Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Yeni Pencere

Geri

 

SAYFA :

129

 

006 - EN'ÂM SÛRESİ

 

CÜZ :

7

 

İleri

Sayfayı Yeni Pencerede Aç

 

 

 

 

 

 

 

 

 

19

De ki: "Şahitlik yönünden hangi şey daha yücedir?" De ki: "Allah’tır. O, benimle sizin aranızda şahittir. Bu Kuran sizi ve haberi kendilerine ulaşanları uyarmam için bana vahyolunmuştur. Allah ile beraber başka ilâhlar bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz? De ki: "Ben şahitlik etmiyorum. "De ki: "O ancak bir olan Allah’tır. Şüphesiz ki ben, sizin ortak koştuklarınızdan beriyim."

Ey Rasûlüm, onlara de ki: "Şahitliği daha güçlü ve büyük olan kimdir? "De ki: "O, Allah’tır. O, benimle sizin aranızda, benim Hak Peygamber olduğuma şahittir. O, kimin haklı kimin haksız olduğunu çok iyi bilir. Rabbim bana bu Kur’an’ı, sizi ve kendilerine tebliğ ulaşan kimseleri, Allah'ın azabı ve cezalandırmasıyla uyarmam için vahyetti. Ey müşrikler, sizler mi Allahla beraber diğer tapınılan ilahların var olduğuna şahitlik ediyorsunuz?ı Onlara de ki: "Ben böyle bir şahitlikte bulunmam, bilakis bunu reddederim." Yine de ki: "Allah, tek olan bir ilahtır. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben, sizin, Allah’a ortak koşarak kendilerine taptığınız şeylerden beriyim. Allah’tan başka hiçbir ilâh tanımam Bkz. Fizilalil Kuran, c. 5, s. 127

Bu Âyet-i kerime’yi: "De ki "Şahitlik bakımından hangi şey şahittir" şeklinde tercüme edenler de vardır. Ancak biz, Allah lafzından sonra bir "Hüve" zamirinin takdir edilmesinin uygun olacağını söyleyen görüşü tercih ederek âyeti, "De ki: şahitlik yönünden hangi şey daha daha yücedir? "De ki "Allah'tır. O, benimle sizin aranızda şahittir." şeklinde izah etmeyi tercih ettik.

20

Kendilerine kitap verdiklerimiz, Peygamberi, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlar, nefislerini hüsrana uğratanlardır. Onlar iman etmezler.

Kendilerine Tevrat ve İncili verdiğimiz kitap ehli, Muhammedi, kendi kitaplarında sıfatları belirtildiği için, kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini helak edip Cehenneme sürükleyenler yok mu? İşte onlar, Muhammedin Peygamberliğini kabul ile ona iman etmeyenlerdir.

*Rivâyet edildiğine göre, Müslüman olan Yahudi asıllı insanlar demişlerdir ki: "Allah’a yemin olsun ki, bizim Muhammedi tanımamız oğlumuzu tanımamızdan daha sağlamdır. Çünkü Muhammedin bütün sıfatlarını Tevratta okuduk."

21

Allah’a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki zalimler kurtuluşa eremezler.

Allah'ın ortağı olduğunu veya eşi ve çocuğu bulunduğunu iddia ederek ona karşı iftirada bulunanlardan veya Allah'ın peygamberinin doğruluğunu gösteren mucizelerini ve âyetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki Allah’a karşı iftirada bulunan bu zalimler asla kurtuluşa eremezler.

22

Kıyamet gününde hepsini toplarız. Ve sonra o ortak koşanlara "Allah’a ortak olduklarını sandığınız şeyler nerede?" deriz. Allah'a iftirada bulunan ve onun âyetlerini yalanlayan müşrikler, ne bu dünyada kurtuluşa erecekler ne de âhirette kendilerini bir araya getirdiğimiz gün kurtuluşa ereceklerdir.

Allah'a iftirada bulunan ve onun âyetlerini yalanlayan müşrikler ne bu dünyada kurtuluşa erecekler ne de âhirette kendilerini bir araya getirdiğimiz gün kurtuluşa ereceklerdir.

Biz o müşriklerin hepsini kıyamet gününde bir araya toplar sonra onlara "Allah'a ortak koştuğunuz putlarınız, ilahlarınız, uydurma rableriniz nerede?" diye sorarız.

23

Sonra, içinde bulundukları zor durumdan dolayı: "Rabbimiz olan Allah’a yemin olsun ki biz ona ortak koşanlardan değildik" demekten başka çareleri kalmaz.

Müşriklere, "Var olduklarını sandığınız ve Allah’a ortak koştuğunuz putlarınız nerede?" diye sorulduğunda onlar, imtihandan geçirildikleri için yalan söyleyerek "Ey rabbimiz, sana yemin olsun ki, bizler, şarta ortak koşanlardan değildik" diyeceklerdir.

Âyet-i kerime’de geçen ve "Zor durumdan dolayı" diye tercüme edilen ifadesinin manası, Katade Abdullah b. Abbas ve Dehhak'tan nakledilen bir görüşe göre "Sözleri" demektir. Yani, imtihana çekilen müşriklerin cevapları "Rabbimiz olan Allah’a yemin olsun ki biz ona, ortak koşanlardan değildik" demekten başka bir çareleri kalmaz" şeklindedir.

Katadeden nakledilen diğer bir görüşe göre bu ifadenin mânâsı, "Onların mazeretleri" demektir. Taberi, birinci izah tarzını tercih etmiştir.

24

Bak, kendi kendilerini nasıl yalanladılar. Ve uydurdukları putlar, kendilerinden nasıl kaybolup gitti.

Ey Rasûlüm, bak, putları ve diğer şeyleri rablerine denk tutan bu müşrikler, Allah'ın huzuruna çıktıklarında söyleyecekleri: "Rabbimiz olan Allah’a yemin olsun ki biz, Allah’a ortak koşanlardan değildik." şeklindeki sözleriyle kendilerini nasıl yalanlayacaklarıdır. Onlar, bu iftiralarından ve Allah’a ortak koşmalarından dolayı cezalandırılınca da uydurdukları putları kendilerinden uzaklaşarak kaybolup gidecek ve onlar, yapayalnız kalacaklardır.

25

Onlardan seni dinleyen de vardır. Biz onların kalblerinc, anlamalarına engel olan perdeler gerdik. Ve kulaklarına ağırlık verdik. Onlar, bütün delilleri görseler bile onlara iman etmezler. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. Ve inkâr edenler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir." derler.

Ey Rasûlüm, kavminden, putlara taparak onları Allah’a denk tutanlardan bazıları, senin yanına gelip senden Kur’an’ı ve senin davetini dinlerler. Fakat onlar, senin ne söylediğini anlamazlar. Sadece sesini ve okumanı işitirler. Çünkü Allah, onların kalblerini perdelemiş ve kulaklarına, işitmelerine engel olan bir ağırlık koymuştur. Hatta onlar, Allah'ın birliğini ve senin peygamberliğinin doğruluğunu gösteren bir alâmet ve mucizeyi görseler dahi yine onlara iman etmezler. Senin yanına geldiklerinde hakta da batılda da seninle tartışırlar. Senden duydukları ikna edici âyetlere: "Bu ancak, öncekilerin masallarıdır, başka birşey değildir." derler.

26

Onlar (insanları) ondan (Kur'andan) alikoyarlar ve kendileri de ondan uzaklaşırlar. Böylece ancak kendilerini helak ederler. Fakat bunun farkında değildirler.

Onlar, insanları Kur'ana boyun eğmekten, hakka uymaktan ve Peygamberi tasdik etmekten alikoyarlar. Kendileri de onlardan uzaklaşırlar. Böylece hem kendileri faydalanmaz hem de diğer insanların faydalanmalarına engel olurlar. Bu halleriyle ancak kendilerini helake sürüklemiş olurlar. Fakat bunun farkında değildirler.

Âyet-i kerime’de: "Onlar, ondan alikoyarlar" buyurulmaktadır. Muhammed b. el-Hanefiyye, Abdullah b. Abbas ve Katadeye göre bu ifadenin manası şöyledir: "Allah’ım Âyetlerini yalanlayan müşrikler, insanları, Muhammede tabi olmaktan ve onun Peygamberliğini kabul etmekten alikoyarlar. Kendileri de o peygamberlerden uzak dururlar. Böylece hem insanları saptırmış hem de kendileri sapmış olurlar.

Katade Mücahid ve İbn-i Zeyd'e göre ise bu ifadenin mânâsı şöyledir: "O müşrikler, insanları, Kur'an'ı dinlemekten alikoyarlar. Kendileri de ondan uzak dururlar."

Abdullah b. Abbas, Kasım b. Muhaymire ve Habib b. Ebi Sabit'e göre ise bu ifadenin mânâsı şöyledir: "O müşrikler, hem insanların Muhammede eziyet etmelerine engel olurlar hem de kendileri ondan uzak dururlar." Bu görüşte olanlara göre bu âyet-i kerime, Ebû Talip hakkında nazil olmuştur. O, hem Resûlüllahı, müşriklerin eziyetlerine karşı savunuyor hem de ona iman etmekten uzak duruyordu.

Taberi diyor ki: Bu görüşlerden tercihe şayan olanı, bu ifadeyi şu şekilde izah eden görüştür: "Müşrikler, insanları, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e tabi olmaktan alikoyarlar. Kendileri de ondan uzak dururlar." Taberinin, bu görüşü tercih etmesinin sebebi, bundan önceki âyetlerin, genel olarak, müşriklerden ve onların, Peygamberi yalanlamalarından bahsetmiş olmasıdır. Âyetin genel ifadesini, belli bir kişiye tahsis etmek isabetli değildir.

27

Ateşin üzerinde durduruldukları zamanı: "Ne olurdu tekrar dünyaya döndürülseydik, rabbimizin âyetlerini yalanlamasaydık da Mü’minlerden olsaydık" dediklerini bir görsen.

Ey Rasûlüm, sen, kafirlerin, kıyamet gününde, cehennem ateşi üzerinde durdurulup oradaki dehşet verici halleri gördükleri zaman: "Keşke dünyaya tekrar döndürüîsek te yaptıklarımızdan vazgeçerek rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve Mü’minlerden olsak dediklerini bir görsen.

 

 

 

 

Ana Sayfa (Kur'an-ı Kerim) Aynı Pencere

Geri

 

(T :  M : 922  H : 310)

 

TABERİ TEFSÎR-İ - (TÜRKÇE)

 

-

 

İleri

Sayfayı Büyüterek Aynı Pencerede Aç