Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

472

 

040 - MÜ'MİN (GÂFİR) SÛRESİ

 

CÜZ :

24

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

50

Cehennem zebanileri: "Size peygamberleriniz apaçık delillerle gelmiyor muydu?" derler. Onlar da: "Evet geliyordu." derler. Cehennem zebanileri de: "O halde kendiniz düa edin." derler. Şüphesiz ki kâfirlerin duasr hep boşunadır.

Cehennemlikler, cehennemin bekçilerinden ve idarecilerinden, içinde bulundukları sıkıntının hafifletilmesi için yardım isteyecekler ve onlara: "Siz olsun rabbinizi çağırın da bizim içinde bulunduğumuz bu azabı bizden dünya günüyle olsun birgün hafifletsin." diyeceklerdir. Cehennemin bekçi ve idarecileri ise onlara şu cevabı vereckelerdir: "Sizlere dünyada iken peygamberleriniz Al-Iahın varlığını ve birliğini gösteren deliller getirmediler mi? ki siz onu birleyip ona iman edesiniz ve onun dışındaki şeyleri ilâh kabul etmekten uzak olasınız." Cehennemlikler ise diyecekler ki: "Evet, peygamberlerimiz bize bu gibi deliller getirmişlerdi. Fakat biz onları yalanlamıştık."

Bunun üzerine cehennemin idarecileri onlara şu cevabı vereceklerdir: "O halde şimdi sizler, peygamberlerinizin sizleri iman etmeye üavet ettiği rabbinizi çağırın." Onlar da Allah’ı çağıracaklar fakat kâfirlerin duası hep boşuna olacaktır. Zira onlara müsbet hiçbir cevap verilmeyecek, onlara sadece: "Kesin sesi konuşmayın." denecektir.

51

Şüphesiz biz, peygamberlerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik edeceği kıyamet gününde mutlaka yardım edeceğiz.

Şüphesiz ki biz, peygamberlerimize ve onlara iman eden mü’minlere, hem dünya hayatlarında hem de meleklerin, peygamberlerin ve mü’minlerin, kâfirlerin aleyhine şahitlik edecekleri âhiret hayatında yardım ederiz.

Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’de, dünya hayatındayken, peygamberlerine yardım ettiğini bildirmektedir. Ancak Hazret-i Yahya, Hazret-i Zekeriyya, Hazret-i Şa'ye gibi peygamberler, kavimleri tarafından öldürülmüş, Hazret-i İbrahim ülkesini terkedip hicret etmek zorunda kalmış, Hazret-i İsa, öldürülme teşebbüsü neticesinde Allah tarafından göklere kaldırılmıştır. Bu sebeple âyet-i kerime iki şekilde izah edilmiştir.

Birinci izah şekline göre âyet-i kerime’nin manası şöyledir: Allahü teâlâ, peygamberlerine, kendilerine eziyet edenlere karşı yardım etmiş, bu yardım onlara ya sağ iken erişmiş, Allah onları düşmanlarına galip getirmiş onlar da düşmanları ezmişlerdir. Hazret-i Davud, Hazret-i Süleyman ve Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) bunlardandır.

Veya Allahü teâlâ, peygamberleri kavimleri tarafından öldürüldükten sonra onları öldürenleri helak etmiş böylece peygamberlerinin intikamını almış ve onların davalarına yardım etmiştir. Hazret-i Şa'ye ve Hazret-i Zekeriyya bunlardandır.

Veya kavimleri peygamberlerini öldürdükten sonra Allahü teâlâ o kavimlerin düşmanlarını onlara musallat etmiş ve düşmanları eliyle onları yok etmiştir, Hazret-i Yahya'yı öldürenlere Buhtunnasr'in musallat edilmesi buna misaldir.

Yahut da, Peygamberler ümmetlerinden ayrıldıktan sonra, Allahü teâlâ, peygamberlerine karşı çıkan o ümmetleri mahvetmiştir. Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsa'nın kavimleri bunlara misaldir. Zira Allahü teâlâ, Hazret-i İsa'yı öldürmeye teşebbüs eden Yahudilere Bizans Rumlarını musallat etmiş ve onları hor ve hakir duruma düşürmüştür.

Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis-i kudsîde Allahü teâlânın şöyle buyurduğunu beyan etmektedir:

"Kim benim bir velime düşmanlık ederse şüphesiz ki ben ona karşı savaş açmış olurum. Buhari, K.er-Rikak, bab: 38

Âyet-i kerime’nin ikinci izah şekli ise şöyledir: "Âyette her ne kadar Allahü teâlânın, bütün peygamberlerine yardım ettiği zikredilmiş ise de onlardan özellikle bazılarına yardım ettiği kasdedilmiştir. Buna göre âyeti şu şekilde izah etmek mümkündür. "Şüphesiz ki biz, peygamberimiz Muhammed'e ve ona iman eden mü’minlere, dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik yapacağı âhiret gününde yardım edeceğiz."

52

O gün zalimlere, mazeretleri hiçbir fayda sağlamayacaktır. Lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.

Şahitlerin şahitlik yapacağı kıyamet gününde, Allah’a ortak koşarak veya onu inkâr ederek zalim olanlara, ileri sürecekleri mazeretleri fayda vermeyecektir. Zira onlar, tutarsız mazeretler ileri süreceklerdir. Lanet onlaradır, yurtların en kötüsü olan cehennem de onlaradır.

53

Şüphesiz ki biz Mûsa'ya bir hidâyet rehberi verdik. İsrailoğullarına da Tevratı miras bıraktık.

Âyet-i kerime iki şekilde izah edilmiştir: Bunlardan biri, mealde verildiği şekildedir. Buna göre Hazret-i Mûsa'ya verilen hidâyet rehberinden maksat, Tevrat'tır.

İkinci izah şekline göre ise âyetin manası şöyledir: "Şüphesiz ki biz Mûsa'ya hidâyet verdik, İsrailoğullarını da Tevrata mirasçı kıldık.

Bu izaha göre Hazret-i Mûsa'ya verilen hidâyetten maksat, Allah'ın kendisine verdiği peygamberliği insanlara tebliğ etmesidir. Taberi de âyeti bu şekilde izah etmiştir.

54

O, akıl sahipleri için bir hidâyet rehberi ve bir öğüttür.

O Tevrat, akıl sahipleri için dini hükümleri beyan eden bir rehber ve bir öğüttür.

55

Ey Rasûlüm, sabret. Şüphesiz ki Allah'ın vaadi haktır. Kuşunun affını dile. Akşam sabah rabbini hamd ile tesbih et.

Ey Rasûlüm, rabbinin emirlerine karşı sabırlı ol. Sana verdiği peygamberliğinin icaplarını yerine getir. Onu kavmine tebliğ et. Allah'ın, sana ve iman edenlere yardım edeceği vaadine kesinlikle inan. Zira onun vaadi haktır. O, vaadinden dönmez. Allah’tan, günahlarının bağışlanmasını dile. Akşam sabah rabbini överek namaz kıl.

56

Kendilerine verilmiş hiçbir delil olmadan Allah'ın âyetleri üzerinde münakaşa edenlerin kalblerindc, ulaşamadıkları büyüklenmeden başka birşey yoktur. O halde sen Allah’a sığın. Şüphesiz o, herşeyi işitendir, görendir.

Ey Rasûlüm, senin, rabbinin katından getirmiş olduğun âyetler hakkında kendilerinde, Allah katından hiçbir delil bulunmadığı halde tartışan o insanların tartışma sebebi, kalblerinde kibirin bulunmasıdır. Bu kibirden dolayı sana tabi olmayı ve senin, Allah katından getirdiğin dini kabul etmeyi gururlarına ye-diremezler. Onlar, Allah'ın sana verdiği üstünlüğü kıskandıkları için böyle yaparlar. Fakat onlar bu davranışlarıyla Allah'ın sana verdiği üstünlüğe asla erişemezler. Zira bu, Allah'ın, kullarından dilediğine verdiği lütfudur. Kulların istekleriyle elde edilecek birşey değildir. O halde sen bunların şerrinden ve kalbine kibir gelmesinden Allah’a sığın. Allah, bu tartışmaya girişenlerin sözlerini çok iyi işiten ve davranışlarını çok iyi görendir. Onlara layık oldukları cezayı verecektir.

Âyet-i kerime’de geçen: "Kalblerinde, ulaşamadıkları büyüklenmeden başka birşey yoktur." cümlesi iki şekilde izah edilmiştir.

Bu izahların birine göre mana şöyledir: Onlar, kibirlenmelerinden ve kıskanmalarından dolayı Allah'ın âyetleri hakkında tartışmaya girerler. Fakat kıskandıkları o peygamberlik mertebesine asla erişemeyeceklerdir. Zira o, Allah vergisidir. Kulun, çalışmakla o mertebeyi elde etmesi mümkün değildir.

57

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir iştir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

Allahü teâlâ bu âyette, insanları, öldükten sonra diriltmeye kadir olduğuna işaret ederek buyuruyor ki: "Elbette ki göklerin ve yerin henüz bir örneği olmadan yaratılmaları, insanların yaratılmasından ve öldükten sonra tekrar diriltilmelerinden daha büyük bir iştir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Bu hususta Allahü teâlâ diğer bir âyette şöyle buyurmaktadır: "Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmada hiçbir güçlük çekmeyen Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye kadir olduğunu görmüyorlar mı? Evet, elbette o herşeye kadirdir. Ahkaf Sûresi, âyet: 33.

58

Körle gören, iman edip salih amellerde bulunanla kötülük işleyen bir değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz.

Âyet-i kerime’de zikredilen "Kör"den maksat, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren delilleri göremeyen, onları düşünüp onlardan ibret alamayan, Allah’ın birliğini ve herşeye kadir olduğunu anlamayan kâfirdir. "Gören"den maksat ise Allah'ın delillerini gözüyle görebilen, onları düşünüp onlardan ibret alan ve yaratıcısının çok büyük ve herşeyi yaratmaya kadir olduğunu idrak eden mü’mini erdir. Âyette zikredilen "Kötülük işleyen"den maksat ise, rabbini inkâr eden kâfir, ona isyan eden fâcir ve onun emirlerine karşı gelen zalimlerdir.

Âyet-i kerime’nin sonunda "Ne de az düşünüyorsunuz." buyurulmaktadır. Yani, ey insanlar, Allah'ın delillerini pek az düşünüyor ve onlardan pek az öğüt ve ibret alıyorsunuz. Şâyet sizler, Allah'ın âyetlerini hakkıyla düşünüp onlardan ibret alacak olsanız elbetteki yaptığınız hatayı anlamış olacaksınız. Allah'ın, insanları, öldükten sonra tekrar diriltme gücünde olduğunu idrak etmiş olacaksınız.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç