Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

553

 

062 - CUM'A SÛRESİ

 

CÜZ :

28

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

9

“Ey iman edenler, Cuma günü namaza çağırıldığınız zaman, hemen Allah'ın zikri olan namaza koşun. Alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”

Âyet-i kerime, Cuma günü ezan okunduğu zaman, alış veriş gibi işlerin bırakılarak Cuma namazına gidilmesini emretmektedir.

Cuma günü "Toplantı günü" demektir. Bu güne bu ismin verilmesinin sebebi, müslümanların her haftanın bu gününde en büyük ibadethanelerinde bir araya gelmelerindendir. Allah tealu, yedi kat göklerin ve yerin yaratılmasını bu günde tamamlamıştır. Âdem bu günde yaratılmış, bu günde cennete onmuş ve bu günde cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet bu günde kopacaktır. Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, mü’min bir kul o saatte Allah’tan bir hayır dilediği vakitte Allah o dilediğini ona mutlaka verir.

Cuma günü, bizden önceki ümmetler için de haftanın Bayram günü tayin edilmiş fakat Yahudiler onu terk ederek Cumartesi gününü tatil yapmışlar, Hristiyanlar da yine o günü terkederek pazar gününü tatil yapmışlardır.

Âyette zikredilen "Namaza çağırılması"ndan maksat, İmam minbere çıktıktan sonra okunan ikinci ezandır. Bunda önce okunan ezan, müslümanlar çoğalınca onları uyarmak için Hazret-i Osman döneminde okunmaya başlanmış olan ezandır.

Sâib b. Yezid diyor ki;

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in Ebubekir ve Ömer (radıyallahü anh)ın dönemlerinde Cumanın ilk ezanı, İmamın minbere oturduğu zaman okunan ezandı. Osman (radıyallahü anh) Halife olunca ve müslümanların sayısı çoğalınca, "Zevra" denen evden üçüncü ezanın okunmasını ilave etti." Buhari, K. el-Cuma, bab: 21 (Yani birinci ezam ilave etti. Bu ezan ikinci ezan ve kametle birlikte üçüncü ezan olmaktadır.)

Âyet-i kerime’de zikredilen ve "Koşun" diye tercüme edilen ifadesinden maksat, yürürken fiilen koşmak değil, Cuma namazına ihtimam göstermek ve onu eda etmektir.

Nitekim Hazret-i Ömer ve Abdullah b. Abbas bu kıraat yerine âyeti "Devam edin." anlamına gelen kıraatıyla okumuşlardır. Zira namaza gi-deken koşmak hadis-î şeriflerle yasaklanmıştır.

Ebû Hureyre (radıyallahü anh) diyor ki:

"Ben, Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu işittim.: "Namaz için kamet getirildiğinde koşarak gelmeyin. Yürüyerek gelin. Sükunet ve vakarınızı muhafaza edin. Ne kadarına kavuşursanız onu birlikte kılın. Neyi de kaçırmış olursanız onu tamamlayın." Buhari, K. el-Cuma, bab: 18

Âyette geçen "Allah'ın zikri." ifadesinden maksat, Mücahid ve Cabir'e göre imanın okuduğu hutbedir.

Âyet-i kerime’de geçen "Alış verişi bırakın." ifadesinden maksat, Abdullah b. Abbas'a göre Cuma günü caminin içindeki ezan okunduktan sonra artık alış verişin haram olmasıdır. Ata'ya göre ise o andan itibaren her işte çalışmak haramdır.

10

“Namaz kılındıktan sonra dağılıp Allah'ın lütfunda nasibinizi arayın. Allah’ı çokça anın ki kurtuluşa eresiniz.”

Cuma namazı bittikten sonra, dilerseniz yeryüzüne dağılırı. Buna engel yoktur. Herşeyin hazinesi elinde bulunan Allah'ın lütfedeceği şeyleri isteyin. Allah’ı överek ve size verdiği nimetlere karşı ona şükrederek onu çokça anın ki kurtuluşa eresîniz ve rabbinizin katında aradığınızı bulup, ebedi kalacağınız cennete giresiniz.

Âyette zikredilen "Allah'ın lütfunüan nasibinizi arayın." ifadesinin, Re-sululah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından şu şekilde izah edildiği rivâyet edilmektedir: "Burada Allah'ın lütfunu aramak, dünya malını talep etmek değildir. O, bir hastayı ziyaret etmek, bir cenazeye iştirak etmek ve mü’min bir kardeşini ziyaret etmektir."

11

“Ey Rasûlüm, onlar bir ticaret ve bir eğlence görünce seni (hutbe okurken) ayakta bırakıp dağıldılar. Onlra de ki: "Allah'ın nezdindeki mükafaat, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızk verenlerin en hayırlısıdır."

Bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi hakkında Cabir b. Abdullah diyor ki: ,

"Biz, bir cuma günü Resûlüllah’ın hutbesini dinlerken bir kervan geldi. On iki kişi dışında herkes dağılıp gitti. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ: "Ey Rasûlüm, onlar bir ticaret ve bir eğlence görünce seni ayakta bırakıp dağıldılar." âyetini indirdi." Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 62 b.2/-Tirmizi K. Tefsir el-Kur'an, Sûre: 62, Hadis no: 3311

Âyetten ve hadisten de anlaşıldığı gibi Peygamber efendimiz, bir cuma günü minberde hutbe okurken o sırada henüz mülüman olmamış bulunan Dihye b. Halife'ye ait bir ticaret kervanı, geldiğini belirten davulları çalarak Medine'ye girdi. Müslümanlardan on iki kişi hariç diğerleri kervanın getirdiği mallardan almak için hutbeyi bırakıp gitmişlerdi. Bunun üzerine bu âyet-i kerime indi ve müslümanları bi daha böyle bir şey yapmamaları için uyardı. Allah'ın vereceği rızık ve ticaretin daha hayırlı olduğu ve Allah'ın en hayırlı rızık veren olduğu beyan edildi.

Âyette zikredilen "Eğlence"den maksat, davul ve zurna çalarak eğlenmedir Cabir b. Abdullah diyor ki: "Kızlar evlendirilirken davul ve zurna ile gelip mescidin yanından geçerlerdi. Cemaat Resûlüllahı minberin üzerinde bırakarak dağılır ve ona giderlerdi. Bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’yi indirdi.

MUNAFİKUN SÛRESİ

Münafıkun sûresi Medine'de nazil olmuştur ve on bir âyettir.

Münafıkun sûre-i celilesi, inanmadığı halde inanıyormuş gibi görünen münafık kişilerin, Resûlüllah’a gelip ona, Allah'ın Resulü olduğunu söylediklerini takat bu davranışlarıyla yalancı olduklarını ortaya koyduklarını beyan ederek başlıyor.

Bu şekilde davranan münafıkların, yeminlerini kendilerine siper ettikleri, bu halleriyle insanları, Allah'ın yolunda alıkoymaya çalıştıktan, bunun ise çok kötü bir şey olduğu açıklanıyor. Ve bunlara itibar edilmemesi emrediliyor.

Münafıkların hallerini beyana devam eden surede, onların daha bir çok sahte ve olumsuz davranışlarına işaret buyuruluyor ve Beni Müstalik gazvesinden Medine'ye döndüklerinde mü’minleri mağlup ederek omdan çıkaracaklarını söyledikleri haber veriliyor.

Sûre-i celilede münafıkların çirkin davranışlarına işaret buyurulduktan sonra mü’minlere hitaben şöyle buyuruluyor: "Ey iman edeler, mallarınız ve çocuklarınız sizi, Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim böyle olursa işte onlar hüsrana uğrayanlardır." "Sizden birine ölüm gelip de "Rabbim, kısa bir müddet bana mühlet versen de malımı hak yokla harcasam ve salih kullardan olsam." diyeceği an gelip çatmadan size verdiğimiz rızıklardan harcayın." "Allah, eceli gelen canı hiçbir zaman mühlet verip geri bırakmaz. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır."

Surenin Nüzul Sebebi

Bu sürenin nüzul sebebi hakkında Zeyd b. Erkam (radıyallahü anh) diyor ki:

