Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

560

 

066 - TAHRÎM SÛRESİ

 

CÜZ :

28

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

8

“Ey îman edenler, Allah’a nasuh bir tevbe ile (günah işlemeye bir daha dönmeyecek bir tevbe ile) tevbe edin. Belki rabbiniz kötülüklerinizi siler. Peygamberi ve beraberindeki mü’minleri utandırmayacağı günde sizi, altından ırmaklar akan cennetlere koyar.O gün onların nuru önlerinde ve sağ taraflarında yürürken "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz ki sen herşeye kadirsin." derler.”

Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’de mü’minlere, günahlarını affetmesi ve âhirette cennetlerine koyması için kendisine samimi bir şekilde tevbe etmelerini emretmektedir.

Hazret-i Ömer, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Mücahid ve Dehhak'a göre âyet-i kerime’de zikredilen "Nasuh tevbe"den maksat, kulun işlediği günah için tevbe etmesi ve bir daha ona dönmemesidir.

Katade ve İbn-i Zeyd'e göre ise "Nasuh tevbe"den maksat, samimiyetle yapılan tevbedir.

Âyet-i kerime’de, Allah'ın, kıyamet gününde peygamberini ve onunla birlikte iman edenleri rüsvay etmeyeceğini, onların nurlarının ise önlerini ve sağ taraflarını aydınlattığını ve onların, rablerinden, nurlarının sonuna kadar devam etmesini isteyeceklerini bildinnektedir.

Mücahid, Dehhak ve Hasan-i Basri diyorlar ki: "Kıyamet gününde mü’minler, münafıkların nurlarının söndüğünü görünce rablerinden, kendi nurlarının devam etmesini isteyeceklerdir. Âyet-i kerime bu hususu beyan etmektedir.

Mü’minlerin âhirette, abdest aldıkları organları parlayacak ve onları ay-danl ataç aktır.

9

“Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et. Onlara sert davran. Onların sığınacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir yerdir.”

Ey Peygamber, kâfirlere karşı silahla, münafıklara karşı da cezaları uygulama ile ve korkutmalarla cihad et. Onlara karşı sert davran. Onların âhirette varıp kalacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir yerdir.

10

“Allah, kâfirlere, Nuh ve Lût'un karılarını misal gösterdi. Onlar, salih kullarımızdan olan iki kulumuzun nikahı altında idiler. Kocalarına karşı hainlik ettiler. Bu iki peygamberin, Allah tarafından karılarının başına inen azaba karşı onlara bir faydaları olmadı. Onlara: "Diğer inkâr edelerle beraber siz de cehenneme girin." dendi.”

Abdullah b. Abbas'a göre kocalarına ihanet ettikleri beyan edilen Hazret-i Nuh ve Hazret-i Lût'un karılarının ihanetleri dini meselelerdedir. Başka hususta değildir. Zira hiçbir peygamberin hanımı ahlaksızlığa düşmemiştir. Burada Hazret-i Nııhun karısının ihaneti onun kâfir olması ve Nuh'u delilikle suçlamasıdır. Lutun kanının ihaneti Lût'un gizlediği misafirleri, Lutilik yapan ahlaksızlara bildirmesidir.

İkrime bu iki kadının ihanetinin, Allah’a ortak koşmaları olduğunu, Dehhak bunların ihanetinin, Allah’ı inkâr etmeleri olduğunu söylemişlerdir.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre Hazret-i Nuh'un karısının ihaneti, Nuh'un sırlarını öğrenip iman edenleri zorbalara haber vermesidir. Hazret-i Lût'un karısının ihaneti ise, Lût'un misafir ettiği herhangi bir kişiyi, o çirkin işi, yani erkeğin erkekle cinsi temasta bulunması işini yapan insanlara bildirmesidir.

Âyet-i kerime’de bu kadınların kocalarının Peygamber oluşunu o kadınların diğer kâfirlerle birlikte Allah tarafından cezalandırılmalarına mani olmadığı beyan edilmektedir. Bu da kâfirlerin hiçbir kurtuluş yollarının olmadığını göstermektedir.

11

“Allah, İman edenlere Firavun'un karısını misal gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim, cennette benim için katında bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun kötü amelinden kurtar. Beni şu zalim kavimden kurtar."”

*Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’de, varlığına ve birliğine iman eden mü’minlere Firavun'un karısı Âsiye'yi misal vermiştir. Âsiye Allah’a iman etmiş, onun birliğini tasdik etmiştir. Onun, bir kâfir olan Firavun'un nikahında bulunması Allah’a ve Peygamberi Mûsa'ya iman etmesine engel olmamış ve böylece iman etmesinden dolayı övgüye layık olmuştur. Zira Allahü teâlânın, yaratıklan hakkındaki hükmü, hiçbir kimsenin başka birinin günahını yüklenmeyeceği, herkesin ancak kazandığı ile başbaşa kalacağı şeklindedir. Firavun'un karısı olan Âsiye iman edince rabbine şöyle yalvarmıştı: "Rabbim, cennette benim için nezdinde bir ev yap. Beni Firavun'un işkencelerinden ve onun ameli olan İnkârcılıktan kurtar. Ve beni, Allah’ı inkâr eden zalim bir kavmin İnkârcılığından ve uğratılacakları azaptan kuıtar.

Allah, Âsiye'nin duasını kabul etmiş ve ona cennette bir ev yapmıştır. Taberi, Seîman'ın şöyle dediğini rivâyet etmektedir: "Firavun'un karısı güneş altında bırakılarak ona işkence ediliyordu. Fakat Firavun oradan ayrılınca onu melekler kanatlan altında gölgelendiriyorlardı. Ve Âsiye cennetteki evini görüyordu."

Kasım b. Ebi Bizze diyor ki: "Firavun'un hanımı: "Kim galip geldi?" diye soruyordu. Ona: "Mûsa ve Harun galip geldi." denilince "Ben, Mûsa ve Harun'un rabbine iman ettim." dedi. Firavun ona adamlarını gönderdi ve dedi ki: "Bulabileceğiniz en büyük kayayı getirin. Eğer o bu sözünde devam edecek olursa o kayayı onun üzerine bırakın. Şâyet sözünden dönerse o benim karımdır." Firavun'un adamları onun yanına varınca kadın gözlerini göğe çevirdi. Orada, rabbinin kendisine yaptığı evi gördü. İmanında ısrar etti, Allah da onun ruhunu aldı. Firavun'un adamları kayayı ruhsuz cesedin üzerine attılar.

12

“(Allah, iman edenlere) namusunu koruyan İmran'ın kızı Meryem'i de misal gösterdi. Biz ona ruhumuzdan üfledik. O, rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti ve itaatkâr olanlardandı.”

Allah, iman edenlere de İmran'ın kızı Meryem'i misal vermiştir. Meryem, iffetli ve namusunu koruyan biriydi. Allah, elçisi Cebrâil vasıtasıyla, Meryem'in entarisinin cebinden ona üfledi. Bunun üzerine Meryem, İsa'ya hamile kaldı. Meryem, rabbinin "Ol" sözüyle var olan oğlu İsa'ya ve hak kitaplar olan Tevrat ve İncil'e iman etti. O, Allah’a itaat eden kullardandı.

Âyette geçen ve "Numune" diye tercüme edilen "Fere" kelimesinden maksat, Taberi'ye göre "Cep" veya herhangi bir "Yırtık" demektir. Cebrâil Meryem'e gelip ona rabbinin bir çocuk vaadettiğini ve çocuğunun olması için entarisinin cebinden lifleyeceğini söyleyince Meryem cebini ve kendisini Cebrâil'den korudu. Fakat onun iradesi dışında Allah'ın emri yerine gedi. Ve Meryem, Hazret-i İsa'ya hamile kaldı.

Âyette geçen ve "Rabbinin sözleri" diye tercüme edilen "Kelimat" Taberiye göre Hazret-i İsa'dır. Ona "Söz" denilmesinin sebebi, onun, babası olmadan Allah'ın sözüyle meydana gelmesindendir.

Peygamber efendimiz, Hazret-i Meryem'in üstünlüğünü beyan eden bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

"Erkeklerden bir çoğu kemale (en üstün mertebeye) ulaşmıştır. Kadınlardan ise sadece Firavun'un karısı Âsiye ve İmran'ın kızı Meryem bu üstün mertebeye ulaşmışlardır. Âişe'nin diğer kadınlara üstünlüğü, tirid'in diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir." Buhari, K. el-Enbiya, bab: 32 / Müslim, K. Fadail es-Suhahe, bab: 70, Hadis no: 2431

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç