19 -
İSLÂMİYYETDE FÂİZ, BANKA
VE VAKF
Banka nedir?
İslâmiyyetde banka olur
mu?
Banka, aşağıdaki işleri
yapan bir şirketdir:
1 - İstenildiği zemân
ödemek şartı ile az bir
fâizle (va’desiz) para
alır.
2 - Mu’ayyen bir zemân
sonra ödemek üzere,
va’desiz olandan fazla
fâiz ile (va’deli) para
alır.
3 - Fâizini her ay
başında ödemek üzere
(taksîtli va’deli) para
alır.
4 - Merkez bankaları
banknot, ya’nî kâğıd
para çıkarmak vazîfesi
de görür.
5 - Fabrikalara,
şirketlere hissedâr
olur. Onlara sermâye
te’mîn eder.
6 - Arsa, bağ, tarla
satın alıp satar ve binâ
yapıp satar. İslâm
bankası, her çeşid malı
satın alıp, veresiye
satar.
7 - Kıymetli eşyâyı,
aksiyon [ya’nî hisse
senedi] ve obligasyon
[tahvîl senedi] rehn
alarak ve temeli atılmış
binâlar, arsalar ve
kredi [i’tibâr]
karşılığı olarak fâiz
ile ödünc para verir.
8 - Va’deleri gelmemiş
para senedlerini,
bonoları, iskonto
[tenzîl] yaparak öder.
İslâm bankası bunu
yapmaz. Çünki harâmdır.
9 - Va’deleri gelen
senedlerin paralarını
borcludan toplayarak
alacaklıya verir.
10 - Değerli maddeleri
saklamaları için,
kasaları şahslara kirâya
verir.
11 - Şehrler ve
memleketler arası para
göndermeği te’mîn eder.
12 - Tüccârların, poliçe
veyâ çek ismi verilen
te’diye emri senedlerini,
bunların bankadaki
parasından öder.
13 - Bir tüccârın, diğer
bir tüccârdan alacağını,
borclunun hesâbından
düşerek alacaklının
hesâbına geçirmek
sûretiyle tüccârlar
arasındaki alışverişi
kolaylaşdırır.
14 - Borsalarda, hisse
ve tahvîl senedleri alıp
satar.
15 - Devletin ve anonim
şirketlerin tahvîl
senedlerini piyasaya
sürer.
16 - Fabrikalar açar ve
çalışdırır.
17 - Nakl vâsıtaları
işletir.
Banka çalışmaları,
hicretin altıncı
asrında, İtalyada
başlamış ve her
memlekete yayılmışdır.
Memleketimizde ilk
olarak, 1279 [m. 1863]
da Osmânlı bankası ve
birkaç sene fâsıla ile,
muhtelif ecnebî bankalar
açılmış, gayr-i müslim
vatandaşlar ve
yabancılar, bunlarla
fâizli alışveriş
yapmışdır. Meşrûtiyyetin
i’lânından sonra, 1327
[m. 1909] de Türkiye
Millî Bankası, 1328 [m.
1910] de Türkiye
Bankası, aynı senede
Millî Banka, 1329 [m.
1911] da İstanbul
Bankası, 1331 [m. 1913]
de İstanbul Emlâk
Bankası ve 1332 [m.
1914] de Osmânlı Ticâret
Bankası açılmışdır.
Zirâ’at Bankasının,
[1329] da sermâyesi
88.577.908 Osmânlı
lirası, Emniyet
Sandığının 100.767 lira,
Türkiye Millî Bankasının
1.000.000 lira idi.
Bankaların yapdığı,
yukarıda yazılı onyedi
vazîfeden çoğu,
islâmiyyetde yasak
olmıyan, fâideli
şeylerdir. Fâizin azı
da, çoğu da harâmdır.
Çoğuna harâm, azına
halâl demek yanlışdır.
Çiftçiye, tüccâra,
san’at sâhiblerine
yüksek fâizle ödünc
veren ve düşük fâizle
para toplayan bankalar,
milleti sömüren,
kapitalistliğe,
komünistliğe sürükliyen
teşekküllerdir.
Bankaların zararlarından
biri de, para
sâhiblerini tenbelliğe
ve sefâhete
alışdırmalarıdır. Eline
çok para geçen tenbeller,
çalışmazlar. Çalışanlara
yardım da etmezler.
Paralarını bankaya
yatırıp, aldıkları fâiz
ile, keyf ve zevk içinde
yaşarlar. Mâcerâ peşinde
koşarlar. İşçiler,
çiftçiler ve zor geçinen
me’mûrlar ve hele işleri
bozulup bankaya fâiz
ödemek için, evini
barkını, çiftini
çubuğunu satan iş
adamları, bu taşkınca,
şaşkınca para saçan ve
çalışanlara aşağı gözle
bakan şımarık
sömürücüleri görünce,
bunlardan nefret
ederler. Bu hâl,
vatandaşlar arasında
ayrılık ve kin hâsıl
eder. Çalışanların
gayretleri, hizmetleri
gevşer. Memleketde iş
sâhaları azalır.
İşsizlik, anarşistlik
artar. Sosyal adâlet
lâfda kalır. Ekonomik ve
ahlâkî çöküntülere sebeb
olur.
Fâiz ile alışveriş
yapmıyarak,
müşterîlerinin
çalışmalarına,
kârlarına, mudârebe,
müzâre’a yolu ile ortak
olan, ihtiyâcı olanlara,
karz-ı hasen olarak
ödünc verip iskonto ve
fâiz adı ile birşey
almayan, yalnız hizmeti
ve masrafı karşılığı
olarak ücret alan bir
islâm bankasının millete
çok fâideli olacağı
meydândadır. Çünki,
sened yazmak ücretini ve
pul paralarını, ödünc
alanın vermesi de
câizdir. [Onüçüncü madde
başına bakınız!] İslâm
bankası, ödünc verirken
kefîl ister. Kefîl ile
anlaşma yaparken, ödeme
târîhi koyar. Ödeme
zemânı gelince borclu
ödemezse, kefîlden alır.
Böyle bankalara para
yatıranlar, paralarının
işletildiği yerlerin kâr
ve zarârlarına ortak
olacaklarından,
çalışanların
heyecanlarını
paylaşırlar. Onlara
yardımcı olurlar. Herkes
bunları sever. Memleket,
maddî, ma’nevî kalkınır.
İslâm bankası, ticâret,
san’at ve inşâ’at
yapanlara, ihtiyâcı
olanlara, fâiz ile ödünc
para vermez. Muhtâc
oldukları malları,
veresiye olarak taksît
ile kendilerine satmak
üzere, bunlarla anlaşır.
Bunlar, muhtâc oldukları
her nev’ menkûl ve
gayr-ı menkûl malların
cinsini, mikdârını ve
evsâfını bankaya
bildirirler. Banka,
onları satın alıp,
emânet olarak bunlara
teslîm eder. Üzerine kâr
koyarak, sonra, bunlarla
veresiye satış akdi
yapar. Uyuşdukları
târîhlerde, borclarını
bankaya, taksît ile
öderler. Banka, mallara
mâlik olmadan evvel,
bunlarla akd yaparsa,
bey’ bâtıl olur.
[(Cemâleddîn-i Efgânînin
talebelerinden, Mısrın
ileri reformcularından
Muhammed Abduh, Câmi’ül-ezherin
(m. 1963) senesinde ölen
müdîri Şaltut ile
yapdığı Kur’ân-ı kerîm
tefsîrinde, banka
fâizinin meşrû’ olduğuna
fetvâ vermişdir. Dahâ
sonra, din adamlarının
ve çevresinin ağır
baskısı altında kalarak,
bu fetvâsından rücû’
eder görünmüşdür. Buna
benzer teşebbüsler
Hindistânda da
yapılmışdır). Çalışdığı
müessesenin fâiz ile
verdiği mesken
parasından istifâde
etmek istiyen kimse,
(Sizden ev satın almak
istiyorum. Aldıkdan
sonra, bedelinin
ma’âşımdan taksîtlerle
kesilmesini dilerim)
demeli, müessese de,
islâm bankasının yapdığı
gibi, satın aldığı veyâ
inşâ etdirdiği binâyı
görünce, tesbît
edecekleri semen ile,
buna veresiye
satmalıdır. Binâyı görüp
sözleşmeden evvel
ma’âşından kesilenleri
müesseseye ödünc verir.
Sonra bunlar semenden
düşülür.] |