün bunlar Allah'ın kadim kelamını fiilen işlemiş olurlar.

Allah'ın kelamı, böylelikle kadim bir şekilde dokunmuş, kadim bir şekil­de yontulmuş, kadim bir şekilde işlenmiş olur. Bunlara şöyle denilir: Yüce Allah'ın kelamı, hakkındaki görüşünüz nedir? Bu kelamın eritilmesi, silinmesi veya yakılması mümkün olabilir mi? Şayet: Evet diyecek olurlarsa, dinden çı­karlar, şayet: Hayır diyecek olurlarsa onlara şöyle denilir: Peki yüce Allah'ın Kitabından bir âyetin mum yahut altın gümüş tahta veya kağıt üzerinde şe­killendiğini farzetsek ve bu şekil ateşe düşse erişe ve yansa, sizler o vakit: Al­lah'ın kelamı yandı der misiniz? Şayet: Evet diyecek olurlarsa, o vakit önce­ki görüşlerini terketmiş olurlar. Hayır diyecek olurlarsa, onlara: Bu yazı Allah'ın kelamıdır ve artık yanmıştır, dememiş miydiniz ve yine sizler: Bu harfler Al­lah'ın kelamıdır ve erimiş bulunmaktadır dememiş miydiniz? Eğer: Harfler yan­dı fakat yüce Allah'ın kelamı bakidir diyecek olurlarsa o, vakit, hakka dön­müş, doğruyu kabul etmiş ve verdikleri bu cevap ile doğru hükmü itaatle kar­şılamış olurlar. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hak ehlinin söylediklerine dikkat çekerek söylediği de budur: "Kur'ân-ı Kerim bir deri içinde bulunsa, sonra bu, ateşe düşse yanmaz."[176] [118] Yüce Allah da (kudsî hadiste) şöyle buyurmuştur: "Se­nin üzerine suyun yıkamadığı bir kitap indirdim. Onu uykuda iken ve uya-nıkken okumaktasın."[177] [119] Bu hadisi, Müslim rivayet etmiştir.

Böylelikle şanı yüce Allah'ın kelamının harflerden meydana gelmediği ve harflere benzemediği isbat edilmiş olmaktadır. Bu konuda yapılacak açıkla­ma oldukça uzun sürer. Bu açıklamalara dair tamamlayıcı bilgiler "Usûl" ki-taplarındadır. Biz bu hususu "el-Kitabu'l-Esnâ fi Şerhi Esmaillahi'l-Husnâ" adlı eserimizde gerektiği şekilde açıklamış bulunuyoruz.