Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

ÜÇÜNCÜ KISM

 
     

21 - KİRÂ, ÜCRET

SİGORTA: İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh”, (Redd-ül-muhtâr) kitâbında, kâfirin emân ile, ya’nî izn verilerek islâm memleketine gelmesini anlatırken diyor ki, başka bir memlekete, onların izni ile giren kâfire (Müste’min kâfir) denir. Dâr-ül-islâma müste’min olarak gelen bir kâfir, burada yaşamakda olan bir zimmî gibi, ya’nî bir gayr-i müslim vatandaş gibi korkusuz yaşar. Onun haklarına mâlik olur. Bunun malını da, fâsid sözleşme ile almamız câiz olmaz. Bu müste’mine veyâ zimmîye olan borcunu ödemiyen müslimân habs olunur. Şu kadar var ki, müste’mini öldürene kısâs yapılmaz. Yalnız, (Diyet) denilen para cezâsı alınır. İbni Âbidîn, (İstîlâd)ı anlatırken buyuruyor ki, (Kıyâmetde, zimmînin ve hayvânların hakları altından kurtulmak, müslimânın hakkından kurtulmakdan dahâ gücdür. Zimmînin malını gasb eden veyâ çalan bir müslimân, kıyâmetde bunun azâbını çekecekdir).

Dâr-ül-harbde bulunan bir (Müste’min müslimân), meselâ, Türkiyeden Fransaya, ticâret için gitmiş olan bir müslimân, kâfirlerin malını, fâsid akd ile alabilir. Çünki, Dâr-ül-harbde bulunan müste’minin, kâfirlerin mallarını, onların rızâsı ile alması câizdir. Meselâ, onlara para verip fâiz alması, kumar oynayıp alması câiz olur. Çünki, onların malı, bizlere halâldir. Fekat, gadr, ya’nî sözümüzde durmamak, hıyânet etmek, her yerde harâmdır. Gönül rızâsı ile malını almak, gadr değildir. Malına, cânına, kadınına, kızına saldırmak gadr olur. Harâm olur. Fekat, müslimân memleketinde bulunan müste’min kâfirin malını, gönül rızâsı ile olsa bile, câiz olmıyacak yol ile almak, gadr olur. Çünki, islâm memleketinde, islâmiyyetin emrlerine uygun hareket edilir. İslâm memleketinde, müste’min ile de, müslimânlar ile yapılması câiz olan sözleşmeler yapılır. Alması islâmiyyetde lâzım olmıyan malları alınamaz. Âdet olsa da, alması yine câiz olmaz. Meselâ Meryem anayı ziyâret için Kudüse gelenlerden ve turistlerden ayakbasdı parası veyâ başka ismlerle birşey almak câiz olmaz. Müslimân hâcıdan ayakbasdı parası almak da harâmdır.

Dâr-ül-harbde bulunan müslimân esîrin, onların malına, cânına saldırması câizdir. Esîri serbest bıraksalar, râhat dolaşsa, çalışıp kazansa da, saldırması câiz olur. Çünki, onlara söz vermiş, müste’min olmuş değildir. Fekat, esîrin de, onların kadınlarına, kızlarına tecâvüz etmesi câiz değildir. Çünki, nikâhlı âileden ve satın alınan câriyeden başka bir kadını vaty etmek, hiçbir yerde câiz değildir. Bu ikisinden başka kadını vaty ederse, zinâ olur. Mükâteb ve iki kişi arasında müşterek olan ve başkasına nikâhlı olan câriyesini ve başkasının câriyesini vaty etmek câiz değildir. (Câriye), harbde düşmandan esîr alınıp, Dâr-ül-islâma getirilmiş olan kâfir kadını demekdir. Ganîmet malları gibi, gâzîlere taksîm olunurlar. Harbde esîr alınmıyan bir insanı satmak ve satın almak câiz değildir.

Dâr-ül-harbde, meselâ bir hıristiyan ülkesinde bulunan müslimân müste’mine, onların hükûmeti gadr ederse, meselâ, kanûnsuz olarak, malını alırsa veyâ habs ederse, bu da, esîr gibi olur. Bu müslimânın da onlara gadr etmesi câiz olur.

Sigorta parası almak da böyledir. Meselâ, müslimân tüccâr, malını bir harbînin, ya’nî Dâr-ül-harbde bulunan ecnebî, yabancı kâfirin gemisi ile gönderiyor. Gemi sâhibi olan kâfire, navlun, ya’nî yol kirâsı veriyor. Ayrıca, Dâr-ül-harbde meselâ Londrada bulunan bir harbîye, (Sikürte) ya’nî sigorta parası denilen, belli bir ücret de veriyor. Gemi yanar veyâ batar veyâ soyulursa veyâ başka şeklde, gemideki mal elden giderse, o harbî, bu malın bütün değerini, sigorta parası karşılığı olarak, müslimân tüccâra ödüyor. Bu câizdir. Fekat, harbînin, sultânın izni ile islâm memleketinde oturan müste’min bir vekîli de vardır. Tüccâr sigorta sözleşmesini bu vekîli ile yapıyor. Sigorta parasını, tüccârdan, bu vekîl olan kâfir alıyor. Denizde, tüccârın malından bir parça yok olursa, bu parçanın değerini temâmen, bu vekîl ödüyor. Anladığımıza göre, müslimân tüccârın, yok olan malının değerini bu vekîlden alması halâl olmaz. Çünki, bu para, dâr-ül-islâmda yapılan sözleşme ile islâmiyyetin izn vermediği bir alacakdır. [Kumar parası gibidir.]

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks