Şüphesiz ki senden önceki Peygamberler ile de alay
edilmişti. Onlarla alay edenleri, alay konusu ettikleri şey, çepeçevre
kuşatıverdi.
Bu âyet-i kerime, kâfir ve müşriklerin,
Hazret-i Peygamberi yalanlamalarına karşı onu teselli etmekte ve
Allahü teâlâ "Onların alaylarına üzülme.
Çünkü senden önceki ümmetlere gönderilen peygamberler de ümmetleri tarafından
alaya alınmışlardır. Bu, kâfirlerin, süregelen âdetleridir" buyunnaktadır.
De ki: "Yeryüzünde dolaşın. Sonra da, yalanlayanların
akıbetleri nasıl olmuş bir görün.
Ey Rasûlüm, putları bana denk tutan, seni yalanlayan ve getirdiğini inkâr eden o
müşriklere de ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, Peygamberlerini yalanlayan, onlara
karşı inatçılık yapan geçmiş ümmetlerin akıbetlerinin ne olduğuna bir bakın.
Onlar daha dünyadayken, çeşitli azaplara uğratılmışlardır. Aynı şeylerin
sizlerin de başına gelmesinden sakının."
De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki:
"Allah'ın-dır." O, merhamet etmeyi üzerine yazmıştır. Muhakkak ki o, sizi,
kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde bir araya toplayacaktır. Kendilerini
ziyana sokanlar iman etmezler.
Ey Rasûlüm, putlan rablerine denk tutan o müşriklere de ki; "Göklerde ve yerde
bulunanların mülkiyeti ve hükümranlığı kime aittir?" Her şeyden aciz olan bu
putlara mı yoksa, her şeye kadir olan Allah’a mı? Ey Rasûlüm, de ki: ...
Oralarda bulunanların mülkiyeti, her şeye boyun eğdiren, otoritesiyle her şeyi
kahretme gücünde olan Allah’a aittir. Kendilerine dahi herhangi bir menfaat ve
zarar veremeyecek olan aciz putlara ait değildir. Ancak Allah, dünyada iken
kullarına merhametli davranmayı üzerine yazdığı için, Allah’a ortak koşan o
müşrikleri derhal cezalandırmaz. Ortak koşmalarından vaz geçip iman etmeleri
için mühlet verir. Yemin olsun ki, Allah sizleri, kendisinde şüphe olmayan
kıyamet gününde bir araya toplayacak ve herkese, yaptığı amelinin karşılığını
verecektir. Putları, rablerine denk tutarak kendilerini zarara uğratanları da
kıyamet gününde bir araya toplayacak, onlar, kendi kendilerini aldattıkları için
Allah'ı birlemezler. Onun vaad ve cezalanın tasdik etmezler ve
Muhammedin Peygamberliğini ikrar
etmezler.
Âyet-i kerime’de,
Allahü teâlânın üzerine merhametli olmayı yazdığı
zikredilmektedir. Bu husus zikredilerek Allahü teâlâya
kulluk etmekten yüz çevirenler, tevbe etmeye teşvik edilmekte ve yaptıkları
kötülüklerden vaz geçmeleri istenmektedir.
Allahü teâlânın. merhametli olmayı üzerine
yazdığı hususunda: Ebû Hureyre'nin
Resûlüllahtan şunu Rivâyet ettiği
zikredilmektedir.
Ebû Hureyre'nin
Resûlüllahtan şunu Rivâyet ettiği
zikredilmektedir. "Allahü teâlâ mahlukatı
var edince Arşın üzerinde kendi katında bulunan kitabına şunu yazmıştır.
Şüphesiz ki merhametim gazabıma galip gelmiştir
Buhârî, K. et-Tevhid, b. 15, 22, 55/Müslim k. et-Taberi
b. 14, 16, H.N. 2751/Tirmizî, K. et-Davât b. 100 HN. 3541
Selman-i Farisi de Resûlüllah’ın şöyle
buyurduğunu söylemiştir:
Şüphesiz ki Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün, yüz tane rahmet yaratmıştır.
Her rahmeti, gökle yerin arasını kaplayacak kadardır. Bu rahmetlerinden yalnız
bir tanesini yeryüzüne yerleştirmiştir. İşte o rahmetiyle anne çocuğuna merhamet
eder. Vahşi hayvanlar ve kuşlar, birbirlerine merhamet ederler. Kıyamet günü
olduğunda da o rahmetleri yle bu rahmetini birleştirecektir.
Müslim K. et-Tevbe b. 21 HN. 2753
Yine Ebû Hüreyre Resûlüllah'ın şöyle
buyurduğunu Rivâyet etmiştir:
"Şüphesiz ki, Allah'ın yüz rahmeti vardır. Onlardan bir rahmetini cinlerin,
insanların hayvanların ve haşeratın arasına indirmiştir. Onunla birbirlerine
şefkat gösterirler, merhametli davranırlar. Ve yine onunla vahşi hayvanlar
yavrularına merhamet ederler. Allah, doksan dokuz rahmetini ise geride
bırakmıştır. Onlarla kullarına kıyamet gününde merhamet edecektir.
Müslim, k. et-Tevbe b. 19 HN. 2752
Allahü teâlâ bu
âyet-i kerime’de,
göklerin ve yerin mülkünün kendisine ait olduğunu, yarattıklarına karşı
merhametli davranmayı kendi üzerine yazdığını ve bütün yükümlüleri kıyamet
gününde mutlaka bir araya toplayacağını, iman etmeyen kimselerin, kendilerini
ziyana sokan kimseler olduklarını bildirmektedir.
Peygamber efendimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) bir Hadis-i
Şerifinde, Allahü teâlânın merhameti
hususunda şöyle buyurmaktadır: "Allahü teâlâ
mahlukati var edince arşın üzerinde kendi katında bulunan kitabına şunu
yazmıştır. "Şüphesiz ki merhametim gazabıma galip gelir.
Buhari, K. et-Tevhid, bab: 15, 22, 28, 55/Müslim, K.
et-Tevbe, bab: 14,16, Hadis No: 2751, Tirmizî, K. ed-Dâvât, bab: 100, Hadis No:
3541
Gece ve gündüzde barınan herşey ona aittir. O, her
şeyi çok iyi işiten ve çok iyi bilendir.
*Bu âyet-i kerime’de
Allahü teâlâ, gece ve gündüzde var olan
herşeyin kendisine ait olduğunu, bu itibarla kafirlerin ve imansızların,
kendilerinin de Allah'ın yaratıkları olduklarını ve kendisine itaat edip boyun
eğmeleri gerekirken isyan ettiklerini, böylece nankörlükte zirveye ulaştıklarını
bildirmekte ve bu-yurmaktadır ki: "Putları Allah’a denk tutan kimseler, Allah’a
iman etmemekte ve onu bilmemektedirler.
Ey Rasûlüm, "Gökleri ve yeri yaratan, rızıklandıran
fakat rızka ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı dost edineyim?" de. Ve
"Şüphesiz ben, Müslümanların ilki olmakla emrolundum." de. Asla ortak
koşanlardan olma.
Ey Rasûlüm, sen o müşriklere de ki: "Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah'ın
dışında herhangi bir mahluku mu rab edinip te ondan yardım istiyeyim? Afet ve
felaketlere karşı ona sığınayım? Beni yedirip içermesini ondan mı istiyeyim?
Halbuki bütün yaratılanları rızıklandıran Allah’tır. Onun ise hiçbir kimsenin
rızıklandınnasma ihtiyacı yoktur.
Yine de ki: "Rabbim bana, zamanımdaki insanların ilk müslüman olanı, ibadette
kendisine ilk boyun eğeni olmamı emretti ve buyurdu ki: "Sakın Allah’a ortak
koşan müşriklerden olma."
De ki: "Şüphesiz ki ben, rabbime karşı gelirsem, büyük
bir günün azabından korkarım.
De ki: "Eğer putlara taparak rabbime isyan edersem o dehşetli kıyamet gününün
azabından korkanın.
O gün kim azaptan uzaklaştırılırsa şüphesiz ki Allah,
ona merhamet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.
Bu hususta diğer bir âyet-i kerime’de
de şöyle buyurulmaktadır: "Her nefis ölümü tadacaktır. Kıyamet gününde,
yaptıklarınızın karşdığı ise mutlaka eksiksiz verilecektir. Kim, cehennem
ateşinden uzaklaştırılıp cennete konursa şüphesiz ki o, kurtuluşa ermiştir.
Dünya hayatı ise, aldatıcı menfaatimi başka bir şey değildir.
Âl-i İmran sûresi, Âyet: 185
Allah, sana bir zarar isabet ettirecek olsa, o zararı
ondan başka hiçbir kimse kaldıramaz. Sana bir hayır isabet ettirecek olursa, o,
herşeye kadirdir.
Ey Rasûlüm, eğer Allah, dünyadayken sana bir sıkıntı, hayatında bir darlık
gösterirse, onu senden kim kaldıracak? Onu senden kaldıracak olan yine ancak
Allah’tır. Şâyet sana bir iyilik, bir hayır ve bir bolluk isabet ederse bil ki o
da Allah tarafındandır. Çünkü Allah, her şeye gücü yetendir. Sana fayda ve zarar
verecek olan o uydurma ilâhlar değil, mutlak kudret sahibi olan Allah’tır. O
halde sen Allah'ı nasıl birlemeyeceksin?
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)
her namazın sonunda şöyle dua ederdi.
"Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O birdir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk
sadece onundur. Hamd ona mahsustur. O, herşeye kadirdir. Ey Allah’ım, senin
verdiğine mani olacak yoktur. Vermediğini verebilecek te yoktur. Kimsenin
varlığı, sen dilemedikçe kendisine fayda vermez.
Buhari, K. el-İ'tisam bab: 3, K. el-Kıuler, bab: 12 K. el-Da'vûl, bab:
18/Milslim, K. es-Sa-lah, bab: 194, 205, 206, Hadis No: 471, 477, 478.
O, kulların üstünde kahredici güce sahiptir. Ve o,
hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyden haberdardır.
Allah, zalim ve Tağutlan kahreden, kullan üzerinde mutlak ezici bir güce sahib
olan, bütün işlerinde hikmet sahibi olan ve herşeyden haberdar olandır.
|