Rabbimîz, senin
indirdiğine iman ettik ve Peygamberlere uyduk. Bizi, şahitlerle beraber yaz".
Havariler sözlerine devam ederek dediler ki: "Ey
rabbimiz, Peygamberin İsaya indirdiğin kitaba iman ettik ve Peygamberin İsaya
tabi olup hak yolda ona yardımcı olduk. Sen, bizi de hakka şahitlik eden,
Peygamberlerini tasdik eden ve senin birliğine iman eden kişilerle beraber yaz."
Kâfirler gizlice tuzak
kurdular. Allah da onları kurduğu tuzağa düşürdü. Allah, tuzak kuranların
cezasını en iyi verendir.
İsrailoğullarının kâfirleri, İsayı öldürmek için
gizlice tuzak kurdular. Allah da İsayı göğe kaldırıp onlardan birisini İsaya
benzeterek İsrailoğullarını, kurdukları tuzağa düşürdü. Şüphesiz ki Allah, tuzak
kuranların cezasını en iyi veren, Peygamberlerini şerli insanların hiylelerinden
en iyi koruyandır.
Bu hususta şu âyet-i
kerimelerde de buyuruluyor ki: "İnkâr edip Meryeme büyük bir iftira
attıkları ve "Meryemoğlu, Allah'ın Resulü Mesih İsayı biz öldürdük." dedikleri
için Allah onlara lanet etmiştir. Onlar İsayı ne öldürdüler ne de astılar. Fakat
öldürdükleri kimse onlara İsa gibi göründü. İhtilafa düştükleri bu hususta
gerçekten şüphe içindedirler. Onların "Zann"a uymaktan başka bir bilgileri
yoktur. Kesin olarak İsayı öldürmediler. Bilakis Allah onu kendi katına
yükseltti. Allah, herşeye galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Nisa sûresi, 4/ 56,58
Bu âyet-i kerimelerde
belirtildiği gibi Allahü teâlâ Hazret-i
İsayı göğe kaldırmış, onunla birlikte orada bulunanlardan birisini Hazret-i
İsanın şekline sokmuştur. Böylece kâfirlerin tuzaklarını tersine çevirmiştir.
Hani Allah İsaya şöyle
demişti: "Ey İsa seni vefat ettirecek benim. Seni katıma yükseltecek,
kafirlerden seni tertemiz olarak ayıracak, sana tabi olanları kıyamet gününe
kadar kafirlerden üstün kılacak ta benim. Sonra dönüşünüz yine banadır. İhtilaf
ettiğiniz konularda aranızda hükmümü vereceğim .
Bir zaman Allah İsaya şöyle demişti: "Ey İsa, ben
seni, diri olarak yeryüzünden alacağım ve katıma yükselteceğim. Seni,
Peygamberliğini inkâr edenlerden kurtarıp arındıracağım. Senin şeriatın üzere
yürüyerek sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar Peygamberliğini inkâr
edenlerden üstün kılacağım.
Ey, İsa hakkında ihtilaf edenler, kıyamet gününde
dönüşünüz banadır. O tabi olup olmama hususunda ki ihtilaflarınızda aranızda
hükmümü vereceğim."
Âyet-i kerime’de
geçen ve "seni vefat ettirecek benim." şeklinde tercüme edilen ifadesi,
müfessirler tarafından çeşitli şekillerde
izah edilmiştir.
a-
Rebi' b. Enes ve
Hasan-ı Basriye göre bu ifadeden maksat, "Ben seni uyutup, uyku
halindeyken kaldırıp katıma yükselteceğim." demektir. Bu hususta
Hasan-ı Basri,
Resûlüllah'ın Yahudilere "Şüphesiz ki İsa
ölmedi. O, kıyamet kopmadan önce tekrar size dönecektir." buyurduğunu Rivâyet
etmiştir.
b- Matarül
Verrak, Hasan-ı Basri,
İbn-i Cüreyc, Kâ'bul Ahbar,
Muhammed b. Cafer ve
İbn-i Zeyde göre ise burada zikredilen "Vefat
ettirme"den maksat, yeryüzünden alıp yukarı kaldırmaktır. Bu hususta Kâ'bul
Ahbar diyor ki: "Aziz ve Celil olan Allah, Meryemoğlu İsayı, insanları kendi
yoluna davet eden, onları müjdeleyen bir Peygamber olarak gönderdiği halde
elbette ki onu (bu görevini yerine getirmeden) Öldürecek değildi. İsa, kendisine
uyanların azlığını ve kendisini yalanlayanların çokluğunu görünce bu durumu Aziz
ve Celil olan Allah’a şikâyet etmiş. Allah da ona "Ben seni vefat ittireceğim ve
kaldırıp kendime alacağım." diye vahyetmiştir. Allah, "Benim nezdime
yükselttiğim kimse ölü olmaz. Ben seni, bir gözü kör olan Deccala karşı
göndereceğim. Sen onu öldüreceksin ve ondan sora yirmi dört sene yaşayacaksın.
Onda sonra ise seni gerçek ölümle öldüreceğim." demiştir. Kâ'bul Ahbar diyor ki:
"Resûlüllah’ın şu hadisi, bu
zikredileni doğrulamaktadır. "Benim, başında, İsanın da sonunda bulunduğu bir
ümmet nasıl helak olabilir?"
c- Vehb b.
Münebbih ve Abdullah b. Abbastan nakledilen
diğer bir görüşe göre buradaki "Vefaf'dan maksat, gerçekten öldürmedir. Bu
hususta Vehb diyor ki: "Allahü teâlâ,
Meryemoğlu İsayı gündüzleyin üç saat öldürdü. Sonra onu çekip kendine aldı.
d-
Diğer bir kısım âlimlere göre ise buradaki
âyet-i celilerin cümlelerinin dizisinde takdim tehir vardır. Âyetin mânâsı
şöyledir: "Hatırla o zamanı ki, Allah, İsaya "Ben seni kendime yükselteceğim.
Seni kâfirlerin iftiralarından arındıracağım ve seni tekrar yeryüzüne
indirdikten sonra vefat ettireceğim,"
Taberi
diyor ki: "Bu görüşlerden tercihe şayan olanı, buradaki "Vefat ettireceğim."
ifadelerinden maksadın "Seni yeryüzünden kaldınp kendime yükselteceğim." demek
olduğunu söyleyen görüştür. Zira, Meryemoğlu İsanın tekrar yeryüzüne ineceğine,
Deccalı öldüreceğine, belli bir müddet yaşadıktan sonra öleceğine, ve
müslümanların onun cenazesini kılıp defnedeceklerine dair,
Resûlüllahtan mütevatir haberler
zikredilmiştir. Şu hadis-i şerifler de
bunlardandır. Ebû Hureyre
(radıyallahü anh)
Resûlüllah
(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu Rivâyet ediyor:
"Ruhum, kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
adaletli bir hakem olarak Meryemoğlu İsanın içinize inmesi yakındır. O, haçı
kıracak, domuzu öldürecek ve cizye almayı kaldıracak. (Yani ehl-i kitaptan cizye
alarak dinleri üzerinde kalmalarını kabul etmeyecek, mutlaka müslüman olmalarını
isteyecektir.) Mal bollaşacak öyle ki kimse ona iltifat etmeyecektir.
Buhari, K. el-Enbiya, bab: 49 K. el-Rüyü bab: 102, K.
el-Mezalim, bab: 31/ Tirmizi, K. el Fişten bab: 54 Hadis No. 2233 /İbn-i Mace K.
el-Fiten bab: 33, Hadis No : 4078
Hadisin devamı Müsnedde şöyledir:
"Meryemoğlu İsa, "Feccir Revha" denen yerden Hac
veya Umre yapmak yahut da her ikisini birlikte yapmak için ihrama girecektir.
Ahmed b. Hanbel,
Müsned C.2 S. 240, 272
Diğer bir Rivâyette,
Ebû Hureyre, Resûlüllah’ın
şöyle buyurduğunu zikretmiştir.
"Peygamberler baba bir kardeşlerdir. Dinleri bir,
anneleri ise farklıdır. Ben, insanların, Meryemoğlu İsaya en layık ve en yakın
olanıyım. Çünkü benimle onun arasında herhangi bir Peygamber yoktur. O, mutlaka
yeryüzüne inecektir. Siz onu gördüğünüz zaman tanıyın. O, orta boylu, beyaz ve
kmnızı tenli, saçları düz olan biridir. Başına herhangi bir ıslaklık dokunmasa
dahi, sanki başından su damlar gibidir. O, iki sarımtırak elbisenin içinde
olacaktır. O, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak ve diğer
dinleri ortadan kaldıracaktır. Onun zamanında Allah, İslamın dışındaki bütün
dinleri helak edecektir. Yine Allah, onun zamanında, yalancı Deccal Mesihi helak
edecek, yeryüzünde güvenlik hakim olacaktır. Öyle ki develer arslanlarla,
sığırlar kaplanlarla, koyunlar kurtlarla birlikte otlayacaklar, çocuklar
gençler, yılanlarla oynayacaklar ve bunlar, birbirlerine zarar vermeyeceklerdir.
İsa yeryüzünde Allah'ın dilediği kadar kalacak (Ebû Davudun Rivâyetinde kırk yıl
kalacak şeklindedir) Sonra vefat edecek, Müslümanlar onun cenazesini kılıp
defnedeceklerdir. Ahmed b. Hanbel,
Müsned, C.2 S.437,405 / Ebû Dpvud K. el-Melahim, bab: 14 HN. 4324
Taberi
diyor ki: "Şâyet Allahü teâlâ, Hazret-i
İsayı öldürmüş olsaydı, artık onu bir daha öldürmesi söz konusu olmazdı. Zira
Allahü teâlâ, herhangi bir kulunu iki kere
öldürmez. O bize, kullarını yaratacağını sonra öldüreceğini sonra da tekrar
dirilteceğini belirtmiştir. Bu husus şu âyet-i kerime’de
açıkça zikredilmiştir. "Sizi yaratan sonra rızıklandıran, sonra öldüren ve sonra
diriltecek olan Allah’tır... Rum sûresi, 30/40
Taberi
sözlerine devamla diyor ki: "Her ne kadar bu âyet-i
kerime Hazret-i İsaya ait haberleri zikrediyor ise de aslında bu,
Resûlüllah ile İsa hakkında tartışmaya
girişen Hristiyan Necran heyetine karşı,
Resûlüllah’a bir delildir. İsanm, öldürülmediğini ve aşılmadığını
ortaya koymaktadır."
Allahü teâlâ,
âyet-i kerime’de,
Hazret-i İsaya tabi olanları, kıyamet gününe ka-da, kâfirlerden üstün kılacağını
beyan etmiştir. "Hazret-i isaya tabi olanlar"dan maksat,
Katade, Reb' b. Enes, ibnh-i Cüreyc,
Süddi ve Hasan-ı
Basriye göre Müslümanlardır. Bu görüşe göre Âyetin mânâsı şöyledir. "Ey
İsa, senin yolunda ve dinin olan İslamda sana uyan müslümanları, senin
Peygamberliğini yalanlayan ve senin getirdiklerini reddeden kâfirlerden kıyamet
gününe kadar üstün kılacağım."
İbn-i Zeyde
göre ise, Hazret-i İsaya tabi olanlardan maksat, Hristiyanlar, kâfirlerden
maksat ise Yahudilerdir. Buna göre âyetin mânâsı "Ey İsa, sana tabi olan
Hristiyanlan, kıyamet gününe kadar, seni inkâr eden Yahudilerden üstün
kılacağım." şeklindedir.
Kâfirleri ise dünya ve
âhirette şiddetli bir azaba uğratacağım, Onların yardımcıları da olmayacaktır.
İsanın Peygamberliğini inkâr eden ve onun hakkında
asılsız sözleri söyleyen kâfirleri, dünyada öldürme, esir edilme, zelil ve hakir
olma gibi cezalara çarptıracağım. Âhirette ise, içinde ebedi olarak kalacaktan
cehenneme koyarak şiddetli bir azaba uğratacağım. Onların, Allah’a karşı bir
yardımcıları ve kendilerini Allah'ın azabına karşı savunacak bir koruyucuları da
bulunmayacaktır.
İman edip salih amel
işleyenlere gelince, Allah onların mükâfaatlarını tam olarak verecektir. Allah,
zalimleri sevmez.
İsaya iman edip, Allah'ın farz kıldığı amelleri
işleyenlerin mükâfaatlarını, Allah eksiksiz olarak verecektir. Allah, zalim
kimseleri asla sevmez. O halde yarattıklarının mükâfaatlarını eksilterek hiç
onlara zulmeder mi?
Bu âyet-i kerime,
kâfirler için bir tehdit, mü’minler için de bir müjdedir.
Bu sana okuduğumuz,
âyetlerden ve hikmet dolu Kur'andandir.
Ey Rasûlüm, Cebrâil
vasıtasıyla sana okuduğumuz bu haber ve kıssalar, seni yalanlayan Yahudi ve
Hristiyanlara karşı sana verdiğimiz delil ve ibretlerdir. Hakkı batıldan ayıran
hikmetlerin kaynağı olan Kur'andandır.
Allah katında İsanın
durumu da Âdemin durumu gibidir. Allah Âdemi topraktan yarattı. Sonra ona "ol"
dedi ve o da oluverdi.
Yaratılış bakımından İsa, Âdeme benzemektedir.
İsanın babasız olarak yaratılması, Âdemin hem annesiz hem de babasız olarak
yaratılmasından daha garip değildir. Allah, Âdemi kudretiyle annesiz ve babasız
olarak topraktan yarattı. Sonra ona "ol" dedi. O da oluverdi. İsanın yaratılışı
da böyledir. Allah onu Cebrâil
vasıtasıyla Meryeme ilka etti ve ona "ol" dedi. O da hemen oluverdi.
* Hristiyanlar, Hazret-i İsa sadece babasız olarak
yaratıldığı için ona "Allah'ın oğlu" demişlerdir. Fakat hem annesiz hem de
babasız olarak yaratılan Âdem için acaba ne derler? Ve onun yaratılışını nasıl
izah ederler?
Âmir eş-Şa'bi,
Abdullah b. Abbas,
Katade, Süddi,
İkrime,
Muhammed b. Cafer ve İbn-i Zeyd bu
âyet-i kerime’nin,
Resûlüllah ile, Hazret-i İsa hakkında
tartışmaya giren Necran Hristiyanları heyetine bir cevap olarak
Resûlüllah’a indirildiğini
söylemişlerdir.
Bu âyet hakkında,
Abdullah b. Abbasın şöyle söylediği rivâyet edilmiştir: Necran halkından
bir heyet, Muhammed
(sallallahü aleyhi ve sellem) e geldi. İçlerinde
"Seyyid" ve "Âkıb" diye vasıflandırdıkları iki kişi de bulunuyordu. Onlar,
Muhammed
(sallallahü aleyhi ve sellem) e "Sen niçin bizim arkadaşımızı sana
yakışmayacak şekilde anıyorun?" dediler.
Resûlüllah "Arkadaşınız kimdir?" diye sordu. Onlar da "O, İsadır, sen
onun, Allah'ın kulu olduğunu iddia ediyorsun." dediler.
Resûlüllah da: "Evet, o Allah'ın
kuludur." diye cevap verdi. Onlar da "Sen, hiç babasız doğan İsanın bir
benzerini gördün mü? Veya böyle birisi sana bildirildi mi?" diye sorup sonra
Resûlüllah'ın yanından çıktılar. Bunun
üzerine Cebrâil
Resûlüllah’a, her şeyi işiten ve bilen
Allah'ın emrini getirdi ve Resûlüllah’a
dedi ki: "Onlar sana geldikleri zaman onlara de ki: "Allah katında İsanın durumu
da Âdemin durumu gibidir. Allah Âdemi topraktan yarattı. Sonra ona "Ol" dedi ve
o da oluverdi."
Süddi ise bu
âyetin nüzul sebebinin Resûlüllah’a
gelen Hristiyan Necran heyeti olduğunu, özetle şu şekilde izah etmiştir. "Gelen
heyet Resûlüllah’a "Sen İsa hakkında
ne dersin?" diye sordu. Resûlüllah da
onlara "O, Allah'ın kulu, ruhu ve sözüdür." dedi. Onlar da "Hayır, o böyle
değildir. O, Allah’tır, Mülkünün başından inip gelmiş ve Meryemin içine girmiş
sonra da ondan çıkmıştır. Böylece bizlere kudretini ve durumunu göstemıiştir.
Sen, babasız olarak yaratılmış olan herhangi bir insan gördün mü?" dediler. İşte
bunun üzerine Aziz ve Celil olan Allah, bu âyeti indirdi...
Ey Rasûlüm, bu, rabbîn
tarafından bir gerçektir. O halde şüphe edenlerden olma.
Ey Rasûlüm, İsa hakkında sana bildirilen malumat,
rabbinin katından gelen bir gerçektir. O halde sen bu hususta şüphe edenlerden
olma.
Kim, sana ilim geldikten
sonra seninle, onun hakkında mücadele ederse, ona şöyle de: "Gelin çocuklarımızı
ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi
çağıralım sonra yalvaralım da yalancıların üzerine Allah'ın lanetini dileyelim.
Ey Muhammed sana, İsa hakkında bilgi gelip onun,
Allah'ın kulu olduğu bildirildikten sonra kim seninle onun hakkında tartışmaya
girişirse ona de ki: "Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve
kadınlarınızı, bizzat kendimizi ve kendinizi çağıralım da hep birlikte
dualarımızı kabul etmesi için Allah’a yalvaralım ve yalancıları Allah'ın
lanetiyle lanetleyelim."
Hazret-i İsa ile ilgili bu âyetlerin, Hristiyan
olan Necranlıların, Resûlüllah’a gelen
ve Hazret-i İsa hakkında onunla tartışmak isteyen heyeti hakkında nazil
oldukları Rivâyet edilmiştir.
Necranlılar
Resûlüllah’a gelip onunla İsa hakkında tartışarak, o zamanın
âdetinden olan "Lanetieşme"yi teklif ettiler. İşte bunun üziren bu âyetler nazil
oldu.
Huzeyfe el-Yeman diyor ki: "Necranın reislerinden,
Âkıb ve Seyyid unvanı verilen kişiler
Resûlüllah’a geldiler. Onunla mübahele yapmak istediler. Fakat
bunlardan biri diğer arkadaşına "Bunu yapma, Allah’a yemin olsun ki eğer o
gerçekten Peygamber ise ve biz de onunla mübahele edersek bundan sonra ne biz
kurtuluruz ne de soyumuz." dedi. Bunun üzerine o iki kişi
Resûlüllah’a dediler ki: "Biz sana
istediğini vereceğiz sen bizimle birlikte güvenilen bir kişi gönder. Bizimle
güvenilmeyen bir kişi gönderme." Bunun üzerine
Resûlüllah: "Ben sizinle beraber, gerçekten güvenilir olan bir kişi
göndereceğim." dedi. Sahabiler bu
şerefe nail olmaya hazırlandılar. Resûlüllah
buyurdu ki "Kalk ey Ebû Ubeyde b. el-Cerrah." Ebû Ubeyde ayağa kalkınca: "İşte
ümmetin emin kişisi budür." buyurdu Buhari, K.
el-Mağa2İ, bab: 72/Ahmed b. Hanhel, Müsned C. 1 S. 414
Sa'd b. Ebi Vakkas diyor ki:
"Bu âyet-i kerime
nazil olunca, Resûlüllah Aliyi,
Fatimayı, Hasan ve Hü-seyini çağırdı ve dedi ki: "Ey Allah’ım, işte benim ehlim
bunlardır." Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an Sûre 3, Hadis
No. 2999
Bu hususta Abdullah b.
Abbas diyor ki: Şâyet Resûlüllahı
mübahaleye çağıran insanlar mübahaleye çıkmış olsalardı, geri döndüklerinde ne
ailelerini ne de malların bulabilirlerdi.
MÜBAHALE: Bu işe "Lanetleşme" derler ve bunu şöyle
yaparlardı. Her iki taraf, kadınları ve çocuklarıyla birlikte bir yerde toplanıp
kendi inanç ve iddialarının doğruluğunu savunur ve sonunda "Allah'ın laneti
yalancının üzerine olsun." derlerdi. İşte Necranlılar bu âdete uyarak
Resûlüllah’a da bu şekilde mü-bahale
yapmayı teklif etmişlerdi. Fakat bunun sonucundan korkarak kendi tekliflerinden
vaz geçmişlerdir.
|