23 -
TA’ZÎR
Ta’zîr, edeblendirmek
demekdir. İslâmiyyetde,
hadden dahâ hafîf cezâ
ile cezâlandırmakdır.
Ta’zîr cezâları
çeşidlidir. Tenbîh,
ihtâr, tekdîr ve döğmek
ve habs ve öldürmeğe
kadar gider. Suça ve
şahsa uygun olanı
verilir. Haddin en
hafîfi, kölenin cezâsı
olan kırk sopadır. Bunun
için ta’zîr, otuzdokuz
sopaya kadar olur. En
azı üç sopadır. Hâkim
dilediği kadarını
vurdurur. Âlimlere,
yüksek me’mûrlara ihtâr
etmek yetişir.
Ba’zılarına, mahkemeye
çağırıp tekdîr etmek
yetişir. Kaba kimseler
dayak ve habs ile ta’zîr
olunur. Mal almakla ve
para cezâsı ile ta’zîr
olmaz. Ta’zîrin cinsini
ve cezâsının mikdârını
hâkim takdîr eder.
Ta’zîrde sopa, had
cezâlarından dahâ
kuvvetli vurulur. Had
cezâlarında, en kuvvetli
sopa zinâda, sonra
içkide, en hafîf kazfde
vurulur.
Ta’zîr, katl etmekle de
olur. Bir adamı yabancı
kadınla zinâ hâlinde
gören kimse, bağırmakla
veyâ döğmekle
ayıramıyacağını anlarsa,
katli câiz olur. Kadın
zinâya râzı olmuş ise,
kadın da öldürülebilir.
Zevcesini veyâ mahremini
zinâ hâlinde gören, onu
da, adamı da birlikde
öldürür. Başka sûretle
korkutmağa lüzûm yokdur.
Bir kadın veyâ oğlan,
kendisini zorlıyan adamı
öldürebilir. Bütün
bunlarda öldürenin isbât
etmesi lâzımdır ki,
kolay birşey değildir.
Kadını aldatıp
kocasından ayıran kimse,
kadını verinciye veyâ
ölünciye kadar habs
olunur.
Zulm ile, yol kesmekle,
soygunculukla ve kul
hakkı olan büyük
günâhları, hırsızlık,
lûtîlik yapmakla meşhûr
olanları günâh işlerken
görenler, başka şey ile
mâni’ olamadıkları zemân,
öldürmeleri herkese
câiz, hattâ sevâbdır.
Hâkimlerin öldürmesi ise
vâcibdir.
Ta’zîr, memleketden nefy
ederek, sürerek ve evini
yıkarak da olur. Halka
eziyyet edenler, zinâyı
âdet eden bekârlar nefy
olunur. Çalgı çalınan
evin hurmeti kalmaz.
Halîfe Ömer “radıyallahü
anh” şarkıcı kadının
evine girip kamçı ile
vurdu. Başı açıldı.
Soruldukda, harâm
işlemeği âdet edindiği
için, hurmeti
kalmamışdır. Câriye
hâline gelmişdir
buyurdu. Fıkh
âlimlerinden Ebû Bekr-i
Belhî “rahmetullahi
teâlâ aleyh”, bir köye
gitdi. Dere kenârında,
kadınlar, başları ve
kolları açık
toplanmışlardı. Niçin
kadınların yanına geldin
dediklerinde, bunların
hurmetleri kalmamışdır.
Îmânları şübhelidir.
Kâfir kadınları
gibidirler buyurdu.
İkinci kısmda,
otuzsekizinci maddeye
bakınız!
Her müslimân, günâh
işlemekde olana ta’zîr
yapar. İşledikden sonra
ise, ancak hâkim yapar.
Müslimân, şerâba tuz
katdım. Sirke yapacağım
dese de, şerâb şişesi
kırılır. Zimmî,
müslimânlar arasında
şerâb satınca, bunun
şişeleri de kırılır. Bu
şişeleri ve çalgıları
kıran tazmîn etmez.
Hadîs-i şerîfde,
(Günâh işliyeni gören,
eli ile mâni’ olsun.
Buna gücü yetmezse, dili
ile mâni’ olsun!)
buyuruldu. Kaba avret
olmıyan yeri açık gezene
nasîhat verilir. Fitne
çıkacak ise, emr-i
ma’rûf yapılmaz. Kaba
avreti açık olana sert
söylenir. İnâd ederse
döğülür. Had cezâları
böyle değildir. Bunları
yalnız hükûmet yapar.
Kul hakkı karışan
günâhlarda da yalnız
hâkim ta’zîr eder. Bunun
için hak sâhibinin da’vâ
açması lâzımdır. Yabancı
kadına bakmak, dokunmak,
halvet etmek, şerâb
satmak, çalgı çalmak,
fâiz alıp vermek bu
günâhlardandır.
[(Hadîka)da dil
âfetlerini anlatırken
diyor ki, (Emr-i ma’rûfu
ve Nehy-i münkeri el ile
yapmak, hükûmet
adamlarına, dil ile
yapmak, din adamlarına,
kalb ile yapmak da her
müslimâna farzdır. El
ile yapmağa (İhtisâb)
ve (Hisbet)
denir. Dil ile yapmağa
(Va’z) ve
(Nasîhat) denir.
Hisbet yaparak
çalgıları, içki
şişelerini kırmak yalnız
hükûmet me’mûrlarının
vazîfesi olduğu için,
başkaları kırarsa tazmîn
eder, öderler. Hisbet
yapmak, din adamlarına
farz değil ise de, günâh
işlenirken mâni’
olmaları câizdir. Fekat,
din adamı hisbet
yaparken fitne
uyandırmamalıdır. Ya’nî,
kendinin ve
müslimânların dînine
veyâ dünyâsına zarâr
gelecek olursa, hisbeti
terk etmesi vâcib olur.
Hisbet yaparken kendinde
kibr, riyâ, sû’i zan,
meşhûr olmak
düşüncelerinin hâsıl
olması ve müslimânı
hakâret, techîl etmesi,
fitne olur. Câiz olan
birşeyi yapmak harâm
işlemeğe sebeb olursa,
bunu yapmak da harâm
olur. Zinâ ederken
görünce öldürmek câiz
olur denildi. Vâcib olur
denilmedi. Bağırarak
önlenemezse câiz olur ve
öldürülünce, zinâ
etmekde olduğunu iki
şahîd ile isbât etmesi
lâzım olur. Zinâ edenin
ikisini de öldürmeyip,
suçlarını örtmek dahâ
iyi olur. Câiz olmak
başkadır, vâcib olmak
başkadır. Hadîs-i
şerîflere, kendine göre
ma’nâ vererek, vâcib
olmıyan şeyi yapmağa
kalkışmamalıdır. Fitne
çıkarmamağa dikkat
etmelidir.
Öldürüleceğini muhakkak
bilenin cihâd yapması
câiz olmaz.
Öldürüleceğini bilenin
şartlarına uygun hisbet
yapması câiz olur ve
ölünce şehîd olur. Fekat,
fitne çıkacağını bilenin
hisbet yapması câiz
olmaz. Zâlim hükûmet
adamlarına, Allah rızâsı
için, dil ile emr-i
ma’rûf yapmak da
böyledir)].
(Behcet-ül-fetâvâ)
sâhibi “rahmetullahi
teâlâ aleyh” diyor ki,
hür çocukları, aldatıp,
yakalayıp, bunları esîr
diyerek, köle diyerek
satan kimse, şiddetle
döğülür, habs olunur.
Bunu huy edinmiş ise,
hâkim tarafından ölüm
cezâsı verilir.
Bir kimse, birini haksız
döğerse, o da bu kimseyi
döğerse, hâkim ikisini
de ta’zîr eder. Ta’zîre,
önce döğenden başlanır.
Had cezâsı olmıyan
suçlara tam karşılığını
yapmak câizdir. Afv
etmek ise, çok sevâb
olur.
Hâkim habsi ve bağlamağı
ve döğmeği birlikde
yapabilir.
Müslimânları dili ile,
eli ile, haksız inciten
ta’zîr olunur. Kendi
oğluna, kâfire söğen,
kazf eden ta’zîr olunur.
Malı toplayıp, dışarıya
çıkarmadan yakalanan
hırsız ta’zîr olunur.
Tenbellikle nemâz
kılmıyan, kan akıncaya
kadar döğerek ta’zîr
olunur. Kadın irtidâd
ederse, otuzdokuz sopa
vurarak ve habs ederek
islâma gelmesi cebr
olunur. Fısk ile meşhûr
olana veyâ fıskı hâkim
tarafından bilinen
kimseye fâsık diyen
ta’zîr olunmaz. Fâsık
diyen, onun fıskını
misâl ile isbât ederse
yine ta’zîr olunmaz.
Meselâ, yabancı kadını
öpdüğünü iki şâhidle
isbât etmelidir. Bu
takdîrde, fâsık ta’zîr
olunur. |