22
(Mûsa) Medyen tarafına yönelince: "Rabbimin beni doğru
yola iletmesini umarım” dedi.
"Velemma teveccehe tilkae medyene":
İbn Kuteybe: Tücahe medyene ve nahveha,
demiştir ki, aslı: Lika’dır, ona te ilâve edilmiştir. Şair de
şöyle demiştir:
Bugün sana kavuşma umudum kalmadı.
Mısrada geçen
tilka, lika, manasınadır.
Müfessirler
şöyle demişlerdir: Oradan korkarak ve azıksız ve bineksiz olarak çıktı.
Mısır’lâ Medyen arasında sekiz günlük mesafe vardır. Yolu da bilmiyordu, onun
için:
"Rabbimin beni doğru yola iletmesini umarım”
dedi.
İbn Abbâs şöyle
demiştir: Onun Rabbine karşı iyi düşüncesinden başka yol hakkında hiçbir bilgisi
yoktu.
Süddi de şöyle
demiştir: Allahü teâlâ ona bir melek gönderdi, o da ona rehberlik etti.
Şöyle de demişlerdir: Yolda ağaç
yapraklarından başka yiyeceği de yoktu.
23
Medyen suyuna varınca, onun üzerinde (davarlarını)
sulayan bir cemaat buldu ve onların gerisinde de davarlarını (sudan) men eden
iki kadın buldu. Onlara: "Neyiniz var?” dedi. Onlar da:
"Çobanlar çekilmedikçe biz davarlarımızı sulamayız.
Babamız da büyük bir ihtiyar” dediler.
Medyen suyuna
vardığında zayıflığından karnındaki sebzelerin yeşilliği görünüyordu. Âyette
geçen ümmet: Cemaat, demektir.
"Suluyorlar": Yani davarlarını suluyorlar,
demektir.
"Onların gerisinde buldu": Yani cemaatin
gerisinde, demektir.
"İki kadın": Onlar da Şuayb’in kızlarıdır.
Mukâtil şöyle
demiştir: Büyüğün adı: Sabura, küçüğün adı da: Abra’dır.
"Tezudan":
İbn Kuteybe: Tezudani ğanemehuma
(koyunlarını men ediyorlar) demiştir ki, kısaltmak için ğanem hazfedilmiştir.
Müfessirler
şöyle demişlerdir: Bunu yapmaları, insanların işlerini bitirip de kuyunun
başını boşaltmaları içindi. Mûsa:
"Neyiniz var?” dedi. Yani: "Neden
koyunlarınızı sulamıyorsunuz, dedi?” dedi. Onlar da:
"Lâ neskıy (biz sulamayız) dediler":
İbn Mes’ûd, Ebû’l- Cevza, İbn Ya’mur ve İbn
Semeyfa, nunun ref'i ile "lâ nüskıy”
okumuşlardır.
"Hatta yusdirer riau":
Ebû Amr, İbn Âmir
ve Ebû Cafer, ye’nin fethi ve dalın zammı
ile
"yasdure”
okumuşlardır ki, çobanlar dönünceye kadar, demektir. Diğerleri de, ye’nin zammı
ve daim kesri ile
"yusdire”
okumuşlardır ki: Çobanlar koyunlarını sudan çekinceye kadar demek, istemiştir.
Ria': Rain’in çoğuludur; sahib ve sıhab gibi. İkrime,
Said b. Cübeyr, İbn Ya’mur ve
Âsım el - Cahderi de, ranın zammesiyle
"erruau”
okumuşlardır.
Mana da: Biz
iki kadınız, erkeklere sokulanlayız, demektir.
"Babamız da büyük bir ihtiyardır":
Yaşlılıktan dolayı sürüsünü sulayamaz. Onun için biz sulamak mecburiyetinde
kaldık. O kuyunun ağzında büyük bir kaya parçası vardı, çobanlar giderken
kuyunun ağzını kapatmışlardı. O iki kadın gelir, çobanların oluklarında arta
kalan su ile koyunları sularlardı.
24
Onların davarlarını suladı, sonra da gölgeye çekildi:
"Rabbim: şüphesiz ben, bana indirdiğin hayırdan muhtacım” dedi.
"Mûsa da onlar için suladı".
Ne yaptığı
hakkında da iki görüş vardır:
Birincisi: O üzerinde ancak bir kalabalığın
kaldırabileceği bir taş olan başka bir kuyuya gitti, onu yerinden uzaklaştırdı
ve onların koyunlarını suladı. Bunu da Ömer b. Hattab
ile Şüreyh, demişlerdir.
İkincisi: O, kalabalığın arasına sokuldu,
onların koyunlarını suladı. Bunu da İbn İshak, demiştir.
Mana da:
Koyunları onlar için suladı, demektir.
"Sonra çekildi": Yani az uzağa
"gölgeye": O da bir ağacın gölgesi idi.
"Fekale rabbi inni lima": Lâm,
ilâ manasınadır, takdiri de
şöyledir: İnni ilâ
ma
"enzelte ileyye min hayrin fakir": Hayırdan
da: Yiyecek kastetmiştir.
İbn Cerir şöyle
nakletmiştir: O, aç olduğunu bildirmek için sesini iki kadına duyurmak istedi.
25
İki kadından birisi yürüyorken utanarak ona geldi:
"Şüphesiz babam, bizim için suladığının ücreti için seni çağırıyor” dedi. (Mûsa)
ona gelip de hikayeyi anlatınca: "Korkma, o zâlimler kavminden kurtuldun” dedi.
"O ikisinden biri ona geldi":
Mana şöyledir: Koyunları su içince onlar
babalarının yanına döndüler; ona Mûsa’nın haberini verdiler.
O da
Mûsa’yı çağırmak üzere ikiden birini gönderdi. Bunda da iki görüş vardı:
Birincisi: O, küçük olandır.
İkincisi: Büyük olandır.
"Ona yürüyerek, utanarak geldi": Yüzünü
gömleğinin yeni ile kapatmıştı.
Utanma
sebebinde de üç görüş vardır:
Birincisi: O, doğuştan utangaç idi, girip
çıkmaya alışmamış biri gibi yürüyordu.
İkincisi: Çünkü onu ücret için çağırmıştı,
ona göre karşılıksız çağırmak daha kibar idi.
Üçüncüsü: Çünkü o, babasının elçisiydi.
"Bizim için suladığını sana ödemek için seni
çağırıyor":
Müfessirler
şöyle demişlerdir: Mûsa bu sözü duyunca hoşlanmadı ve onunla gitmek
istemedi, fakat içinde bulunduğu zor durum sebebiyle de gitmekten başka çare
bulamadı. Rüzgar kadının elbisesine vuruyor, vücudunun bazı hatları belli
oluyordu. Ona: Ey Allah’ın cariyesi, sen arkama düş ve bana yolu göster, dedi.
"Ona gelince": Mûsa, Şuayb’e geldi,
"ona kıssayı anlattı": Yani doğumundan
kaçışına kadar durumunu haber verdi.
"O da: Korkma, zâlimler kavminden kurtuldun, dedi":
Yani Fir'avn bizim toprağımıza hükmedemez, çünkü onun memleketi değildir, dedi.
26
İki kadından biri:
"Baba, onu işçi tut. Şüphesiz işçi tuttuğun kimselerin
en hayırlısı güçlü ve güvenilir olandır” dedi.
"İki kızdan biri” ki, o da büyükleridir,
"baba, onu işçi tut, dedi": Yani ücretle
çalışsın,
"şüphesiz işçi tuttuklarının en hayırlısı güçlü ve emin
olandır": Yani iş için tuttuğunun en hayırlısı, işine gücü yeten ve
emanete riayet edendir. Ona, güçlü demesi şunun içindi; çünkü o, kuyunun
ağzındaki taşı kaldırmıştı. Şöyle de
denilmiştir: O, ancak birkaç erkeğin çıkarabileceği bir kova
ile su çekmişti. Ona güvenilir demesi de
arkasında yürümesini istemesinden dolayıdır.
Süddi şöyle
demiştir: Şuayb kızına:
"Onun
kuvvetini gördün, güvenilir olduğunu nasıl bildin?” dedi. O da bunu anlattı.
27
O da:
"Bana sekiz sene işçilik etmen karşılığında, şu iki
kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on’a tamamlarsan, o da
sendendir. Sana zorluk vermek istemiyorum. İnşallah beni iyilerden bulacaksın”
dedi.
Müfessirler
şöyle demiştir: Şuayb ona:
"Sana nikahlamak istiyorum", yani seninle
evlendirmek istiyorum,
"iki kızımdan birini, sekiz yıl işçilik etmek üzere":
Ferrâ’ şöyle
demiştir: Te’cürüni ve te’cirünü, cimin zammı ve kesri
ile ikisi de lügattir.
Zeccâc da: Bana sekiz yıl işçilik edersin,
demiştir.
"Eğer on’a tamamlarsan, bu da şendendir":
Yani bu bize bir lütuftur, senin için şart değildir.
"Sana zorluk çıkarmak istemiyorum": Yani on
yıl istemekle.
"İnşallah beni iyilerden bulacaksın": Yani
güzel sohbette ve dediğimi yerine getirmede.
28
O da:
"Bu benimle senin arandadır, İki süreden hangisini
tamamlarsam, bana tecavüz yoktur. Allah dediklerimize vekildir” dedi.
"Dedi": Mûsa ona dedi,
"bu, seninle benim aramdadır": Yani
anlattığın ve bana şart koştuğun şey senin hakkın, onlardan birini benimle
evlendirmen için şart koştuğun da benimdir, mesele aramızda böyledir. Söz burada
bitti. Sonra şöyle dedi.
"Eyyemel eceleyni (iki süreden hangisini)":
Yani sekiz ve on’dan hangisini:
Ebû Ubeyde:
"Ma” zaittir,
demiştir.
"Bitirirsem": Yani tamamlarsam,
"bana tecavüz yoktur": Yani buna hakkın
yoktur,
Mana da şöyledir: Daha fazla çalışmam için beni
zorlama.
"Dediğimize Allah vekildir":
Zeccâc şöyle
demiştir: Yani birbirimizle yaptığımız antlaşmaya Allah şahittir.
Âlimler
Mûsa’yı işçi tutan bu kimse hakkında dört görüş beyan ederek ihtilaf
etmişlerdir:
Birincisi: O, Allah’ın
Peygamber’i Şuayb aleyhisselam’dır.
Müfessirlerin çoğu bu görüştedirler.
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem’den bunu gösteren hadisler de vardır.
Vehb ile
Mukâtil de böyle demişlerdir.
İkincisi: O, Medyen hakimidir, adı da
Yesribi’dir. Bunu da İbn Âbbas, demiştir.
Üçüncüsü: Şuayb kavminden bir adamdır, bunu
da Hasen, demiştir.
Dördüncüsü: O, Şuayb’in kardeşi oğlu
Yesrun’dur. Bunu da Amr b. Mürre, Ebû Ubeyde
b. Abdullah b. Mes’ud’dan rivayet etmiş, İbn Saib
de böyle demiştir.
Mûsa’nın
evlendiği kız hakkında da iki görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:
Birincisi: Küçük kızdır, bu da
İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir.
İkincisi: Büyük kızdır, bunu da
Mukâtil, demiştir.
Evlendiği
kızın adında da üç görüş vardır:
Birincisi: Safuriya’dır, bunu da Ebû İmran
el - Cevni aktarmıştır.
İkincisi: Safura'dır, bunu da Şuayb el -
Cübai, demiştir.
Üçüncüsü: Sabura’dır, bunu da
Mukâtil, demiştir.
|