Geri

   

 

 

İleri

 

15 Hazret-i Ömer ve Hişam ile İlgili Hadisin Anlamı

İbn Atiyye der ki: Yüce Allah, peygamberine yedi harfi (okuma şeklini) mubah kılmış ve Cebrail (aleyhisselâm) Peygamber ile karşılıklı okumalarında bunla­ra göre onu okutmuştur. Bu okuyuş şekillerinde ise, i'caz ve ifadelerin eş­siz bir şekilde dizilişi sözkonusudur. Hazret-i Peygamber'in: "Ondan kolayınıza geleni okuyunuz" buyruğundan kasıt, ashab-ı kiramdan her birisi herhangi bir kelimeyi bu okuma şekillerinden birisiyle değiştirmek istedi mi kendili­ğinden onu değiştirmesinin mubah olduğunu ifade etmez. Durum böyle ol­saydı Kur'ân-ı Kerim'in i'cazı ortadan kalkar ve şunun bunun değiştirmele­rine maruz kalırdı. Ve sonunda Allah tarafından indirildiği şekilden başka bir hal alırdı. Bu konuda mübahhk sadece yedi harfte ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üm­metine genişlik sağlaması için sözkonusu olmuştur. O da bir sefer Hazret-i Ubeyy'e Cebrail'in kendisine okuttuğu şekilde okutmuş, bir başka sefer İbn Mes'ud'a yine Cebrail'in kendisine okuttuğu şekilde okutmuştur. İşte Ömer b. el-Hattab'ın Furkan sûresini okuyuşu ile Hişam b. Hakim'in bu sûreyi oku­yuşu bu şekildedir. Yoksa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın her birisinin okuyuşu için -ih­tilaf ettikleri halde- "Cebrail bana bu şekilde okuttu"[163] [103] demesi nasıl doğru bir şekilde anlaşılabilir? Bu, olsa olsa Hazret-i Cebrail'in bir sefer bu şekilde bir başka sefer de diğer şekilde okutması şeklinde anlaşılabilir. İşte Enes (radıyallahü anh)'ın: Gerçekten geceleyin kalkan nefs, hem uygunluk bakımından daha kuvvetlidir, hem de söyleyiş bakımından daha sağlamdır" (el-Müzemmil, 73/6) âyetlnde yer alan, kelimesini şeklinde okuyunca ona: Bizler şeklinde okuyoruz derler. Enes (radıyallahü anh) da buna karşılık olarak Bunla-nn hepsi aynı manayadır" cevabını verir. Bunun anlamı olsa olsa bunun Pey­gamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivayet edilerek geldiği şeklinde olabilir. Aksi takdirde eğer insanlardan herhangi bir kimse bu değişikliği yapabilecek olsaydı yüce Allah'ın: "Muhakkak Zikri Biz indirdik, onu koruyacak olan da bizleriz" (el-Hicr, 15/9) âyetinin ifade ettiği gerçek ortadan kalkardı.

Buharî, Müslim ve başkaları, Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)'ın şöyle dediğini riva­yet etmektedirler: Ben, Hişam b. Hakim'in Furkan sûresini benim okuduğum­dan başka türlü okuduğunu işittim. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûreyi bana okutmuş, öğretmişti. Nerdeyse elimi çabuk tutup ona müdahale edecektim. Fakat okuyuşunu bitirinceye kadar ona mühlet verdim, ilişmedim. Daha sonra el­biselerini boynunun altında toplayıp yakasından yakaladım, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna getirdim ve: Ey Allah'ın Rasûlü dedim. Ben bunun, Furkan sûresini bana okuttuğundan başka türlü okuduğunu duydum. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Onu bırak. (Ona da dönüp): Oku, dedi. Hişam benim işitti­ğim şekilde okudu. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu şekilde nazil oldu," diye buyurdu. Daha sonra bana dönüp: "Sen oku" dedi. Ben de bildiğim şekilde okudum. Bana da: "Bu şekilde indirildi" dedi. "Muhakkak bu Kur'ân-ı Kerim yedi harf üzerine indirilmiştir, siz ondan kolayınıza geleni okuyunuz."[164] [104]

Ben derim ki: Hazret-i Ömer'den rivayet edilen bu hadisin anlamına yakın Müs­lim tarafından Ubeyy b. Ka'b'dan gelen şu rivayet de vardır: Mescidde bu­lunduğum sırada bir adam mescide girdi, namaz kılmaya başladı. Benim ka­bul edemeyeceğim bir şekilde Kur'ân okudu. Daha sonra, bir başkası girdi, o da bir önceki adamın okuduğundan farklı bir şekilde okudu. Namazı bi­tirdikten sonra hep birlikte Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna girdik ve ben şöy­le dedim: Bu adam benim kabul edemeyeceğim bir şekilde Kur'ân okudu. Daha sonra öteki girdi. O da kendisinden öncekinin okuduğundan farklı oku­du. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) her iki kişiye de okumalarını emretti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ikisinin de okuyuşunu güzel buldu. İçimde cahiliyye dönemindekini de ge­ride bırakacak şekilde bir yalanlama başgösterir gibi oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) içine düştüğüm durumumu görünce göğsüme vurdu. Her tarafımdan terler boşandı. O kadar korktum ki, bana yüce Allah'ın huzurunda imişim gibi gel­di. Hazret-i Peygamber bana şöyle dedi: "Ey Ubeyy, bana Kur'ân-ı Kerim'i tek bir harf üzere oku diye elçi gönderildi. Ben ona: Ümmetime kolaylaştır diye kar­şılık verdim. İkinci defa bana: Onu iki harf üzere oku diye haber geldi. Ben ikinci olarak: Ümmetime kolaylık sağla diye karşılık verdim. Üçüncü defa ba­na, Kur'ân-ı Kerim'i yedi harf üzere oku diye gönderildi. Sana geri çevirdi­ğim her bir sefer karşılığında benden isteyeceğin bir dilek de vardır. Bu se­fer ben şöyle dedim: Allah'ım, ümmetimi bağışla, Allah'ım ümmetimi bağış­la. Üçüncüsünü ise, İbrahim (aleyhisselâm) dahil olmak üzere bütün insanların bana ihtiyaç duyacağı bir güne sakladım."[165] [105]

Ubeyy (radıyallahü anh)'ın: "Bir yalanlama başgösterir gibi oldu" ifadesinin anlamı bir şaşkınlık ve bir dehşet beni kapladı. Yani, şeytan tarafından onu şaşırtmak ve dehşete düşürüp ayağını kaydırmak istediğinden, esasında pek o kadar büyük ve önemli olmayan birşey olan kıraat farklılıklarını ona çok büyük bir şey gi­bi gösterdi. Yoksa kıraatlerin farklılığından dolayı bu kadar büyük bir olum­suzluğu ve yalanlamayı gerektirecek taraf ne olabilir ki? Kıraat farklılığından daha büyük birşey olan nesh hakkında bile bu sözkonusu olmadığına göre -ki bundan dolayı Allah'a hamdolsun- kıraat farklılıkları nerede kalır ki?

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ubeyy'e böyle bir duygunun geldiğini görünce göğ­süne vurarak, onu uyardı. Bunun akabinde Hazret-i Ubeyy'in kalbine genişlik gel­di, içi aydınlandı. O kadar ki, adeta Allah'ın huzurunda imiş gibi kendisini görmek noktasına ulaştı. Hatırına gelen bu düşüncenin ne kadar çirkin ol­duğunu açıkça anlayınca yüce Allah'tan korktu ve utancından dolayı her ta­rafından terler boşandı. İşte onun hatırına gelen bu olumsuz düşünce Pey­gamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a ashab-ı kiramın: "Bizler içimizde herhangi bir kimsenin dile getirmesini çok büyük bir iş olarak değerlendirdiği birtakım duygular du­yuyoruz" şeklindeki sorularına: "Böyle bir şeyi bulabiliyor musunuz?" diye soru ile karşılık vermesine benzer. Ashab-ı kiram: Evet deyince, Hazret-i Peygamber: "İşte imanın sarih şekli budur" cevabını verir. Bu hadisi Müslim, Ebu Hu-reyre'den rivayet etmiştir.[166] [106] Buna dair açıklamalar yüce Allah'ın izniyle A'raf sûresinde gelecektir.