Geri

   

 

 

İleri

 

4 Arapça Ve Diğer Dillerde Müşterek Olarak Kullanılan Kelimeler

Eğer bir kimse diyecek olursa ki, "Sen dedin ki, Allahü teâlânın, yaratıkla­rından herhangi birine, anlamadığı bir sözle hitabetmesi ve insanlara, anlama­dıkları bir dille konuşan Peygamber göndermesi caiz değildir. Allah insanlara, ancak anlayacakları şeylerle hitabeder ve insanlara, ancak anlayacakları bir dille Peygamber gönderir. "O halde sen şu sahabilerden rivayet edilen ve Arapçanm dışındaki dillerden alındığı söylenen şu kelimeler hakkında ne dersin?

a- Ebu Musa el-Eş'ari: "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve Peygambe­rine iman edin ki, Allah da size rahmetinden iki misli versin.. [13][28] âyetinde ge­çen ve "iki misli" diye tercüme edilen kelimesinin, Habeş lisanından alındığını ve Arapça karşılığının "İki kat" mânâsına gelen  okluğu­nu söylemiştir.

b- Abdullah b. Abbas, "Şüphesiz ki gece ibadete kalkmak daha tesirli ve okumak daha elverişlidir. [14][29] âyetinde geçen ve "ibadete kalkmak" diye tercü­me edilen kelimesinin Habeş dilinden alındığını, Arapça karşı­lığının "Ayağa kalkma" mânâsına gelen  olduğunu söylemiştir.

c- Ebu Meysere: "Şüphesiz ki biz, Davuda, nezdimizden bir üstünlük ver dik. "Ey dağlar ve kuşlar, Davud'la birlikte teşbih edin." dedik. [15][30] âyetinde ge­çen ve "Teşbih edin" diye tercüme edilen kelimesinin Habeş dilin­den alındığım ve Arapça'da karşılığının "Teşbih et" mânâsına gelen kelimesi olduğunu söylemiştir.

d- Yine Abdullah b. Abbastan "O suçlular, arsiandan ürkmüş yaban eşekleri gibi kaçışıyorlar. [16][31] âyetlerinde zikredilen ve "Arslan" diye tercüme edilen kelimesi sorulmuş o da bu kelimenin Arapça karşılığı­nın "Arslan" mânâsına gelen Farsçada yine Arslan mânasına gelen Nabticede ve Habeşçede olduğunu söyle­miştir.

e- Said b. Cü'beyr d emiştir ki: "Kureyşliler: "Bu Kur'an Arapça olmayan dillerle ve Arapçayla inse ya." demişler Allahü teâlâ da bunların sözlerini âyette zikrederek "Eğer biz Kur'anı yabancı bir dille indirseydik, iman etmeyenler mutlaka "Ayetleri uzun uzadıya açıklamaydı ya Kur'an yabancı bi dilde, indiri­len ise Arap, nedir bu?" derlerdi. Ey Muhammed de ki: " O Kur'an, iman edenle­re bir hidayet rehberi ve şifadır... [17][32] (Fussilet suresi, 41/44) buyurmuş, bu âyetten sonra da Kur'anda her dilden kelimeler indirmiştir. Mesela ifailesinde­ki kelimesi Farsçadan alınıp Arupçala^tmlımştıı. Farsça aslı ve kelimeleridir.

f- Yine Ebu Meysere "Kur'anda her diklen kelimeler vardır." demiştir Bu ve benzeri çeşitli rivayetler varılır. Bunlar Kur'anda, Arapça olmayan kelimele­rin bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bunlar hakkında ne dersin? diye sorulacak olursa bunlara cevaben denilir ki "Bütün bu rivayet edilen görüşler, bizim söy­lediğimizin dışında bir şey değildir. Çünkü bunu söyleyenler bu kelimeleri Kur'anm inmesinden önce Arapların bilmediklerini söylememişlerdir ki bizim söylediğimize muhalif bir şey olsun. Onlar, "Bu kelimenin Habeş dilinde mânâsı şudur." "Şu kelimenin Farsçada mânâsı budur." şeklinde konuşmuşlar­dır. Çeşitli milletlerin aynı kelimeyi aynı mânâda kullanmaları yadırganmazken sadece iki milletin bir kelimeyi aynı mânâda kullanması nasıl yadırganabilir? Mesela, bizim bildiğimiz çeşitli dillerde bir kelimenin muhtelif milletler tarafın­dan aynı mânâda kullanıldıkları vakidir. Mesela dirhem, dinar, divit, kalem, kır-tas ve daha nice kelimeler mevcuttur. Bu kelimeler Arapçada ve Farsçada aynı­dır. Belki de bilinmeyen diğer dillerde de bunlar böyledir. Şayet bir kimse bu gibi kelimelerin aslının Farsça olup Arapça olmadığını veya Arapça olup Fars-ça olmadığını yahut bir kısmının Arapça diğerlerinin Farsça olduğunu ya da bunların asıllarının Arap menşeli olup yabancı dillere oradan geçtiğini yahut da bunların asıllarının Fars menşeli olup sonradan Arapçaya intikal ettiğini söyle­yecek olursa cahillik etmiş olur. Çünkü bu kelimeler, aynı lafızla ve aynı mânâ ile iki dilde de kullanılmaktadır. Ne Araplar bu kelimenin aslen kendilerinden çıkmasına Farslardan daha layıktırlar ne de Farslar Araplardan daha layıktırlar. Aksini iddia eden, iddiasının doğruluğunu ispatlayacak ve şüpheyi ortadan kaidıracak kesin bir delile dayanmak zorundadır Binaenaleyh bize göre bu gibi ke­limeler hakkında doğru oian görüş "Bu kelimeler Arapça Farsça veya Habeşçe kelimelerdir." diyen görüştür. İşte biraz önce kendilerinden bahsettiğimiz ve bir kısım kelimelerin, Habeşçede veya Farsçada kullanıldığını söyleyenlerin mak­sadı da budur. Çünkü bunlar, bu kelimelerin, Arapçamn dışındaki dillerde kulla-. nıldığını söylerken, bunların Arapçada kullanılmadıklarını iddia etmemişlerdir.

Şayet, gafd biri, bir kimsenin iki babasının olamayacağı gibi, bir kelime­nin de iki dilde bulunmuş olamayacağını zannedecek olursa o kimse bu kanaa­tinde cahilce davranmıştır. Zira, insanoğlunun soyu, Allahü teâlânın "Evlatlıkları kendi babalarının ismiyle çağırın. Bu Allah nezdinde daha adaletlidir... [18][33] âyetinde beyan ettiği gibi tek bir kişiden gelir. Halbuki bir kelime, kullanıldığı dile nisbet edilir. Eğer bir kelimenin, muhtelif milletlerin dilinde aynı mânâda kullanıldığı tesbit edilecek olursa bu kelimeyi o dillerden her birine nisbet et­mekte bir mahzur yoktur. Zira o milletten hiç biri o kelimenin kendi diline nis­bet edilmesine diğerlerinden daha layık değillerdir. Nitekim bir arazi bir dağ ile bir ovanın arasında bulunacak olsa da hem dağ hem de ovanın havasını içinde taşıyacak olsa o araziye bir bütün olarak, ovalık ve dağlık arazi demek müm­kündür. Sadece bunlardan birine nisbet edildiğinde de yalan söylenilmemiş olur. Bir kaç dilde kullanılan müşterek kelimeler de bu türdendir. Kullanıldığı bütün dillere nisbet edilmesi doğru olduğu gibi bu dillerden sadece birine nisbet edilmesi de doğrudur. "Kur'an-ı Kerimde her dilden kelime vardır." diyenlerin maksadı da -Allah daha iyi bilir ya- bize göre budur. Yani Kur'an-i Kerimde ba­zı kelimeler bulunmaktadır ki bu kelimeler aynı mânâda diğer birçok milletle­rin dillerinde kullanılmaktadır. Bu sözü söyleyenlerin maksatlarını başka şekil­de izah etmek mümkün değildir. Çünkü Allah'ın kitabını kabul eden ve onu okuyan hiçbir akl-ı Selim sahibi Kur'anın bir bölümünün Farsça diğer bir böiü-münün Arapça başka bir bölümünün Nabtice veya Habeşçe olduğunu söylemesi beklenemez.

Çünkü Allahü teâlâ, Kur'an-ı Kerimi Arapça olarak gönderdiğini beyan et­miştir. Hasılı, Seleften "Kur'an-ı Kerimde her dilden kelime vardır." şeklinde nakledilen sözler, Kur'an-ı Kerimde geçen bir kısım kelimeler Arapçanm dışın­da başka dillerde de kullanılmaktadır." demektir. Bu kelimelerin aslen belli bir dile mensup olup diğer bir dilde sonradan kullanıldığına dair herhangi bir delii bulunmadığından bu gibi iddialarda bulunmak ta tutarsızdır.