"Ben bir gazvede Bu gazve, "Beni muslalik" gazvesi idi bulunuyordum. Orada amcam da vardı. Ben, Abdullah b. Übey b. Setul'ün şöyle dediğini işittim. "Resûlüllah'ın yanında bulunanlara bir şey vermeyin de etrafından dağılıp gitsinler. Eğer Medine'ye dönersek yemin olsun ki en şerefli olan en zelil olanı oradan çıkaracaktır." Ben bunu amcama anlattım. Amcam da Resûlüllah’a anlattı. Resûlüllah adam gönderip Abdullah b. Übey ve arkadaşlarını yanına çağırdı. Onlar, böyle bir şey söylemediklerine dair yemin ettiler. Resûlüllah onlara inandı ve beni yalanladı. Bunun üzerine bana, daha önce hiç görmediğim kadar ağır bir üzüntü geldi. Evimde oturup beklemeye başladım. Bunun üzerine Allahü teâlâ: "Münafıklar sana geldiği zaman.." âyetinden itibaren "En şerefli olan en zelil olanı oradan çıkaracaktır." Âyetine kadar olan âyetleri indirdi. Resûlüllah beni çağırdı ve âyetleri bana okudu. Sonra "Allah seni tasdik etti." buyurdu. Buhari, K. Tefsir el-Kur';ın, Sûre: 63, hab: 2

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

“Ey Rasûlüm, münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz şehadet ederiz ki sen mutlaka Alalım Resulüsün." derler. Allah da bilir ki elbette sen onun peygamberisin. Ve Allah şehadet eder ki münafıklar muhakkak yalancıdırlar.”

Ey Rasûlüm, münafıklar sana geldikleri zaman, kalblerinde olmadığı halde dilleriyle "Biz şehadet ederiz ki sen muhakkak Allah'ın Resulüsün." derler. Senin, Allah'ın Resulü olduğunu elbette ki Allah bilmektedir. Allah şehadet eder ki münafıklar: "Şüphesiz ki sen Allah'ın peygamberisin." sözlerinde yalancıdırlar. Çünkü onlar bu söylediklerine kendileri de inanmıyorlardı.

2

“Onlar, yeminlerini kendilerine siper edindiler. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları ne kötü bir şeydir.”

Münafıklar yeminlerini kendilerine siper edinip arkasına sığındılar. Onunla münafıklıklarını gideırneye çalıştılar. Hem kendilerini hem de diğer insanları Allah'ın şeriatından alıkoydular. Onların bu yaptıkları işler ne kötüdür.

3

“Bunun sebebi şudur: Onlar iman ettiler sonra kâfir oldular. Böylece kalbleri mühürlendi, anlamaz oldular.”

Onlar daha önce iman edip Allah'ın Resulünü tasdik etmelerine rağmen daha sonra şüpheye düştüler. Ve peygamberleri yalanlamaya kalkıştılar. Böylece kâfir oldular. Allah da onların kalblerini inkâr mühürü ile mühürledi. Artık onlar hakkı batıldan seçemez hale geldiler. Dilleriyle "Lailahe İllallah Muhammedün Resûlüllah" dedikleri halde kalbleriyle bunu inkâr ettiler.

4

“Münafıkları gördüğün aman onların cüsseleri hoşuna gider. Konuştuklar zaman da sözlerini dinlersin. Aslında onlar bir yere dayalı ağaçlar gibidirler. Onlar, her gürültünün kendi aleyhlerine olduğunu sanarlar. İşte düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah kahretsin onları. Nasıl da haktan döndürülüyorlar.”

Ey Rasûlüm, sen bu münafıkları gördüğün zaman, yaratılışlarının düzgünlüğünden ve görünüşlerinin güzelliğinden dolayı bedenleri senin hoşuna gider. Konuştukları zaman da mutedil insanlar gibi konuştukları için sözlerini dinlersin. Fakat aslında onlar göründükleri gibi değillerdir. Onlar adeta bir yere dayatılmış odunlar gibidirler. Ne anlayışları vardır ne de bilgileri. Onlar adeta akılsız birer hayalettirler. Bu münafıklar hainliklerinden ve kötü zanlar beslemelerinden dolayı her çıkan gürültünün kendi aleyhlerine olduğunu zannederler. Çünkü onlar, kendilerini rüsvay edecek âyetlerin ineceğinen ve öldürülmelerini mü’minlere helal kılacak hükümlerin gelmesinden korkarlar. Ey Rasûlüm, işte düşmanlar onlardır. Sen onlardan sakın. Zira sizinle beraber olduklarında dilleriyle sizinle beraber iseler de kalbleriyle düşmanların yanındadırlar. Onlar sizin aleyhinizde düşmanlarınızın casuslarıdırlar. Allah onları rezil ve rüsvay etsin. Onlar haktan nasıl da döndürülüyorlar.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç