Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

587

 

083 - MUTAFFİFÎN SÛRESİ

 

CÜZ :

30

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İNFİTÂR SÛRESİ

1

Gök yarıldığı zaman,

(.......) yarıldı, demektir.

2

Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman, Dökülüp düştüğü zaman.

3

Denizler kaynayıp birbirine karıştığı zaman,

Bir kısmına doğru bir kısminin genişletilmesi, önünün açılması ve böylece tamaminin bir tek deniz haline geldiği zaman.

4

Kabirler(in toprağı) alt üst edildiği zaman,

Kabirler deşildiği ve ölüleri çıkarıldığı zaman,

5

(Her) nefis önden ne yolladı, geriye ne bıraktıysa (artık hepsini görüp) bilmiştir.

Bu âyet (.......) nin cevâbıdır.

Yani; iyi kötü her nefis ibâdetle ilgili ne işlediyse ve neyi terk edip işlemediyse onu bilir. Ya da verdiği sadakalan ve (sadaka vermeyip de) geride bıraktığı mirası bilir, demektir.

6-7

Ey İnsan! O (lutfu) keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne? Seni yaratan, sana salim uzuvlar veren. Sana şu nizam ve itidali bahşedendir O.

Hitap dirilişi inkâr edenleredir. Rabbinin, yaratmak, düzenlemek ve ölçülü bir biçim vermek suretiyle sana olan ihsanına rağmen üzerine düşen görevi zayi edecek şekilde seni aldatan şey nedir? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu âyeti okuduğunda:“Onu cehaleti aldatmıştır.” dediği nakledilmiştir. Ömer (radıyallahü anh)’in:“Onu ahmakliği aldatmıştır.” dediği nakledilmiştir. Hasen'in: “Onun şeytanı aldatmıştır.”dediği nakledilmiştir. Fudayl'm: “Bana sorulsaydı,'beni seni görememek aldattı', derdim.” dediği nakledilmiştir. Yahya b. Muaz'ın:

“Bana sorulsa,'önceden ve şu anda bana karşı gösterdiğin ihsanın beni aldattı'derim.”dediği nakledilmiştir.

“Seni düzenledi”Senin yaratılışını düzenli, azalarını tam kıldı. “Sana ölçülü bir biçim verdi” Sana, içinde hiçbir dengesizliğin olmadığı mutedil, uygun bir yaratılış verdi. İki koldan birini daha uzun, iki gözden birini daha büyük, bazı azaları beyaz bazılarını siyah kılmadı. Ya da senin yaratılışım düzgün kıldı. Hayvanlardan farklı olarak ayakta yürüyorsun.

Kufe kırâatine göre(.......) şeklinde şeddesizdir. Sağlamlaştırmak manasınadır.

Yani;“Bir kısım azalarını bir kısmıyla sağlamlaştırdı da yaratılışı düzgün, (azaları) bir birine uygun (bir varlık) oldun.”

8

Seni dilediği herhangi bir surette terkip edendir O.

(.......), tekid için ziyade kılınmıştır.

Yani;“O (celle celâlühü), seni, güzellik, çirkinlik, uzunluk, kısalık gibi muhtelif suretlerden, arzusunun gerektirdiği herhangi bir surette terkip ve tasvir etti.” demektir.

Bu cümle kendisinden öncesinin atfedildiği gibi atfedilmedi. Çünkü o,(.......) nin açıklamasıdır. Harfi cer -seni suretlerin birine koydu ve seni oraya yerleştirdi manası üzere-(.......) ye taallûk etmektedir. Ya da hazfedilmiş bir kelimeye taallûk etmektedir.

Yani; seni suretlerden birinde hâsıl olarak terkip ve tasvir etti, demektir.

9

Hayır hayır! Şüphesiz siz, dini yalanlıyor, cezâya inanmıyorsunuz.

“Hayır...”sözü,Allahu Teâlâ'dan gafletten mendir. Aslında siz dini -ki o; mükâfat ve cezâdır ya da İslam dinidir- yalanlıyorsunuz. Sevap ve azap verileceğini tasdik etmiyorsunuz.

10

Hâlbuki sizin üstünüzde hakiki gözcüler vardır.

Sizin üzerinizde amellerinizi ve sözlerinizi (kaydetmek suretiyle) muhafaza eden melekler var.

11

(Allah indinde) çok şerefli yazıcılar vardır.

Şunu kastediyor: yazıcılar, karşılığını görmeniz için aleyhinize amellerinizi yazdıkları hâlde sizler hala mükâfat ve cezâyı inkâr ediyorsunuz.”

12

Ki onlar ne yapıyorsanız bilirler.

Amellerinizden hiçbir şey onlara gizli kalmaz. Yazıcıların, övgü ile yüceltilmesinde mükâfat ve cezâ işinin yüceltilmesi, onun Allah(celle celâlühü) indinde büyük işlerden biri olduğu manası vardır. Bunda günahkârlar için uyan ve korkutma, müttakiler için de lütuf vardır. Fudayl b. İyaz, bu âyeti okuduğunda:

“Gafillere karşı ne şiddetli bir ayettir bu.” dedi.

13

İyiler, hiç şüphesiz Naim (cennetin) de,

Şüphesiz ki mü'minler Naim cennetindedirler.

14

Kötüler ise muhakkak alevli ateştedirler.

Şüphesiz ki kâfirler ateştedirler.

15

Din (cezâ) günü oraya gireceklerdir.

Mükâfat cezâ günü oraya girerler.

16

Ve onlar bundan ayrılanlar da değildir.

Yani; onlar, oradan çıkmayacaklardır.

“Onlar oradan çıkacak değillerdir,” Mâide, 37.âyetinde olduğu gibi. Daha sonra kıyamet gününün şanım yüceltti, şöyle buyurdu:

17

O din günü nedir? (Bunu) sana hangi şey öğretti?

18

O din günü nedir? Tekrar (bunu) sana hangi şey öğretti?

Soruyu tekid için ve günün dehşetini işaret için tekrar etti. Daha sonra onu “O, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bir gündür.” sözüyle açıkladı.

19

O, öyle bir gündür ki hiçbir kimse kimseye, hiçbir şeyle fayda vermeye muktedir olamayacaktır. O gün emir (yalnız) Allah'ındır.

Yani;“Hiçbir kimse hiçbir şekilde hiç kimseden azâbı uzaklaştıramaz ve hiçbir kimseye fayda veremez.” Şefâate de izinle sahip olur.

Mekke ve Basra kırâat ekolüne göre (.......) şeklinde merfûdur.

Yani;(.......) (o, bir gündür.) demektir.

Ya da(.......) den bedeldir. Mansup okuyan ise onu gizli bir (.......) (hatırla) ya da (.......)(Hesaba çekilirler, mükâfatlarıdırılır ve cczalarıdırılırlar) fiiliyle naspetmiştir.

“O gün emir(yalnız)Allah'ındır.”

Yani; o gün buyruk sadece Allahu Teâlâ'ya âittir. O günde hükmeden O'dur, (celle celâlühü) başkası değil.

MUTAFFİFİN SÛRESİ

1

Ölçekte ve tartıda hile yapanların vay haline!

(.......)müptedadır. Haberi (.......)dır..

Ölçekte ve tartıda insanların haklarını eksiltenlerin vay haline.

2

Ki onlar insanlardan ölçekle aldıkları zaman(haklarını) tastamam alanlar,

Yani; onlar, insanlardan ölçekle aldıklarında haklarını tastamam alırlar(Dolgun ölçerler) insanlardan ölçekle aldıklarında onlara zarar verecek ve zulmedecek şekilde ölçtüklerinden -buna delalet etsin diye-(.......) harfi ceri yerine(.......) harfi çerini kullanmıştır.(.......) harfi cerinin(.......) ye taallûk etmesi de mümkündür. İhtisas ifade etsin diye fâil fiilden önce getirilir.

Yani;“Hassaten insanlardan haklarını alırlar” , demektir. Ferrâ' şöyle demiştir:

“Bu yerde (.......) ve (.......) harfi çerleri bir biri yerine gelirler. Çünkü o onun(kendisinden ölçekle aldığı kişinin) üzerine bir haktır.

(.......) dediğinde sanki'Hakkımı aldım'demiştir.

(.......) dediğinde ise sanki'senden aldım'demiştir.”

3

Onlara (insanlara) ölçekle yahut tartı ile verdikleri zaman ise eksıltenlerdir.

(.......) deki mensûb zamîrler (.......) ye dönmektedir.

Yani; “Onlar için ölçüp tarttıklarında “demektir. Harfi cer hazfedilmiş ve zamîrler, fiile bitiştirilmiştir.

Burada(.......) denildiği gibi(yukarıdaki âyette (.......) dan sonra) “tartarak aldılar” denilmedi, (.......) sözüyie yetinildi. Bu da (tahsis için değil) iktifa kabilindendir.

(Burada), ölçüde hile yapanların ölçekle zarar verebildikleri ve hırsızlık yapabildikleri için ölçülen ve tartıları her şeyi ancak ölçekle aldıkları manası da muhtemeldir. Çünkü onlar kabı doldururlar ve doldurmada hile yaparlar. Verdiklerinde de her iki çeşitte eksiltebileceklerinden dolayı ölçerler ve tartarlar.

eksiltirler.”(.......), “tartıyı eksik yaptı” denir.

4-5

Onlar (öldükten sonra) diriltileceklerini sanmıyorlar mı? Büyük bir günde.

“Büyük bir günde... “kıyamet gününü kastediyor. Azar olsun diye nefyeden (.......) dan önce soru (.......) si getirdi.Bu (.......) tenbih için değildir. Bunda onların, ölçü ve tartıda hile yapmaya karşı gösterdikleri cüretle ilgili hallerini inkâr, bu hallerine karşı büyük bir hayret ifadesi vardır. Çünkü onlar, tekrar diriltileceklerini ve zerre miktarı zerreden hesaba çekileceklerini akıllarına getirmiyorlar ve tahmin etmiyorlar. Eğer onlar tekrar diriltileceklerine inansalardı ölçü ve tartıyı eksik tutmazlardı. Abdülmelikb. Mervan'dan şöyle nakledilmiştir:

“Bedevinin biri ona şöyle demiştir: Allah'ın ölçü ve tartıda hileye sapanlara dair ne buyurduğunu elbette işitmişsindir.'“Bununla şunu kastetmişti: Ölçüde ve tartıda hile yapan kişiye işittiğin bu büyük tehdit yöneltildi. Sen ise Müslümanların malım ölçüsüz, tartısız ve zahmetsiz olarak alıyorsun. Hâl böyleyken sana ne yapılacağını düşünmüyorsun.

6

Alemlerin Rabbi (olan Allah'ın hükmü) için insanların (kabirlerinden) kalkacağı günde?

(.......) ile mensûbtur. “Alemlerin Rabbi için...” yani; O'nun emri ve karşılık vermesi için İbni Ömer'in (rhma) bu sûreyi okuduğu ve bu ayete gelince de hüngür hüngür ağlamaya başladığı ve devamını okuyamadığı nakledilmiştir.

7

Hayır! Sakın (hileye sapmayın. Âhiret hesabını unutmayın) Çünkü kötülerin kitabı muhakkak ki siccindedir.

“Hayır!” men ve tenbihtir.

Yani; onları ölçü ve tartıda yapa geldikleri hileden, diriliş ve âhiret hesabı hususunda da gaflet göstermekten mendir. Onun, tevbe edilmesi ve pişman olunması gereken şeylerden biri olduğunu da tenbihtir. Bundan sonra genel olarak kötülerin tehdidini zikretmiştir. Şöyle buyurmuştur:

“Kötülerin kitabı, Muhakkak ki siccindedir.”

Yani; onların amel defterleri, siccindedir, demektir.

8-9

Siccinin ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?(o) yazılmış bir kitaptır.

Eğer:Allahu Teâlâ kötülerin kitabının siccinde olduğunu bildirmiştir. Siccini de yazılmış(mühürlenmiş) bir kitaptır'sözüyle tefsîr etmiştir. Sanki şöyle denilmiştir: Onların kitabı, yazılmış (mühürlenmiş) bir kitaptadır.'Bunun manası nedir?” Dersen, derim ki:

“Siccin toplayıcı bir kitaptır. O, kötülüklerin divanıdır. Allah(celle celâlühü), onda şeytanların, insan ve cinlerin kâfirlerin amellerini tedvin etmiş, toplamıştır. O, yazısı açık, tam ve sağlam (yanlış ihtimali olmayan) bir kitaptır. Ya da onu görenin onda hayır olmadığını bildiği işaretli bir kitaptır.”

kumaşırı deseni, nakısı” kelimesindendir. Buna göre mana;'kötülerin amellerine dair yazıları şeyler bu divana kaydedilmiştir, şeklinde olur.

Hapse sokmak ve baskı altına almak manasına gelen (.......) kelimes indendir. (.......) vezninde(.......) denilmiştir. Çünkü o, cehennemde hapsedilmeye ve baskı altında tutulmaya sebeptir.

Ya da o, yedi kat yerin altına, korkunç ve karanlık bir yere atılmıştır. Orası da iblisin ve zürriyetinin meskenidir. Bu(.......) gibi sıfattan nakledilmiş özel bir isimdir. Tek bir sebebin -ki o da; sadece özel isim almasıdır- varlığından dolayı munsarıftır, cer ve tenvîn kabul eder.

10

Yalan sayanların o gün vay haline!

“O gün” o yazılanların çıkarıldığı gün.

11

Ki onlar, o din gününü yalan saymakta olanlardır.

“Din gününü”cezâ ve hesap gününü

12

Hâlbuki onu haddi aşan, günaha düşkün olan her bir kişiden başkası yalan saymaz.

“Onu” bu günü, haddi aşan ve günah işleyen kişilerden başkası yalanlamaz.

13

Onun karşısında âyetlerimiz okununca “evvelkilerin masallarıdır” demiştir.

Yani; ona Kur'ân okununca “Öncekilerin masallarıdır” der. Zeccâc şöyle demiştir;

(.......) Hurafeler, efsaneler, demektir.”

Tekili(.......) dür. (.......) (masal, yalan) ve(.......) kelimelerinde olduğu gibi.

14

Hayır (hakikat öyle değil)! Bilâkis onların kazanmakta oldukları (irtikâp ede geldikleri ma'siyetler) kalplerini yenmiş (paslarıdırmış)tır.

“Hayır!” sözü, haddi aşan günahkâr kişiyi bu sözü söylemekten mendir. (.......)(Bilâkisallallahü aleyhi ve sellem) sözü ise, onların dediklerinin tersini ifade etmektedir.

Hafs,(.......) den sonra küçük bir duruşla(sekte ile) durmaktadır. Onların işleyip kazanmakta oldukları kalplerini örtmüştür.

Yani; işledikleri günahlar, kalplerini, tamamım örtünceye kadar kaplamıştır. Hasen’in şöyle dediği nakledilmiştir:

“Bu, kalp kararmcaya kadar peş peşe işlenen günahlardır.” Dehhak'ın şöyle dediği nakledilmiştir:

“Reyn (paleyhisselâm), kalbin ölümüdür.” Ebû Süleyman'dan şöyle nakledilmiştir:

“Reyn ve kasvet (kalp kâtiliği), ga/letin iki yularıdır. Tedavileri oruca devam etmektir. Eğer bundan sonra da kasvet kalırsa yemekte katığı terk etmelidir.”

15

Hayır (inanmayanlar). Şüphesizi ki onlar o gün Rablerin(i gormek)den katiyen mahrumdurlar.

“Hayır” sözü, kalbi paslarıdıran, karartan (işleri) işlemekten mendir. O gün onlar Rablerini görmekten mahrumdurlar, menedilmişlerdir.

(.......); menetmek demektir. Zeccâc şöyle demiştir:

“Bu âyet, mü’minlerin Rablerini göreceklerine delildir. Öyle olmasaydı tahsis bir mana ifade etmezdi.” Hasen b. Fadl şöyle demiştir:

“Dünyada O'nu birlemekten mahrum oldukları gibi âhirette de O'nu görmekten mahrum olurlar.”Mâlik b. Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir:

Allah, düşmanlarını, O'nu görmesinler diye perdeler, mahrum bırakır. Sonra da O'nu görsünler diye dostlarına tecelli eder.” Denildi ki:

“Onlar, Rablerinin iyiliklerinden mahrumdurlar” , demektir. Çünkü onlar dünyada iken O'nun nimetlerine şükretmediler. Dolayısıyla da buna karşılık olarak onlar âhirette O'nun iyiliklerinden ümitlerini keserler. Birinci tefsîr daha doğrudur. Çünkü Allah'ın(celle celâlühü) görülmesi iyiliklerin en üstünüdür. O'ndan mahrum kalmak da diğerlerinde mahrum kalmanın delilidir.

16

Sonra onlar muhakkak ve muhakkak o alevli cehenneme gireceklerdir.

Rablerini görmekten mahrum olmalarından sonra elbette ateşe gireceklerdir.

17

Sonra da (onlara) “İşte(bu azap) sizin yalan saymakta devam ettiğiniz şeydir.” denilecek.

Yani; İşte bu azap, dünyada iken yalanladığınız ve vukuunu inkâr ettiğiniz şeydir.

18

Hayır! İyilerin (amel) kitap(lar)ı hiç şüphesiz “İlliyyin” dedir.

“Hayır” sözü, yalanlamaktan mendi.“İyilerin kitabı” onların yazılı amelleri. Ebrar(iyiler); ölçüde ve tartıda hile yapmayan ve dirilişe inanan itaatkâr kişilerdir. Çünkü bu (Ebrar), Füccara (günahkârlara) karşı zikredilmiştir. Füccar da; “Onlar, din gününü yalanlayanlardır, şeklinde açıklanmıştır.” Hasen'dan şöyle nakledilmiştir:

“İyi kişi; karıncayı incitmeyen kişidir.”

İlliyyin; Meleklerin, ins ve cinden olan mü'minlerin işlediklerinin tamamını ihtiva eden divanı hayır için özel isimdir.

(.......) kelimesinden (.......) vezninde(mübalağa için) gelmiştir.(.......) kelimesinin çoğulundan nakledilmiştir. Bu şekilde adlarıdırıl-, mıştır. Çünkü o, cennete en üstün derecelere yükselme sebebidir. Ya da o, ikram olsun diye kerubiyyunun (kerubiyyun: meleklerin büyükleridir. Cebrâîl, Mikail, İsrâ'fil onlardandır) mekânı yedinci kat göğe yükseltilmiştir.

19

İlliyyinin ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?

Ey ResûlümMuhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)! Onun hangi şey olduğunu sana bildiren nedir?

20- 21

(O), yazılmış bir kitaptır. Ki huzurunda mukarreb (olan melek)ler bulunur.

Yanında melekler bulunur. Denildi ki:

“İyilerin ameli semâya yükseltildikçe bütün semanın mukarreb (melekleri) buna şâhit olurlar” , demektir.

22

Şüphesiz o iyiler (cennet) nimet (leri) içindedirler.

Şüphesiz ki iyiler cennetlerde ihsan olunan nimetler içindedirler.

23

(Süslü) tahtlar üzerinde(kendilerine verilen nimetleri) temaşa edeceklerdir.

(.......); Gelin evlerindeki süslü yataklar, demektir. Onlar, oradaAllah'ın (celle celâlühü) ikramını, kendilerine verdiği nimetlere ve düşmanlarınm nasıl azap edildiklerine bakarlar.

24

Öyle ki sen o nimetin (her dem taze) güzelliğini yüzlerinde (görünce) tanırsın.

Nimetlenmenin mutluluğunu ve(bu mutluluğun) her dem tazeliğini yüzlerinde görürsün.

25

Onlara mühürlü halis bir şaraptan içirilecek.

mühürlü halis içki” ; karışığı olmayan halis içkidir.

26

Ki onun (içiminin) sonu misktir. O hâlde yarışmak isteyenler bunda yarışsınlar.

Dünyada şarapların çamurla mühürlenmesine karşılık onun kapları miskle mühürlenir.Allahu Teâlâ dostlarına ikram olsun diye onların mühürlenmelerini emretmiştir. Ya da “sonu misktir” sözü içimin bittiği an misk kokusudur, demektir.

Yani içilişinin bitiminde misk kokusu alınır.

Ali'ye göre(.......) (mühürü) şeklindedir. Rağbet edenler işte bu halis içki ya da bu nimetlenme için rağbet etsinler, isteklensinler. Bu da ancak hayırlara koşturmak ve kötülüklere son vermekle olur.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 1310  H : 710)

 

NESEFÎ / MEDÂRİK TEFSÎRİ - (TÜRKÇE)

 

HANEFÎ

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç